MHP...

Özgür DENİZ - 23.08.2010

Bu yazı bir araştırma yazısı değildir. Bir indi değerlendirme yazısıdır. Spontanedir. Aslında akademik saha bir sömürü aracıdır. İnsanları boş şeylerle oyalama sahasıdır. Tıpkı demokrasi ve bürokrasi gibi. Katılmadığınız yerlere fikirle cevap vermeniz istirham olunur. Kuru slagonlarla ve şiddetle değil. Yanlış olduğum yerde durup dinlemesini ve doğruysa kabullenmesini bilecek kadar insanım ve fikrin namusuna sadakatliyim. Bu yazıyı ülkem dehşetli bir kıskaç içerisinde olduğu ve büyük tehlikelerle yüz yüze olduğu için kaleme almak zorunda kaldım. Saygılarımla.

 

 

            MHP, rahmetli Albay Alparslan Türkeş’in (12 Eylül’ün kudretli Albaylarından diye anılan bir simadır ama ne hazin ki 12 Eylül’ün mimarlarınca işkenceye tabi tutulmuştur C-5 lerde –garip ve ilginç-) liderliğinde varlık sahasına adım atmış, değişimler geçirmiş, farklı isimler altında siyaset yapmış ve nihayet MHP isminde karar kılınarak mücadelesine devam etmiş bir siyasi yapıdır. Günden güne oyunu artırmıştır. Milletin hassasiyetlerine duyarlılık gösterdiği zamanlarda oyu katlanmış, bu hassasiyetleri göz ardı ettiği zamanlarda ise düşüşe geçmiştir. Kitlesinde ‘’Hilal Bıyık’’ olarak bilinen bıyık şekli sembolik değer kazanmıştır. ‘’Başkan, reis’’ gibi sıfatlara değer addedilmiştir. Belli slagonlar bu gençlik indinde farklı bir önem kazanmıştır. ‘’Ya Allah Bismillah Allahuekber’’ ve ‘’şehitler ölmez, vatan bölünmez’’ bunlardan bazılarıdır. Ama ne hikmetse vatan durmadan bölünmeye doğru gitmiş ve bu slagon hiçbir yaraya merhem olmamıştır kitlesel tatminden başka. Gençlik teşkilatı olan önemli hareketlerdendir. ‘’Ülkü Ocakları’’ adı altında köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir örgütlenmiştir. Özellikle üniversitelerde daha yakın zamana kadar sol gençliğin karşısında sağ gençliğin önde gideni olarak ‘’ülkücü gençlik teşkilatı’’ varlık göstermiştir. Ve bu sürekli olarak kullanılmıştır vatan hainleri tarafından. Bu iki kitlenin kavgalarından pay çıkaran şerefsizler sürekli hâkimiyetlerini perçinlemişlerdir. Hatta darbeler bile bu iki gençliğin kavgaya tutuşturulmasının sonucudur. Bir taraftan kahpelere kazandıran kavga bir taraftan asıl öznelerine kaybettirmiştir. Kazanan pezevenkler hâkimiyetlerini perçinlerken, kavganın öznesi olanlar ya darağaçlarını boylamışlar ya da kıymetli ömürlerini çürütecekleri kodeslere tıkılmışlar ve işkence seanslarına tabi tutulmuşlardır. Sert mizaçlarıyla, keskin bakışlarıyla, hilal bıyıklarıyla ve korkusuz mücadeleleriyle tanınmıştır bu kitle. Bu duruş, toplum tabakasında biraz antipati doğurur gibi olsa da devam ettirilmesinde mahzur görülmemiştir. Fakat bu duruş, birilerince sürekli kullanılmaya çalışılmıştır. Özellikle bazı kirli ve karanlık suikastlarda bu gençliğin bu tavırları ve bazı zaafları suiistimal edilmiştir.

 

 

