RESMİ TARİH...6...

Özgür DENİZ - 03.08.2010

Charles Leninson’un muhteşem ifadesiyle ortada bir ‘’votka-kola imparatorluğunun’’ ittifakı vardır. Düşmanlık hikâyedir. Koca bir palavradır.

 

 

 

 

Kendisine karşı gerçekten tehlike olabilecek bir sistemin güçlenmesini engellemek için, Siyonizm, bu ‘’stepne rejimi’’ insanlara çözüm olarak sunmuştur ve sunmaya devam etmektedir. Gözü körleşmiş, kalbi çürümüş, kulağı sağırlaşmış insanlık hala aldanıştadır.

 

 

 

 

 

Komünizm, en büyük görevini, İslam’a karşı yapmaktadır. Sosyal adalet, eşitlik, kardeşlik gibi yalnızca din tarafından en mükemmel şekilde, anlamına uygun olarak,  gerçekleştirilebilecek insani yüce duyguların sözde savunucusu olan bu ‘’stepne rejim’’ İslam’ın güçlenmesine ve ruhlara hâkim olmasını engellemek için ortaya sürüldü ve desteklendi. Emperyalizme tepki duyulan bütün toplumlarda bu ‘’stepne rejim’’ çare olarak sunuldu, toplumların İslam’a yönelmesini engellemek için. Böylece toplumlar her halükarda Yahudi’nin kıskacına alınmıştır. Ve her durumda da sömürülmüşlerdir.

 

 

 

 

 

‘’Halkın sola ihtiyacı yoktu. Türkiye de sol hareketi, hâkim zümreler başlattı. Türkiye’nin tarihsel gelişimi, halkın davranışları, Müslümanlığı, komünizme kapalıdır. Türkiye’yi komünist yapmak imkânsızdır. Türkiye de ancak tepe de birkaç aydını operasyonel amaçlarla komünist yapabiliyorlar. Onu da Ruslar değil Batılılar yapıyor. Mesela,1970 ten sonra Türkiye’de ki komünistleri Amerika yönlendirmiştir.’’ (Mahir Kaynak, Milliyet, 21 Eylül 1986)

 

 

 

 

 

‘’Türkiye’de ki sosyalist hareketi başlatanlar Yahudilerdir. 68 deki Türkiye’de ki sosyalist hareketin temelinde Yahudilere rastlarız. Türkiye Komünist Partisi’nde de Yahudiler vardır. İsimlerini vermek istemiyorum.’’ (Ali Sirmen, Milliyet Yazarı, Şalom’la röportaj, 27 Ocak 1993)

 

 

 

 

 

İşte böyle sevgili dostlar!

 

 

 

 

 

Komünizm, bir ‘’stepne rejim’’ olarak, dünyanın her yerinde Yahudiler tarafından zımnen desteklenmektedir. Komünizme inanmış olan kitleler, farkında olmadan, burjuvazinin kendilerine hazırlamış olduğu sistemin içindedirler. Önemli ya da önemsiz, çoğu insan, sömürüyle savaştığını zannetmekte ve doğru saflarda bulunduğuna inanmaktadır ve bu yolda canları katlederek, haneleri yıkarak, malları yağmalayarak, önlerine gelen her şeyi parçalayarak, güvenlik güçlerini kurşunlayarak ve en mühimi halkın afyonu değil ama gerçek kurtuluş adresi olan İslam ile savaşarak güya amaçlarına hizmet etmektedirler. Aldanmaktadırlar, aldanmaktadırlar, aldanmaktadırlar.

 

 

 

 

 

 

Siyonizmin, komünizmi elde tutmak için kullandığı değişik kanallar vardır. Bunlardan birisi; komünistlerin ‘’burjuvazinin ordusu’’ olarak gördükleri CIA’dir. Garip ama gerçek. CIA komünist gazeteleri finanse etmektedir. ‘’New York komünist gazetesi olan, The Daily Worker’a, yıllarca para yardımı yapmıştır CIA. Bu gazete de çalışanların ise bunlardan asla haberi yoktur.’’ (Victor Marchetti John D. Marks, CIA, The Cult of İntelligence, sh.167) 

 

 

 

 

 

‘’Yine 68 hareketinin dünya gençlik lideri olan Herbert Marcuse de bir CIA ajanı olarak bilinmektedir.’’ (Talat Turhan, ÖZEL Savaş, Terör, Kontrgerilla, sh. 132)

 

 

 

 

 

‘’Birçok Amerikalı, Rockefeller kuruluşlarının, dünyanın birçok yerinde, kendini çekinmeden, komünist organizasyonları finanse etmeye adamasına anlam veremez.’’ (Eustace Mullins, The Wold Order: A Study in the Hegemony of Parasitism, sh. 51) Bu sözü, ünlü Yahudi sermayedar Rockefeller bizatihi kendisi söylemektedir.

