YA İSTİKLAL YA ÖLÜM...

Özgür DENİZ - 02.09.2010

 

Türkiye tehlikeli bir kıskaçta. Türkiye’de ki sol fraksiyonların, irilisi ufaklısı fark etmez, tümü ayrı gözükse de derinlerde ittifak halindeler. Bir kere ilk evvelde bu fark edilmelidir. Son flaş ses kaydı da buna keskin bir hüccettir. O ses kaydını çok iyi dinleyin. Ve ayrıntılara dikkat kesilin. Hatta siyonizm kuklası PKK ve resmi görüntü sergileyen sivil uzantısı BDP, dış güçlerin maşası Ali’siz Aleviler (şu an dehşetli bir güce sahipler devlette), gizli Ermeni komitacıları, Patrikhane, bu ülkenin içine sokulmuş yerli maskeli siyonist medyası, yine bu ülkenin içine sokulmuş yerli maskeli siyonist sermaye organizasyonu –malum organizasyon- hatta ve hatta liberal maskesi takmış eski solcularda bu ülkede ki solcularla işbirliği içindedirler. Hatta ileri gidersek siyonizm, ABD ve AB’de bunlarla teşrik-i mesai içindedir. Sol’un ABD düşmanı olacağına asla ihtimal vermeyin. Vallahi de, billahi de, tallahi de olmaz ve olamazlar. Ama derin ittifakın faş olmaması için ABD denilen yeryüzü şeytanı da, Sol dünya da bunu inkâr eder. Küfür tek millettir unutmayın! Hükümetinde, İslamcı ve Milliyetçi taraflarında bunu görmeleri gerekiyor. Bunlar birer varsayım değildir, komplo teorileri değildir dostlarım tamamen gerçeklerdir. İslamcı ve Milliyetçi denilen kanatlar bu gerçeklere göre hareket etmelidirler muhakkak surette. Yoksa devasa kayıp sadece bu iki kesim için olacaktır. Biri vatan diyor, biri din diyor ve güya her biri diğerinin hâkimiyetinde kendi hassasiyetine zarar geleceğini düşünüyor. Beyler yanılıyorsunuz ve büyük şaşkınlık içindesiniz! İdeallere asıl zararı veren kendinizsiniz. İdeallerinizi dürüstçe savunamadığınız için. Vatana en çok zarar vatan diyenlerden, dine en büyük zarar din diyenlerden gelmiştir ve gelmektedir. Kimse laf salatası yapmasın. Her şey ayan beyan ortada. Görünen köy için kılavuza gerek yoktur. Biri bana söylesin İslamcı denilen kesimin iktidarında, gerçek ülkücülere ne zarar gelir? Onlar vatan haini midirler? Sizin törenizi mi yasak kılacaklar? İbadetinizi mi engelleyecekler? Ya da gerçek ülkücülerin (eski denilen ülkücülerin ki zaten en gerçek, en harbi ülkücüler bunlardır ve de bir an önce MHP idaresini devralmalıdırlar, bu milletin ve ülkenin buna sonsuz ihtiyacı vardır) iktidarında İslamcılara ne zarar gelecektir? Sizin ibadetinizi mi yasak edeceklerdir, dine darbe mi vuracaklardır? Aptal olmayın beyler! Sizin kuru ve boş kavganız kendi davalarınıza, (aslında davanız da ortaktır ama fark edemeyecek kadar kinli ve körsünüz,) ülkeye ve millete çok pahalıya mal olmaktadır. Kendinize geliniz lütfen! İki kesimin davası da vatan-ahlak-adalet davasıdır, büyük ve bağımsız Türkiye davasıdır ve değilse bile öyle olmalıdır. İslam ahlak ve adaletinde buluşmak zorundasınız ve bu ideali de bu topraklar üzerinde gerçekleştirmek temel göreviniz. Ortak akıl temelinde harekât stratejisini ve taktiklerini belirlemek ve ortak mutluluk için İslam ahlak ve adaleti temelinde gerçekleşecek milli devrime evet demek mecburiyetiniz vardır.

