Günlerdir ağlıyoruz, kan kusuyor, kan akıtıyoruz. Yanıyor ciğerimiz yanıyor. 5000 domuz yavrusu 30 yıldır yok edilemiyor ama 30 binleri bitiriyor. Sanki koskoca orduya meydan okunuyor. Yani yalan mı Allah aşkına yalan mı? Nasıl bitmiyor ve nasıl bitirilemiyor bu melunlar, domuz yavruları? Yani orada mücadele verenler orayı delik deşik etmesi gerekmiyor mu? Nerede kim var, kim ne yapıyor, kim terörle ortak çalışıyor, terör nerelerde gizleniyor, nasıl hareket ediyor, hangi güzergâhları kullanıyor nasıl bilinemez bunlar? En az 30 yıllık bir mücadele bunları nasıl öğretemez? Sizin istihbaratınız ne yapıyor Allah aşkına?
Ağlayan kim? Gülen kim? Hep bu toprağın çocukları mı ağlayacak? Hep bu toprakların düşmanları mı gülecek? Hani acıda da sevinçte de ortaktık. Acıyı çeken kim? Sevinci tadan kim Allah aşkına? Yapmayın beyler, etmeyin beyler. Çok büyük günah bu beyler. Eğer bir halt edemiyorsanız utanın ve utanın! Bu toprağın çocuklarının yüzlerine nasıl bakıyorsunuz? Onlara nutuk çekmeyi bırakın artık, yaptığınız işi gösterin ve yapabileceklerinizi anlatın ve yapın.
Günlerdir cam pencerelerden olayları izliyoruz. Bir duygusallık, bir duygusallık ki sormayın. Sanki acılar katmerleştirilmek isteniyor ve bu vatan çocukları galeyana getirilmek isteniyor. Anaların gözyaşları sel olup akıyor. İçimiz yanıyor. Kan ağlıyoruz. Feryatlar arş-ı alayı kaplamış. Yer hüzünlü, gök hüzünlü, dağlar, taşlar, kuşlar hüzünlü. Mehmedim alkanlar içinde düşmüş toprağa. Bazı kirli çakallar kirli pencerelerinden öyle abartarak veriyor ki; sanki suçsuzlarmış gibi, günahsızlarmış gibi. Yalan, vallahide, billahide, tallahide yalan, yalan, yalan. Yemin ediyorum gram acıyorlarsa Allah beni şuracıkta kahretsin. Rantlarını düşünüyorlar. Bu ülkenin çocuklarının kanları ve analarının gözyaşları üzerinden kirli rantlar elde etmeye çalışıyorlar. Güya sahipleniyormuş gibi yapıyorlar. Acıdıklarını göstermek, üzüldüklerini sergilemek istiyorlar. İnanmayın, vallahi de, billahi de, tallahi de inanmayın. Kınalı kuzularmış. Ulan o kınalı kuzuların gerçek katili olan siyoniste köpeklik yapan kim? O siyoniste kardeşlik duygularını sergileyenler kim? Ulan o siyoniste gülümseyip bu ülkenin kınalı kuzularına acılar çektirenler kim? Soysuzlar. Haysiyetsizler. Ulan bu toprağın gerçek mi gerçek sahibi olan Müslüman’a düşmanlık eden, mürteci yobaz diyen kim? Türkoğlu Türk’e faşist diyen kim? Kim ulan soysuz söyle kim? Sensin sen. Şimdi kalkıp güya merhametli pozlar takınıyorsun. Ama yegâne gayen bu topraklarda bir iç kargaşanın fitilini ateşlemek. Bu halkın bir birlerini boğazlamasını gerçekleştirmek ve öylece halkın kaderine egemen olmak tekrar.
Sanki büyük şeytanın eyaletiyiz, sanki siyonist derin yapısının idaresindeyiz. Ne biçim iş anlayan beri gelsin. Ulan yıllarca bu ülkenin evlatlarını yok etmesi için kurgulanmış-ayarlanmış kuduz köpeği getirip, evlatlarını yok ettiği ülkenin içinde, ülkenin evlatlarından daha kaliteli şekilde besliyoruz. Üstelik oradan bile rahatça ötmesini ve öttürmesini seyrediyoruz. Yazık oluyor beyler, olmuyor beyler, sınırları zorlamayın beyler. Vallahi olan bu toprağın çocuklarına oluyor. Bu toprağın temiz yürekli analarına oluyor. Çektirilen acılar yetsin artık. Kökünü kazıyın bu domuz sürülerinin. Bu domuz sürülerini besleyen siyonist itine de ihtar verin artık. Biliyoruz, sensin sen pezevenk bu işlerin altında ki çakmak deyin. Ateşi yakan sensin deyin. Ateşin alevlenmesi için kirli çakalları görevlendiren sensin deyin. Ve kirli pencerelerden öttüren de sensin deyin. Deyin artık bunu deyin lütfen. Ne olacaksa olsun. En azından bu toprağın çocuklarını uyandırmış olursunuz. Bu topraklardaki siyonist döllerini-mossad ve cıa ajanlarını- postalayın gitsin artık. Ve bu ülkede siyonist köpekliği yapanlara da dur deyin artık.
