Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Referandum günü yaklaştıkça daha
neler görecek, neler duyacağız?. Fethullah Gülen’in “Evet“ çağrısı yaparken kullandığı dil, cemaatin
seyir defterini izleyen herkesi şaşırtmış olmalıdır.
Fethullah Hoca şöyle dedi:
“Değil sadece kadını erkeği, çoluğu çocuğuyla hatta imkân olsa mezardakileri
bile kaldırıp ‘Evet’ oyu kullandırmak lâzım. Mezardakiler bile kalksın. Ben
zannediyorum kalkarlar da.. Çünkü demokrasi adına önemli bir adımdır!”
On yıl önce Amerika’ya göç etmesine sebep olan ünlü kasetinde Gülen, “adliyede mülkiyede
ve öteki hayati müesseselerde varlıklarını hissettirmeden çoğalmaları” ve
“belirli bir güce ulaşana kadar ‘erken vuruş’ denilecek çıkışlardan
sakınmaları” için yandaşlarına öğütler veriyordu.
Cemaatin sır saklama disiplinine sığınma gereği artık ortadan mı kalkmıştır
yoksa referandumdan “Evet” çıkarmak Gülen cemaati için her türlü riski göze
almaya değer bir hedef mi olmuştur?
Mezardakileri kaldırıp sandık başında sıraya dizmek bir hayali değil olsa olsa
korkutucu bir ihtirası ifade eder.
Demokrasi adına hayırlı olan nedir sorusuna cemaat liderleri mi karar verecek?
Herkes cahil değil
Bilim ispat etmiştir ki demokrasi ile uzlaşması imkânsız yapıların 1 numarası
cemaattir.
Cemaatçilik, inanmış insanları birey olmaktan çıkarıp sürü haline sokmanın,
onları oy deposu olarak kullanmanın ve o gücü küçük bir azınlığın siyasi ve
maddi menfaatleri doğrultusunda alabildiğine sömürmenin yöntemidir.
Bu akımlar elbette ulus devlete ve devletin meşruiyetine temel olan laikliğe
karşıdırlar. Doğal olarak bu değerleri savunan kurumların da düşmanıdırlar.
Ergenekon soruşturması ve davaları bağlamında Silâhlı Kuvvetler’e karşı
uygulanan suçlayıcı baskı yöntemlerini cemaatin bütün imkânları ile adeta
“savaşan taraf” gibi desteklemesi sebepsiz değildir.
Referandumun “Evet” gerekçelerinde birleşiyorlar mı bilemeyiz ama, cemaatin
lideri Fethullah Gülen’in yandaşlarına yaptığı bu çağrı AKP’ye yarar yerine
zarar verebilir.
Çünkü AKP tabanında kitleleri bireylikten soyutlayıp sürü haline getirme
pratiğinin demokrasiye ihanet olduğunu bilecek bir çoğunluk mutlaka mevcuttur.
Yüzde 47’yi cahil bir kalabalığın oluşturduğunu kimse söyleyemez.
Aydınların vebali...
Bu insanlar, Fethullah Hoca’nın “Evet” uğruna niçin ölüleri bile yardıma
çağırdığını bilmek isteyeceklerdir.
Gülen bu konuda bir şey söylemiyor. Aklından geçeni açıkça söyleyemez. Çünkü
intikam duygusundan başka dayanağı yok.
Ama Yargıtay eski Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, hukukun üstünlüğünü ve erkler
ayrılığını savunan bağımsız bir yargıç ve bilim adamı olarak “Referandumda Evet
demem olanaksız“ diyor bugünkü VATAN’da.
MHP lideri Devlet Bahçeli dün yerinde bir tespit ve çağrı yaptı:
“Son yıllarda cemaat ve tarikat liderlerinin siyasete yoğun şekilde karıştığına
şahit oluyoruz. Sayın Fethullah Gülen beyin mezardan kaldırıp oy
kullandıracağına 12 Eylül’de Amerika’dan gelip oy kullanması daha hayırlı
olur!”
Cemaati siyasette kullanmak ayıplı bir kolaycılık ve fırsatçılıktır. Bu ayıbın
peşine hiç değilse aydınlar takılmamalı.
Çünkü onların görevi insan aklının zafere ulaşmasını sağlamak, özgürlük
düşüncesi ile adaletin, hukukun ileri gitmesi için yollar arayıp bulmaktır.
Cemaatlerin oy depolarına tamah etmek entelektüel ihanettir.
Kolaycı aydınların İran’da ihanetin bedelini nasıl canları ile ödediklerine TUDEH
örnektir!