 

 

Bakınız yegâne yüce ve ortak önderiniz ne diyor: ‘’Mü’minler! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız! Âdem ise topraktandır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Böylece bütün Müslüman’lar kardeştirler.’’ Hadi yüreğiniz yetiyorsa bu ortak akla muhalefet ediniz. Ya da bu ortak aklı kabul eden bir tane solcu gösteriniz. Peki, şimdi niçin kardeşliği unutup düşmanlıkta karar kılıyorsunuz ve üstelik kardeşinize karşı düşmanlık güdenlerle ittifak ediyorsunuz? Bu nasıl imandır diye sormazlar mı adama? Yoksa istikametlerimizi yüreklerimizde ki iman belirlemiyor mu? İki tarafta birbirlerinin iktidarlarında asla zarar görmezler, acı çekmezler ama ortak düşmanlarının iktidarında iki tarafta büyük zararlar görür ve görecektir ve görmüştür. Yaşanmışları ve yaşanmakta olanları göremeyecek hatta yaşanacakları tahmin edemeyecek kadar kör değiliz elhamdülillah.

 

 

                ‘’Birbirinize girmeyin, tefrikaya düşmeyin, rüzgârınız gider, kuvvetiniz kaybolur, devletinizi kaybedersiniz.’’ Enfal Suresi-46. Anladınız mı!?

 

 

                ‘’Gök çökmedikçe, yer yarılmadıkça bu millet yaşayacaktır. Yeter ki içten bir kaynaşma olmasın.’’ Bumin Kağan. Anladınız mı!?

 

                Yukarıda ki sözlerden bir şeyler anlayıp bir çıkarımda bulunabiliyor musunuz ey ehl-i politika.

 

Aşağıda ki ayeti adam gibi okuyun lütfen, namusluca, eğip bükmeden, sapmadan, saptırmadan ve gözlerinizi açıp saf gerçeği görün.

 

 

‘’EY İMAN EDENLER! Size karşı düşmanca niyet taşıyanları sırdaş edinmeyin. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Dört gözle sıkıntıya düşmenizi beklerler. Baksana öfkeleri ağızlarından taşıyor. İÇLERİNDEKİ KİN İSE DAHA BÜYÜKTÜR. Eğer düşünürseniz size ayetleri böyle açık açık bildiriyoruz. Sizler iyi niyetle onları seviyorsunuz onlar ise geçmiş bütün vahiylere de inandığınız halde sizi sevmezler. Sizinle karşılaştıklarında ‘biz inandık’ derler. Yalnız kaldıklarında ise burunlarından solurlar. Onlara söyle: ‘kininizle geberin!’ Allah bütün sinelerin özünü bilir; bundan hiç şüpheniz olmasın. Asla iyiliğinizi istemezler, bilakis dara düşerseniz sevinirler. Eğer güçlüklere göğüs gerer, daima Allah bilinciyle yaşarsanız onların hileleri size zarar veremez. Çünkü Allah her şeyi kuşatmıştır; kimse onun dışına çıkamaz.’’ Al-i İmran–118–119–120

 

 

