ORUÇ...

Özgür DENİZ - 21.08.2010

Oruç; tutmak demektir ve tutulmak. Kendini tutmak ve oruç tarafından tutulmak. Nefsini dizginlemek, ıskat etmek demektir. Biraz dur demek heva ve arzulara. Öyle değil mi? Kendinizi muayyen bir süreç içerisinde tutmuyor musunuz? Ve aslında tutulmuş olmuyor musunuz farkına varmadan? Ne güzel değil mi bir dostu tutmak ve o dost tarafından tutulmak? Hangi dostu mutlak çıkarsız tutarsınız ve tutulursunuz o dostça mutlak çıkarsız? Ya da hangi dosta eyvallah çektiniz de o size ne olur dur gitme dedi? Ama işte oruç dostumuz bunu yapmakta: siz gitmek isteseniz bile, o, dur gitme demektedir. Fakat siz illede ısrarcı olursanız elinden de bişey gelmemektedir. Nefsinize gem vurmuyor musunuz oruç’la? Heva ve arzularınıza hadi bana eyvallah demiyor musunuz? Günlük hayatta yoğun olarak yaptığınız işlerden el etek çekmiyor musunuz? Üstelik bütün şeytan işi pisliklerden de azade kalarak, belki bir zorunluluk icabı ama yine de yapmaktasınız bunu.

 

 

Kendine kalmak. Kendinde kalmak. Evet, kendinizlesinizdir tayin edilmiş süreç dâhilinde ve kendinizdesinizdir. Çünkü sürekli yemenin sıkıntısından uzaksınız ve biraz daha uyanıksınız. Daha önemli işlere zaman bulmaktasınız mesela. Öyle değil mi? Yemekten, içmekten, malayani ile iştigalden kurtulmaktasınız, üstelik yiyip içmediğiniz için bazı insani ihtiyaçlardan da kurtulmaktasınız ve böylece zamandan tasarruf etmektesiniz. Hesap etseniz ya bir, yediğiniz, içtiğiniz ve bazı gereksinimlerinize harcadığınız zamanı Allah aşkına. Bu ekstra zamanı da daha verimli şeylerde kullanma imkânı yakalamış olmaktasınız. Kitap okumaya, tefekküre vb. şeylere teksif etmektesiniz zamanınızı. Okuduğunuz bir kitabı daha iyi anlamaktasınız. Gördüğünüz bir yoksulun halini daha derinlemesine tefekkür edebilmektesiniz. Açlığın nasılda acı bir şey olduğunu anladığınız için yoksulun yerine kendinizi koyabilmektesiniz. Ve buradan da, sürekli tüketmekten, fazlaca yiyip, içmekten utanmayı öğrenmektesiniz. Temaşa ettiğiniz varlık âlemindeki ince noktaları daha rahat keşfetmektesiniz. Paylaşmanın erdemini ve nasılda zaruri bir şey olduğunu idrak etmektesiniz. Ettiğiniz dualar daha derinden olmaktadır, zira yoğun duygu ve hüzün karışımı ilave ederek yapmaktasınız.  

 

 

Varlığın derinliklerine dalmak demek oruç. Çünkü hayatta en çok meşgul olduğunuz şeylerden -yiyip, içmekten vb.- azade olduğunuz için yönünüzü başka yönlere çevirme imkânına sahipsiniz. Bir kır gezisinde doğada ki değişimleri tefekküre dalmakta, ince nüansları keşfedebilme becerisi göstermektesiniz. Çünkü yönünüz, istekleriniz, yemeden, içmeden, süfli zevk ve arzulardan başka tarafa çevrilmiştir. Akan suyu daha farklı boyutlardan görebilmektesiniz. Göğü daha bir başka tefekkür edebilmekte ve hikmetini kavramaktasınız. Yerin nasıl olduğu hakkında fikretmektesiniz ve ince noktaları yakalayabilmektesiniz. Doğanın yüce ve büyük sanatkârını daha derinden hissedebilmektesiniz. Verilen nimetlerin önemini daha başka görebilmekte ve sezebilmektesiniz iftar vaktinde. Gecenin nuruyla nurlanmaktasınız sahur anında.

 

 

Yalnızlığa demir atmak bir süreliğine. Gezip, eğlenmek, yiyip, içmek ve benzeri şeyler insanları birleştirdiğine ve birlikte yaşamaya zorladığına göre ve oruçta bunları yapamayacağınıza göre yalnızlığa demir atmanız ve içsel yolculuğa çıkmanız mukadderdir. Zira oruçlu olmak biraz da olsa yorgunluğu doğuracağı için ve yorgunluk, insanın gündelik işlerden kendini yalnızlığa atması için vesile olacağı için kendi başınıza kalmanız makul bir istek haline gelecektir. Böylece deruni bir yolculuğa da fırsat bulmuş olacaksınızdır. Ve yalnızlıkta kendinizi bulacak ve kendinize geleceksinizdir. Kendinizi daha derinden ve ayrıntılı olarak tanıyacaksınız.

