Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.
2002
seçimleri arifesindeki Erdoğan ve AKP, aşağı yukarı bugünkü muhalefet partilerinin
durumundaydı.
Meydanları geziyor, kalabalıkları topluyor,
yeni söylemlerde bulunuyor fakat medyada çok zor yer buluyordu…
Sesi kısılıyor, çeşitli şekillerde
sansür ediliyordu.
Sonuç
ne oldu?
Sesi
kısık olan, sansür edilen AKP; kendisine en yakın partinin, neredeyse iki
katına yakın oy alarak, büyük bir meclis çoğunluğuyla tek başına iktidar oldu…
Yaygın
görüş; “mağdur” olduğu için halk AKP’ye
teveccüh etmişti.
* * *
Aradan
5 yıl geçti…
AKP’nin
tek parti iktidarı devlet kadrolarına yerleşti… Bilhassa ekonomik kaynaklara
tamamıyla egemen oldu… Artık “mağdur”
değildi…
Lâkin
önce Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367
dayatması, ardından da 27 Nisan
muhtırası geldi… Seçim kampanyasında “Dindar
Cumhurbaşkanı seçtirmiyorlar” şikâyeti, bir büyük “mağduriyet” olarak ustaca işlendi.
Netice;
% 47’lik büyük bir zafer!
Yine
yaygın görüş, “mağdur” edildiği için
halk AKP’ye yöneldi.
* * *
Aradan
3 sene daha geçti…
“Referandum” adı altında bir “erken
seçim”e gidiyoruz.
Bugün
bir “mağdur” var mı?
Hatta birden fazla var!
Fakat
artık, general terfilerini engelleyebilen, sırası gelen orgeneralin Kuvvet
Komutanlığına atanmasını durdurup, istediği orgenerali atayabilen,
YÖK
başkanını ve üniversite rektörlerini istediği kişilerden seçebilen,
TÜSİAD
gibi en dişli, en kudretli sermaye kuruluşuna “bertaraf” olursunuz diye posta koyabilen,
Villaları
tek tek değil, üçer beşer alabilen, o siteye helikopter pisti yaptırabilen, bir
Başbakan ve onun partisi “mağdur”
değildir, herhalde.
Yine,
Ahmet Hakan’ın deyimiyle (Hürriyet, 31.08.2010), “Bir zamanlar dava delisi delikanlılar,
dedeler, amcalar, ellerine alırlar afişleri, buldukları duvarlara
yapıştırırlardı. Sırf Allah rızası için... Şimdi ise geniş imkânlar ve bol para
kullanılarak propagandanın en agresifi ve en sevimsizini yapanlar… ‘Yeneceğiz...
Ha ha ha’ şeklinde mütekebbir Erol Taş kahkahaları atanlar” da mağdur olmasalar gerek!
Eskinin
“mağdur”larının artık “mağrur” oldukları kibirli kahkahalarıyla
ortada…
* * *
Kimin
“mağdur” olduğunu ise “Damat”ın gazetesinde yazan Yavuz Donat’tan öğrenelim (Sabah, 31.08.2010):
“Evet oyu verecek olan açık açık söylüyor. ’Hayırcı’ ise kendini gizliyor. Ya ‘adımı yazmayın’ diyor. Ya da: ‘Henüz karar vermedim.’
Çok kişi ‘hayır dersem, hükümete ters bakmak gibi algılanır’ diye düşünüyor... Ve ‘adının yazılmasını, resminin basılmasını’ istemiyor.
* * *
“Hayır” diyen muhalefete korku salındığı, sesinin kısıldığı,
sansür edildiği, en koyu yandaşların bile inkâr edemeyeceği biçimde gün gibi
ortada…
Bugün
“mağdur” olan, hiç şüphesiz muhalefettir!
Yani “hayır” tarafıdır!
Halk
hakikaten mağdurun yanındaysa, sonuç ne olur dersiniz?
Önceki
yazılar