Politika, bir yalan sanatıdır. Yalan üzerine kuruludur ve çıkar tanrısının ilkeleri doğrultusunda hareket eder. Aristo’nun da dediği gibi ‘’politikacılar biraz fahişedir.’’ Bir görünen, bir de görünmeyen yüzleri vardır. İşe başlayacaklarında sahte yüzlerini gösterirler. İşe başladıktan sonra da gerçek suratları ortaya çıkar. Bu yüzden politikacılara asla güvenilmez. Adeta umut kumarbazlarıdırlar. Hayal tüccarlarıdırlar. Sermayenin ve çıkarın kullarıdırlar. Bunun tersi olabilir mi? Evet olabilir ama o politikacı değil siyaset yapan adamdır yani devlet adamıdır. Politikacı kendi çıkarını ve yarınını, siyasetçi ise toplumunun ve ülkesinin çıkarını ve yarınlarını düşünür. Hayata bakınız.
Politikacılar yalancıdırlar. Hiçbir zaman hakikatin yanında yer almazlar. Eğer yer alırlarsa rant devşiremezler ve zaten tard edilmeye çalışılırlar. Politika otobanına adım attıkları zaman vicdan kafesinde ki akıl kuşunu salıverirler. Çünkü vicdan kafesi içinde ki akıl kuşu ihanet edemez, ihanet etmeyince de arsızlığa, hırsızlığa, soysuzluğa, yolsuzluğa onay veremez. Politikacılar her nerede olurlarsa olsunlar küresel düzenin ayakları, elleri ve dilleridirler. Ve küresel efendiler hakikati sevmezler. Çünkü hakikat Allah’a götürür. Küresel müşrikler ise şeytanın dostları ve yardımcılarıdırlar. Bu yüzden de düzenlerinin dili olacak medyayı yalan üretmesi ve güçlerini pekiştirmesi için ele geçirirler. Aynı şekilde bu yalan istikametinde harekete geçmesi için diğer kurumları da ele geçirirler. Ayakları ve dilleri olan politikacılara destek olsunlar diye. Diğer kurumlar da büyük efendilerin çıkarları için iş yaparlar, halklarına ve ülkelerine ihanet ederler, medya denilen zehir akıtan yılan da yapılan ihanetleri gizler ve bir ülke bu amansız kıskaçta mahvolur gider. Tıpkı kendi ülkemizde olduğu gibi. ‘’İktidar-medya-etkin kurumlar’’ kıskacında bu ülke daima derin darbeler yemiş ve bir türlü doğrulamamıştır. Kazanan her daim küresel sermayenin ve siyasetin yönlendiricisi olan siyonist olmuştur.
Ama gerçekten korkuyu yenerek yüreklice yollarında yürürler ve halkı arkalarına alırlarsa başarırlar. Tolstoy diyor ki; ‘’doğruları söyleyerek siyaset yapabileceğimi mi sanıyorsunuz?’’ Evet, ne acı ki gerçek budur. İnsanlar korkuyu yendikleri zaman hakikate ram olurlar ve erkekçe siyaset ederler. Ama maalesef bizde ki siyaset küp doldurma yoludur ve dolan küplerin kaybedilmemesi ve boşalmaması için doğruluk sokağına pek uğranmaz ve daima parlak ışıklı yalan caddesinde yürünür. Doğrucu olmak bana mı kaldı diye düşünülür. Ciddi manada mülk elde edilmiştir, çoluk çocuk, davar doluk iyi yemlenmiştir ve şimdi durduk yerde bunlardan olmanın anlamı yoktur. Ne büyük kahpelik değil mi? Ne rezil bir ahlaksızlık. Oysa insanlar ne umutlar için gönderiyorlar onları. İnandıkları dünyaya biraz daha yaklaşmak için. Kimisi adalet getirsin diye. Kimisi vatanı savunsun diye. Kimisi de ahlaklı bir hayat için. Oysa insan aldanmaktadır. Hem de bile isteye. İnsan dehşetli bir körlük içindedir. Kendi eliyle zarara uğramaktadır. İnsanlar politikacıların peşlerini bırakmalıdırlar.