 

 

Mustazafların halini idrak etmek için tefekkür etmek demektir oruç. Aç kalanları, yiyecek, içecek bir şey bulamadan sabaha çıkanları ve aç karınla günü derin bir hüzünle selamlayanları düşünürsünüz, tabi insansanız. Savaşta her şeyini kaybedenleri, doğal felaketlerde yoksulluğu en dibine kadar tadanları düşünürsünüz, insansanız. Dünyanın en ücra köşelerinde şeytan ve dostlarınca sömürülmüş, aç-çıplak bırakılmış, varlıkları yağmalanmış insanların halini düşünür ve ağlarsınız. Mutfaklarına girdikleri halleri ve bir şey bulamadıkları anı fikreder ve gözyaşlarınızı dökersiniz. Çaresizliğin nasıl bir kahredici bela olduğunu idrak edersiniz ve utanırsınız bazı azgınlıklarınızdan ve tokluklarınızdan utanırsınız. Ve utanırsınız, utanmanız varsa, aşağılık zalimlere yardımcı olmaktan, onların azgınlıklarına sessiz kalmaktan.

 

 

Aşırılığın ve bağımlılığın boş olduğunu anlamak demek. Şöyle; oruçlu olduğunuz gün boyu aşırı derecede olan gereksinimlerinizden feragat etmektesiniz ve bunu yapabiliyor olduğunuzu fark edebilmektesiniz. Çok yiyip, içmenin ve çok gezip, eğlenmenin sağlığa zararlı olduğunu, bunların aşırılık olduğunu fark edeceksiniz farkına varmadan. Ekmeğe, suya, zevke, hevaya ve hevese bağımlılığın aslında ne kadarda anlamsız olduğunu, insanın gerekirse bunlarsız da yapabileceğini ya da çok azıyla iktifa edebileceğini idrak etmiş oluyorsunuz. Ve böylece özgürlüğe derinden ve sessizden bir merhaba demiş oluyorsanız. Tabi kararlı ve devamlı olursanız olur bu.

 

 

Oruç özgürleşmek demektir. Özgürlüğün hiçte zor kazanılan bir şey olmadığının farkına varmak demektir. Bizi özgürlükten mahrum bırakan şeyleri bilmek, tanımak, keşfetmek demektir. Haddizatında esareti bile isteye yarattığımızı görmek demektir. Esaretin en büyük sebebinin bağımlılık ve aşırı tüketme hastalığı olduğunu idrak etmek ve oruçla bağımlılığın nasıl yenildiğini ve aslında insanın ne kadar güçlü olduğunu bizatihi, yakinen fark etmek demektir. Aşırı, yiyip-içmenin bizi daha da kötü ettiğini, esir aldığını, dünyaya daha da bağladığını fark edebilmek demektir.

 

 

Dünyanın olanca cazibesinden, nimetlerin olanca çekiciliğinden uzak kalınmasının mümkünlüğünü keşfetmek demektir oruç. Aslında bunların elimizin tersiyle itilebilecek şeyler olduğunu anlamak demektir. Nimetlerin olanca cazibesinin bomboş bir şey olduğunu, bizi gönülden bağlayarak esarete sürüklediğini görmek demektir. O çekiciliğin içinde varlığımıza suikast düzenleyen bir ayrıntı gizli olduğunu keşfedebilmek demektir. Ve o suikasta karşı nasıl ve neyle karşılık vermemiz gerektiğini idrak etmek demektir.

 

 

Sadeliğin, yeterliliğin ne olduğunu fark etmek demek. Allah, insanın, kendini tuttuğu zaman neleri başarabileceğini göstermek için orucu var etmiştir. Ayrıca anlamaktır oruç. İnsanların kendinden daha darda olanları anlamaları için vardır oruç. Oruç olmasaydı beklide insan kendini anlamayacaktı. Kendini anlayamayınca kimseyi anlayamayacaktı, anlamayınca da hep sapıtacaktı. Sürekli tüketen, hep kendini düşünen bir bencil olacaktı. Ki tam da şimdi, şu zamanlarda, aynen böyledir ve böyle olduğu için de sürekli kirlenmekte ve dünyayı kirletmektedir. Kendi heva ve arzuları doğrultusunda varlığı idrak edemeden rezilce yaşayıp gidecekti. Paylaşımın, yoksulluğun, çaresizliğin ne olduğunu hissedemeden yok olup gidecekti. Tabir caizse hayvan gibi bir yaşamın kurbanı olacaktı. İçgüdülerinin esiri olan bir mahlûk, insaniyetten bihaber, insanlığa duyarsız.

