MÜSTEKBİRLER-KOMPRADORLAR...

Özgür DENİZ - 03.08.2010

Beyinleri boş olsa da cepleri kuvvetlidir. Bilgiye ihtiyaç hissetmezler. Bilgi nedir ki? Yenmez, içilmez, sevişilmez ve kendisiyle gezilmez. Zira zaten cepleri kuvvetli olduğu için kafaları da kuvvetlidir kendilerine göre. Ama kuvvet, oyunu bozandır. Sevişmeyi, gezmeyi, yemeyi, içmeyi en yüksek düzeyde sağlayandır. Ve kuvvet paradır. Parada onlardadır. Bu yüzden paraya-kuvvete taparlar. Binaenaleyh, her şey onların hakkıdır ve onlara göredir. Hayat güçlüler için değil midir ve güçte onlarda değil midir? Haklarını sonuna kadar kullanmaktan vazgeçmezler. Düzenler onlardan sorulur. İnsanların ittiba edeceği kuralları belirlemek onların işidir. Tercihleri belirlemek onların görevidir. Sınır çizme yetkisi onlarındır. Kurmakta yıkmakta onların yetkisindedir. En süper beyinler onlara hizmet etmek için vardırlar. Bu yüzden o beyinlere kasalar sonuna kadar açılır. Ama beyinlerin yazılımını onlar belirlerler. Kimlerin aydın olduğuna, kimlerin sanatçı olduğuna onlar karar verirler ve kurallarını da onlar belirlerler. Tuttuklarını tutturmak için kasanın kapısını mümkün olduğu kadar açarlar. Tuttukları aydınlar onlar için yazarlar, tuttukları sanatçılar onlar için söylerler.

 

 

Ülkenin en seçkin arazileri onlara tahsis edilmiştir. Devletin kasası sadece onlara açılır sonuna kadar. İhaleler onların hakkıdır. Ve yine en verimli arazileri yapıya açmak sadece onların hakkıdır. Ormanları yakmak onlara helaldir. O yakılmış ve soyulmuş araziler üzerinde süper lüks daireler inşa etmek, mutantan oteller kurmak sadece onlara hastır. O arazi üzerinde ki süper lüks villalar onlar içindir. Ve karıları, konken masaları kurarlar, o talan edilmiş araziler üzerine tesis olunmuş görkemli şatolarda. Oğulları, yurdum kızlarını kirletmek için kullanırlar, yurdum ormanlarının talan edildiği yüksek yerlere kondurulmuş dağ evlerini.

 

 

Karalar onlar içindir ve onlar içindir denizler.  Süper lüks villalarla nice yollar açılır. O villalar bürokratların gemidir. En güçlü bürokratlar onlara bağlılıkta kusur etmeyenlerdir. En güzel ve makul iktidarlar onların emirlerine amade olanlardır. Denize sıfır yalılarda onlar oturur. En güzel koy’lar onların zevkleri içindir. Yatlar, katlar ve görülmemiş saltanatlar onlara layıktır. Görkemli balolar onlar içindir. O balolarda ki en seçkin masalar onlara tahsis edilmiştir. Fiyakalı beyler, şık hanfendiler etraflarında pervanedirler. En pahalı mekânların konuklarıdırlar. Oğulları ve kızları uğradıkları mekânlarda el üstündedir, en ufak kusurla karşılaşmazlar. Babaları kızar sonra. Yabancı ülkelerin misafirleridirler sürekli. Pahalı hediyelerle dönerler. Bir şey canları istedi mi uzaklara havalanmak için uçakları hazırdır. Saç kesimi, kahve içimi, burada bulunmayan yemeklerin yenmesi, herhangi bir gösterinin izlenmesi vs.