Bu ülkede bir gerçekte şudur ki; demokrat sözcüğü sakız gibidir çok çiğnenir ama maskedir. Ve bütün işler bu maskeyle kotarılır. Hedef bu ülkede mutlak egemenliktir. Siz şiddeti temel alan bir yapılanmanın ve teorisi şiddete dayanan bir yapının demokratik olabileceğine inanabiliyor musunuz? Bu olamaz. Olur, ama nasıl? Hedefe ulaşıncaya kadar. Hedefe vasıl olunduktan sonra demokratiklik yerini despotluğa bırakır. Bugün ‘’taraf’’ isimli paçavra bu demokrat maskenin ardına saklanmış zehirli bir yılandır. Mütemadiyen, damla damla zehir akıtmaktadır toplumsal bütünlüğün kalbine. Malum cemaat yapılanması da bu yılana destek verir görünmektedir zevahirde. Kendine fayda geleceği varsayımıyla. Ama yanılmaktadır, yanlış içindedir. Cemaatte artık bu toprakların ruhuna geri dönmelidir. Öyle, boğulacağı demokrasi ve liberalizm denizinde kulaç atmayı, düşmanla, hoşgörü maskesine sığınarak dostluk yapmayı bırakmalıdırlar beka ve fayda düşüncesiyle. İslam ahlakına ve adaletine giden yolu bulmalıdırlar bir an önce. Siyasete müdahaleyi bırakmalı ve bir sivil inisiyatif olarak kalmalıdırlar. ‘’Taraf’’ isimli yılan sürekli ayrılığı körüklemektedir. Hakeza, zımnen, dinsizliği aşılamaktadır, milliyetsizliği övmektedir. Vuku bulmuş kirli ve karanlık olaylarda ki bütün suçu da Müslüman-Türk kimliğine hamletmektedir. Aslında bütün sol camianın düşüncesidir bu ama sözcülüğünü bu yılan üstlenmiştir. Çünkü demokrat maskesi takmıştır ve öyle olunca her söylediğine inanılacak sanmaktadır. Ve bazı ahmaklar nezdinde istediğine ulaşmaktadır. Sünni Türkleri sürekli hedefteki düşman olarak göstermekte ve zihinlere iyice kazımaktadır. Çünkü yüreklerinde sönmeyen bir intikam ateşi vardır ve güya hesap vaktini gözetmektedirler. Bu yüzden dindarlar ve milliyetçiler diyerek zihinlerinde düşman olarak bildikleri kitleyi ikiye bölüp karşı direnişi kırmak hedefindedirler. Çünkü bu iki kesimin ortak akılda buluşup, bu ülkenin ve halkın ortak mutluluğu adına dövüşmesi bir heyuladır onlar için. Bu yüzden kâh Kur’an’dan ayetlerle, kâh demokratik ilke palavralarıyla, İslamcılarla Milliyetçi kesimin arasını açmaya çalışmaktadırlar. Buna iki tarafın içinde ki ajanlarda destek çıkarak işi iyice çıkmaza sokmaktadırlar ve ayrılığı körüklemektedirler. Artık uyanmak ve gerçeklerle yüzleşmek zamanıdır. İki tarafta ki olumsuz hareketler bu kesimin işine gelmektedir. Oysa İslamcı ve Milliyetçi kesimlerin birbirlerini düşman görecek bir argümanları yoktur, olamazda. İki kesimde bu ülkenin asli unsurlarıdırlar, kurucu iradedirler. Bu iki kesimin ön saflardan arka sıralara gerilemesi-geriletilmesi – ki gerçek gaye budur- bu ülkenin ve milletin yok oluş sürecini başlatacak en büyük hamle olacaktır. Bu zehirli yılanlar sürekli demokratik maskenin ardına gizlenerek kardeşlik için mücadele ettiklerini ve ülkenin iyiliğini düşündüklerini söylerler sürekli ama bu kocaman bir palavradır. Niyetler çok farklıdır. Bu ülkenin çocuklarını birbirine düşürmek ve arandan sıyrılıp hedefe ulaşmaktır gerçek gaye ve son yumruğu vurmaktır.

 

 

 ‘’Bunlara ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde ‘biz sadece ıslah edip düzeltiyoruz derler. Dikkat edin! Fesatçıların ta kendisidir onlar, ama bunu bile anlamazlar.’’ Bakara–11–12

 

 