Mesela, bugün ne olmaktadır? İdeolojiler iktidar olmaktadır. Aktörler iktidar olmadan önce muhteşem nutuklar irad etmektedirler meydanlar da. Yani yalan savurmaktadırlar. Ama iktidara gelince ne yapılmaktadır? Söylenilenlerin tam tersi. Niye böyle olmaktadır? Çünkü kimse inandıklarını yaşamak ve yapmak için iktidar olmaya çalışmamaktadır. Sadece oturacağı koltuğu, o koltuktan kalkasıya kadar, ranta çevirmek için kullanmak adına iktidar olmaktadır. Bu yüzden de kazanmakta, daha çok kazanmakta ve sürekli kazanmaya alışmaktadır. Kazanınca da kaybetme korkusu ruhunu sarmaktadır. Böylece kazandıklarını kaybetmekten korktuğu için asla halk yararına çalışmamakta, mücadele vermemektedir. Ne acı değil mi? Bir çaresi de yok gibi gözükünce insanı derinden üzüyor. Yani niye şerefsizlik yaparlar ki üç günlük, tek kuruşluk dünya için? Oylarını aldıkları garipleri niye hayâsızca aldatırlar ki? Ya da insanlar niye aldanır ki ve aldatanlarla karşılaşınca niye suratlarına tükürmeleri gerekirken yağ çekerler ki bu şerefsizlere?
Yani, şu an ki partilerin hangisi, savunuyor göründükleri değerleri, gerçekten savunmuşlardır ve iktidara gelince gerçekleştirmeye çalışmışlardır? Hiçbirisi. CHP bu ülkede kaç zamandır egemendir söyler misiniz Allah aşkına? Tam 75 yıldır egemendir. Yeni yeni belki gücü kırılmaya başlamıştır. Bunu CHP düşmanıyım da o yüzden söylüyor değilim. Bildiğiniz gibi ben insaniyet devrimcisiyim. Ahlak, adalet, hürriyet, vatan devrimcisi. Tamamen özgür bir beyinle tahlil yapıyorum. Kimse buna yalan diyemez. Hangi kurum CHP nin iradesine rağmen hareket edebilmiştir bunca zamandır. Bir nevi CHP ne derse o olmuştur her zaman. Ahlaklı ve vicdanlı olan buna hayır diyemez. Peki, CHP niye halkın gönlünde mutlak ve ebedi yer edinememiştir. Kim engellemiştir bunu? Kim CHP yi halka rağmen politika yapmaya yöneltmiştir? Halk CHP ye muhalif oluyorsa bunda suç başkasının mıdır Allah aşkına? Ben iyilik yapmaya karar verdimse kim engel olabilir bana, canıma kastedilmedikten sonra? Ya da MHP, en az kırk yıldır siyasettedir, uzun süreli iktidar olamasa bile, ciddi düzeyde ne zaman etkinlik göstermemiştir. Eskiden bazı durumlar için MHP ye mutlaka uğranılırdı. Peki, niçin MHP halkın gönlünde ciddi yer edinememiştir? Bu nasıl olabilmektedir. MHP yüzde onluk-onbeşlik oy oranı olan-olması gereken bir parti midir yani bu ülkede? Bu kadar mıdır yani? Oysa MHP bu halkın özüdür, sözüdür, gözüdür. Ama maalesef halkın gönlünü tam kazanamamıştır. Çünkü MHP tavan olarak halka mesafelidir. Halkın beyni ile MHP nin beyni çatışmaktadır. Halk Türk töresine ve yüce İslam Dini’ne bağlıdır ama MHP nin beyin takımında bu değerlere muhalif kişiler vardır. Kimse yok diyemez, bunu bizzat biliyorum, ayrıca görmekteyiz. Yani MHP halkın saflarında yer almak istedi de birileri mi engel oldu? MHP halkın yanına gidecekte birileri buna engel olabilecekse MHP bu topraklarda yaşamasın bence. Akıllara ziyan bir şeydir bu. Bu toprakların savunuculuğunu yapacaksın ama bir iki tane hainden çekineceksin. Düşünmesi bile tam bir fecaat.
