KARMAKARIŞIK...6...

Özgür DENİZ - 20.04.2010

YAŞAM-KAVGA-TEHLİKE-İHTİYAÇ:

‘’Bu dünyada, özgürlüğün ve halkların kavgacısı değilseniz bir hiçsiniz’’ der Frantz Fanon. Bütün yaşamınızda koltuk, şöhret ve para için yaşamışsanız ve hepsine ulaşıp konformist bir hayata dalmışsanız, nihayetinde de emekliye ayrılıp gününüzü gün etmeyi düşünüyorsanız,  tek kurşunla iç çekişen bir i..en farkınız nedir Allah aşkına? Tabi bu sıradan insanlar için geçerli değildir, toplumların kaderlerine etkide bulunanlar içindir. Zira yaşamak tehlikede olmak demektir. Zaten yaşamın bizatihi kendisi tehlikedir. Eğer ciddi bir görevdeyseniz ve o görevi tehlikesiz yaptıysanız rezil birisiniz. Yani ülkenin ve halkın kaderine yön verici bir makamdaysanız. Tehlikesiz yaşayan insan değildir. Hani, büyük devlerden, üstat Muhammed İkbal’in bir sözü vardır: ‘’inanç, İbrahim gibi tehlikede olmaktır’’ diye, işte bunun gibi.

 

Bu yüzden, artık, bir şeyin, gerçekten zamanı geldiğine-ihtiyaç olduğuna inanıyorum: Devrimci Halk Partisi isminde siyasi bir teşekkülün ihdas edilmesi gerektiğine. Ya da mevcut birinin bu yöne evrilmesi gerektiğine. Çağla bağdaşık. Yeniliklere açık. Kendini ifade edebilen. Samimi, ciddi, son derece şeffaf. Kuralları çoğaltmayı değil azaltmayı hedefleyen misyona sahip bir parti. Yaşamın zevkini zehir eden değil bal yapan bir siyasi hareket. Vatan-ahlak-adalet sacayağı üzerinde yükselen. Yani yekpare halkı kuşatıp kucaklayan bir görkemli ve kudretli yapı. Güvenin ve sadakatin esas alındığı bir teşekkül. Yani ihanete geçit vermeyen bir mekanizma. Zihinleri hedef alan bir hareket. Sözleri bir ok gibi beyinlere saplayan ve yürekleri hissetmeye yönelten bir devrim komitesince yürütülen merkez. İrrasyonel hareketlerden ve söylemlerden uzak gayet akılcı duruşa sahip bir merkez. Çocuklarımıza korkuyu miras bırakmamak için siyaset edecek bir yapı.

 

‘’Çocuklarımızı kuzu gibi büyütmeyelim ki, büyüdüklerinde koyun gibi güdülmesinler.’’ Sadi.

 

‘’Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki? Öldürülmem şahadet, hapsedilmem halvet, sürgünüm hicrettir.’’ İbn-i Teymiyye

 

 

ÖĞRETMEN-MİMAR-ESER:

Öğretmen bir mimardır öğrenci bir yapıt. Mimar nasıl yapıtın temelini sağlam atmalıysa öğretmende kendi yapıtının temelini iyi atmalıdır. Yarınlarda mimarların yapıtları nasıl altlarında binlerce insanı barındıracaksa öğretmenlerin yapıtları da aynı şekilde binlerce insanın kaderini ellerinde bulunduracaklardır. Eğer her iki üstadın da yapıtları çürük olursa toplum mahvolur. İnsanlar helak olur. Ama önce bunun için ortam hazırlayan bir büyük güç olmalıdır ve o güç yukarıda değindiğimiz, temelini halkın atacağı güçtür. Yani, Devrimci Halk Partisi. Bu güç, ilk etapta, öğretmenlerin şerefini ve itibarını geri verecektir. Onlara özgürlük verecektir. Görev alanında ve ekonomik alanda. Mevzuatla değil muhtevayla ilgilenecektir. Yüzeysel değil derinden dalış yapacaktır.

        

 

EKMEK-HÜRRİYET:

Ekmeksiz yaşarım amma hürriyetsiz asla. Hz. İsa ne diyor: ‘’insan sadece ekmekle yaşamaz.’’ İnsanı ekmeğin peşinden koşturanların derdi çok başka dostlar, uyanık olunmalıdır. Diyelim ki: yiyecek ekmeğin var, tok yatıyor, tok güne başlıyorsun, keyfin gıcır ama hürriyetin yok ne anlamı olur böyle bir hayatın Allah aşkına? Ya da muazzam servete sahipsin yahut kudretli bir makamdasın veyahut muhteşem bir kadınla yaşıyorsun amma hürriyetsizsin yani biçimlendirilmiş ve tayin edilmiş yerin-sınırların mahkûmusun. Bana bundaki anlamı anlat bebeğim! Bunun hayvanca bir yaşamdan farkı nedir Allah aşkına. Her şeyin sağlanır ama kölesin. Zira ekmeğin veriliyor ama belirlenen, tayin edilen, sınırları çizilen, biçimlendirilen bir yaşamı yaşıyorsun. İnsanın ekmeksiz kalması söz konusu değildir dostlar. Doğadaki ücretsiz otları yiyerekte, kayaların gözyaşlarını içerekte yaşamını idame ettirebilir. Ama hürriyetsiz konulabilir ve bu durumda insan yaşayamaz. İnsanı ekmeksiz kalma korkusuyla yaşatıyorlar ve bütün diğer güzelliklerini çalıyorlar. Ekmeğinizden vazgeçin gerekirse ama hürriyetinizden asla. Göreceksiniz o zaman ne oluyor. Tabi bununda ciddi belleri var elbet. Zira bedelsiz hürriyet muhaldir. Son tahlilde; hayat bir seçimdir ve her seçimin bir bedeli muhakkak vardır ve ödenecektir. Bedelsiz, yaşamın kaynağına ulaşmak imkânsızdır.