Şimdi bazıları diyorlar ki;  bazıları için, baskı yapanlar solcu olamazlar, bunlar solcu değildirler. Ya neymiş efendim? Ulusalcı, milliyetçi köklerinden kopamayan tipler. Ulusalcı dedikleriniz de zaten solcuların yol arkadaşlarıdırlar ve gayeleri de güya milliyetçi görünüp, ülkücüleri kendi saflarına çekebilmektir. Özellikle ‘’taraf’’ isimli paçavra bu propagandayı yapıyor. Güya sol demokratik olurmuşta, ilericiymişte, özgürlüklerden yanaymışta, bilmem neymişte. Tabi yersek! Geçiniz bayım geçiniz. Sizin evveliyatınızı da biliyor bu millet. Özellikle orada ki çok demokratik bir adamın(!) bu milletin masum çocuklarını paçavralarıyla nasılda ahlaksızlığın bataklığına saplayıp kaldığını. Yemin ediyorum bunlar kocaman birer palavradır. İnsanların gönüllerini etkilerine alma oyunudur. İnsanların akıllarını çelme, kafalarını karıştırma dümenidir. Tehlikeli bir taktiktir. Ya teorilerinize ihanet içindesiniz ya da fikirlerinizi ifade edemeyecek kadar korkaksınız. Milli kimliğe karşı çıkan kim? İslam ahlakına ve adaletine hayır diyen kim? Ay yıldızlı al bayrağa hayır diyen kim? Devleti ele geçirip küresel efendilerine peşkeş çekmek isteyenler kimler? Vatan bölünsün ve özerk yönetimler olsun diyenler kimler? PKK denilen siyonist çetesini açık ya da gizli destekleyenler kimler? Sürekli Kürtlere ayrılığı zerk edenler kimler? Bütün teröristleri affetmek için can atanlar ve o teröristler aracılığı ile Kürt kardeşlerimizi tamamen bu ülkeye ve millete düşman etmek emelini güdenler kimler? Ve bütün Kürt kardeşlerimizi düşman ettikten sonra onlarla birleşerek bu ülkenin ve milletin üzerinde hükümran olmak gibi büyük hedeflere ulaşmayı derin bir iştiyakla bekleyenler kimler? Ve böylece bu ülkede stalinist bir rejimi ikame etmek isteyenler kimler? Ve son tahlilde; Sünni Türkler dedikleri kesimi sindirmek, ezmek, varlıklarını eritmek, izlerini yok etmek isteyenler kimler?

 

 

Doğuda Kürtlere yaşatıldığı ifade edilen zulümler, Ermenilerle ilgili durumlar, Alevilere karşı hamleler sanki Sünni Türklerin suçu imiş gibi gösterilmekte ve zihinlerde bu kesim lanetlettirilmek istenmektedir. Ve bu kesime karşı keskin ve güçlü bir cephe oluşturulmak gayreti vardır. Maalesef bu kesimden bazıları da bu oyuna bilerek ya da bilmeyerek piyon olabilmektedir. Ya da sadece şahsi çıkarlarının peşinde koşarak ömür çürütmektedir ve bu oyunları görmezden gelmektedir ahmakça. Sanki Doğu bölgemizde ki karanlık ve kirli olayları yapanlar Sünni Türklerdir. Hayır asla. Türk görünen kriptolardır ve masonların güdümünde güç elde etmiş vatan hainleridir ve Kürtlerin içinde ki kendini siyonizme kiralamış kodamanlardır. Çünkü o meşum olaylar bugün kü durumlar için birer hazırlık aşamasıydı. O senaryolar gerçekleşsin ki bu ülkenin evlatlarının arasına telafisi imkânsız ayrılık tohumları atılsın ve bölünme emelleri gerçekleşsin. Ve bugün Kürt siyasetin içersinde olan bazı kişiler bunu çok iyi bilmektedirler. Ama ihanet ve kahpelik yüreği esir almışsa ne yapılabilir? Hakeza, sanki Maraş Olayları, Sivas Olayı Sünni Türklerin işi imiş gibi sunularak hedef saptırılmaktadır. Bunu gereçekleştirenler de kriptolardır ve Alevi içindeki siyonizme çalışan kodamanlardır. Masonların direktifleri ile hareket eden vatan hainleridirler. Devletin içine yuvalanmış vatan hainleri de güçlerini kullanarak bu kirli senaryolara hizmet etmişlerdir ve elan da etmektedirler. Bunlar bilinmiyor değildir. Kürtler ve Aleviler feci şekilde aldatılmaktadırlar. Bir iki tane maşanın peşine takılmakla hayatlarının hatalarını yapmaktadırlar. Bu oyun asla bu kesimlerin alt tabakalarına yaramayacaktır. Hata görülmelidir, gerçek düşman tanınmalıdır. Bizdendir diye bize düşman olmayacaklarını düşünemeyiz birilerinin. Bu yanlıştır. Nasıl Türklerin içinde ki Türk görünümlülerden Türklere ağır zararlar geliyorsa, Kürtlerin ve Alevilerin içinde ki maskeli provokatörlerden de bu kesimlere telafisi imkânsız tahribatlar geleceği bir gerçektir. Artık bu ülkede kardeşi kardeşe kırdıran ve düşman edenlerin; masonların direktifleri ile hareket edenler, masonlaşmış tipler, kriptolar, yüksek meblağlar ve mutantan malikâneler için vatana ihanet eden hainler olduğu görülmelidir.