 

 

Çocukları uzak vatanların okullarında okurlar. Yaşadıkları ülkenin okulları kendilerine hizmetkârlar yetiştirmek için vardır. Ekseriyetle çift kimliklidirler. Olası olumsuz durumlara karşı. Olası olumsuz durum derken; istemedikleri iktidarların gelmesi değil, ki hiçbir iktidar onlara muhalif olamaz. Resim aşikâr zira. Çünkü bütün iktidarlar onların onayından geçerek yükselirler ve hâkim olurlar, halk ayaklanmalarıdır-devrimlerdir olası durum. Görkemli otellerin ağır misafirleridirler. Son model arabalara binmek onların ve evlatlarının hakkıdır. Gecelerini paralarının hatırına yataklarını süsleyen metresleri şenlendirir. İlk konuşan onlardır ve son konuşan. Her seçkin davette bulunurlar. Çağrılmazlarsa hatırları kalır. En güzel mankenler kendilerine ve oğullarına seks mezesidir. Piyasayı onlar belirler. Darbeler onların güzel hatırı için yapılır. Gerektiğinde bankayı soymak onlara özeldir. Her hangi bir suçtan tutuklanmamak ya da tutuklansa bile salisesinde elini kolunu sallayarak çıkmak onlara mahsustur. Din onların uyutucu hapıdır. Vatan onların çiftliğidir. Hazineler onların yemidir. Halk onların marabasıdır.    

 

 

Askerler onların sermayelerini korumak içindir. Ama kendi oğulları askerlik yapmazlar ya da denize sıfır yerlerde tatil yaparlar. Çünkü sahip oldukları sermayeyi çalmışlardır. Halkın alın teridir biriktirdikleri sermaye. Ama yine halkın çocuklarına koruturlar çaldıklarını. Öğrenciler onlara hizmetkârlık yapmak için öğrenirler. Okulların müfredatlarını bunların adamları belirler. Hukuk kapalı kapıların açılmasını sağlar onlara. Hukuku tanzim edenler yetiştirdikleri kişilerdir. Teşkilat onların güvenliği için vardır. İktidarlar güvenlik güçlerini onların emirlerine verirler. Halk onların istediklerini vermek ve tüketeceklerini üretmek için yaşar. Dağınık yaşamayı sevmezler. Kendilerine özel lobileri vardır. Halk arasında yaşamaktan hazzetmezler. Halk yobazdır, cahildir, zayıftır, sürüdür, faşisttir, mürtecidir. Örgütler onların düzenlerini idame ettirmek için eylemler yaparlar. Ve bütün örgütlerin arkasında bunlar vardır. Tıpkı PKK terörünün arkasında oldukları gibi. Ve yurdum içinde illegal faaliyet gösteren örgütlerinde arkalarında oldukları gibi. Partilerin görevi onların hayatlarını kolaylaştırmaktır. Onların yollarında ki dikenleri ayıklamaktır. Vatana bile ihanet edilir ama onlara asla. Hiçbir değer onlar için bir anlam ifade etmez. Zaten dünyanın üzerinde durması gereken değerleri onlar belirlerler. Dünyanın efendileridirler. Mülkün sahibidirler. Duygu taşımazlar. Çünkü duygu zayıflar içindir. Çıkar tanrısının kullarıdırlar ve insanların umutlarını tanrılarına kurban ederler. Yerler ve artarsa halkın önüne atarlar. Halk bir sürüdür. Güdecek çobanı onlar tayin ederler. Çobanlığın hatırı vardır yüksek meblağ öderler. Onların gölgesinde çobanlarda keyif sürerler.

 

 

Kendi üzerlerinde bir güç tanımazlar. Heva ve heveslerine tapınırlar. Hırsları için dünyayı yakmakta beis görmezler. Adeta yeryüzü tanrılarıdırlar. Bu yüzden insanların uyacağı kuralları kendileri belirlerler. Yoksa her şeylerini kaybedeceklerini bilirler. Halkın kaybı bunların kazancıdır. Bunlar statükocudurlar halksa devrimcidir. Bu yüzden halk sürekli kontrol altında tutulması gereken bir güçtür. Gerçekte halktan korkarlar ama asla belli etmezler. Halk bunu bir fark etse ahhh! Sürekli kaybetme korkusuyla yatıp kalkarlar. Bir gün yok olacakları sancısını derinden hissederler. Mütemadiyen baskı kurarlar. Kaostan beslenirler. Cehaletten beslenirler. Ayrılıktan beslenirler. Zaaflardan beslenirler. Korktukları halde korkudan beslenirler. Futboldan, dizilerden, içkiden, eroinden, fuhuştan, kumardan ve terörden, beslenirler. Mehmetçiği şehit edenler bunlar için eder. Türk polisini şehit edenler bunlar için eder. Küçücük çocuklara asker-polis taşlatanlar bunlar için bu alçaklığı-kahpeliği yaparlar. Terörün dilleri olanlar meydanlardan pervasızca kusuyorsa ve halkı tahrik ediyorsa arkalarında yemin ediyorum bunlar oldukları için o zehri kusabiliyorlardır.