 

 

DİSİPLİN-OTORİTE:

Disiplinli otorite acıtır ama yaşatır da. O acı, bize çok ağır gibi gelir. Ama bu bir yanılsamadır. Disiplinsizlerin, disipline saldıran sözcüklerinin yarattığı bir yanılsama. Biz, bize yönelik kötülükleri hissettiğimizde ve disiplinli otoritenin bizi kuşatıp o kötülüklere karşı koruduğunu idrak ettiğimizde huzur duyar, rahatlarız. Disiplin, kaidesiz yaşayanların-yaşamak isteyenlerin zinciridir. Ancak bu türlere zulüm gibi gelir. Zehirli sözcüklere kanıp o zinciri kırdığınızda siz zincirlenirsiniz. Akıllı olunuz. Ateşle oynamayınız. Benzincilere aldanmayınız.

 

 

KÖR İTAAT:

Sömürünün yegâne malzemesidir. Bir şeye bilinçsizce –sorgusuz, sualsiz- bağlanıp o şeyi mutlak doğru kabul edersin. Ve aslında, buradan istismara kapı aralamış olduğunun hiç fehmine varmazsın. Soysuz sömürücü ya da şerefsiz provakatör o açık kapıdan girer. Senin o kör itaatini sonsuzca kullanır. Perdeyi bir indirsen beklide senin inandıklarının en büyük düşmanıdır ama sen derin uykuya dalmışsındır. Hemen uyan!

 

Buna çok basit ve taze bir örnek verelim. Geçenlerde, bu halkı ‘’bidon kafa’’ diye tezyife ve tahkire yeltenen kof birisi ‘’yumruk’’ diye bir yazı yazdı. Güya Ahmet Türk’e atılan çaresiz yumruğu sitayişe yelteniyordu. Şimdi milli duyguları yüksek düzeyde olan bir vatan çocuğunun, bu durumu vatanseverlikle bağdaştırıp, bu kof, sığ, yüzeysel, yazı olmayan yazıya inanıp ve gaza gelip tekrar bir delilik yapmaya tevessül etmesi akıllılık olur mu? Asla. Bilakis aptallığın dik alası olur.

 

Şuna kesinkes iman edelim ey aziz vatanın haysiyetli çocukları! Bu tipler sadece ateşe odun taşımakla görevlendirilmiş tiplerdir. Siz yanarsınız onlar pişeni yerler. Eğer bu ülkedeki bazı tipler bu vatana dair zerre sevgi, sadakat besliyorsa Allah beni şuracıkta kahretsin. Ama seviyormuş gibi görünüp vatan çocuğunun soylu duygularını istismar ederek kulluklarının gereğini yaparlar. En basitinden, bu müptezellerin hayatlarına bakınız, birde vatan uğruna can verip toprağa düşenlerin ya da bu yollarla gaza gelip hareket edip sonra mahpusa girenlerin hallerine bakınız. Anlaşılmıştır.

 

MAARİF:

Maarif ateştir talebe yemek. Yemek çiğ pişerse ya karın ağrıtır ya da baş. İyi pişerse faydalı olur tedavi edicidir. O yemeğin lezzetli olması ve farklı yönlere faydalı olması için katkı maddelerinin iyi olması icap ediyor. Bir talebe tarih bilinciyle, din bilinciyle yetişirse kendisine, ailesine, toplumuna, ülkesine ve insanlık ailesine faydalı olur. Ama bu bilinçten mahrum olursa her şeye zararlı olur. Binaenaleyh, bir milletin evlatlarını tarih bilinciyle ve din ahlakıyla donatmasından daha doğal bir istek olamaz. Buna karşı çıkan şerefsizdir, haindir.

 

GERÇEK FATİH:

İngiliz belgeleri, gerçek fatih’in kim olduğunu ifşa etmiş.  Şaşırdınız mı? Ben hiç şaşırmadım. Zira hiç inanmadım ki sahte Fatihlere. Şaşırdıysam şerefsizim. Hayatımda kahraman yapılanlarla kahraman olanları ayıracak bilinç aydınlığına hep sahiptim zira. Elhamdülillah. Ki asla başkalarının kafalarıyla değil kendi kafamla yaşadım. Yalansa da, olsun, değil mi ki benden demedim, bu kadar onursuz olmadım. Zira yalanlar sonsuz değildir. Ne oldu çıkmadı mı ortaya nihayet? Bu yüzden aldatanları iyi tanıyın ve aldanmayın. Gerçek diye sunulanları da olduğu gibi alıp yemeyin, birde kendiniz pişirin. Sunanın kimliği de çok önemlidir haddizatında.