Bu gençlik kitlesinin içerisine sokulan gizli ajanlarca, uygulanacak lanetli planlara yönelik prototipler bulunmuş ve kirli emeller için kullanılmıştır. Kullanılan kişilerde diğerlerine örneklik teşkil etmesi için hep el üstünde tutuluyormuş gibi hava oluşturulmuş, onlara bir esrarengizlik kazandırılmış ve bazı nimetler sunulmuştur kendilerine. Fakat bu tür hareketler her zaman bu teşkilatın ve gençliğin zararına olmuştur. Faşistler, katiller vb şekilde anılmalarına neden olmuştur. Hiçbir zaman MHP nin ciddi oya ulaşamaması da ayrı bir kazanç olmuştur kullanıcılar nezdinde. Ve bu şekilde aslında bu hareketin güçlenmesi ve büyük bir toplumsal altyapıya kavuşması engellenmiştir bilinçli ve kasıtlı olarak. Burada ki asıl gayede, bu hareketin her zaman kullanılmaya müsait halde bırakılmak istenmesindendir. Güçlenmesi asla istenmemiştir ki, zaten ülkemizde ki tapınak müritlerinin de işine gelmezdi güçlenmesi. Devleti ele geçiren 12 Eylülcü darvinist zihniyet ihtiyaç duydukları anda bu gençlik kitlesini adeta bir koltuk değneği gibi kullanmaya çalışmıştır hâkimiyetini perçinlemek için. Fakat çok büyük ve acı bir gerçek ki, bu teşkilatın mazlum ve mazbut gençliği kitaptan uzak tutulmuştur daima, kahir ekseriyetle. Ve adeta sloganların esriri haline getirilmiştir kasıtlı olarak. Okumayan ve gerçekleri görmeyen gençlikte her zaman meşum tuzaklara düşmüştür maalesef.

 

 

MHP kısa sayılmayacak bir geçmişe sahip siyasi hareket. Ciddi bir mücadele serüveninden geçmiş, siyasi tecrübe kazanmış, devlette kadrolanmış bir hareket. Bugünkü çoğu partinin içinde rahmetli Alparslan Türkeş’in yetiştirdiği elemanlar mevcuttur. Gücünü, kahir ekseriyetle Türk-İslam düşüncesine gönül vermiş halk kitlesinden almış bir hareket. Devlete büyük önem atfetmiş. Vatan hassasiyetiyle öne çıkmış bir hareket. Lidere, doktrine ve teşkilata büyük önem atfetmiş ve bu düzlemde siyaset geliştirmiş bir hareket. Ama bu, genelde teşkilatın aleyhine olmuştur. Şöyle ki; inandıkları gibi konuşan, davasında samimi olan ve ülkesini, milletini canından çok seven ve bu yolda çok ciddi düşünceler üreten insanlar, bu hareketin içerisine sızmış ajanlarca tüm teşkilata, bu kişiler lider-doktrin-teşkilat kuralını çiğniyor diyerek tanıtılmış, dönek ilan edilmiş ve bünyeden tard ettirilmiştir. Zaten putlaştırılan her şey iyi niyete, içtenliğe, samimiyete karşı dezavantajdır. Soğuk savaş olarak bilinen süreçte komünizme karşı mücadele de ön saflarda yer almış ya da yer verilmiş bir hareket. Yani varlığını büyük oranda bu sürece dayandırmış bir hareket hatta bu dönemin ürünü bir hareket demek bile abartı olmayacaktır, en azından yükseliş olarak, siyaseten daha da belirginleşmiş olarak. Evet, doğal süreçte gelişmiş olabilir ama birileri de o doğal süreci yönlendirmiş te olabilir. Güya komünizm gelecek, ülkeyi Moskova’ya teslim edecek, hiçbir değer bırakmayacak, öyleyse bunun tam zıttı bir hareketle bu süreci durdurmak gerekir. Ama nasıl? Devlet diyen, millet diyen, namus diyen bir kitle olmalı, gözü kara bir kitle. O zaman milliyetçilik temelinde yükselen bir hareket olmalı bu. Ve sol karşısında bir sağ olmalı. Ve olmuşta. Ama ne hazin ki, bundan ne sol ne de sağ karlı çıkmış. Sadece tapınakçıların tuttukları itler karlı çıkmış. İki tarafın gençliği de daha hayatlarının baharında can vermişler ne olduğundan habersiz. Yanlışsam söyleyin, o, kahpe ellerce hazırlanan meşum kavga ve akabinde gelen ‘’kara, kapkara eylül’’ hangi tarafa bir şey kazandırmıştır?