 

 

 

 

 

Aynı şeyi, kendi ülkemizde gözlemlemiyor muyuz sevgili dostlarım? Koç ve Doğan, son tahlilde, kapitalizmin askerleri değil mi? Komünizm gelirse bunları parçalamaz mı? Peki, bunlar ve benzerleri niçin güzel ülkemizde solu destekler? Çünkü kaybetmeyeceklerini biliyorlar. Bilakis varlıkları sola bağlı. Çünkü sol hakikatte kapitalizmi asla yok etmez. Bilakis kapitalizm solun sigortasıdır. Tabi buna, kafa yormadan, tahlil etmeden, derin düşünmeden karşı çıkmak çok kolay ama izah etmek erkeklik ister.

 

 

 

 

 

Aslında, işin, en dip derinliklerine daldığınızda, en büyük gerçeği göreceksiniz ve derin bir şok yaşayacaksınız. Komünizm ve faşizm, silah tüccarlarını besleyen kaynak ideolojilerdir. Bu ideolojiler yaşadığı müddetçe, insanlar ölmeye devam edecek ve savaş baronları, güç ve servet elde edecektir.

 

 

 

 

 

 

            Düşünelim birlikte basiretli okur! Silah niye üretilir? Satmak için. Peki, silahı kim alır? Savaşan. Kim savaşır? Varlığı savaşa endeksli olan. Kimin varlığı, kopmaz bağlarla savaşa bağlıdır?  Komünizm ve Faşizmin. Peki, bunların ihtiyacını kim karşılayacak? Elbette Siyonist. Çünkü, Komünizm ve Faşizm, Siyonist silah tüccarlarının güç ve servetlerinin teminatıdır. Dolayısıyla, dünyaya hükmetmelerinin. Öyleyse, Siyonist, bu iki ideolojiyi de beslemek zorundadır.  

 

 

 

 

 

Böylece, İsrail, dünyanın tüm baskıcı ve zalim rejim ve örgütlenmelerini desteklemekte ve yeryüzünde bozgunculukta başı çekmektedir. (Bakınız, Maide-64)

 

 

 

 

 

Şimdi ise, komünizmin tutmadığı görüldü, faşizm zaten baştan yenikti, kapitalizm ise ruhlara hiç hükmedemedi ve kusuldu, insanlık yeni bir yol arıyor. Ne olacak? İslam’a yönelebilir. Öyleyse, bu ‘’korkunç gerçek!?!’’ vuku bulmadan mevcut haplardan hiç denenmemişini verelim. Liberalizm. İnsanlık liberalizm adasına sürülüyor topluca. Yeni aktörlerle, yeniymiş gibi sunulan kavramlarla, özü alınmış dinsel söylemlerle. Aslında, Siyonistler, intikam ateşinin dehşetinden kurtulmak istiyor, lakin beyhude.

 

 

 

 

 

Burada bir ayrıntıya değinmekte icap ediyor ey basiretli okur! Siyonist tehlikesini ortaya koyarken, aşırıya kaçmak, yeryüzünde ki fonksiyonunu olduğundan daha da genişletmek, efsaneleştirmek ve masalımsı kıvama sokarcasına şişirmek gibi hareketlerde ciddiyetten ve ilmilikten yoksundur ve tehlikelidir. Bu tür bir değerlendirme, insanları, yanlışa, korkuya, mübalağaya, gevşekliğe, yılgınlığa sevk eder. Bu korkunç bir psikolojik silaha dönüşür ve dönüştüreni vurur. Eğer Siyonist, bu kadar etkili olsaydı, sürülen, öldürülen vs belalarla karşı karşıya olan Yahudileri nasıl değerlendireceğiz? Yüce iman sahibi olan ve Allah’ın vaadinin idrakinde olan bir bireyi, kim olursa olsun, meşru ve yüce hedeflerine ulaşmak için yaptığı mücadeleden alıkoyamaz. Bu toplum bazında da, devlet bazında da, cemaat bazında da böyledir. Allah’ın vaadini bilincinden ve şuurundan kazımayan bir insanı hedefine ulaşmaktan hiçbir sebep aciz bırakamaz. Yani dengeli olmak gerekiyor. Evet, dünyadaki oyunlar, tuzaklar Siyonist’in elinin ürünü olabilir ama bu demek değildir ki Siyonist her şeye kadirdir. Mücadele bizden tevfik Allah’tandır.  