 

 

Bütün ideolojiler bunlara hizmet eder. Şöyle ki; bütün ideolojiler yalandır ve insanları hakikatten uzaklaştırır. Hakikatten uzaklaşan insanlar yalan rüzgârına tutulurlar ve oradan oraya savrulur dururlar. Oysa hakikatin kaynağı dindir. Siz dinin emirlerine uyun bakalım noluyor? Mutlaka şeriat geliyor naralarıyla sokakları bir sürü sefil doldurur. Oysa bu dünyanın en büyük ve güçlü yalanıdır. Oysa din ahlaklı olmayı emreder her şeyde. Ekonomide, siyasette, yaşamsal münasebetlerde vs. peki kim ahlaksızlığı onaylar? O zaman din yolunun yolcuları olduğunuz da ideolojilerin kurbanı olmaktan kurtulacaksınız. Yalan rüzgârlarında savrulmayacaksınız. Sağlam bir yol bulacaksınız. Ayağınızı sağlam basacaksınız ve asla aldanmayacaksınız. Zaten siz sağlam olandan ayrıldıkça, yolunuzdan ve yönünüzden saptıkça ideolojilerin ağına düşmektesiniz. O zamanda sizi kendinize yabancılaştıran, sizi sahte hayaller dünyasına uçuran ve ahlaksızlığın kucağına bırakıp kaçan dizilerin manyağı olmaktasınız. Mafya pazarı olan ve tamamen insanları uyutmak derdinde olan futbol belasına bulaşmaktasınız, boş yere nefes tüketmekte ve birbirinizin kanına girmektesiniz. İdeolojileriniz yüzünden birbirlerinizden nefret etmekte ve ayrılığı keskinleştirmektesiniz.  

 

 

Allah’ınızı severseniz şöyle hayata bakınız dostlarım. Ne olur bakınız ya hayat bizim değil mi? Güzelleştirmeyi istemez miyiz hayatımızı? Ne olur kendinize insaf ediniz ve aldanmayınız. Her zaman herkesin tek şikâyet ettiği nedir? Ahlaksızlık değil mi? Gösteriş budalalığı, lüzumsuz harcamalar, doğayı kirletmeler, hayvanları katletmeler, neslin bozulması vb. peki bu şikâyet edilen şeyleri çözecek yegâne şey belirsiz mi? Hayır. Peki, niye o çözüm yolu denenmezde, dile getirilip savunulmazda sürekli denenmiş ama asla çözüm getirememiş yöntemler tekrar tekrar önerilir? Tamamen sahtekârlıktan. Ne yapıyorlar? Şikâyet ediyorlarmış gibi gözüküyorlar ve güya sorunları doğuran yolu çözümmüş gibi sunuyorlar ki insanlar gerçekten bunları samimi sansın ve doğruyu göremesin ayrıca gerçekten samimi olanların ve yeni çözüm yolu bulunanların peşlerine takılmasın. Ne büyük kahpelik değil mi? Oysa gerçek çözüm İslam Ahlakını yaşamaya gayret etmek, savunmak, anlatmaktır ve en büyük çözümün, kurtuluş yolunun bu olduğunu toplumun karşısına çıkıp anlatmaktır. Köşelerde yazmaktır. Siyaset arenasında haykırmaktır. Vallahi de, billahi de, tallahi de yegâne çözüm yolu, yegâne mutluluk ve huzur yolu, yegâne felah yolu İslam Ahlakıdır. Hatta bağımsızlık ve özgürlük yolu da budur. Ama bizden saklıyorlar bunu. Çünkü kompradorların-müstekbirlerin ecelidir bu yüce ahlak manzumesi. İnsanlar ahlaklı olursa terör olmaz, fuhuş olmaz, eroin olmaz, kumar olmaz, küfür olmaz, içki olmaz eee… bunlar olmazsa da bunlar yaşayamaz ve bunların olması içinde insanların İslam Ahlakı’ndan uzak olması gerekir.