 

 

 Bünyesinde taşralılık özelliği taşıyan bir hareket. Çünkü özellikle Anadolu insanının kendini bulduğu bir hareket olarak sivrilmiş bir yapıdır MHP. 12 Eylül MHP nin popülaritesini artırmıştır. Özellikle üniversite gençliği nezdinde. Ayrıca PKK yı da doğurmuştur bu lanetli kara gün. Yani güya bir düşmanı (komünizmi) boğarken, yeni bir düşmana (Kürtçülük) merhaba demiştir devlet. Maksat kavga devam etsin ve kasalar dolsun, şöhretler, kudretler yok olmasın. Ülkücüler devlet için mücadele verdilerse de Türk-İslam düşmanı zihniyetin hâkim olmasıyla devletin gadrine uğramışlardır. Ama yine de devletlerine sadakatten şaşmamışlardır. Zira devlet, kendine hükmeden meşum zihniyetle baki değildir. Devlet kalıcıdır ve kendine hâkim olan meşum zihniyet gidicidir. Ama bu arada, devlet, sanki putlaştırılmıştır. Devlet insan için değil de, insan devlet içindir gibi abuk sabuk bir zihniyet doğmuştur. Onca ülkücü kendini darağacında bulmuştur. Devlet için en ön safta yer alan ülkücüler, taltifte en arka sırada bile yer bulamamışlardır. Hatta tehlikeli olanlar listesinde yer almışlardır. Çok sevdikleri TSK bünyesinde asla yer bulamamışlar, hiç söz sahibi olamamışlardır. Yalan mıyım, yanlış mıyım ve ilginç değil mi? Ama her lazım olduğunda, ülkücülere ihtiyaç duyan devlet, onları bir koltuk değneği olarak görmüştür. 12 Eylül, bu ülke adına, kara kapkara bir gündür, lanetli bir gündür. Devletin asıl çöküş sürecinin başlatıldığı gündür. Devlet kadrolarının tamamen darvinist zihniyete havale edildiği gündür. O günden sonra bu ülke ve bu ülkenin halkı bu kadrolar nezdinde iç düşman olarak görülmüştür. Ve darbe üstüne darbe inmiştir milletin tepesine. Ve sürekli ezilmiş, horlanmış ve devletten uzak tutulmuşlardır. Buna ülkücüler de dâhildir. Ama Türk-İslam temelinde yürüyen ülkücüler, Muhsin Başkan gibi ülkücüler. Fakat cezaevi süreci ülkücüler nezdinde zihniyet değişimine yol açmasına neden olmuştur ve çoğu ülkücü İslam’ın ağır bastığı bir Türk-İslam eğilimine girmişlerdir. Ve bu partide derin çatlakların oluşmasına hatta Muhsin Reis ile başlayan ayrılmaya yol açmıştır. Saf Türkçü anlayış yerini İslam’a dayanan milliyetçilik anlayışına bırakmıştır. Zaten MHP İslam’dan beslenen bir partidir de. İslam’ı attığınız zaman geriye dindışı yapılar kalır ki o zaman zaten MHP ye ihtiyaç olmaz. Zira fotokopi, asılın yerini asla alamaz. Ki zaten MHP diye bir yapı da olmaz. Sıkıysa denemesi bedava. Ki şahidiz de buna. Geçmişte dindışı söylemler üreten, MHP içinde ki birkaç kişinin belası nasıl da vurmuştur MHP yi. Ama MHP liler hala bu büyük gerçeği görmekten uzaklar. Faturasını da ağır ödemektedirler.

 

 

Soğuk savaşın bitmesiyle birlikte MHP mücadelesini 12 Eylül eseri olan bölücülük tarafına kaydırmıştır. Aslında burada tehlikeli ve derin bir oyun sezilmektedir. MHP yi birileri dönemsel olarak kullanmaktadır sanki. Bir zaman komünizme karşı şimdi de bölücülüğe karşı. Bu ise asla MHP nin çıkarına olmamakta daima bu ülkenin düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir. MHP artık dönemsel siyasetten kurtulmalı ve yüzyıllık projelerle, çok güçlü hamlelerle siyaset etmelidir. Fakat MHP yi birileri kasıtlı olarak bırakmamaktadır. MHP yi darvinist zihniyete mahkûm etmek isteyenler vardır. Hem İslam’dan beslenerek büyüyeceksin, hem de İslam’a karşı duracaksın. Kimse bunu yemez. MHP bir an önce kendine dönmelidir. MHP şehirliler ile köylülerin arsında kalmıştır. Şehirli seçkinler kendi istedikleri bir MHP yaratmak istiyorlar. Ama bu arada köylü tarafını da dinle avutarak yollarına devam etmek niyetindeler. MHP artık silkinmeli ve kendine dönmelidir. Alternatif olması için bunu yapmalıdır. Yoksa oylarının bir kısmını AKP ye, bir kısmını da CHP ye kaptıracak ve bakınıp kalacaktır. Daha önce bir yazımda (galiba POLİTİKA-POLİTİKACILAR olacak) iktibas yaptığım Türk Atası Oğuz Han’ın duasına tekrar bakılabilir.

