‘’Ey vatan çocuğu yegâne vazifen, yüksek ahlak sahibi olmaktır.’’ ÖZGÜR DENİZ.
‘’Masonluk, Türk milleti için muzır bir unsurdur’’ Mustafa Kemal Atatürk
Sevgili dostlarım, daha öncede söylediğim gibi ‘’Popüler Masonlar’’ kitabını muhakkak okumalısınız kanaatimce. O zaman, sevgili ülkemizde ki siyasetin işleyişini, ideolojilerin nasıl maske olduğunu, ‘’Karmakarışık-7’’ yazımızda değindiğimiz Masonizmin kirli yüzünü, PKK denilen zehirli yılanın nasıl start aldığını ve niye bitmediğini, kurumların sefaletini ve ihanetlerini, kurumlarda ki dönen dolapları, ekonomideki türbülansları-altüst oluşları, askerlik kaçkınlarını, bu vatanın-ordunun-emniyetin-dinin-milletin gerçek düşmanı olan ama logolarında güya bu millete atıfta bulunan yazılı paçavraların uşak ruhlu aktörlerinin ciğerlerinin nasıl olduğunu, bu toprağın saf oğlu, temiz siyasetin anıtlaşmış abidesi kıymetli Muhsin Başkan’ın-Reis’in şahadetinin sebebini öğreneceksiniz ama üstat Cemil Meriç’in tavsiyesi temelli okursanız, yani ‘’bir cebir problemi çözer gibi’’ okursanız.
Şayet, üstat Süleyman Yeşilyurt yalan yazmışsa, sallamışsa, kasıtlı aldatmaya, manipüle etmeye tevessül etmişse bu insanın şerefsiz! Olduğunu ilan edelim. Yok, tersi ise, bizde yapmamamız gerekeni yapmayalım, yani, haysiyetsizliğe-şerefsizliğe tevessül etmeyelim. Ve bir bilen olmayı başaran insanlara saygı duyalım. Ki yaptığı tetkik ve tahlillerle, bir bilen olmayı hak eden bir insandır üstat. Zaten okuyunca nasılda titizlik göstererek yazdığını göreceksiniz.
Bile bile askerlikten kaçan, ama bu ülkede itibar görüp en şatafatlı yaşamı süren kanı bozuk soysuzların el üstünde tutuluşlarının sebeb-i hikmetini de göreceksiniz. Ve buradan söylüyorum; şerefli askerlik görevinden yırtmak için bile bile, askerlik yapanları enayi göre göre rapor alan ne kadar soysuz, şerefsiz, alçak, hain ise, onlara göz göre göre o raporu veren hakkında ki yargıyı da sizler veriniz. Keza o asker kaçkınlarına itibar gösteren kişilerde katıksız vatan haini midir değil midir yine karar sizin. Vicdanınızın sesine kulak verin lütfen. Eğer o vicdan: bendeniz için, bu adam saçmalıyor, boş konuşuyor, şerefsizlik ediyor diyorsa alçakların alçağı olduğumu buradan haykırıyorum. Onlar vatan haini değilse ben katıksız bir vatan hainiyim ve buradan ilan ediyorum.
Yani insaf be dostlarım! Bu vatanın çocukları dağ taş demden huduttan hududa koşsunlar, anaları-o şerefli, temiz elli, güzel yürekli, nasırlı elleri öpülesi Anadolu kadınlarım, yetiştirmek adına saçlarını süpürge ettikleri evlatlarının, canım, kanım, aşkım, her şeyim Mehmetçiklerimin canlarının hayatta olduğu haberini almak için gecesini gündüz yapsınlar, Mehmetlerim zehirli yılanların başlarını ezmek için onca meşakkate katlansınlar, üstelik gazi olduklarında bile bir itibar göremesinler hatta aylık mücadelesi versinler, şahadetlerini şöyle yürekten bir gülümseme ile yudumlayamasınlar ama hududun adını duyduğunda alaycı bir sırıtışla, alengirli bir puştlukla teğet geçen şerefsiz, soysuz, kahpe, kansız alçaklar bu vatanda el üstünde tutulup göklere çıkarılsınlar. Üstelikte askerlikle ilgili bir şey oldumu ahkâm kesinler, komutanlara akıl versinler ve ülkenin kaderini çizmeye yeltensinler. Tükürürüm böyle adaletin içine. Tükürürüm böyle vatanseverliğin içine. Herkes haddini bilecek ulan. Siz nasıl Türk Mehmetçiğisiniz? Siz nasıl Mustafa Kemal’in askerisiniz?