 

 

İslam bir çocuk gibidir. Saf, temiz, berrak, inşirah vericidir. Şifa kaynağıdır. Güzellik deposudur. Aydınlıktır. Ama ideolojiler toplum içinde başıboş bırakılmış, uyuşturulmuş, bozulmuş, ruhunu çürütmüş, kendini yitirmiş yetişkin nesiller gibidir. Zehir saçar, kan kusar, gözyaşı akıtır. Aldatır, yakar, yıkar. Kirlidir. Kanlıdır. İslam, insanı, insanın kendi menfaati için ister. Ama ideolojiler, insanı, sadece kendi menfaatleri için isterler. İslam insanın hâkimiyetini ve huzurunu önceler ama ideolojiler kendi hâkimiyetlerini ve alçakça çıkarlarını önceler.

 

 

Seks köleleri olmaktan vazgeçecek, güya zevk sandığınız şeyleri yaşama uğruna komprador piçlerinin kirli zevklerini tamin etmek için bedeninizi kirletmeyecek ve bir hiç uğruna balkonlardan düşmeyeceksiniz. Daha yaşamınızın baharında sevdiklerinizden ayrılmayacaksınız. İçki müptelası olup sarhoş kafayla dolaşmayacak ve gerçeği daha sağlam olarak algılayacaksınız, sizi sömürenin kim olduğunu idrak edeceksiniz. İçki içmeniz kimin işine geliyor göreceksiniz. Kumarın kime zararı ve kime yararı olduğunu idrak edeceksiniz. Eroin belasına bulaşmayacaksınız. Bir iki tane ünlü züppe bulaştı diye o pislikte bir şey var sanmayacaksınız. Zaten o ünlünün eroin kullandığının piyasaya sürülüp ekranlarda gösterilmesi de tamamen şerefsizce bir tuzaktır. Bak işte bilmem ne kişi de kullanıyor. Sizde kullanabilirsiniz demektir gizlice. Dizilerde ki içki kullanılması da tamamen böyledir. Sizleri alıştırmak, uyuşturmak, umutsuzluğa sürüklemek, her şeye boş verdirmek ve ideolojilerin peşine takmaktır. Böylece kompradorlara hizmet etmenizin yolunu açmaktır. Siz tükendikçe onlar büyümektedirler-çoğalmaktadırlar asla unutmayın dostlar.

 

 

Peki, bana bir tek futbolcu-manken-artist vs gösterebilir misiniz sizi düşünen, mutluluğunuzu düşünen ya da ülkenize gram faydası olan? Onlar kendi süfli zevklerini düşünür dostlarım ve sizin yüzünüzden kazandıklarını sizin ağzınızın suyunu akıtacak yerlerde yaşarlar ve kompradorlara hizmet ederler. Arda trilyonları götürür, Sinem Kobal’ı koluna takar ve gider kocaman bir salonu kapatır ve kime ne der, kazanıyorum ve harcıyorum der. Ama bilmez ki çalınan alın terleri yine alın terlerini çalmak için kendisinin cebine akıtılmaktadır. Ama bunu idrak edecek beyin ne gezer onda. O daha hayat nedir bilmeden, anlamadan servet içinde yüzmeye başlamıştır. Emek nedir tanımamıştır, alın teri nedir öğrenmemiştir, gözyaşı nedir bilmemiştir, yoksulluk nedir tatmamıştır. Hakeza hangi dizi yıldızı sizin hayallerinizin gereçekleşmesi adına mücadele vermiştir ya da verir? Hangi dizi yıldızı ürettiği ile bu ülkenin kalkınmasına ve bu milletin gönenç içinde yaşamasına katkı sunmuştur. Bilakis sizden kazandıklarını en muhteşem tatil beldelerinde harcamışlardır ve sizleri öylece bakıtmışlardır. Aldanmayın dostlarım aldanmayın. Onlar yalan dünyanın yalan çocukları. Kompradorların sizleri uyutmak ve sömürmek için kullandıkları figüranlardır. Sizin zaaflarınızı bilenler o tarafınızla sizi kahpece vuruyorlar. Artık uyanmamız ve görmemiz gerekiyor dönen dolapları.