 

 

İşte bugün MHP kendi kaderini çizmek üzeredir. Şehirli, modern, darvinist kanat, MHP yi de ezen dönemin sonlanmaması için, MHP yi payanda olarak kullanmak istemektedir. MHP bu oyuna gelmemelidir. MHP halkın yanında yer almalıdır. Üçlü hükümette ki yanlışlarının faturasını ağır ödemiştir. Birileri bir fatura daha ödetmek istemektedirler. MHP oyunu görmeli ve safını iyi belirlemelidir. MHP nin evet demesi MHP ye büyük kazanım sağlayacaktır ama hayır demesi MHP yi daha da küçültecektir. Allah ve namus aşkına söyleyin, MHP ile zerre bağı olmayanların, hatta özünde MHP ye can düşman olanların işine yarayacak olan bir ‘’hayır’’ın MHP ye ne hayrı olabilir? Biri bana anlatsın. Biri beni güçlü şekilde ikna etsin ne olur. Ve darvinist şehirlilerin oyuncağı haline getirecektir halktan uzaklaşmak MHP yi. Akıllı hareket edilmelidir. Şu anki AKP hükümetini yok etmek adına kullanılmaktadır MHP. Bunu görmelidir. MHP, seçimle yok etmeye çalışmalıdır, alternatif olduğunu ispat ederek diskalifiye etmeye çalışmalıdır AKP yi. MHP asla ama asla başkaları gibi, yüce ordunun darbesine-muhtırasına göz dikip, hukukun kararına kulak kabartamaz iktidar olmak için. Bu MHP nin varlık sebebine ihanettir ve MHP yi daha da berbat eder. MHP halktan başkasına asla inanamaz ve güvenemez iktidar için. MHP yi kullananlar kesinlikle MHP ye dost olamazlar. MHP nin en birinci düşmanlardırlar. MHP nin büyümesini ve gerçek tabanıyla kaynaşmasını engellemek istemektedirler. MHP alternatif olma şansını daha filizlenmeden koparmaktadır. MHP yi hep bu türden yanlışlar mahvetmiştir. MHP, içindeki MHP düşmanlarından kurtularak özüne dönmeli ve gerçek özü ekseninde siyaset geliştirmelidir. MHP darvinist ulusalcı cenahın oyununa gelmemelidir. MHP hayırdan asla hayır göremeyecektir. Hayır, MHP nin adeta eceli olacaktır. Bunu mutlaka yaşayanlar görecektir. O zaman kim haklıymış öğreniriz. Tabi, şayet ‘’hayır’’ çıkarsa. ‘’Evet’’ çıkarsa da MHP nin zarar görmeyecek olduğunu bilakis fayda göreceğine şahit olduğumuz da da konuşuruz nasipse. Bunun görülememesi şayanı hayrettir. MHP kendi eliyle kendi mezarına balta sallamaktadır. MHP evet çıkacağını nasıl görememektedir hayret. Aslında bu da oyun. Tam iktidar adayı olabileceği anda MHP yi birileri durduruyor, iktidar olma ihtimalinden mahrum bırakıyor ve ülkücüleri hep iktidar olma avuntularıyla oyalıyor. Oysa işte fırsat var niye tepiliyor. Ülkücüler hep iktidar hayaliyle yaşamak zorundalar mı arkadaş? Ya da MHP bu halde mi daha çok hizmet görüyor? İktidar olması bir şeyleri alt üst mü edecekte ondan mı korkuluyor?

 

 

Son tahlilde; mücadele, MHP nin varlık-yokluk mücadelesi. Ya varlık için ‘’evet’’ denilecek, ya yokluk için ‘’hayır’’ denilecek. Ben MHP içinde ki Türk-İslam zihniyetine göre siyaset yapan milletvekillerine ve tabanda ki ülkücülere yürekten bir çağrı yapıyorum, lütfen ayağa kalkınız. Bu oylama asla bir parti oylaması değildir. Eğer beğenmezseniz, iktidar olup bu anayasayı da değiştirirsiniz gerekirse. Ama ‘’hayır’’ telafisi olmayacak zararlara yol açacaktır kesinlikle inanınız. Bu ülke ve bu millet için mücadele ediniz. Çünkü ne parti, ne lider ve ne de benzeri şeyler için var değilsiniz, sadece ülkeniz, milletiniz ve değerleriniz için varsınız. Bilinmelidir ki; MHP yok edilmek isteniyor.