Somut örneklerle izah edeyim: oğlu dağların doruklarında çok zor koşullarda dağ fareleriyle mücadele edecek, şehit olacak ama analar, babalar, bacılar o şerefli oğullarının törenlerini tel örgüler dışından izleyemeye mahkûm edilecek ve MHP buna tek kelimelikte olsa söz etmeyecek. İnsaf. O erkek gibi erkek vatan evlatlarının bacıları, uğruna şehit oldukları vatanlarının okullarında değerlerine uygun şekilde giremeyecek. Bu vatanın öz be öz evlatları eğitim haklarından mahrum edilecek, adeta sürgüne gönderilecek ama kanundur denilerek bu zımnen kabullenilecek ve MHP buna tepkisiz kalacak. Lanetli bir örgüt yıllarca yaşayacak, tertemiz canları alacak ve bunun nasıl olduğunu MHP merak etmeyecek ve bir sorumlusu varsa onu da muhalif olduğu siyasette arayacak. Bu ülkenin gözbebeğinde, ülkenin gözünü kör etmeye tevessül eden hainler olacak ve yine MHP de tık olmayacak. Yazılı paçavralarda ki siyonist dilleri bu ülkenin dibini oyacak, terör örgütleriyle işbirliği yapacak, dindarlara yobaz, vatan hassasiyeti taşıyanlara faşist diyecek ama MHP onlara tek söz edemeyecek. Ülkenin kanını emen, ciğerlerini söken, ülkeyi ekonomik kaoslara mahkûm eden alçak kompradorlara, küresel kapitalizmin beslemelerine karşı hiçbir işlem yapmayacak, tek laf etmeyecek. Ve buna benzer nice şeyler. Sonra da MHP çıkacak ve halk niçin arkamda değil diyecek. Biraz insaf, dürüstlük ve samimiyet lütfen. Yani benden emare taşımayan ve sadece beni hamasetle ve nutukla idare edeceğini düşünen bir yapıya ben nasıl sempati duyabilir ve güvenebilirim? Ve MHP Türk-İslam düşüncesine hakkıyla sahip çıkmadıkça ve yaşamsal alana yaymaya çalışmadıkça, bahsettiğimiz mevzularda içtenlikle tavır ve eylem ortaya koymadıkça her zaman itilecektir, gönüllerden ırak olacaktır. Yani Ülkücü Yemini’ni bilmiyor değiliz. Hani o yemine uygun bir eylem? MHP vakit geç olmadan ve hedefe ulaşmak güç olmadan özüne dönmelidir, titreyip kendine gelmelidir. MHP liler, Alparslan’ın, Yavuz’un, Kürşad’ın, Melikşah’ın, Oğuz Han’ın, Bumin Kağan’ın, Selahaddin Eyyubi’nin, Fatih’in, Akif’in ve benzerlerinin torunları olduklarını unutmamalıdır.
Şu sözleri iyi okuyun ey MHP nin efendileri ve hadleriniz bilin, özlerinize dönün, titreyip kendinize gelin: Türk büyüğü Oğuz Han’ın hitabesine kulak veriniz beyler!
Ulu Tanrı!
Namussuz bir tek Türk yaratacağına, dünyayı yık daha iyi! Ne kadar korkak Türk varsa hepsini helak et! Türk her şeyi mukayese etsin! Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu! Sabırlı, derde dayanıklı olsun! İradesi çelik gibi olsun! Dönek Türk yaratma! Türkleri maymun iştahlı yapma! Türk daima ihtiyatla adım atsın! Türk’ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar! Törelerini canları gibi saklat! Türk’e zevk ve rahat verme! Bilakis zahmete alıştır! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun!
Ulu Tanrı!
Türk Milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et! Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok!
Güzel Tanrı!
Sana hepsinden çok yalvardığım şudur: Türk’ü dalkavukluktan kurtar! Dalkavukluk ve emsali vasıtalarla zengin olmaktan koru! Türk’e kötü para hırsı verme! Dalkavukları yok et!
Aman Tanrı!
Türk aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru! Türk toprağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin! Sen Türk’e tabii şeylere, tabiata karşı sevgi ver! Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!
Evet, Sayın MHP li efendiler! Buyur konuşun, tabi bu hitaptan sonra mecaliniz kalmışsa. Şu dileklerden hangisi vardır bugün? Ve bu dilekler gerçek olmuş olsa bu vatan bu halde olur muydu? Bu millet bu halde olur muydu? Siz bu yolda yürüseniz bu millet peşinizi bırakır mıydı? Dürüst olalım lütfen! Kuru akla değil, vicdanınıza kulak veriniz.
