Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.
Değişiklikleri önümüze getiren iktidar partisi, TBMM’de grup,
dolayısıyla yürütme olarak o kadar güçlü ki, şu anda bile, kişi ve kurumlar
üzerinde, çok partili dönemde hiç görülmediği kadar, ağır bir tesir
yapabiliyor. Adeta tek parti dönemi gibi!
Böyle bir güce, bir de Anayasa değişiklikleriyle, neredeyse sınırı
olmayan “yeni” yetkiler verirsek
memleketin hali nice olur?
“Hayır“ demekle, vatandaş ve ülke olarak kaybedeceğimiz
hiçbir şey yok… Bir süre daha bugünkü durum sürer. Bu da bir kayıp değildir.
Anayasa değişikliği kısa bir süre
sonra, uzlaşmayla, bütün milletin beğeneceği şekilde yapılacaktır. İşte asıl o zaman sivil, çoğulcu bir Anayasaya
kavuşacağız.
Lâkin şimdi şu kısmi değişikliğe “evet”
deyince nasıl bir badireye sürükleneceğimiz belli değil.
Oylanacak olan 26 maddenin demokrasiyi geliştirdiği, hürriyetleri
genişlettiği söyleniyor.
Güzel… Fakat bunları
genişlettiklerini söyleyenlerin demokrasi ve özgürlük anlayışları ne seviyede?
Çok uzaklara gitmeye ne hacet?
Hemen şu son günlerde yapılanlar, yaşananlar, söylenenler vaziyeti ayna
gibi göstermiyor mu?
İktidarın kurumlar, meslek odaları, sanatçılar, dernek ve vakıflar
üzerinde kurduğu baskılara bir bakın!
Baskılar antidemokratik olma niteliğini çoktan aştı… gözdağı ve tehdit
boyutlarına ulaştı.
“Tarafsız olan yok olur!”, “sonra bize
gelmeyin!” ne demek?
“Özgürlükleri geliştiren” bir referandum öncesi, oy istenirken bunlar
yapılıyorsa, maazallah o referandumda iktidara “yeni” güçler bahşedildiğinde ve artık “oy”a falan ihtiyaç kalmadığında, bunlar işi nerelere kadar götürür, hiç düşünüldü mü?
Böyle bir zihniyete nasıl itimat edilebilir?
Niçin “hayır” denmesi
gerektiğine dair kitaplar yazılabilir… Sadece bir-iki hususa değinelim:
12 Eylül’le hesaplaşıyor, 12 Eylül
dönemini kapatıyorlarmış!
Nasıl?
Aradan 30 yıl geçtikten, “suçlar”
zaman aşımına uğradıktan, “failler”in
çoğu öldükten sonra, darbenin 94 yaşındaki liderini köşklerde ağırlayarak mı?
Madem 12 Eylül dönemini kapatıyorsunuz; 12 Eylül’ün en katı simgesi, % 10 seçim barajını neden
kaldırmıyorsunuz?
12 Eylül ürünü YÖK, bu pakette neden
yok?
Yine 12 Eylül ürünü olarak HSYK’ya sokulan, Adalet Bakanı ve müsteşarını
HSYK’nın yapısından neden çıkarmıyorsunuz? Hukukun
üstünlüğünü, demokratikleşmeyi isteseydin ilk önce bunu yapardın!
* * *
AK Parti’nin değişiklikleri tanıtım kitapçığında “Yurtta özgürlük, cihanda özgürlük”, “Devlet şeffaf olacak, kişisel
mahremiyet korunacak” yazıyor.
Ve lâkin AKP döneminde Türkiye,
tarihteki en yoğun, hukuksuz telefon dinlemeleri rezaletini yaşıyor. Ortada
bir tane sorumlu, hakkında işlem yapılan bir kişi yok. Böyle bir idareye
güvenmemiz isteniyor!
Bu idarenin başka nitelikleri de var:
“Şimdi fişleme sırası bizde!”, “AK
Partiye karşı çıkan kanı bozuktur!”
diyen milletvekilleri…
“Terörün bitmesi için Türkler ikinci
eşlerini Kürtlerden alsın!” diyen
belediye başkanları…
“Tayip Erdoğan bizim için adeta ikinci
peygamber gibidir!” diyen yerel
meclis üyeleri…
Bu kafalara nasıl güvenebilir de yetkilerini artırmayı göze alabiliriz?
“Hayır”ın telafisi var… Fakat “evet”in yok.
“Hayır”’dan başka yol yok!
Önceki
yazılar