 

Birde sorum olacak Ülkücü gardaşlarıma: ‘’biteviye, sol tandanslıların ayaklarına kırmızı halı, sizin sırtınıza kavak dalı olmuş bir hukuk sisteminin devamından beklentiniz nedir?’’

 

AYRINTILAR:

 

BİR: Şimdi bir Yılmaz Özdil, bir Bekir Coşkun, bir Emin Çölaşan, bir Ertuğrul Özkök, bir Sebahattin Önkibar ve benzerlerine inananlar bana mı inanmayacaklar? Peki, bunlardan mı fayda gelir teşkilata benim söylediklerimden mi? Eğer bunlardan ülkücülere iğne ucu kadar fayda gelsin alnımdan sıkmazsam namerdim. Bunlar ülkücüleri düşünüyorlarsa ben kâfirin teki olayım. Allah, peygamber, Kur’an şahidim olsun ki bunlar MHP yi düşünemezler. Hatta ülkeyi bile düşünmezler bütün değerlerim adına yemin ediyorum. Ha kendi çıkarlarına uygun, kendilerine hizmet edecek, profan (dindışı) bir MHP yi düşünürler, birilerine koltuk değneği olmasını isterler. Ama MHP nin asla İslam temelinde siyaset üretmesini, Anadolu’yu baştanbaşa kucaklamasını, bu toprağın saf çocuklarının hâkimiyeti için mücadele etmesini yemin ediyorum, vallahi, tallahi, billahi istemezler. İstemezler gardaşlarım istemezler. Bunu kafanıza sokmak zorundasınız. Bilakis öylece bakınmak zorundasınız sonsuza kadar. Ha bir gün bu toprağın çocukları dinlerini terk ederlerse belki o zaman bir umut doğar.

 

Bu konularda herkesle konuşmaya varım. Vatan dendi mi, şahsım nezdinde akan sular durur. Ve dinden bihaber olanlar vatancılık oyunu oynamaya yeltenmesin. Millet sevgisi gösterisinde bulunmasın. İmanı olmayanın ne millet sevgisi ne vatan sevdası asla bulunamaz asla. Bu ülkenin ve milletin gerçek özü olan garip çocuklarına ‘’göbeğini kaşıyanlar, bidon kafalılar’’ diyenler ve yandaşları mı benden daha çok vatansever olacaklar, milleti düşünecekler, hatta MHP nin iyiliği için çalışacaklar? Hadi işinize. Karnım tok böyle ucuzluklara, laf salatalarına, boş sözlere.

 

 

İKİ: Bir darbe yapar iyi çocuklar. İyi çocuk bulmak zor değildir. Basarsın parayı, boğarsın şöhrete, sunarsın bütün imkânları ve istediğin gibi kullanırsın. Bir iki salak bulursun iki taraftan da. Bir kıvılcım çakarsın ve ateş üretirsin ondan. Sonra iyi çocuklara iş düşmesi için iyice olgunlaştırsın ateşi. Gürleştirirsin. Toplum huzursuz olur. Haneler yağmalanır. Gencecik çocuklar katledilir. Toplum isyan noktasına geldiğinde el koyarsın duruma. Kimini darağacına gönderirisin gelecek adına. O darağaçlarının hatırına hakikate şaşı baktırmak için taraftarlarını. Kimini de kodese tıkarsın. Gelecekte bir şeyler anlattırmak ve halkı yönlendirmek için. Sonra etnik bölücülüğün temellerini atarsın. Önceden bir köpek ayarlarsın. O köpeği iyice yönlendirirsin. Tüm planları yazarsın beynine. O köpeğin havlaması gereken yönde ilerleyecek insanları tıkarsın kodeslere. Onlara öyle bir işkence çektirirsin ki, o insanlar devlet düşmanı olurlar. Bir an önce çıkıp hesap sormak isterler. Sonra bir gün salarsın onları gizemli bir afla. Ve çıkan dağların yolunu tutar. Sonra da, tayin edilen o itle, etrafına topladığı yavrularına 45 kişiyle, bir devletin köyünü bastırtırsın, askeriyesini bastırtırsın ve silahlarına el koydurursun, ayrıca güya dayandığı topluma da tanıtmış ve gözdağı verdirmiş olursun. Nasıl oluyorsa? İçte de onlarla mücadele edecek kitlen hazırdır zira. Böylece bir savaş patlatırsın. O itleri nasıl oluyorsa bir türlü yok edemezsin, sürekli savaşmaktan ve şehit vermekten gizli bir zevk alırsın sanki. Çarkı uzun süre döndürecek oyunu kurmuşsundur. Toplumu altüst edecek. Ortalığı toz duman edecek. İşi iyice çıkmaza sokarsın. Biri bir şey söyler ötekisi bir şey. Böylece toplum kendi arasında kavga ederken sen keyif yaparsın. Ülke bir türlü düze çıkamaz, millet bir türlü huzur yüzü göremez, fidanlar kendi topraklarında özgürce büyüyemez ve ağız dolusu gülemez. İşte bizim hikâyemiz budur maalesef. Ama putçuluk bu hikâyeyi anlamaktan mahrum ediyor bizi. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlarım? Bir bela çıkarıyorlar. O belayı, başa bela ediyorlar. İyice çözümsüz kılıyorlar. Ama bu çözümsüzlükten medet umanlar, rant devşirenler var. Aynı şekilde sürsün istiyorlar. Birileri de diyor ki bitsin bu. Ama nasıl bitireceğini bilemiyor. Şöyle dese olmuyor, böyle dese olmuyor. İşte bu kaotik durum da birilerinin işine geliyor. Ama biz napıyoruz? Bu belayı başımıza musallat eden soysuzların kim olduğunu, nasıl olduğunu, bu işi kimlerle ve ne şekilde kotardığını merak edip işi kökten hal yoluna koyacağımıza, bu iş nasıl biter diye sorgulayanların başına düşüyoruz taş gibi. Yazık. Sonrası malum zaten, yaşadık ve yaşıyoruz elan. Çokta yazdık üzerine. Allah vicdan, akıl, izan versin. Âmin.