 

 

Bugün bu ülkenin ve milletin varlığının idamesini sağlayacak kurumlar kriptoların ve içerideki maşalarının egemenliği altındadır. Ve bu yolla bu ülkenin kurucu unsurları tutsak edilmiştir. Ve bu ülke adım adım felaketin eşiğine sürüklenmiştir ve sürüklenmektedir. Gençlik bunlar vasıtasıyla, tarihine, dinine, kültürüne, ecdadına düşman edilmiş ve kendi kendine yabancılaştırılmıştır. Derin bir ahlaksızlığın dehlizlerinde çaresiz bırakılmıştır. Darvin denilen azılı Türk düşmanı bunağın sapkın fikirlerinin kıskacına alınmıştır. Bütün kurumlarımız feci bir muhasara altındadır. İslamcı ve Milliyetçi kanatalar bu vahim durumu görmek ve tedbir almak zorundadırlar. Ahmaklığı bırakmalıdırlar. Tefrikaya değil ittifaka yol bulmalıdırlar. Yarın çok geç olabilir. Bu iki kesim sürekli birbirlerine karşı kin üreteceklerine sevginin sıcaklığında ve ortak akılda buluşmalıdırlar. Hangi değerler bu iki kesimi ayrılığa sürükleyebilecek kadar güçlüdür? Birlerde birleşen bir bütünü hangi ikilik ayırmaktadır acaba? Her yerden taarruz altında olan bu iki kesim bir de birbirlerine karşı taarruz halindedir. Ne kadar acı verici bir durum. Ve ne keskin bir ahmaklık. Artık ne zaman durup düşünülecek, çıkarlar bir kenara fırlatılıp atılacak, ortak akılda birleşilecek ve ortak mutluluk için aynı saflarda buluşulacak?

 

 

Evet, bu vatanı kuran iradede tamamıyla günahsız değildir. İçlerinde ki maskeli adamların oyunlarına gelinmiştir zaman zaman ve yanlışlara sapılmıştır. Gerçek ortada olduğu halde göz kapanmıştır. Ortak akılda buluşmamakta inat edilmiştir. Maskelerin ardında ki suratlar deşifre edilememiştir. Müslüman-Türk maskesine hemen inanıvermişlerdir. Ve kendi yol arkadaşlarına yapılan zulümlere, işkencelere tepkisiz kalınmıştır bu yüzden. Kardeşliği hançerlemek isteyenler görülmek istenmemiştir. Kurumlarda ki dehşetli muhasaraya göz kapanmıştır. Bu ülkenin bütün sakinlerine, sakinleştirici sözlerle, bağları kuvvetlendirici davranışlarla yaklaşılmamıştır. Tefrika yaratmaya çalışanların korunup kollanmasına ses edilmemiştir. Kurumlarda ki mason işgaline dur denilmemiştir. Böylece düşmanlara gün doğmuştur. Boşluğu onlar kapatmaya çalışmışlardır. Bu da bizim zararımıza olmuştur.

 

 

Son tahlilde; artık vakit uyanma vaktidir. Saf gerçekleri görme, gerçek düşmanı tanıma vaktidir. Lanetli tuzakları bozma, lanetli karakterleri deşifre etme vaktidir. Ortak akılda birleşme vaktidir. Ortak mutluluk için aynı saflarda buluşma vaktidir. Milli devrim için şahlanma vaktidir. Adalet ve ahlak davasında kararlılıkla mücadele vaktidir.

 

 

‘’Mazlumun zalimden öç alacağı gün, zalimin mazluma zulmettiği günden daha çetin olacaktır.’’ (Nehcü’l Belağa, 7. Bölüm, s. 438) Muhammed Nur Denek’in ‘’İnsanlık Dini: İslam’’ yazısından iktibastır.