Daha 15 gününü ikmal etmemiş çocuklarımızı dağ doruklarına gönderiyoruz. Hangi bir beyin oğlu şehit olmuş dağlarda? Hangi bilmem kimin çocuğu şehit olmuş dağlarda? Hangi bir siyasetçinin oğlu şehit olmuş dağlarda? Siz yiyeceksiniz ve sizin keyfiniz için bu vatanın en garibanlarının en masum evlatları şehit mi olacak ulan? Yeter ulan. Rant için, koltuk için, şöhret için yaptığınız soytarılıklar. Artık haddinizi bilin, görevinizin sorumluluğunu yapın. Ağa, paşa, bey dinlemeyin gönderin herkesin evladını dağ doruklarına da görelim fiyakanızı. Ne yapılması gerekiyorsa yapın artık. Niye hep gariban insanların kerpiç evlerinin önü cenaze alayına dönerde, şatoların villaların önleri şenlik havasında olur? Niye anası babası ayrı kınalı kuzular ve evsiz barksız insanların kuzuları toprağa düşerde, kodamanların kuzuları diskotekte göbek atar, bilmem nerelerde caka satar? O soytarı bozmalarının ki can da şehit kuzuların ki değil mi ulan alçaklar?
O kınalı kuzuların, Mehmetlerin de hayalleri var ulan. Onların da umutları var. Kardeşleri var. Evlenecekler, çocukları olacak. İşleri olacak. Sevdikleri olacak. Tatlı tatlı muhabbet yapacaklar ev halkıyla. Bu ülkenin toprakları üzerinde gezip, oynayacak, koşacaklar. Yazık ya vallahi yazık. İçim nasıl da yanıyor. Gözlerim acıyor. Kahroluyorum. Canım bu vatana feda olsun, o kayalarda dikli taş olayım komutanım diyor ekranlardan bir kınalı kuzu bu yazıyı yazarken. Lise mezunuyum diyor. Ne biçim iş bu lan? Hiç mi vicdan yok ulan sizde? Nasılda düşüyor toprağa onlar? Ulan hiç siyonistin aletine güvenilir mi? O siyonist ki yıllardır dökülen kanın yegâne müsebbibidir. Nasıl güvenirsiniz o domuza? Nasıl teknik teçhizatı kendimiz yapamayız? Ama tabi ya o aletleri yapacak beyinleri de yok ettirdik. Ve o tür beyinleri daima da yok etmeye devam ediyoruz.
Bundan böyle, ne halk meydanına çıkıp ahlaksızca nutuk atın ne de terör destekçisi pencerelerde ahkâm kesin. Ve sen ey halkım önüne gelenin yüzüne tükür artık. Asla karşında nutuk çekilmesine fırsat tanıma. Şok açıklamalar duyuyoruz. Sorumlulardan cevap bekliyoruz. İhmallerde rolü olanlara en ağır cezaların kesilmesini istiyoruz. Nerede istihbaratınız? Nerede çözümleriniz? Bu ülkede siyonist kuşatması var. Bütün kurumlar siyonistin kuşatması altında arkadaş. Bunu bilmiyor musunuz? Artık Türkoğlu inanmasın zırvalara. Artık kanmasın sahte sözlere. Görün gerçekleri. Birbirinizi yemekten vazgeçin. Sizi ayırıyorlar, birbirinize düşman ediyorlar ve buradan rant üretiyorlar. Hiçi mi vicdanınız acımıyor o masum şehit çocukların cenaze başlarındaki acı feryatları işitirken?
Ulan gözleriniz bu kadar mı kör? Bu ülkenin istihbaratını Truman kurdu bütün malzemeyi o verdi. Peki, onun kurup donattığı bir kurum bu ülke adına ne yapabilir Allah aşkına. Niçin o kurumu tam anlamıyla yerli bir kurum haline getirip yeniden temizleyip donat mıyoruz? Çok mu zor bu? Hep söylüyoruz niye yapılmıyor hiçbir şey? Bu ülkenin dinine düşman olandan bu ülkeye fayda gelir mi? Bu ülkenin değerlerine düşman olandan bu ülkeye fayda gelir mi? Bu ülkenin çocuklarına gerici, yobaz, faşist diyenlerden bu ülkeye gram fayda gelir mi Allah aşkına?