 

 

 

 

 

 

 

Bütün ideolojilerde, insanlar değerlendirilirken, muayyen kıstaslara dayanılır. Hepside maddi özelliklerdir bu kıstasların. Ama yüce ve yegâne din İslam da hatta batıl dinlerde bile takva yani yüksek ahlak kıstastır.

 

 

 

 

 

‘’Ben, terörün ve bozgunculuğun babasıyım, ben şeytanım, gözleri perdelerim, kalplerin kararmasına çalışırım, kulakları tıkarım, insanı parçalarım ve her parçasına hükmedecek şekilde yemler hazırlarım. İnsanlar, benim hükmettiğim denizde yüzen balıklar gibidirler. Bir tez yaratırken aynı zamanda bir de anti-tez yaratırım ve sentez yine ben olurum. Bütün ideolojik silahlar benim elimin ürünüdür. Kıyamete kadar müsaadem vardır. Bu izin, bana, benimde sizinde sahibiniz olan Yüce Allah tarafından verilmiştir. Ama ben sizleri ona karşı savaştıracağım. Ve dünyanın yegâne efendisi olacağım.’’ İmza: Siyonist Yahudi.

 

 

 

 

 

‘’Ben sizi, sizin yüreğinize şırıngaladığım korkularla idare ederim. Aslında bir hiçim. Ama siz bunu anlayamayacak kadar damarlarınıza zerk ettiğim korkunun tutsağı oldunuz. Körleştiniz, sağırlaştınız, hissizleştiniz. Erdemlerinizi kaybettiniz. Şehvetinize uydunuz. Nefsinizin kölesi oldunuz. Korku, beni, size her şey olarak gösterdi. Yığılıp kaldınız, uyuştunuz, hipnotize oldunuz. Korku sizi uyuttu.’’ İmza: Siyonist Yahudi.

 

 

 

 

 

Kavgamız asla bir Yahudi ile değildir bunu herkes bilmeli ve orospuluğa-pezevenkliğe yeltenmemelidir. Kavgamız Yahudilerinde hayatını, varlığını, istikbalini tehdit eden Siyonistlerledir. Ki bugün Yahudilerde bu Siyonistlere karşı savaşım vermektedir hatta bazıları Müslümanlarla birlikte vermektedir bu mücadeleyi. Bazı şeyhler Siyonistlerle dostluğa kapı açarken Yahudi bile Siyonist’le savaşmaktadır. Ne acı ve ne büyük tenakuz!

 

 

 

 

 

Gerçeklerden korkmayalım sayın baylar, bayanlar! Gelin karanlığa hep birlikte ışık tutalım. Yarasaları kovalayalım. Kara bulutları dağıtalım. Karanlığın efendilerine hadlerini bildirelim. Perdeyi indirelim. Bu hepimize iyi gelecektir emin olunuz.

 

 

 

 

İhanet kötüdür efendiler! Gerçekten çok kötü. Masumiyeti kirletir. Şerefi kokutur. Görüyorum ve inanıyorum ki, hepiniz, halkınıza, ülkenize ve insanlığa karşı ihanet içindesiniz. Buna delilim: şiddetli ölüm korkunuz ve dürüst siyaset eylemeyişiniz.

 

 

 

 

Söylediklerime kızabilirsiniz baylar! Ama ben bir RAHATSIZ EDİCİYİM. Ben yalanları kovalayan gerçeğin diliyim. Olanca ezilmişliğimle, azap veren acılarımla konuşuyorum. Benden ancak hainler, mürailer, hakikati tersyüz edenler ve insanı insan yapan yüce erdemlerin düşmanları rahatsız olurlar. İnsan olanların, insanca yaşamaya sevdalı olanların ve insanlık için mücadele edenlerin benden gocunması asla düşünülemez. Ve ben asla kendi adıma konuşmuyorum. Ben gerçeğin ve hakkımı(zı)n peşindeyim. Aldığımdan ( ezilenler olarak aldığımızdan) fazlasını hak ettiğimi-ettiğimizi kesinlikle biliyorum ve bunu alasıya kadar rahatsız edeceği(z)m. Ve muhakkak alacağım-alacağız burada değilse orada. Ve bu görev, bana, hem buranın hem de oranın sahibinden tevdi edildi.