Ordu’dan görülecek bir işiniz oldu mu Türk Askerini över; bir ihanetiniz ortaya çıktı mı Mustafa Kemal’in ardına sığınırsınız. Ne kadarda utanmaz, arlanmaz, haysiyetsiz, şerefsiz, aşağılık, kanı bozuk soysuzlarsınız. Sizler var ya; Allah şahidimdir ki, katıksız ve şüphe götürmez, tevil gerektirmez vatan hainisiniz.
Hakeza, kıymetli Kürt kardeşlerimizin evlatları da kardeşlerine kurşun sıktırılırken can verecek. Bilerek o soysuz, şerefsiz ve kukla şebekeye iltihak eden aptalları ve büyük bir şevkle çocuklarını o yılanlara teslim eden kansız aileleri geçiyorum. Aldatılan, zorla dağa çıkarılan, ailesi tehdit edilerek adeta tutsak edilen Kürt kardeşlerimiz için söylüyorum. Onlarda birer kurbandır bendenizin nazarında. Kirli ve kahpe oyunun kurbanları. Zira hepsini aynı kategoriye sokmak şerefle, insafla, adaletle asla bağdaşmaz. Nasıl Mehmetlerin anları kıymetliyse aynı oranda Kürt gençlerimizin anaları da kıymetlidir ve elleri öpülesidir. Burada anlaşılmak adına böyle ayrı konuşuyorum yoksa bizler hepimiz biriz. Dinimiz bir, vatanımız bir, bayrağımız bir. Birlerin üyeleriyiz hepimiz. Ayrılık gayrılık yok. Kardeşiz. Canız. Kanız. Bütün bir vatanız.
Yani be dostlarım! Ne hallere düşmüşüz de, yalanla yaşamaya alışmışız ve görmemiz gerekenlere göz kapamışız. Mevzubahis kitabın bahusus Mustafa Koç bölümünü azami dikkat göstererek okuyunuz lütfen. Bu bölümünde 143. Sayfanın en alt satırlarını ve 144. Sayfanın ilk satırlarını hassasiyetle okuyunuz. Çünkü burada derin bir tarihsel yanılgıya izah getiriyor üstat. Bendenizin de sürekli vurgu yaptığım bir şey aslında. Yani üstatla hemfikiriz bu mevzuda. Sonrada yalnızlığa sığınıp vicdanlarınızın sesine kulak veriniz. Ve bana bu topraklarda sakın vatanseverlik davası veren insanların var olduğunu söylemeyiniz. Tek tük elbette vardır ve doğaldır. Zira haysiyetini kaybetmeyen istisnalarda yoksa zaten ölelim daha iyi. Öyle kuru kuruya efelik yapmakla, bir iki slagon atmakla vatanseverlik olmuyor beyler kusura bakmayın. Zaten gerçek vatan hainleri hep slagonların ardında büyüdüler. Birileri slagon atarken onlar parsayı topluyorlardı. Ve sonuç malum. Kârlı kim? Hedefini bilecen koçum. Kuru sıkı atmayacaksın. Ve atman gerekeni attırılan yerlere değil gerçekten atman gereken yerlere atacaksın. Gerçek düşmanı göreceksin koçum.