 

 

ÜÇ: Putçuluk tam bir beladır. Hakikatin düşmanıdır. Çünkü bir şeyi putlaştıran hakikati ötelemiştir. Zira hakikatle putçuluk asla yan yana olamaz. Bir şeyi putlaştıranlar daima o şeyi ele geçirenler tarafından sömürülürler. Bu yüzden liderlerinizi ve ilkelerinizi asla putlaştırmayacaksınız. Bilakis kaybeden siz olursunuz. Çünkü sizin lideriniz de rehberiniz de bellidir. Bugün ülkemizde ki bütün liderler adeta put halindedirler. Ve bu çok elim sonuçlar doğurmaktadır. Peki, sorarım size, şayet ahirete inanıyorsanız, yarın ahirette hesap anında, size, liderinizin peşinden gidip gitmediğiniz mi, yoksa peygamberinizi takip edip etmediğiniz mi sorulacak? Buyurun cevap verin. İnanmayanlar için değil sorum. İnanıyorsanız da kaypaklık yapmayacak, haysiyetsizce cevaplara sığınmayacaksınız. Putçuluk belası maalesef Müslüman olduğunu, İslam davası yürüttüğünü iddia edenleri bile sarmıştır. Tabi putçuluk aynı zaman da keskin bir tefrikayı da doğurmaktadır. Ortak aklı yok etmekte, ortak mutluluk için verilecek mücadeleyi boğmaktadır. İnsanları birleştirecek olan yegâne şey: hakikattir. Gerisi, fasaryadır, hikâyedir, üfürüktür, ahmaklıktır.

 

 

