HÖKÜMAT YALAN SÖYLER MİYDİ? Portakal Çiçeği

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 16.09.2010

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

                                                                                                   

Lâedri

   Hava geçen yaza göre oldukça sıcaktı. Sıcak tezek kokusunu coşturmuş, tozu iyice beslemiş, toz  ve koku alabildiğince özgür,  bütün köyü kaplamıştı. Köyün meydanındaki kahveyi gölgeye hapseden ceviz ağacının altında oturan kasketli üç beş yaşlı adam hariç ortalıklarda kimsecikler görünmüyordu. Orak mevsimi çoktan bitmişti bitmesine; ama ne çapa yapmaya, ne halı tezgahının tıkırtılı sesine kendi sesini karıştırmaya giden kimsecikler yoktu ortada.

 

 

 Gülsüm Kadın ahır kapısının hemen yanında, eski bir kağnı tekerinin üstüne atılmış boş bir çuval gibi duran bedeninden umulmayacak bir çeviklikle ayağa kalktı. Üstelikte bunca sıcağa rağmen kat kat giyinmişti. Uykuluydu, esnedi, takma dişlerini cebinden çıkardı. Kıyamaz, eskimesinden korkar; yemek yemediği zamanlar beyaz bir mendilin içine sararak cebinde taşırdı.

 

 On sene önce görümcesi topal Hasibe’nin  hactan getirdiği gözlüklerinin ardından;  gözlerinin iyice silikleşmiş kataraklı haliyle çipil çipil baktı bu takma dişlere. Hanidir oluyordu, köye gelen çerçinin getirdiği takma dişler arasından ağzına uyanı seçeli. Dişlerin karşılığında, tam beş batman buğday, gelinlik bakır leğen ve ibriğini vermişti. Vermişti vermesine de, hala kocasının onu o gün evire çevire neden dövdüğünü anlayamıyordu. Dişleri dayak faslından sonra uzunca bir süre kullanamamış, kocasının dişleri ağzında gördüğünde sinirlenip, onu yeniden dövmesinden korkmuştu.

 

Ona sorabilsem; “ buğdeylen, bakırlara gıyamadı, goca donuz” derdi. Eşi Kocabıyık Musa ise” ulen, salak bu avrat, sen kalk büsbütün dişleni çektiriver deyusun adamına -çerçi sattığı incik boncuğun, pazenin, yazmanın arasında diş çeker ( çektiği dişlerin çoğu da sağlam olurdu nedense) eninde sonunda bir takma dişi satıverirdi. Sülük yapıştırır, evde kalmış kızlara muska bile yapardı- sona garşıma ölü dişiylen çık. Olacak iş mi bu. Öldürmediğime şükretsin o vakıt. “ Derdi. 

 

Şimdilerde kendi boylu boyunca uzanıvermişti kara toprağa, bir selvi gölgesinde. “ Sen gidiverdin işte, goca donuz.” Korkuverdi, sineklerin oğul oğul uçuştuğu ahır kapısına baktı. Usulca.

 

 

Telefonun sesini duyduğunda, hala ahır kapısına bakıyordu. Bu tek katlı, damı toprak eve büsbütün tezat telefon sesi; köyün içinde horoz sesine, merkep sesine, toza toprağa karışa karışa kulaklarına geliyordu. İçeri seğirtti Gülsüm Kadın. Ahizeyi kaldırdı.

 

 

    -Alooovvv, orası Kocaasmalı köyü mü?

 

   -He guzum, Gocaasmalı köyü, kime baktıydın?

 

   -Deyzem, ben hükümetten arıyorum. Hükümet karar aldı, sizin köye telefon kablolarıylan yağ akıtacak. Saatini veremem emme bugün kesin akıtılacak. Telefonun ahizesini bulabildiğin en büyük leğenin içine koy, yağ geliyor mu ara sıra bakarak bekle. Kesin bugün gece olmadan gelecek yağ. Haa! deyzem, haber verebildiğin kadar çok kişiye haber ver, sevaptır, onlarda sebeplensin. Hükümet çok kişiye yağ vercekte.

