Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Referandum
tarihi doludizgin yaklaşırken, günlerdir sadece komutanların terfi ve atamaları
konuşuluyor.
Saçma
sapan iddialar havalarda uçuşuyor.
Şu
komutan şöyleymiş, bu orgeneral böyleymiş!
Seçile
seçile, elene elene orgeneral rütbesine
ulaş(tırıl)mış komutanlar arasında niçin büyük farklar olsun ve nasıl olabilsin
ki?
Neredeyse
tamamı daha çocuk yaşlarda üniforma giymiş, aynı askerî okullarda tahsil
görmüş, aynı kıt’a ve karargâhlarda, aynı komutanların maiyetinde çalışmışlar…
NATO karargâhlarında bulunmuşlar.
En
mühimi, hepsi de aynı üst komutanlar tarafından terfi ettirilmişler… Onları terfi ettirenler bakımından
kendilerinde aranan en önemli nitelik nedir?
Kendilerini terfi ettirenlerin “dünya
görüşleri”ne yakın hatta paralel olmaları değil mi?
Dolayısıyla
orgeneralliğe kadar gelmiş olanlar arasında hadiselere, sorunlara bakış açısı
yönüyle kayda değer farklar bulunması hemen hemen imkânsızdır.
Bir
anıyı hatırlayalım: Org. Hilmi Özkök, görev süresini bitirip ayrılacağı
sıralarda, yerini bırakacağı “Org.
Büykanıt’la aralarında bir fikir ayrılığı olup olmadığı” sorusuna, “Evet, önemli bir görüş ayrılığımız var;
ben Beşiktaşlıyım, Yaşar Paşa Fenerbahçeli” karşılığını vermişti.
O
kadar!
Birbirlerini
terfi ettirenler arasında daha büyük görüş ayrılıkları aramak abesle
iştigaldir.
* * *
Emeki
Org. Hilmi Özkök hakkında farklı olduğu, AKP’ye yakın, hatta tarikatçı olduğuna
dair yayınlar yapıldı. Böyle bir şey mümkün mü? Onu kim terfi ettirdi?
Genelkurmay Başkanlığına kadar önünü kimler açtı? Org. Güreşler, Karadayılar, Kıvrıkoğlu… Vs. değil mi? Bu
komutanların kendilerinden farklı birinin yolunu açmalarına imkân var mı? O
dönemde Özkök’ün yerinde kim olsa aynı şekilde davranacaktı.
Bir tek Org. Büyükanıt; nasıl oldu,
neler konuşulduysa Dolmabahçe görüşmesinden sonra değiş(tiril)miştir!
* * *
Bugüne gelirsek…
Haddizatında
bir hükümetin komuta kademesinin şekillendirilmesinde müdahil olması, hatta
terfilerde etkili ve inisiyatif sahibi olması gayet normal…
Anormal
olan; komutanların eften püften suçlamalarla bertaraf edilmesi, önlerinin
kesilmesidir. Bu yolla komutanların
sadece önü kesilmiyor, kendilerine eziyet de edilmiş oluyor.
Son
tahlilde; komutanlar hakkında ileri geri konuşup, yayınlar yapıp ordunun
yıpratılmasından ve bilhassa yeni atanan
ve atanacak olan komutanlara haksızlık etmekten kaçınmak lâzımdır.
* * *
İSTİFA
Hakkında
akıl almaz spekülasyonlar yapılan Org. Atilla Işık istifa ettiğini açıkladı.
Ülkemizde,
bilhassa yüksek mevkilere pek rastlanmayan onurlu bir davranış... Böylece
değerli Paşa makam ve koltukta gözü olmadığını kanıtlamış oldu.
Ayrıca,
bütün makam sahiplerine, “istifa”
diye bir kurum, bir yol olduğunu da göstermiş oldu.
Bunları
hatırlattığı ve onurlu davranışı için kendisini tebrik ediyoruz.