DÖRT: Ülkücülere, AKP nin köpekliğini yapıyor diyen biri asla ülkücü olamaz, asla MHP nin hayrına hareket ediyor olamaz. Bu kişiye dikkat ediniz. Bu kişi benim kadar MHP yi düşünemez. Bunları, MHP yi din ekseninde hareket ettiğine inanarak yazıyorum. Bilakis tek kelime yazmazdım. Bu ve benzerleri her zaman MHP nin tekerine taş koymuştur. İktidar yolunu tıkamıştır. Bu tür şeyler ne zaman anlaşılacak, idrak edilecek Allah aşkına? Hatta TSK ya bile bilinçsizce sahip çıkmak MHP yi mahvetmiştir. Oysa MHP bir kurumu külliyen kutsal göremezdi. Bu çok tehlikeliydi. İçeride ki kirli olan ya da kirletilmiş kişilerin işine gelirdi ki, aynen de böyle oldu. MHP yüce orduyu adeta altınla kapladı, fanusla sardı ve layüsel gördü. Eğer aksi olaydı yemin ediyorum ordu bu hale gelmez ve bu kadar yıpratılmaz hatta buna cesaret bile edilemezdi. MHP tersini yapaydı, şifre çoktan çözülecek, sır ifşa olacak, çark kırılacak, düzen bozulacak ve hâkimiyet gerçek sahiplerine geçecekti. Ama olmadı, oldurulmadı. Bu derin yaralar açacak hatandan kaçınılmadı ve açıldı da ki, görüyor ve yaşıyoruz. Oysa insanın ne olduğu bilinmeliydi. İnsanın hata ile malul olduğu idrak edilmeliydi. Her insanın bir olmadığı gerçeği anlaşılmalıydı. Bir şeyin tümden iyi olamayacağı düşünülmeliydi. Bir bütün ne toptan iyi, ne de toptan kötü olabilirdi. Bu bilinçle hareket edilmeliydi ve içeride kötülerin bütünü kötü etmesinden sakınılmalıydı. Her ağaç tümüyle mükemmel meyve vermezdi. Her hazine içinde bir teneke parçası da olabilme ihtimali mevcuttu. Bu ihtimal göz ardı edilmemeliydi. Bilakis tüm hazine kaybedilebilirdi. Zira bir tenekeyi altınla kaplamak o tenekeyi altın yapmazdı, bilakis altını da bozardı. Zira kalıp değil öz önemliydi. Her şey özden fışkırırdı. İyilikte, kötülükte. Tohum çürük olursa üründe bozuk olurdu. O zaman dikkatli olunmalıydı. Ama aldanmak var, aldatılmak var işte. Şimdi kör gözünü açması gerekir. Yeniden daha güçlü bir yapım gerekir. Darvinist-Pozitivist zihniyet diskalifiye edilip yerine Türk-İslam zihniyeti ikame edilmesi gerekir muhakkak. Nice soluksuz serüvenler ve nice zaferler için. Dünya hâkimiyeti için. Yeniden uyanmak, kalkmak, dirilmek, direnmek ve yücelmek için.

 

 

BEŞ: İslamcılar içlerinde ki dincilik eğilimi olanlardan, milliyetçilerde içlerinde ki pozitivist milliyetçilik eğilimi olanlardan muhakkak arınmalıdırlar ve ortak akılla bir yol bulup, ortak mutluluk için mücadele etmelidirler. Bu iki kesimin, birleşmekten başka çıkar yolları yoktur, bu ülkenin yücelmesi ve yükselmesi için. Türk-İslam dünyasının vahdet yolu da buradan geçmektedir. İç birlik olmazsa dış nasıl birlik olsun? Ağabey yanlış ta ısrar ederse kardeş doğruyu nasıl görsün? Dünyaya hükmedecek Türk-İslam İmparatorluğunun temelleri nasıl atılsın? Güç birliktedir, kararlılıktadır. Birlik caydırıcıdır, kararlılık korkutucudur. Tek parmak iş göremez ama tüm parmaklar sıkılıp ta yumruk olduğu zaman iş bitirici olur. Bugüne kadar kahpe planlarla Müslümanları, İslamcı ve milliyetçi diyerek ikiye böldüler her biriyle bir diğerinin yükselmesini engelledirler. Biri yükselirken diğerini, diğeri yükselirken berikini kullanmaya çalıştılar. Bu kirli oyunu görmek gerekiyor. Bu iki kesimin ittifakından birileri it gibi korkuyor.

 

 

ALTI: Düşman her zaman o düşmanı yaratanların çarkını döndürür. Bu yüzden düşman yaratmak gerekir. Düşman yaratan daima kazanır. Düşman darphane gibidir. Daima para basar. Daima çarkı döndürür. PKK denilen alçak, aşağılık, ahmak, odun, vahşi, piyon, moron çeteyi düşünün. Kimin işine gelmiştir varlığı? Türklerin mi yoksa Kürtlerin mi? Hayır, sadece kendisini doğuranların. Ne rantlar devşirmişlerdir üzerinden. Ne malikâneler, ne yatlar, katlar, saltanatlar üretmişlerdir üzerinden. Ne saraylar inşa etmişlerdir. Ne efendilikler taslamışlardır. Hatta bu ülkeyi mahvetmişlerdir. Dini adeta yok etmişlerdir, hayatın dışına atmışlardır. Ne canlar, apansız, toprağın kara bağrına düşmüşlerdir. Peki, bu ülkenin ve evlatlarının kazancı ne olmuştur?