 

 

OKUMAK:

Bir kişiyi okumak, öyle, bir kitabını yüzeysel şekilde okumakla olmaz. Sonra yanlış yargıların tutsağı oluruz ki oluyoruz da. Fikir yazısı cebir problemi çözer gibi okunur üstadın-Cemil Meriç- muhteşem ifadesiyle. Satır aralarına dikkat kesilinir. Kelimelere ve harflere varıncaya değin çok dikkatli tahliller yapılır. Kitap kelimelerde gizlidir. Ve kitap değil insan okuyun der yine üstat muhteşem bir hülasa yaparak. İşte biz ne okuyacağımızı ve nasıl okuyacağımızı bilmediğimizden hep ıskalıyoruz hayatı. Aldatılıyoruz.

 

MÜZİK:

Motivasyon-isteklendirme-yönlendirme gücü tahminlerin ötesindedir. Kitleleri adrenali yükselten müziklerle-marşlarla hedefe kilitleyiniz. Başarı yüzde yüze yakındır. Bu yüzden hayatta üretimini yaparken en dikkatli davranacağınız ve işinizi özenerek yapacağınız şey müzik üretimidir. Müzik kitaptan bile önemlidir handiyse. Zira insanların fasılasız bir arada olduğu bir şeydir. Ve hatta kitabın ulaşamadığı bireylere ulaşan bir araçtır.

 

ŞEREFLENMEK:

Gerçek İslam ile şereflenip İslami düşüncenin toplumda hayat bulması ve bir ahlak-adalet devriminin tahakkuk etmesi idealine kendilerini adamaları için dua ettiklerim: Ahmet Altan-Fikret Başkaya-Ferhat Kentel-Engin Ardıç-Ahmet İnam-Gülay Göktürk-Umur Talu- bu insanların gerçekten hakikat yoldunda savaşım verdiklerini, saf doğruyu yazdıklarını hissetmeyi çok arzuluyorum. Bu yüzden de gerçek ve yüce İslam ile şereflenmelerini derinden temenni ediyorum. İnşallah gerçek olur temennilerimiz.

 

FİLM:

Güzel bir filmi izlemek her zaman güzeldir. Bu yüzden güzel ve kaliteli filmleri izlemek gerekir diye düşünüyorum. Zira aynı zamanda öğreticidir de. Misal: EDİSON ve GENARALİN KIZI filmleri tam da şu zamanların filmleridir. Etkileyici filmler, öğretici, düşündürücü, bir şeyleri fark ettirici filmler. Aynı şekilde V FOR VANDETTA filmi gerçekten muhteşem. Hakeza TAŞ SOĞUĞU filmi. Aynı şekilde BÜYÜK GÜNAHLAR filmi.

 

 

ZAMANDA DONMAK:

Arkadaşlar şimdi kağnılarla savaş yapabilir misiniz? Öyleyse geçmişin fikirleriyle de mücadele olmaz. Zamana uymak yenilenmek zorundasınız. Zamanda donmak büyük kayıptır. İnsanlığa zulümdür. Din müstesna, çünkü din hiç eskimez. Ki din zaten hayatın çekici gücüdür, lokomotifidir. Din hep önden gider. Yani burada dini karıştırmamanız anlamında söyledim bunu. Hani bazıları zamanda donmak sözünü ters yorumlarsa diye.

 

Bakınız, eskimeyen düşünce devlerinden, haysiyetli, evrensel aydın Frantz Fanon ne diyor: ‘’kendimi geçmişin adamı yapamam ben, yapmamalıyım. Şimdiki zamanı ve geleceği harcamak pahasına geçmişi yüceltmek umutsuzlara yakışır.’’

Tarih: 20.04.2010 Okunma: 624

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman GENÇ

02.04.2010 - 15:30

Valiyi kutlamak lazım..güzel çalışıyor..yakında üçüncü... dördüncü arabasınıda alır yada alırlar altına...Bu ülkede İnsanların özelliklede çoçukların hayatının bu kadar ucuz ve bedava olmasını içine sindirenlere yazıklar olsun..........saygıyla

Laçka

03.04.2010 - 10:07

Üstadım.. Öyle laçkalık varkı artık somun civata her ikisi laçka olmuş diş tutmuyor..sevgi ve saygılarımla binbaşım..

Osman GENÇ

02.04.2010 - 15:30

Valiyi kutlamak lazım..güzel çalışıyor..yakında üçüncü... dördüncü arabasınıda alır yada alırlar altına...Bu ülkede İnsanların özelliklede çoçukların hayatının bu kadar ucuz ve bedava olmasını içine sindirenlere yazıklar olsun..........saygıyla

Laçka

03.04.2010 - 10:07

Üstadım.. Öyle laçkalık varkı artık somun civata her ikisi laçka olmuş diş tutmuyor..sevgi ve saygılarımla binbaşım..