 

 

 

 

 

Kendi kasasını düşünüp, milletin tasasına kulak tıkayan, kendi ikbalini garantilemeye uğraşırken milletin haline çare aramayan sefillerin sonu hüsrandır yemin ediyorum sizlerin hepiniz hüsrandasınız. Aldatıyorsunuz, yalancısınız.

 

           

 

 

 

            Komünizmle ilgili ekstra izahlar:

 

 

 

 

           

KOMÜNİZM:::::::::::Mülk konusunda komünistlerin Müslümanlar kadar samimi olmaları mümkün değildir. Çünkü komünistler kapitalistler gibi mülkün belli ellerde olmasını isterler Müslümanlar ise adil bir bölüşüm isterler. Öyle değil mi? Komünistlerde devletin olmasını istemiyor mu her şeyin aynı kapitalizmde zenginlerin elinde toplandığı gibi. Böylece kapitalistler ile komünistler gizli ittifak içindedir. Siz düşman gibi mücadele ettiklerine asla kanmayın. Çünkü komünizm özünde bile zenginlerin varlığıyla doğru orantılıdır. Değil mi? Zenginler, kapitalistler olmasa komünistlerin mücadelesininm anlamı olur muydu? Mülk değil mi mücadelenin özü? Peki mülk sahipleri değil midir o zaman bu mücadeleye yön veren? Peki niye mutlak yok edici bir düşmanlık olsun. Komünizmi besleyen de kapitalizmin varlığından hoşnut olanda her ikisidir. Öyleyse aldanmamak gerekiyor. Gerçek ve namuslu adalet mücadelesi kesinlikle İslam’dadır.

 

 

 

 

KOMÜNİZM:::::::::::::Komünizm insan gerçeğinden korkuyor bir kere. Çünkü teoremleri insani özle çatışıyor. Binaenaleyh insan gerçeğini göz önüne getirdiği zaman kendi teorilerinin absürtlüğünü de göz önüne getirmiş oluyor. Fakat bu çıldırtıcı bir şey insan için, ideoloji için. Dehşetli gerçek karşısında sahte çıkmak. Boş çıkmak. Böyle olunca da insanı kendi gerçeğine uydurmaya tevessül ediyor. Kendini ancak metazori dayatabiliyor. Fikirle ikna ile yaklaştığı zaman kaybedişinin mutlak olduğunu biliyor. Peki İslam böyle mi? Asla. Sonsuz özgürlük var. Çünkü insan islamdır İslam da insan.

 

 

 

 

 

KOMÜNİZM:::::::::VATAN-AHLAK-ADALET, bu üç temel eksen üzerinde devrimci bir hareket gerekiyor. Kimse bundan gocunmasın. Vatan diyenlerde, ahlak diyenlerde, adalet diyenlerde. Herkes bu vicdani ortaklıkta birleşmelidir. Bu üç unsursuz asla olmaz, olamaz. Dünyanın üzerinde yürüdüğü ayaklardır bunlar. Varlığın vazgeçilmez koşuludur. Mücadele yasasının temelleridir. Bir vatan üzerinde mücadele verilir. Bir ahlak benimsenir. Adalet istenir. Bunu kabul etmediğiniz takdirde saçmaladığınız tescillenecektir. Mücadeleniz yalandır.

 

 

 

 

KOMÜNİZM:::::Gökteki-beyin hakikatler, yerdeki-ayak ile çatışırsa boşuna yaşarsınız. İşte komünistlerin hali böyledir. Hep olmayacak hayaller kurarlar ama bu hayaller yerle-ayakla hep çatışır. Çünkü insani öze muhaliftir. Bu gerçeği komünistlerin söylediği şu sözde teyit eder: güzelim teorileri mahvetti pis gerçekler. Evet, maalesef hepte mahvedecek. Gerçek değil siz yola geleceksiniz. Bu aynı aşkta ki duruma benzer. Beyninizde öyle bir aşk hayatı tasavvur edersiniz ki sanki göklerde uçan kuşsunuz ama yere indiğinizde hiçbir şeyin hayalinizdekiyle uyuşmadığını görür ve donar kalırsınız. Bu yüzden beyinle ayak uyumlu olacak. Beynin ürettikleri yere basacak.