 

 

Peki, bu melanetlerin hiçbirini dinde görebilir misiniz? Ve dinin sizi aldattığına hiç şahitlik ettiniz mi? Dinin müntesibi olduğunu söyleyipte kahpelik ve soysuzluk yapanları geçelim. Allah ile aldatmaya çalışan abdestli kapitalist itleri geçelim. Ben dinin kendisinden bahsediyorum. Ama sizi hem ideologlar hem de ideolojiler ahlaksızlığın bataklığına sürüklüyorlar. Şöyle ki; din tertemizdir ama müntesibi kirli olabilir. Yani din aldatmaz ama müntesibi aldatabilir. Ve müntesip şerefsiz diye dine düşman olunmaz ve dinden uzaklaşılmaz. Bu katıksız bir akılsızlıktır. Ama hem ideolojiler yalancıdır ve aldatır hem de ideologlar sahtekârdırlar ve haindirler. Size yalan söylerler, sizi sömürürler. Evet, sizin gerçekten dinin yoluna girmeniz yemin ediyorum bütün kompradorların eceli olacaktır. Kara-kızıl-yeşil fark etmez. Bana, o bize öcü gibi sunulan Kur’an da, bizlerin aleyhine olan bir evet bir tek ayet gösterin ebediyen susmazsam ve kalemimi kırmazsam namerdim. Yemin ediyorum her bir ayet sizi uyaran, sizi koruyan, sizin kurtuluşunuzu arzulayan ayetlerdir. Allah size zulmetmez dostlarım. Allah sizi aldatmaz. Allah size haksızlık yapmaz. Sizi özünüze döndürerek, sizi değerlere döndürerek sömürülmenizi, izzetsizlikten kurtulmanızı, insan olmanızı ve şerefinizle yaşamanızı isteyen ayetlerdir. Siz öyle birkaç tane dalkavuğun, siyonist borazanının, sefil beyinlinin, ruhu ölmüş, beyni uyuşmuş, ideoloji çığırtkanının dünyanın en güzel kitabı için söylediklerine bakmayınız. Onlarda birilerinin uşaklığını yapıyor ve sizin doğruyu bulmanızdan korkuyor. Çünkü it gebereceğini, kaynağının kesileceğini biliyor.

 

 

Ayrıca en önemli bir şeyde şudur: kompradorların işine en çok gelen iktidarlar hangileridir ve bunlar hangilerinin dâhilinde daha fazla düzeyde yer alırlar. Sürekli hangi ideolojinin peşinde koşarlar ve hangi iktidarları desteklerler. Bunu da bilip o iktidarların peşini bırakmamız gerekiyor. Alışkanlıkları bırakalım arkadaşlar. Bilakis bizi esir ettiği muhakkak. Yani şimdi göz göre göre alışmışız diye kompradorların işine gelen iktidarları bildiğimiz halde hala peşinden mi gideceğiz onların. Lütfen yapmayalım arkadaşlar. Din hakikattir, ideolojiler ve onlar temelinde iş yapan iktidarlar yalandır. Din bakidir, ideolojiler ve onların temellerinde politika yapanlar fanidir.

