Her
ne kadar “demokrasi” ve “milli irade” gibi kavramları dillerinden
düşürmüyorlarsa da AKP yöneticileri, esas itibarıyla Türkiye’de ABD ve
AB politikalarının gönüllü uygulayıcısıdır. Öyle ki, AKP’nin programını
bile gizli bir memorandum ile CFR denilen örgüt göndermiş, buna
karşılık AKP yerel yönetimlere özerklik vereceğini taahhüt etmiştir.
Bunu belgeleriyle ispat ettiğim halde 8 yıldır Tayyip Erdoğan bir
açıklama yapmadığı gibi yargıdan da en küçük bir ses çıkmamıştır.
İşte
bugün Osman Baydemir’in seslendirdiği, daha önce Abdullah Öcalan’ın,
Kenan Evren’in ve Turgut Özal’ın gündeme getirdiği “demokratik
özerklik” bu memorandumda vardır. Yine AKP’nin üst düzey bir yetkilisi,
dış dayatmalara boyun eğilmesini eleştiren kendi partisinden bir
vatandaşa; “Biz Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınıyoruz”
diyebilmiştir.
* * *
Türkiye’nin önce eyaletlere bölünmesi, ardından da içinden mümkün
olduğu kadar çok sayıda devletçik çıkarılması ve bunların Amerika’dan
gönderilen bir Hıristiyan tarafından yönetilmesi ABD’nin 100 yıllık
projesidir. Wilson prensiplerinde de Sevr’de de Türkiye’ye dayatılan
budur. Zaten memorandumu parti programı haline getirmesinden
anlaşılıyordu ki AKP bu projeyi uygulamak için kurdurulmuş bir
partidir.
ABD,
1997 yılının haziran ayında, AKP iktidarın bugünkü açılım söylemi ile
bire bir örtüşen bir Türkiye raporu hazırlatmıştı. Graham Fuller ve
Henri Barkey imzasını taşıyan raporda, “Bir değişim gerçekleştirmek
için sivil politik liderler çok zayıf. Türkiye’de bu sorunu askeri
olmayan yöntemle çözme cesaretini gösterecek lider yok” deniyor ve
cesur bir lider bulunması gerektiği işleniyordu. Aranan lideri
buldular: Tayyip Erdoğan!
Nitekim, Türk kimliğini çözme
operasyonunun ihalesini Tayyip Erdoğan üstlendi. Fuller ve Barkey’in
öngördüğü açılım çalışmalarını da başlattı ve artık televizyonlarda
Türkiye’nin özerek devletçiklere bölünmesi tartışılmaya başlandı. Henry
Barkey de bu arada boş durmadı. O da Diyarbakır’da faaliyetlerine devam
etti, açılımı savundu, Habur rezaletini hükümetle PKK’nın birlikte
koordine ettiğini itiraf etti.
Avrupa Parlamentosu eski üyesi,
Joost Lagendijk de “Baydemir ve diğer BDP’li siyasetçiler demokratik
özerklik adını verdikleri konuyu daha önce de gündeme getirdiler.
Planlarının birçoğu mantıklı ve uygulandığında Türkiye’yi daha
demokratik bir ülke haline getirecek. Baydemir’in konuşmasıyla ilgili
sorun, içeriği değil, zamanlaması ve dile getiriliş tarzı” diyerek
projenin arkasında Avrupa Birliği’nin de olduğunu hatırlattı.
* * *
Şimdi referandum öncesi, CIA ajanı Henry Barkey’in organizatörlüğünde
yürütülen çalışmalar sonucunda, PKK’nın Ramazan ayında ateşkes ilan
ederek, AKP’nin elini güçlendireceği belirtiliyor
Zaten
BDP adına Selahatin Demirtaş, “İnşallah Ramazan ayına hayırlı
haberlerle gireceğiz” diyerek işaret fişeğini yakacaklarını
belirtmişti. Şimdi hemen bazı aklıevveller, “Ne yani barış istemiyor
musunuz? Anaların ağlamasını mi istiyorsunuz?” diyecek?
Vatan parça parça edilirse bunu adı barış mı olacak ve o zaman Türklerin anası ağlamayacak mı?
Onun
için Hasan Demir’in referandumun adını “federandum” koyması son derece
yerindedir. Türkiye bu referandumdan tek parça olarak çıkmak istiyorsa
hayır demelidir. Bölünmek isteyenler evete hizmet ediyor ve evet
çıkarsa Türiye’nin bölünmesi süreci tamamlanacaktır. Onun için
mezardakileri bile kaldırıp oy kullandırmak istemektedirler. Oysa,
Anadolu’nun her karış toprağı Türk kanı ile sulanmıştır. Sahi şehitler
arasında referandum yapılsa sonuç ne çıkar?
Şehitler arasında referandum! Arslan BULUT
GENEL HABERLER Misafir Yazar - 09.08.2010
Tarih: 09.08.2010
Okunma: 710
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.