Vatan davsında-ahlak davasında-emek davasında samimi olan bütün insanlara bu kitabı okumalarını öneriyorum. Ha, bu arada kıymetli yazarımızda milliyetçi olduğunu açık açık deklare ediyor hani. Yani siz milliyetçiyim diyenleri yanıltmaya çalışan yanlış biri değil. Bu yüzden okumamazlık etmeyiniz. Kendinizi yönlendirdiğini düşünmeyiniz. Hatta bütün İslamcıyım diyenler ve hatta özgürlük davası, emek davası verdiğini iddia eden solcular dahi okumalı ki düşmanları kimmiş öğrenmeliler. Öyle birbirlerinize efelenmekle ancak ahmaklığınıza doyarsınız. Gerçekten efelenecek yerleri görünüz ve yanlış yerlere efelenmeyiniz. Hadi yürekleriniz okkalı ise ve mücadelesini verdiğiniz davalarınızda samimi iseniz öfkelerinizi tam ve gerçek hedefe yöneltiniz.
Yine hassaten okumasını istediklerim var: bu vatanın yürekten sevdalılarına küfretmeyi itiyat haline getirmiş olan ve ülkücü camianın içerisine sızmış olan tiplere öğüt veriyorum: önce bu kitabı oku aslanım sonra şayet küfretmen mi gerekiyor? O zaman hedefini iyi bil. Tabi küfretmekle bir şey olacaksa. Yapmamız gerekeni yapmayıp küfürle iştigal etmek ahmaklıktan başka nedir ki? Hadi dostum yaz! Durma yaz! Bu vatanın gerçek değerlerine-sevdalılarına vurduğun gibi vur yazılarında! Görelim yüreğin kaç okka! Hadi vatanseverliğini konuştur! Hadi coştur gerçek vatanseverleri! Sık kelime kurşunlarını hayınların, çıyanların suratına suratına. Vatanımızı oyanların, Mehmetlerimize kıyanların suratına suratına vur hadi! Öyle AKP ye küfretmekle vatanseverlik olmuyor, öyle gereçek vatan çocuklarına dönek diyerek küfretmekle vatanseverlik olmuyor.
Herkes birbirine küfretmekle meşgul. Ulan, Nelson Mandela’nın dediği gibi ‘’vatan işgal altındayken ideolojik çatışmalarla, mezhep kavgalarıyla zaman harcamak aptallıktır.’’ Yani bunu idrak edemeyecek kadar akıl yoksunu musunuz? Sizler birbirinizi yerken elin oğlu memleketi yiyor be. Sizler tabir caizse öküzün (ki teşbihte hata olmazmış) sırtına çıkmakla iştigaldesiniz. Ama, öküze; ayaklarının, gözlerinin, kafasının, burnunun yani organlarının somutluk, anlam ve işlerlik kazandırdığını bilemeyecek kadar zekâ yoksunusunuz. Siz öküzün sırtına oturmakla bir halt ettiğinizi sanıp durunuz. Ama o öküzün iplerini ellerine geçirmiş olanların istedikleri oluyor hep, niye? Çünkü onlar öküzün organlarına sahip. Sizse sırtında oturmayı marifet sanıyorsunuz. Zaten onların sırtıyla bir işleri yok ki. Görünen köy kılavuza ihtiyaç duymaz. Hangi Siyonist, mason öküzün sırtında? Hiçbiri, ama hepsi öküzün organlarına sahip, her biri bir organı ele geçirmiş, istediği gibi at oynatıyor. Siz bakınıyorsunuz öylece!