 

 

Son tahlilde; bu durum karşısında seyirci pozisyonunda mı olacağız yoksa duruma el mi koyacağız? Güzel ve keyifli yaşamak sadece bu alçakların ve geri zekâlı veletlerinin hakkı mıdır? Üreten bizsek niçin sadece onların tüketmelerine izin veriyoruz? Ölen bizimse yaşayanda biz olmalı değil miyiz? Üreten, çalışan bizsek, tüketen, yaşayanda biz olmalı değil miyiz? Yetiştirdiklerimiz niçin bizim değilde onların kölesi oluyor? Din, mülk, iktidar bize hizmet etmesi gerekiyorken niçin onlara hizmet ediyor? Oysa dinde, mülkte, iktidarda Allah’ındır yani bir nevi halkındır. O zaman emanetleri sahibine iade etmek için direnmek gerekmiyor mu? Sonsuz mücadele içinde olmak gerekmiyor mu? Yılmamak, isyan ahlakını kuşanmak gerekmiyor mu? Gerçekten güzel yaşamak sadece bu zalim pisliklerin, kansızların mı hakkıdır arkadaşlar? Evet, partiler borazanlık yapmasınlar, yürekliyseler, samimiyseler, halkın yanındaysalar bu alçakların hegomanyasına son verecek hamleler yapsınlar, bunların çarklarını kıracak hareketler yapsınlar, bunları layık oldukları yere gönderecek eylemde bulunsunlar. Hadi görelim yürekler kaç okkaymış! Bu yönde söylemler üretsinler de görelim.

 

 

AYRINTILAR:

 

BİR: Kompradorlar evet’i sevmezler. Aslında evet güzeldir. Çünkü onaylamaktır. Şeytan hayır dediği için sapıttı ve ebediyen lanetlendi. Çünkü üstünlük şehvetine tutuldu. Ve biz galü belada evet dedik. Hayır dememizi gerektiren durum olmaz mı? Elbette ki olur ve olması da gerekir. Kompradorların-müstekbirlerin egemenliğine hayır. Sömürüye hayır. Zulme ve zalime hayır. Adaletsizliğe, ahlaksızlığa, hukuksuzluğa, darbelere hayır. Şerefsiz, alçak, haysiyetsiz ihanetlere hayır. Bölücülüğe, tefrikaya, kardeş kavgasına hayır. Son tahlilde; siyonizme hayır. Kardeşliğe evet. Adalete, ahlaka, barışa, hukuka, türkü söylemeye, birliğe ve bütünlüğe evet. Devrime evet. Sadakate evet. Yine son tahlilde; İslam’a evet. Hülasa; buna mecbur bırakıldığımız için, kerhen de olsa, gerçekten kifayetsizde olsa ki kifayetsiz kesinlikle, faraza birilerinin işine yarayacakta olsa ki yarayacak, yine evet. Sadece yürekleri yakan zulümlere ve adaletsizliğe ve akan gözyaşlarını durdurmaya bir taş atmak için. Bakınızı dostlarım, kuru kuraya bir savunu yok, inanın mecbur bırakıldık. Yani iki ucu da pis ama şayet tercih yapacaksak ta iyi düşünmeliyiz. İki yol düşünün ikisi de dikenli ama biri daha az dikenli. Hangisi tercihe uygundur?

 

 

İKİ: Başınız, işiniz kalabalıksa ve üstelik kalabalık içinde de bulunuyorsanız şöyle silkinin ve sakinleşin. Bütün kalabalıklardan arının ve öylece akledin yemin ediyorum gerçeğin ucundan tutmayı başaracaksınız.

 

ÜÇ: İslam tabir caizse doğada doğal haliyle bulunan bitkiler gibidir. İdeolojiler ise o bitkilerin doğallığının bozulup onlardan üretilen zehirler gibidirler. Öyle değil mi? Bitkiler şifa deposuyken, ilaçlar zehir deposu değil mi? İyi düşünmek gerekiyor.

 

DÖRT: Dizi ihracı rezil bir oyundur. Dikkat edilmelidir. Hatta ihraç edilen ülkeler uyarılmalıdır. Türkiye’nin itibarı ve haysiyeti sarsılmamalıdır. Yanlış tanıtımı önlenmelidir.

 

BEŞ: Sayın bakan ikircikli hareket etmemelidir. Halkın sağlığını hiçe sayan deyyusları ifşa etmelidir mutlaka ve verilebilecek en ağır cezalarla tecziye etmelidir. Mevcut cezalar kifayetsizse yeni ceza usulleri getirilmelidir muhakkak.