 

 

 

 

 

Allah var. Olmak zorunda. Allah umuttur. Ezilenlerin, çar naçar kalmışların, kimsesizlerin, itilenlerin, horlananların umududur. Söyleyin bana Allah olmasaydı bu insanlar kime iltica edip kimden medet umacaklardı. Zaten bir eden olsaydı etmiş olurdu ve onlar da bulundukları durumda bulunmazlardır. Değil mi? Ruhsuz dünyanın ruhudur Allah. Zira bu dünya Allah olmasaydı olmazdı, gayesi kalmazdı. Manasızlaşıveririrdi. Bu dünyaya hareket kabiliyeti veren, bu dünyaya bir gaye yükleyen, bu dünyanın var kalmasını manalandıran Allah’tır. Anlamsız dünyanın anlamıdır. Başlangıcını ve sonunu tayin eden ona bir misyon yükleyen Allah’tır. Yoksa bu dünyanın var olmasının da bu dünya üzerinde yaşayanların dünyayla ilgili hayal kurmasının da değeri olmazdı. Var olmanın dayanılmaz sancısının dindiricisidir. Allah’sız var olma serüveni tam bir işkence seansına dönerdi. İntikam alamayanların ve içlerinde bundan dolayı derin ızdırap yaşayanların intikamcısıdır ve ızdıraplarının dindiricisidir. Zulme uğrayan, zaafa uğratılmış, sömürülmüş, alaya alınmış, hakkı çalınmış insanlar neye dayanacaklardı? Neyle teskin olacaklardı? Elbette Allah’ın varlığıyla. Çünkü Allah’ın varlığı demek, onlar için gönül sükûneti demektir ki öçlerinin elbet bir gün alınacağı umudunu yükler onlara. Bilakis zaten onları koruyacak biri olaydı korurdu. Onlarda koruyucuya ihtiyaç duymazdı. Sessizliğin mahkûmlarının sesidir. Elbet bir gün onların sesi en gür çıkacaktır. Çünkü yanlarında Allah’ı bulacaklardır. Ve en güçlü onlar olacaklardır. İşte sessizliğimiz bundandı diyeceklerdir. Allah yerdedir, göktedir, denizdedir. Bütün mevcudatı ihata etmiştir. Allah acele edenlerin ecelidir. Zulümde, fitnede, soysuzlukta, hayâsızlıkta, adaletsizlikte, ahlaksızlıkta. Allah’sızlık; ahlaksızlıktır, anlamsızlıktır, umutsuzluktur, mutsuzluktur. Allah hiçbir şeyi olmayanların her şeyidir. Her şeyi olanların hiçbir şeyidir.

 

 

 

 

 

‘’Her nefis ölümü tadacaktır.’’ Allah

 

İnsan her şeyi yudum yudum tadarak tamamlıyor ömrünü. Acıyı da sevinci de vs. yudumlayarak. Ve her insan aynı şeyi tadamıyor, çünkü bu bir imkân gerektiren şeydir. Zaten bu yüzden de mutlak eşitlik imkânsızdır ya bu dünyada. Aynı şeyi bütün canlıların tadacağı yegâne şey ÖLÜM dür. Yani ölüm mutlak eşit olunan şeydir. İnsanlar o eşitlikte birleşerek adım atacaklar ikinci yurda. Bu yüzden Allah bütün canlıların muhakkak ölümle yüzleşeceğini bildiriyor. Düşünsenize soylu bir adalet sistemini: insanlar dışarıda farklı farklıdır ama oraya gidince eşit olurlar. Çünkü hesapta ayrımcılık olamaz ve olmamalı. Ne kadar yaşarsanız yaşayın, sıfatınız ne olursa olsun, rolünüz ve konumunuz ne olursa olsun ölümden kaçış yok diyor Allah. Bu yüzden haddinizi bilin diyor. Bu dünyada kaçtığınız şeyler başınıza muhakkak gelecek diyor. Ve bir de bu dünya sonludur ve ikinci bir dünya muhakkak vardır demek istiyor. Çünkü tadacaktır kavramında sonrası gizli. Yani niye tadacaktır, çünkü ondan sonra farklı âleme geçecektir ve yaşam yeniden başlayacaktır. Bu yüzdende herkes öbür âleme herkesi eşitleyen şeyi tadarak geçecektir zira öbür âleme farklı modada geçiş yoktur çünkü öbür âlemde farklı modlarda hayat yoktur.

Tarih: 03.08.2010 Okunma: 626

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?