Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.
Dağlar
taşlar dile geldi… Dağlar taşlar “evet”
diye inliyor… İnletiyorlar…
Şehirler,
kasabalar, köyler “evet” diye bağırıyor…
Parklar,
bahçeler, ışıklı-ışıksız reklâm panoları “eveeet”
“eveeet” diye haykırıyor…
Yandaşı,
korkağı, sindirileni, bitaraf gözükeni televizyonu, radyosu ve gazeteleriyle “evet” diyor da başka bir şey demiyor…
Spor gazetelerinde bile tam sayfa ilanlar “evet”
“evet” gözlere sokuluyor…
Parti
araçlarının sonuna kadar açılmış hoparlörleri mekanik bir sesle kulakları
tırmalıyor…
Halkın,
bilhassa dindar-mazbut kesimlerin en ziyade kullandığı, içi en fazla “mana” dolu kelimelerinden biri olan “hayır” lügatlerden silinmiş gibi… “Hayır”a karşı bir savaş açılmış sanki!
TRT’si,
Telekom’u, DDY’si hatta Ziraat Bankası bile devasa güçleriyle “evet” kumpanyasına destek veriyor, “Hayır”ı yok etme gayreti içindeler...
“Evet”in lideri ağzını açtığı anda 30
kanal birden canlı yayına geçiyor…
Sokakları,
caddeleri, meydanları “evet”
nidaları ile inletiyorlar… Pencereleri zangırdatıyorlar…
Zihinler,
ruhlar esir alınmaya çalışılıyor…
Dehşet verici bir beyin yıkama
ameliyesi yapılıyor…
Akla,
mantığa, duygulara, millî iradeye tahakküm çabaları zirveye çıkıyor…
“Evet de!” “Evet de!” “Evet de!”
“Evet” taarruzu milleti ve memleketi cepheden, yandan, tepeden ve
yeraltından kuşatıyor…
Millete
kaçacak yer bırakmıyorlar…
Millete
dayatılıyor: Teslim ol! “Beyaz” bayrağı
çek!
ABD, AB, Barzani, PKK hepsi “evet”in yanında ve desteğinde…
Türk
milleti bu tarihin en ağır, en korkunç kuşatmasını yarabilir, bu iradesini
tahakküm altına alma baskısından kurtulabilir mi?
Kurtulmak
için mecali var mı?
Elinde
bu istila ordusunu bozguna uğratacak bir kudret var mı?
Var!
Vicdanı!
Bugünlerde
sesi kısıldıkça kısılan, neredeyse hiç duyulmayan vicdanı!
12
Eylül günü, her vatandaş, en temiz, en halis duyguların kaynağı vicdanıyla baş
başa kararını verecek!
Ya teslim olacak ya huruç edecek!
Sandık
başında, her vatandaşın vicdanının sesi şu soruyu soracak: Senin sunduğun paket
madem bu kadar güzel değişiklikler içeriyor, kampanya boyunca, bana satmak için
bunca şaşa, o gürültü, o şatafat, o
aşırı gayret nedendi?
Malının
bir defosu yoksa, bir ayıbı olmasa, onu beğendirmek için kulaklarımı sağır
edercesine bana metheder miydin?
Kaliteli bir ürün kendi kendini
beğendirmez mi?
Arkadaş,
bana çok şüpheli bir şey dayatıyorsun!
Bu dayatmaya boyun eğmeyeceğim!
* * *
İşte bu vicdanın sesidir… Kısık çıkar, cılız
çıkar belki fakat o kadar saf, o kadar berraktır ki, en korkunç gürültülerin
arasında bile onu ayırt edebilirsiniz.
Onu
kasten köreltmeyen her insan vicdanının sesini duyar!
Eminiz
ki; büyük badireler atlatmış bu millet fertlerinin kısm-ı azamisinin vicdanları
körelmemiş, kirlenmemiştir.
12 Eylül günü vicdanların sesi,
aylardır kafaları şişiren korkunç gürültüyü bastıracak, bir “OY” bütün
“oy”unları bozacaktır.
Önceki
yazılar