 

ALTI: Heronlar aracılığı ile bir ihanet deşifre edildi ve ordu hainlerin ihanetiyle yıpratıldı ve bu arada çok gizli bir maksatta hâsıl oldu gibi. Şöyle ki; şimdi Heronlar PKK yı gördü ya ve toplumda bu siyonist yapımı Heronlar’a güvendi ya bundan sonra Heronlar teröristleri görmezse şaşırmayın ve buna da kardeşim görünce iyi de görmeyince kötü mü cevabı verilirse şoke olmayın nasıl olsa olduğunda görüyor demek ki yok ki görmüyor denecek. Dikkatli olunmalıdır.

 

YEDİ: Malum oyunda, bu ülkenin bahtını karartan yarasalar acaba şöyle bir plan peşinde mi: şimdi taraflar niceliksel olarak belirsiz ya ve bu belirsizlik yakılacak bir ateşte yakanın aleyhine olabilir ya işte bu yüzden çıkarılacak bir kaosta kayıtsız şartsız her denileni yapan tarafın sayısal ifadesi hesaplanmak isteniyor olabilir. Statüko kendi müntesiplerini belirlemek istiyor olabilir. Ve buna göre tavır alabilir ve düşündüğü eyleme start verebilir. Hatta görülecek sonuca göre bir darbe planı bile yapılmak istenebilir bence. Buraya çok dikkat edilmelidir.

 

SEKİZ: Tam referanduma ramak kala bir 15 şehidimiz daha yürekleri dağlamasın, ocakları söndürmesin lütfen. İstihbarat şu sıralar çok aktif duruma geçmelidir. Fasılasız görev başında olmalıdır. Gece gündüz. Mühim olan ülke huzuru ise, vatan bütünlüğü, millet birliği ise gerisi teferruattır. Dikkat edilmelidir. Hatta İstanbul’da ya da farklı bir büyük şehirde çok büyük bir patlamaya karşıda teyakkuz halinde olunmalıdır. Üstelik milletçe.

 

DOKUZ: Yine Emniyet Teşkilatı’na yönelik kahpe tuzaklara dikkat edilmelidir. Teşkilatın şerefli mensuplarına karşı olası pusulara ve ciddi şehitler verilmesine dikkat edilmelidir. Çok ciddi tuzaklar, planlar hazırlanıyor olabilir. MİT gece gündüz demeden çalışmalıdır. Kahpeleri ve kahpece oyunlarını deşifre etmelidir. Allah yardımcısı olsun.

 

ON: MHP ve SP kaderlerini çiziyorlar bir nevi. İstikballerini onaylıyorlar bence. Şahsi kanaatim bu. Gördüğüm resim bu. İkisi de son tahlilde halkın kucağına oturacağına göre halka hesap verebilecek şekilde hareket etmelidir bence. Çünkü bunların karşılaşacakları olumsuz bir durum halkın karşılaşacağı olumsuz durum demektir bir yerde. Halk evinde oturuyorsan hangi pencereden baktığın pek mühim değildir ama o evi yakacak ateş sadece bir odadakini yakmayacaktır evi tümden yakacaktır unutmayalım. Çıkarlar fanidir ama hakikat bakidir unutmayalım. Misafirler fanidir ama ev bakidir unutmayalım. Gelen gider, oturan kalkar ve yeniler gelir oturur. Bu yüzden mekâna zarar vermeyelim kişisel zaaflarımız ve çıkarlarımız yüzünden.

 

ONBİR: Artık Müslüman-Türk olmaktan çıkan yapıları tekrar kimliklerine döndürmek için yeniden dizayn etmelidir. Bakıyoruz ki bazıları yerli kimlik ardında yabancı kimlik taşımaktadırlar ve böylece ihanetleri gizlemeye çalışmaktadırlar. Artık devlette, millette, devleti oluşturan bölümlerde kadim devrilerine döndürülmelidirler muhakkak surette.

 

Tarih: 03.08.2010 Okunma: 658

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?