Şimdi de bu iki parti AKP ye kızmaktadır. Peki, vicdanlı olursak, kızmaya hakları var mıdır? Özgür düşünelim ne olur. Var mıdır? Bence yoktur. Şöyle ki; kardeşim bir kere CHP uzun süre ne yapmıştır? Niye halkın gönlünü kazanamamıştır? Niye halkçı olarak kendini öne çıkardığı halde kompradorların yanında yer almış ve onların çıkarları için politika yapmıştır? Niçin sosyal demokrat olduğunu iddia ettiği halde halka özgürlüğü koklatmamıştır? Ve benzeri şeyler. Geçelim MHP ye. MHP niye bugüne kadar bu ülkeyi bu hale getirenlerle açık açık dövüşmekten kaçınmıştır? Niçin mutlaka halkın yanında yer alması gereken durumlarda halkın yanında yer almaktan çekinmiştir? Niçin terör konusunda ciddi araştırmalar yapmamıştır? Niçin kendisine yakın olan bilim adamlarının denkliği reddedildiğinde ciddi tepki göstermemiştir? Ve şimdi niçin susmaktadır yürekleri yakan kavuran ihanetler karşısında? Ve daha nice şeyler. Gerçekçi olmalıyız dostlarım gerçekçi. Yoksa hep kaybedenlerden olacağız. Ve soralım, sorgulayalım dostlarım. Yoksa hep yalanların mahkûmu olacağız ve yalan rüzgârlarında savrulup gidecek umutlarımız. Şimdiden heder olacak yarınlarımız. Ha AKP ye kızılmasın mı? Elbette ki kızılacak ama sağlam temeller üzerinde kızalım ve yaptığımız yanlışları düzelterek, yeniden tekrar etmeyerek. Mutlaka ve mutlaka halkın yanında durarak. Kendimizi ondan daha iyi hale getirerek ve hakikati onlardan daha güçlü savunarak kızalım. Daha iyi şeyler yaparak kızalım. Ve sadece yanlışlarına kızalım. Ülke için yaptıkları iyi şeyler varsa görmezden gelmeyelim. Sırtımızı kurumların gücüne değil halkın gücüne dayayalım. Yani AKP gâvur değil herhalde. Yani ne gâvur sıpalarına eyvallah çekiyoruz da tabanında ve tepesinde yerli olanların çoğunlukta olduğu bir siyasi yapıya mı eyvallah çekmeyeceğiz yani? Mücadelemizi de adam gibi yapacağız. Ben bugüne kadar iş yapan ama muhalifleri hakkında tek laf etmeyen bir Alparslan Türkeş’i bilirim. Yanılıyor olabilirim ama böyle hatırlıyorum. Zaten Oğuz Han da demiyor mu: laf değil iş yapmak önemlidir diye? Laf üretmemeliyiz, iş üretmeliyiz, hizmet üretmeliyiz.
‘’insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.’’ Hz. Muhammed (sav)
Hakeza yapılan hukuksuzluklara niçin hiç ses edilmiyor. Yani durduk yere partiler kapatılabiliyor. Durduk yere insanlar yargılanıyor. Siyasetçiler siyasetten men ediliyor. Sonrada durup muhalifimize kızıyoruz. Bu olmaz beyler. Sen yaptığın işle yarışacaksın bu meydanda. Bir hâkim çıksa da muhalifimi durdursa diye yargıcın gözüne bakmayacaksın. Bir muhtıra verilse de muhalifim zor duruma düşüp bişey yapamasa da tabanı kızıp bize gelse diye askerin silah sesine kulak kabartmayacaksın. Sonra da meydanlara çıkıp muhalifine kızmayacak, onu suçlamayacaksın. Bu ikiyüzlülüktür. Yaptığınız işi kuralına uygun yapacaksın. Ben şahsen böyle siyasetçiye nasıl inanayım? Onun özgür iradesi olduğuna nasıl güveneyim? Onun kendi başına bir iş yapabilme becerisine hangi gerekçeyle inanayım? Ben dürüst lider ahlaklı siyaset ararım. Ben kimsenin çıkar çarkını döndürmek ve yalan rüzgârlarında savrulmak için doğmadım ve yaşamıyorum kusura bakmasınlar. Ben ülkem ve halkım için doğdum ve yaşıyorum.