Aslında herkes kimin ne olduğu biliyor? Peki, niye kimse konuşmuyor? Siyaset bu mudur? Siyaset rezillik midir? Siyaset korkaklık mıdır? Siyaset korkuyu yönetmek midir yoksa ortadan kaldırmak mıdır? Siyaset halka nutuk çekip oyunu kotarıp keyif sürmek midir? Siyaset bütün ahvaline devlet malını peşkeş çekmek midir Allah için? Siyaset makam dağıtmak mıdır? Yeter artık yaptığınız rezillikler. Yeter artık gerçekleri gizlediğiniz. Kim getirdi bu ülkeyi bu hale açıklayınız. Kim bu ülkenin evlatlarını kırdırıyor açıklayınız.
Uğur Mumcu’nun ifade ettiği 700 teröristi kim görüyor ama kim vurdurmuyor açıklayınız. Teröristi koruyup kollayanlar kimlerdir açıklayınız artık. Yeter bu acı gözyaşları vallahi de billahide boğulacaksınız bir gün bu gözyaşı yağmurlarında. Sel olup taşacak ve yutacak pis bedenlerinizi. Artık o kuduz iti boğazlayın ve bu yüzden ayağa kalkacak olana da asla acımayın ve yok edin. Herkes haddini hududunu bilsin kahpelik yapmasın. Yeter, yeter, yeter ulan. Hep konuşuyorsunuz, artık iş yapın, artık yaptıklarınızı, başarılarınızı ve aldığınız sonuçları görmek istiyoruz. Çıkın meydana anlatın her şeyi. Öleceğinizi de bilseniz. Hep ölüm korkusuyla yaşayacağınıza bir kere ve erkekçe ölünüz. Ve ebedi kahramanlığı hak ediniz. Nasılsa ölmeyecek misiniz? Direk mi olacaksınız dünyaya be? Ulan bu vatanın evlatları ölürken sizin şehvetle yaşamanız kaç yazar be. Ne zillettir o yaşam, ne alçakçadır o yaşam. Ne köpekçedir o keyif. Siz evlatlarınızla keyif çatın ama temiz yürekli analar kınalı kuzularının acısıyla bir köşede öylece sessiz sessiz kan ağlasın. Tükürürüm böyle keyifin içine.
Şu yazarım diye ortalıkta gezen bozmalardan da iğreniyorum artık. Toplansınlar evlerinde kokteyl versinler. Ertesi günde yazsınlar ne yiyip içtiklerini. Tüküreyim ulan sizin kokteylinize, kirli zevklerinize. Yazsanız ya ulan saf hakikatleri. Gösterseniz ya erkekliğinizi. Konuştursanız ya cesaretinizi. Anlatsanız ya kimin kim olduğunu. Yoksa utancınızla kalsanız ya. Kırsanız ya kalemlerinizi. Birilerinin verdikleri bilgilerle kitap yazıp üç beş kuruş kazanıp caka satıyorsunuz. Bilmiş bilmiş ötüyorsunuz. Tüküreyim sizin cakanıza. Boş boş yazıyorsunuz. Bişey yazdığınızı sanıyorsunuz. Yüreklice yazamıyorsunuz. Gerçeği haykıramıyorsunuz. Bir çarkı kırmaya çalışırken bir çarkı kurmaya çalışanların köpekliğini yapıyorsunuz. Bütün halkın güleceği, mutlu olacağı, hakkını alacağı bir düzen yaratmaya çalışmıyorsunuz.
Yalan mıyım? Yanlış mıyım arkadaşlar? Değilim yemin ediyorum değilim. Ben bu topraklarda hep parya oldum. Kimi zaman bir mürteci oldum, kimi zaman bir faşist. Kimi zaman bir işçi oldum, kimi zaman dağların doruklarında alkanlar içinde bir Mehmet. En baştan bir düzen kurmuşlar. Bütün namusluları vurmuşlar. Vatanı dört bucaktan sarmışlar. Sonra da çöreklenmişler milletin üzerine. Korkutmuşlar. Yıldırmışlar. Elinden ekmeğini almışlar. Koynundan yavrusunu almışlar. Sofralara çağrılmadan dalmışlar. Her yöne bir it salmışlar. Ve tüm ülkeyi esir almışlar. Sonrada Mustafa Kemal’in ardına sığınmışlar. Kimsede söz edememiş böyle olunca. Yerli görünmüşler, bu yurda postu sermişler, ipi de siyonistin eline vermişler. Her bir yanda bir yay germişler. Başını kaldırana oku göndermişler. Söyleyin bana bu ülkede her dem ağlayan kim? Bu ülkede her daim gülen kim? Bu ülkede acıların tutsağı kim? Bu ülkede sevinçleri yaşayan kim? Söyleyin kim? Ben, ben, ben. Bu toprakların öz be öz evlatları olan bizler.