 

 

Şimdi aşağıdaki iktibaslara dikkat ediniz lütfen:

 

 

‘’Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkânsızdır. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner. Ama kaçamaz. Çünkü elindekini bırakmak istememektedir. Aslında maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Sadece KENDİ BAĞIMLILIĞININ GÜCÜ tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey; elini açık yiyeceği bırakmaktır. Ama iştahı ve açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki; üç kuruşluk tatlıya sımsıkı sarılmakta, yumruğunu sıkıp (elini bağlayıp) bırakmamaktadır. Yumruğu da yarıktan çıkmamakta ve tuzağa çakılıp kalmaktadır. Elini açıp cevizden çekse çıkacak ve özgür kalacak.’’ İhsan Eliaçık-Aşağılık Maymunlar Olun

 

 

Evet, dünya nimetlerine aşırı bağımlılık bizleri birbirimizden ayırmıştır ve düşmanın tutsağı kılmıştır. Dünya nimetleri gözlerimizi kör etmiştir. Vicdanlarımızı lekelemiştir. Beyinlerimizi dumura uğratmıştır. Esaretimizi katmerleştirmiştir. Artık dünya denilen kavanozun içinde ki balın tatlılığına aldanmamalıyız, aslında o bal, içinde zehir gizlenmiş bir baldır. O bal için birbirimizi sokmaya çalışmamalıyız. Köpekler gibi dalaşmamalıyız. Bilakis birlikte bölüşmeliyiz dünya nimetlerini. Mülk hastalığından kurtulmalıyız. Adaletin ve ahlakın kucağına sığınmalıyız.

 

 

‘’Ormanın birinde aslanlar toplanmışlar ve düşünmüşler. Saldıracak hayvan aramışlar. Ama hiçbirine karar verememişler. Kimisini hızlı, kimisini basit, kimisini de büyük bulmuşlar. Öküzde karar kılmışlar. Tam ağızlarına layık görmüşler. Ama öküz o kadar da basit avlanacak bir hayvan değilmiş. Bir kere organize hareket ediyorlarmış. Güçlüymüşler de. Ama aslanlar da aç. Tilkiye akıl danışmaya karar vermişler. Tilki kolay demiş ama bir istekte bulunmuş: beni öküz otlaklarının prensi yapın demiş. Ve dileği kabul edilmiş. Tilki öküzlerin arasına nifak sokmuş. Ve her birini kolayca harcatmış. Öküzlerden biri harcanırken diğerleri öylece bakınıyorlarmış. Kendilerine dokunulmuyor ya bundan ala bayram mı olur? Her şey otlağın selameti içinmiş! Öküzler tek tek alınıp gidilmiş. Otlak seyrelmiş. Aslanlar semirmiş. Bir gün aslanlar tilkisiz gelmişler. Çünkü tilkiye gerek kalmamış. Geriye tek bir öküz kalmış. Ama son pişmanlık hiçbir zaman fayda vermezmiş.’’ Bertolt Brecht ve Sarı Öküz

 

 

Allah rızası için yanlış anlayıpta küfre meyletmeyin. Bunlar sadece birer misal. Yoksa siz insan kardeşlerimi hayvanlara benzetme yapacak kadar alçak değilim. Ama bazı şeylerin de hikâyeleştirilerek izahı daha kalıcı oluyor. Bir şeyler çıkarmak daha kolay oluyor. İşte bizleri mahveden, böyle kardeşlerimizi çok kolayca düşmanın kucağına atmamız olmuştur. Düşman teker teker harcamıştır hepimizi. Birlik güçtür kardeşlerim. Birliğimizi bozmayalım gücümüzü eksiltmeyelim. Demir gibi olalım düşman karşısında. Tek can ve tek fikir olalım. İslam ahlak ve adaletinde birleşelim. Ortak akıl budur. Ortak mutluluğun yolu buradan geçer. İnsanlığın ortak vicdanı: yüce İslam dinidir. Haydi, bu vicdanda buluşmaya!

 

 

Son tahlilde; şiddetli bağımlılıktan ve iğrenç tefrikadan kurtulalım. Ve sonsuz özgürlüğü selamlayalım hep birlikte. Büyük, bağımsız ve güçlü Türkiye’yi kuralım. İstiklalimizi tekrar kazanalım. Kirli tuzaklarla ve alçakça tezgâhlarla yok edilmeye dur diyelim. Ya İstiklal Ya Ölüm!
Tarih: 02.09.2010 Okunma: 652

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?