“EVET”in Telafisi Yok

İsmail Hakkı CENGİZ - 20.08.2010

Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.


Değişiklikleri önümüze getiren iktidar partisi, TBMM’de grup, dolayısıyla yürütme olarak o kadar güçlü ki, şu anda bile, kişi ve kurumlar üzerinde, çok partili dönemde hiç görülmediği kadar, ağır bir tesir yapabiliyor. Adeta tek parti dönemi gibi!

Böyle bir güce, bir de Anayasa değişiklikleriyle, neredeyse sınırı olmayan “yeni” yetkiler verirsek memleketin hali nice olur?

“Hayır“ demekle, vatandaş ve ülke olarak kaybedeceğimiz hiçbir şey yok… Bir süre daha bugünkü durum sürer. Bu da bir kayıp değildir.

Anayasa değişikliği kısa bir süre sonra, uzlaşmayla, bütün milletin beğeneceği şekilde yapılacaktır. İşte asıl o zaman sivil, çoğulcu bir Anayasaya kavuşacağız.

Lâkin şimdi şu kısmi değişikliğe “evet” deyince nasıl bir badireye sürükleneceğimiz belli değil.

Oylanacak olan 26 maddenin demokrasiyi geliştirdiği, hürriyetleri genişlettiği söyleniyor.

Güzel… Fakat bunları genişlettiklerini söyleyenlerin demokrasi ve özgürlük anlayışları ne seviyede?

Çok uzaklara gitmeye ne hacet?

Hemen şu son günlerde yapılanlar, yaşananlar, söylenenler vaziyeti ayna gibi göstermiyor mu?

İktidarın kurumlar, meslek odaları, sanatçılar, dernek ve vakıflar üzerinde kurduğu baskılara bir bakın!

Baskılar antidemokratik olma niteliğini çoktan aştı… gözdağı ve tehdit boyutlarına ulaştı.

“Tarafsız olan yok olur!”, “sonra bize gelmeyin!” ne demek?

“Özgürlükleri geliştiren” bir referandum öncesi, oy istenirken bunlar yapılıyorsa, maazallah o referandumda iktidara “yeni” güçler bahşedildiğinde ve artık “oy”a falan ihtiyaç kalmadığında, bunlar işi nerelere kadar götürür, hiç düşünüldü mü?

Böyle bir zihniyete nasıl itimat edilebilir?

Niçin “hayır” denmesi gerektiğine dair kitaplar yazılabilir… Sadece bir-iki hususa değinelim:

12 Eylül’le hesaplaşıyor, 12 Eylül dönemini kapatıyorlarmış!

Nasıl?

Aradan 30 yıl geçtikten, “suçlar” zaman aşımına uğradıktan, “failler”in çoğu öldükten sonra, darbenin 94 yaşındaki liderini köşklerde ağırlayarak mı?

Madem 12 Eylül dönemini kapatıyorsunuz; 12 Eylül’ün en katı simgesi, % 10 seçim barajını neden kaldırmıyorsunuz?

12 Eylül ürünü YÖK, bu pakette neden yok?

Yine 12 Eylül ürünü olarak HSYK’ya sokulan, Adalet Bakanı ve müsteşarını HSYK’nın yapısından neden çıkarmıyorsunuz? Hukukun üstünlüğünü, demokratikleşmeyi isteseydin ilk önce bunu yapardın!

*   *   *

AK Parti’nin değişiklikleri tanıtım kitapçığında “Yurtta özgürlük, cihanda özgürlük”, “Devlet şeffaf olacak, kişisel mahremiyet korunacak” yazıyor.

Ve lâkin AKP döneminde Türkiye, tarihteki en yoğun, hukuksuz telefon dinlemeleri rezaletini yaşıyor. Ortada bir tane sorumlu, hakkında işlem yapılan bir kişi yok. Böyle bir idareye güvenmemiz isteniyor!

Bu idarenin başka nitelikleri de var:

“Şimdi fişleme sırası bizde!”, “AK Partiye karşı çıkan kanı bozuktur!” diyen milletvekilleri…

“Terörün bitmesi için Türkler ikinci eşlerini Kürtlerden alsın!” diyen belediye başkanları…

“Tayip Erdoğan bizim için adeta ikinci peygamber gibidir!” diyen yerel meclis üyeleri…

Bu kafalara nasıl güvenebilir de yetkilerini artırmayı göze alabiliriz?

“Hayır”ın telafisi var… Fakat “evet”in yok.

“Hayır”’dan başka yol yok!

 

Önceki yazılar

Tarih: 20.08.2010 Okunma: 777

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?