Evet kardeşim, halkçıysan niçin halkın yanında değilsin de kompradorların yanındasın? Niçin küresel sermayenin ülkemde ki kullarına karşı mücadele vermiyorsun? Niçin benim hakkımın, emeğimin mücadelesini vermiyorsun? Niçin hukuksuzluklara tepkisizsin? Niçin halkı tam kalbinden ve beyninden vuran ve toplumsal sadmelere neden olan darbelere ve muhtıralara güçlü bir tepki vermiyorsun? Üç yıl önce yapılan bir muhtıraya üç yıl sonra karşı çıkmak nasıl bir tavırdır arkadaşlar Allah aşkına? Ve sen vatansever arkadaş! Niçin şehitlerin hesabını sormuyorsun? Niçin terörün gerçek sebebini araştırmıyorsun? Niçin ihanetleri araştırmıyor ve şöyle yürekten bir kükremiyorsun? O teröristten daha hayâsız hainin suratına tükürmüyorsun? Ya da, ihanetler yalansa, o yalanı savuran alçağın en şedit şekilde tecziye edilmesi için haykırmıyor, hukuka başvurmuyorsun? Niçin bu ülkenin en gerçek can düşmanı olan derin ve netameli odaklara karşı ciddi mücadele vermiyorsun? Bu ülkenin kanını emen sermayeye tavır almıyorsun? Bu siyonistin bu ülkede ki dili olan kağıt paçavralarını dizayn eden düzenbazlara hadlerini bildirecek nutuklar irad etmiyorsun? Siz bunları yapmayınca gönül kazanabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Son tahlilde; lafla peynir gemisi yürümez beyler, çalışmak gerek, üretmek gerek, eylemsel olmak gerek, halkın yanında ülken için olmak gerek. Yani dürüst siyaset etmek gerek. Politikacı değil, siyasetçi olmak gerek. Yalan rüzgârlarında savrulmak değil, hakikat rüzgârlarına teslim olmak gerek. Ne olur ülkeniz ve halkınız için yegâne yüce önderin izinde namusluca mücadele ediniz!
NOT: Bütün dünyada ki namuslu, ahlaklı ve adaletli, insan olmayı başarmış iman sahiplerinin mübarek Ramazan Ayı’nı can-ı gönülden tebrik ediyor, yüce uyanışa ve büyük direnişe, tek can ve tek fikir olmaya vesile olmasını temenni ediyorum Mevla’dan.
Bir ve önemli söz: ‘’Kararlılık korkutucudur ama kurtarıcıdır ve kararlılık süreklilik kazanmalıdır bilakis yıkıcıdır, öldürücüdür.’’ Bendeniz.
Bir uyarı: MHP asla lafçı insanlara teslim edilmemelidir asla. Bu tam bir felaket olacaktır. Yıkım olacaktır. Hem kendisi için hem de ülke için. MHP iş üretenlere değilde laf üretenlere bırakılamayacak kadar önemli bir siyasi harekettir. Öyle bağıran, çağıran insanların hâkimiyeti artık kırılmalıdır MHP de. Kamuoyuna yansıyan haberlere binaen söz etmiş bulunmaktayım. Sayın Dr. Devlet Bahçeli’ye yönelik bir komplodan bahsedilmektedir tıpkı Sayın Deniz Baykal’a yapıldığı gibi ve olmayacak şeyde değildir. Dikkatli olunmalıdır! Çünkü şimdi işler iyice karışmıştır, planlar uygulamaya konulmaya çalışılmaktadır. MİT e de görev düşmektedir. Toplumsal patlamaya neden olacak eylemler muhtemel ki hız kazanacaktır bazı eziklik hisleri neticesinde çok dikkatli olmalıdır MİT ve İktidar.
Ayrıca şu terörist devletçiğin terörist lider bozmalarına da itibar edilmemesi gerekir. Ve zehirli dilini de ülkemin MİT inden çeksin artık. Sizlerde inanmayın bu pisliklerin dediklerine lütfen sevgili halkım! Ve referanduma ramak kala çok dikkatli olmak icap ediyor tekraren. Siyonistin işi her devride fitne ve fesat tohumları ekmek olmuştur insanların arasına, toplumların arasına, devletlerin arasına. Bunları sürekli taşlayacaksınız!