Şöyle bir düşünün bakalım. Hanginiz ahlaksızlığı ister? Burada isteyenleri mevzubahis yapmıyorum dikkatlere! Hanginiz vatanın işgalinden memnuniyet duyar? Burada mandacı ve himayecileri mevzubahis yapmıyorum ki bunlar var. Hanginiz emeğinizin gaspından hoşlanır? Burada emekçi geçinen ama emek düşmanı olanları mevzubahis yapmıyorum. Hiçbiriniz. Öyleyse ayrılık noktası olacak ne var? Geçiniz bikalem şu ideolojik safsataları. Onlar sizi birbirinizden ayırmak için üzerinize giydirilmiş deli gömlekleridir. Hala idrak edemediniz mi? Vatan düşmanlarını, ahlaksızları, emek hırsızlarını atınız dışarı ve güçlü bir Devrimci Milli Cephe kurunuz. Ve yeniden bir bu halkın bahtı kara maderini kurtaracak bir kurtuluş mücadelesine start veriniz. Tam bağımsız bir vatan ve büyük Türkiye için, millet egemenliğinin esas olduğu bir düzen için. Ama bu sefer hâkim olanlar saf Anadolulu olanlar olsunlar. Daha önceki gibi olmasın sakın. Ve tam bağımsız bir devlet ve tam adil bir nizam tesis ediniz. Hadi toparlanınız! Kafamın tasını attırmayınız. Hiç mi utanmıyorsunuz ulan vatanın bu halinden, milletin içinde bulunduğu durumdan? Kendi bulunduğunuz konumdan, sözünüzün bir anlam taşımamasından hiç mi sıkılmıyorsunuz, yüzünüz kızarmıyor mu Allah aşkı için?
Üstadın da ifade ettiği gibi, şu malum masonizim hizmetkârı olan ve onların buyruklarına amade bekleyen çakma burjuva topluluğunun-TÜSİAD başkanı kim ki bu yüce vatanın siyaseti ile ilgili konuşma yetkisini görüyor kendinde? Allah aşkı için bu kişinin seviyesi, kapasitesi, kültürel hamulesi, siyaset bilgisi ve birikimi ne ki, bu yüce ülkenin ve bu soylu milletin kaderini çizmeye tevessül ediyor. Hangi organik bağı var bu vatanla, bu milletle? Benim idare edileceğim kanunları tanzim etmeye yelteniyor? Kalıbınızdan utanın be!
Ayrıca, 246-250’yi, 244’ü, 208-217 sayfalarında anlatılan İshak Pinhas adlı adamın kim olduğunu çok iyi okuyun lütfen. Yine 238. Sayfanın en alt satırlarını bir okuyum bakalım. Buna yürek dayanır mı sevgili dostlarım? Hazinenizi soydurun, sonra en kıymetli çocuklarınızı o soyguncuların zevklerinin tatmini yolunda heder edin. Bana kimse bahusus ülke kaderine etkide bulunma mevkiinde olan ve milliyetçilikten bahseden birini göstermesin, canım çok sıkılır! Ve bu ülkede Türkçülük Gününü falan rafa kaldırın baylar! Böyle bir manzara karşısında anlamsızdır zira.
Son tahlilde! Tefrikayı bırakın ve ittifak edin. Vatan-ahlak-adalet temelinde. Gerçek düşman kim görün. Ve bir şeyi o şeye anlam katan şeyleriyle birlikte ele geçirin yoksa ele geçirdiğinizi sandığınız yerler bir hiçtir. Birlikten kuvvet doğar. Ama ayrı olanı düşman boğar. Kuvvetli olun ve boğulmayın. Çıkar için, küçük hesaplar için dağılmayın. Ve artık bu ülke masonizmin tasallutundan kurtulsun lütfen. Masonların bir kolu kırılırken farklı bir kolunun tasallutuna mahkûm olmasın canımız ülkemiz lütfen. Ve boyunları kırılması gerekenler varsa ki mutlaka vardır (bir yazar kitabında şöyle konuşturuyordu derin bir aktörü: bu millet kendine ihanet eden yazılı paçavraların tepesindeki isimleri bir fark ederse işte o zaman yandık.) bu görev hakikatte büyük devletimin, milletine sonsuz sadakatli istihbaratçılarının yükümlülüğündedir.