 

   - Ay oğlum, guzum. Allah senden de, hökümattan da razı ossun. Allah zeval vermesin…

 

Lafını bitirememişti ki telefonda ki görevli kapattı telefonu. Hükümetin adamı sandığı aslında büyük oğlu Halimin oğlu Halil idi. Babaannesine kendince şaka yapmıştı ve istediği gibi onu kandırabilmiş, tanıyamamıştı neneciği sesini. Oyunu tutmuştu. Gülsüm Kadın gittikce kabaran kocaman bir sevinç içinde başını pencereden çıkardı, sesi heycandan titreye titreye komşusuna seslendi.

 

-       Ayşeee,  gızımmm. Ayşeeee,  evimize nur yağa, bak tilifon geldi, hökümat bize yağ gönderecekmiş, hemi de  tilifon kablosundan. Hemen bir leğen bul, içine koy tilifonu, bekleye dur. Aşama kalmaz verirler yağı. He ya gızımm,  hadi sende seslen  gomşulara. Böyük sevaptır. Hem yağı hem sevabı alalım.

 

 

Gülsüm Kadın koştura, koştura en büyük kovayı buldu, en büyük leğenin içine oturttu ki taşan yağ evi batırmasın, hemi araya gitmesindi. Ahizeyi kovanın içine yerleştirdi. İkide bir yağı kontrol ediyordu, hatta bir ara elini önce ahizeye sonra kireç badanalı beyaz duvara sürdü; duvara elinden yağ izi çıkmamıştı, gelen bişicik yoktu ama geleceğine karşın inancı çoktu. Hökümattı bu; yalan söyleyecek hali yoktu ya. Köylüsüne.

 

 Ergeç gelecekti yağ, hem de gürül gürül dolcaktı kovasına. Fazlasıda goca ileğene. Birden gürül gürül akan yağdan korktu, evde ne kadar eski çarçaput varsa getirdi, leğenin etrafına sardı. Taşarsa; yağdan evi korumaya çalıştı, kilimi kıvırdı  taş ocağın yanına çekti. Az önce arayan hökümat adamına, neden alcağı kadar yağı aldıktan sonra ne yapacağını sormadığına üzüldü. Belkim tilifonu kaparsa yağ dururdu, gelsindi hele…

 

 

- Deyzeee, Gülsüm Deyzee, geldi mi sana yağ?  Bizde yokta.

 

   -Yok gızım, ama sakın uyuma yoğsam yağ evi basar. Geliverirse bana seslen ki, uyumuş filan olurum, gocalık. Haa gızım. Aman gızım.

 

Sadece gocalık olsa, kocaman bir saflık…

Köyün içinde  az - çok okumuş yazmış gençlerin bile o gün sabaha kadar yağ nöbeti tuttuğu söylenir. Sabaha kadar telefonlar kova içlerinde bekletilmişte, o gün Kocaasmalı Köyünü arayan herkes meşgul sesiyle karşı karşıya kalmıştı. Yağ mağ gelmemişti ama hökümattı bu, hiç yalanu olur muydu, helbet gelecekti…

 

 

    -Alooovvv, orası Kocaasmalı köyü mü?

 

    -He guzum,  Gocaasmalı köyü, kime baktıydın?

 

     -Deyzem, ben hükümetten arıyorum. Hükümet karar aldı; sizin köyden herkese hac sevabı, umre sevabı kazandıracak.  Bir “ evet” deyivereceksiniz, başka da zoru yok bu kararın.  Bak deyzem diyebildiğin kadar çok kişiye de. “ Evet ” desin. Aman haa! vebal altına girme, çok kişi duysun. Vebal alma sevap al…

 

 -Ay oğlum, guzum. Allah senden de, hökümattan da razı ossun. Allah zeval vermesin…

 

Lafını bitirememişti ki telefonda ki görevli kapattı telefonu. “Evet “diyecekti de, neye neden di… Amannn, goca hökümatın işi gücü yoktu da yalan der miydi, ufacık !  Gülsüm Kadına? Ana dolu, ata dolu ANADOLUYA…

 

 

 

 


Arşiv

Tarih: 16.09.2010 Okunma: 804

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?