Bu ülkede hangi siyasetçi ölümüne hakikati haykırdı bugüne kadar? Bu ülkede hangi yazar hakikati yazdı kaleminin kırılması pahasına? Konuşanlarda yazanlarda hep susturuldu. Kim kazandı peki? Konuşanlar ve yazanlar belki ebediyen susturuldu velâkin asla kaybetmediler ve kaybetmezlerde. Hep eften püften konuştular ve yazdılar. İşte sonuç meydanda. Arkadaşlar bu ülkede siyonizmin borazanlığını yapan kirli odakların kirli çakallarına asla güvenmeyin ve inanmayın. Daha önceden söylediğim bir kitap vardır Popüler Masonlar diye, o kitapta ismi geçenlere ve onlarla aynı minvalde olanlara asla inanmayın asla. Ve bu ülkede güya ticaret yaptığını göstermeye çalışan bir topluluk var, her olaya maydanoz olan, kapitalistlerin borazanlığını yapan, her durumda cır cır öten ama gerçekte melun olayların altında parmağı olan, onlara da asla güvenmeyin ve inanmayın. Bilakis hep kaybedeceksiniz ve kaybedeceğiz. Bu ülkede sarışınlara da inanmayın. Bu ülkede kirli masalarda onurlarını kaybedenlere de inanmayın. Bu ülkede cılkı çıkmış olanlara da inanmayın. Çenesi düşmüş, neredeyse ağzı eğrilmiş olanlara da inanmayın. Kırılmaz sanılan elleri kırılanlara da inanmayın. Ve artık bu ülkenin gerçek sahipleri olan Müslümanlara mürteci damgası, vatansever çocuklarına da faşist damgası vuranların sırtlan suratlarına tükürün. Ve tükmüğünüzle boğun onları.
Her şey ayan beyan ortada. Her olan göz önünde oluyor. Kör gözler bakıyor sadece. Dünya nimetleri kör etmiş bakan gözleri. Herkes kullanılıyor ve bundan huzursuzluk duymuyor. Ezenler şiddeti çok iyi ve akıllıca kullanıyor. Sistemli resmi şiddeti. Bu yüzden kimse ses çıkaramıyor. Ezilenler ise şiddeti kullanamıyorlar. Çünkü sistemsiz, dağınık ve gayr-i resmi hüviyete sahip kullanabilecekleri güç. Zira kas gücü. Ama artık kullanmalılar. Ezenlerin cesareti de ezilenlerin bu korkaklığından kaynaklanıyor. Ezilenler güçlerini birleştirmelidirler artık. Ve kullanabilecek şeylerini de kullanmaktan asla imtina etmemelidirler. Bilakis, yalnızca ezenlerin gülüp oynadığı, yiyip içtiği, keyiflice dem sürdüğü bir vatanın ne anlamı vardır ezilenler için. Bu kirli oyunu bozun artık. Gücünüzü göstermezseniz bu oyun bozulmayacak ve sürüp gidecek. Bizler de, hep ter akıtan, kan akıtan, biteviye acı çeken taraf olacağız ve yaşamak nedir bilemeden, göremeden, tadamadan, duyumsayamadan ölüp gideceğiz. Yazık değil mi? Ağlayanlar bizleriz ama gülenler bizden olmayanlar.
Yeter artık bir çare bulun bu derde.
Artık tek bir şehit haberi gelmesin bugünden gayrı günde.
Tek bir ananın ciğeri yanmasın yeter.
Dinsin gözyaşları, dursun akan kanlar.
Tükenmesin yarınlarımız olan canlar.
İfşa edilsin bütün baronlar.
Meydanlarda erkekçe konuşulsun artık nutuk çekilmesin.
Namusluca çözüm bulunsun.
Bu toprağın çocuklarının güldüğü günler yaşansın.
Bu toprağın düşmanlarının hâkimiyeti kırılsın artık.
Her kurum görevini dürüstçe yapsın.
Görevini yapmayanı def eden bir hukuk düzeni kurulsun.
Çalanı, çırpanı, rüşvet alanı, rüşvet vereni, torpil yapanı boğun artık.
Devlet hazinesini önüne gelene peşkeş çekeni darağacında sallandırın artık.
Bu toprağın çocuklarına olmadık zulmü reva göreni lanetleyin artık.
İhanet edeni açık edip taşlatın tüm halka.
Asker kaçaklarını bir ömür silâh altına alın.
Halkın alın terini soyanları soyup defedin ülkeden.
Yeter gayrı yeter… Bıktık usandık be…