 

 

Oruç, sevdiğini ispatlamak demektir. Sevdiği için bir şeyler yapması gerektiğini göstermek demektir. Çünkü oruç sadece sevdiği için yapılan şey demektir. Her yaptığını kendisi için yapan insan orucu sevdiği için yapmaktadır. Sevdiğine daha çok yaklaşmak, sevdiğinin sevdiklerine yaklaşmak için yapmaktadır. Sevdiği benim için bir şey yapmayacak mısın dediği için yapmaktadır. Sevdiğini sevenleri tanımak, bilmek ve onlarla aynı safta olabilmek için yapmaktadır. Sevdiğinin yolunda kendini tutanları tanımak ve onlarla birlikte kendini tutmak için yapmaktadır. Sevdiği, benim için bir şey yap ama benim istediğim şeyi yap dediği ve istediği şeyde bu olduğu için yapmaktadır.

 

 

Azlık her zaman dosttur ama çokluk beladır çoğu zaman. Çoğu azaltmayan azalır kendisi azar azar. Çoğu sürekli çoğaltmaya çalışan ve bu yüzden eksiltmekten korkan bir gün dehşetli bir yokluğun mengenesinde perişanlığa mahkûm olur. Bu yüzden oruç azlığa kanaat göstermeyi kabullenmektir. Azla var olunabileceğini fikretmektir, zikretmektir. Burada tok olanlar orada aç kalacaklardır. Ve toklar yanacaklardır açlar kanarken. Biriktiren her zaman tehlikededir ama azaltan her zaman kurtuluştadır.

 

 

Maneviyat insanı çoğaltırken maddiyat sürekli azaltır. Aslında sizi oruçtan uzak kılmak isteyenler sizin üzerinizden geçinenlerdir. Siz tükettikçe mutlu olan şiş göbekli alçaklar azar azar tükeneceklerini biliyorlar. Siz tüketmeyi durdurunca ne olacak? Onların kasaları dolmayacak. Onların yüzleri gülmeyecek. O zaman ne yapılması gerekiyor? Zevklerin sürekli gözlere sokulurcasına gündemde tutulması gerekiyor. Dünyanın hoşluğundan yaşamın güzelliğinden dem vurulması gerekiyor. Oruç tutmanın hâşâ lüzumsuz olduğunun sürekli kulaklara haykırılması icap ediyor. Aklediniz! Maneviyat uyarıcıdır ve uyanık kılıcıdır ama maddiyat aldatıcıdır ve uyutucudur dostlar. Dikkatli olunmalıdır.

 

 

Misal, oruçlu olduğunuzda, şeytan ve dostlarının sizleri aldatan sözlerini size ulaştıran yazılı ve sözlü kanalizasyonlarından ve o kanalizasyonlardan bütün bünyenizi tesir altında bırakan necasetlerinden-fuhuş-içki-kumar vb- uzak kalacaksınız. Böylece özgürleşeceksiniz. Ve şeytanı varlık ülkenizden def edeceksiniz. İşte bu yüzden sizin oruç tutmanızı ve orucun sizi tutmasını asla istemez şeytan ve dostları.

 

 

‘’İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını ben vereceğim.’’ Allah (azze ve celle)-Yegâne Yüce İlah-yaratıcı

 

 

‘’Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘ben oruçluyum’ desin.’’

 

 

‘’Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.’’

 

 

‘’Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.’’ Hz. Muhammed (sav)-yegâne aziz önder

 

 

BİR GENEL İSTEK:

 

Sevgili ülkemin kıymetli evlatları! Şu sıralara ve zamanlar tam da bir şeylerden feragat etme ve bir şeyleri azaltma vakti değil midir? Bir zamanlar en zor anlarımızda bizleri, bir şeylerini azaltarak destekleyen dostlarımızı unutmayalım. Onlar aslında bir şeylerini eksiltirken ve bizi desteklerken çoğalmışlardı. Şimdi sıranın bizde olduğu mutlak bir hakikat. Bizlerde bir şeylerimizi eksilterek bir şeyleri çoğaltalım inşaallah. Ve Pakistanlı kardeşlerimizi kesinlikle unutmaya terk etmeyelim. Onların yanlarında olduğumuzu gösterelim. Her kuruşumuzla çığ gibi büyüyelim ve bir dev olalım ve kendimizi bütün Pakistanlı kardeşlerimizin görebileceği hale getirelim. Vefasızlık yapmayalım inşaallah. Büyük günah ve ayıp olur. Ruhlarımıza azap olur. Allah verilecek her şeyin karşılığını kat kat verecektir inşaallah günü geldiğinde. Eksilttikleriniz öyle bir çoğalacak ki; and olsun sizler bile şaşıracaksınız. Allah şimdiden kabul eylesin eylediklerinizi ve çoğaltsın eksilteceklerinizi. Amin.

 

Tarih: 21.08.2010 Okunma: 646

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?