Kalem
feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
|
ÇOK önemli olaylar
olmazsa (tabii sürpriz!) bir süre
“mektup” aktaracağım.
Peşinen: Kiminde “övgü” de
var; salt övgüyü yayınlamasam da. Ne yazdığım belli; “alttakiler”den övgü geldi mi
birbirimizi anladığımızı; hep “üsttekiler”den
geliyorsa, nerde yanlış yaptığımı düşünürüm. Herhangi sivil, askeri, ekonomik,
cemaatçi iktidardan iltifat ve itibar
beklemem. Emeğimle 35, meslekte 30 yıl doldurdum.
Gazetecilikte en üst yere 30’umda vardım. Sonra el tersiyle ittim. Beklediğim
ün, unvan yok. “En meşhur, en çok
okunduğu söylenen” gibi huzursuzluklarım yok. Yoksa gözümü
kameradan ayırmaz, kıçımı stüdyodan kaldırmazdım.
“En cesur” da değilim.
Doğru anlamak, anlatmak, anlaşılmak isterim. Gördüğümü yazmamayı,
düşündüğümü gizlemeyi, bir feryada kulak tıkamayı, ayrımcılığı sindiremem.
Elbet “hatasız kul” değilim;
ama “kul” hiç değilim.
Lütfen mektup sahiplerini anlamaya çalışın. Onlar can da ortaya koyarak bir
hayat geçirdi. Ve mecburen sustu. Hani kahramanlara önem verirsiniz ya; sadece
üniformalı duruşu ve ölü bedeni değil,
“ruhları” anlamaya gayret edin. Benim için “insan hakkı, cumhuriyet, demokrasi, özgürlük,
adalet” meselelerinden biri. Tersane forsası, Tekel işçisi,
demiryolu çalışanı, banka ve çağrı merkezi kölesi,zincirli öğretmen,
madene gömülen gibi.
Sınıfından, statüsünden, kimliğinden
kişiliğinden ötürü aşağılanan herkes gibi! En çok görmezden
gelinenlerden. Çünkü hakikat ezber
bozuyor.
Beş yıldır binlerce tanıklık var elimde: Mektup, mail, sms, sesli konuşma, yüz
yüze görüşme. Muvazzaf, emekli. Hâlâ anlamak istemeyen kafalara tuğla gibi adanacak kim bilir kaç
kalın kitaplık!
5N 1K’da, biri
milletvekili, biri “paralı üniversite”
başdanışmanı iki E General “askerlikten
soğutmak, ast üst ilişkisi zedelemek” diye mutat suçlamaya
kalktı. Yalancılıkla da! Büyükanıt
Genelkurmay’ı 3 yıla kadar hapis suç duyurusunda bulunmuştu
zaten. Savcı Nurten Altınok‘un
mütalaası ile mahkeme kararı kapak olmuştu: “Yazılanlar gerçeklere dayalı. Gazetecilik ve insanlık gereği, Silahlı
Kuvvetler’de bir sınıfın içinde bulunduğu durumu dile getirmiştir.”
Öyle işte: Bağımsız yargı kararıyla... Gazetecilik ve insanlık gereği!
KÖLELER BAŞKAN OLDU
İlk mektup E General, Milletvekili
Erdal Sipahi’ye yazılmış. Başlığı “Sizi affetmeyeceğiz.” Yazan E.
Asb.lar Güçbirliği Platformu Başkanı
Ersen Gürpınar:
“Orduda sağduyu sahibi, önyargıdan uzak,
adalet duygusu olan biri olduğunuzu düşünerek İzmir’de emekli Assubay ve
aileleri size destek oldu. 5N 1K’daki çifte standardınızı ise üzülerek izledik.
Sn. Talu’yu Genelkurmay mahkemeye verdiğinde, binlerce meslektaşım, suç varsa
suça azmettiren olduğunu, haksızlıkları dile getirmesini bizim istirham
ettiğimizi beyan ettik. Binlerce mektup delil oldu.
Orduda imtiyaz ve eşitsizlik olmadığını
nasıl düşünürsünüz? Genelkurmay raporunda bile assubay ve uzmanlar ‘gayri
memnun zümre’ olarak yer almadı mı? Assubayların hangi derecede başlatıldığını,
sosyal tesislerden sayıya ters orantılı faydalanabilmeyi, AİHM kararına rağmen
mahkemesiz oda hapsinin uygulandığını, beyaz köle muamelelerini bilmiyor
musunuz?
Lojman bulamadığı için eşi önünde katledilen
assubay varken, 500 lojman bedeli 32 trilyona Fenerbahçe Orduevi bahçesinde
emekli generallere 10 süper lüks lojman yapılması imtiyaz değil mi?
Bunları adalet, eşitlik, insan onuruna
saygıyla yazan mı orduyu yıpratıyor yoksa çağdışı adaletsiz uygulamalar mı? Sn.
Talu’ya ‘işbirlikçi’ suçlamanız için ‘tenzih ederim’ demeseydiniz çok farklı
tepkimiz olacaktı. Ulu çınar içten içe çürüyor, artık farkına varın. Rengin
siyahsa kölesin devri bitti, köleler ülkelerine başkan oldular. Mesajım kişisel
ama binlerce assubaya nispeten tercüman olur sanıyorum.”