 

 

YEDİ: MHP aslında kendisine dost gibi görünenlerin gerçekte saf birer PKK dostu olduklarını muhakkak ama muhakkak görmelidir. MHP artık bu toprağın öz ruhu ekseninde siyaset etmelidir. Bu toprağın zulme uğramış, horlanmış, ezilmiş, ötelenmiş çocuklarının safında yer almalıdır. Bunu da söylemle değil eylemle yapmalıdır. MHP nin için deki saf Türk-İslam zihniyetinde olanlar çok uyanık olmalıdırlar. Daima teyakkuzda bulunmalıdırlar. Teşkilatın varlığına kastedecek herhangi bir suikasta karşı. Teşkilatın tümüyle darvinist-pozitivist tiplerin eline geçmesine karşı. MHP kendine gelmelisin bir an önce. Bir gün şimdi seninle aynı düzlemde görüntü verenler yarınlarda vallahi de, billahi de seni çok kötü vuracaklar ve satacaklar. Ve bazı yerlerde şık olmayan ve mutlaka ülkücü harekete ters düşen ve zarar veren edebe mugayir harekette bulunan ülkücü görünümlü kişiler tespit edilip partiye ve teşkilata bir daha kıyısından geçemeyecek şekilde tard edilmelidirler. Herkes neyi, ne zaman, nerede ve nasıl yapacağını bilmelidir. Yanlasam, yanlışsam aynı hareketlere devam edilsin bakalım kim zarar görecek.

 

 

BİR NOT:

 

Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Beye, iftarında ki talihsizlikten dolayı geçmiş olsun diyorum. O suikastı tertip edenleri şiddetle kınıyorum. Sonsuz şiddetle. Müslüman’a yakışmayan bir tavırla, üstelik bir iftar vakti bu edepsizliğe, terbiyesizliğe imza atanlar asla Müslümanların kardeşleri olamazlar. Bu kişiler her halükarda SP camiasından tard edilmelidirler. Bunlar da, MHP camiasında ki MHP ye zarar veren tipler gibidirler. Ben bunların SP ile organik bir bağları olabileceğine asla ihtimal vermiyorum. Bunlar özellikle yerleştirilmiş tiplerdir bu yapıya. İşte bunlarda putçuluk anlayışı hâkimdir. Ve putçuluk bir dağı devirecek kadar şedit bir ahlaksızlıktır, adaletsizliktir. Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan bu ahlaksızlığı şiddetle tecziye etmelidir. Zira Sayın Hoca’nın kendi şahsiyetlerini de zedelemiştir, bu bir iki haddini bilmez kişinin süfli davranışları. Aynı şey Sayın Hoca’ya karşı olsaydı da aynı sözleri ederdim. Failleri muhakkak bulunmalı ve bir daha kıyısından geçemeyecek şekilde partiden tard edilmelidirler. Bu yapılan Allah’ın gazabını çekmiştir. Bu yapılan peygamberin sünnetine muhaliftir. Bu yapılan Kur’an’ın ruhuna mugayirdir. Kimse bana masal anlatmasın. Dini biliyoruz elhamdülillah. Ve din kimsenin tekelinde olan bir şey değildir. Bu edebe, terbiyeye, hayâya ve bilumum ulvi erdemlere mugayir bir harekettir. Hatta mümin tavra muhalefettir. Yemin ediyorum vicdan sahibi olan bir kimse bu galiz hareketleri kusar. Üstelik bir iftar vakti ya. Nasıl insansınız siz? Nasıl bir kişiliğiniz var? Hangi dine mensupsunuz Allah aşkına? Yoksa bölücü mimarların yapılarına taş mı taşıyorsunuz cahil gençlik? Saadet, saadet sunmalı, yapabiliyorsa.

 

“Zulüm ve haksızlık yapanlara herhangi bir şekilde sevgi duymayın, destek vermeyin, yakınlık gösterip yaltaklanmak şöyle dursun, meyil bile etmeyin, yüz vermeyin, ilgi göstermeyin. Değilse size ateş dokunur, cehennem çarpar” ALLAH

 

“Üstelik siz Müslümanların Allah'tan başka dostlarınız yoktur, başarılı olmak istiyorsanız, ondan başka rab’lerden uzaklaşmalısınız.” ALLAH

 

Eba Müslim Horasani’nin şu vecizesini herkesin okuması gerek: “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de, yıkılmaları mukadder oldu.” (bu söz çok iyi idrak edilmelidir, harf harf tertil ile okunmalıdır, günlerce üzerinde tefekkür edilmelidir âcizane fikrime göre.)

Tarih: 23.08.2010 Okunma: 626

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?