Kalem feryâd eder, ağlar
mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Nüfus
artışı
Bir insanı oluşturan milyarlarca hücreden bir
tanesinin içine merak edip baktınız mı hiç?
Orası, büyük işler yapan bir kimya ve yaşam
fabrikası gibidir. Girdileri, ürünleri, çıktıları ve çöpleri vardır. Oluşan
ürünler kullanılır, depo edilir, sindirim enzimiyse kullanılana kadar
paketlenir( kendini sindirmesin diye). Oluşan zehirler daha az zehirli hale
getirilip bol su ile uzaklaştırılır. Örneğin amonyak, proteinlerin yıkımıyla
oluşan ve hücreyi öldürebilecek bir zehirdir. Bu bir dizi tepkime ile daha az
zehirli üre ve ürik asite dönüştürülüp, kan ile böbreklere taşınıp, oradan bol
su ile dışarı atılır. Hidrojen peroksit (H2O2) hücrelerimizde her an oluşan
öldürücü bir zehirdir. Hemen devreye giren katalaz enzimiyle tepkimeye girip,
su (H2O) ve oksijene ( O2 ) yani iki masum moleküle ayrışarak zehirsiz hale
geliverir. Karbondioksit solunumla verilen bir çöptür, kan tarafından
hücrelerden alınıp, akciğerlerden dışarı atılır. Yerine oksijen yine ayni
yerden alınıp, yine kanla hücrelere taşınır. Daha pek çok işlem
gerçekleştirilerek hücrenin, yaşamak ve üremek için gerekli temiz ortamı her
zaman hazırlanır. Sağlıklı hücreler sağlıklı canlılar demektir. Denge bozulursa
canlının yaşamı tehlikededir.
Canlılar iç dengelerini kendi yaşam ortamlarında
da kurarlar. Çöpler alınıp, hammadde olarak işlenir. Ortamlarını her zaman
dengeli ve temiz tutarlar. Olumsuz doğa şartları, asalaklar, hastalıklar ve
güçlüye av olmak onların var oluşlarını her zaman zorlar. Bu engelleri
aşabilenler yaşamda kalır (Darwin`in Doğal Seçilim Kuramı ).
Her canlının önceliği üremektir. Ama ortam
verilerine göre de nüfusunu dengelemek zorundadır. Eğer kendi bunu yapamaz ise,
doğa onu acımasız bir şekilde dengeler.
İnsan da doğanın bir canlısı olduğuna göre üreme
dürtüsü atasaldır. Avcısı yoktur. Ve hastalıklarını tedavi yöntemlerinin
gelişmesiyle iyileştirip, yaşam süresini uzatmaktadır. Doğal kaynaklar da (
hava, su, toprak ve canlılar )yeterli idi şimdiye kadar.
Artan nüfusa daha fazla besin, daha fazla su, daha
fazla barınak , daha fazla tahta ,daha fazla giysi, daha fazla çelik, daha
fazla makine, vs. gerekmiştir. Bu durum ekonominin iştahını kabartmış, küresel
emperyalizm başını almış gitmiş, insanlar çılgın ve vahşi tüketime bağımlı hale
gelmişlerdir. Her üretilen kısa vadeli kullanılıp, atılarak çöp yığınlarını
oluşturmuştur. Yaşamı kolaylaştıran geri dönüşümsüz her ürün doğal kaynak
talanının bedelidir.
Thomas R.Malthus`un 1789 yılında ortaya attığı
teori o zaman hayli tartışılmıştır. Malthus , besinin aritmetik dizide
artacağını ( 2,4,6,8,10,12,...) , nüfusun ise geometrik dizide artacağını (
2,4,8,16,32,64...) ve artan nüfusa besinin yetmeyeceğini söylemiştir. Her iki
dizinin yıllara göre grafiğini çizecek olursak ikinci grafiğin dik eğri çizerek
tırmandığını görürüz.
“2004- Atlas Dergisi`inde aşağıdaki sonuçlar
verilmiştir: Nüfus patlaması
200 000 yılda : 1 milyar
130 yıl sonra : 2 milyar
1960`da : 3 milyar
1974`de : 4 milyar
1987`de : 5 milyar
1999`da : 6 milyar
2030`da ise 10 milyar olması bekleniyor“.
Dünya bu kadar insanı taşıyamaz. İşte geometrik
dizide artış. Yukarıdaki veriler 130 yıl aralıklarla olsaydı, düzgün artan bir
grafik çizilebilirdi. Ama 12- 13 yıl aralıklarlarla nüfusun 1`er milyar
katlanması, 1960 yılından sonraki grafiği korkutucu bir biçimde tırmandırmaktadır.
Ve Malthus; artan nüfus, ortamın kaynak
kapasitesini aşarsa sonucun felaket olacağını , pek çok bireyin olumsuz dış
faktörler nedeniyle yaşamının biteceğini ( açlık , susuzluk ,salgın
hastalıklar,savaş vs.) savunmaktadır. Doğanın, acımasızca nüfusu
dengeleyeceğini söylemektedir.
Doğal kaynaklarımız, arz çokluğu ve buna bağlı
gelişen sanayi ile kirletilmekte, yok olmaktadır. Bu durum nüfusu hızla artan
ülkeleri öncelikli olarak etkilemektedir. Varsılla yoksul arasındaki uçurum
giderek derinleşmekte ve hepsini içeri çekmek için beklemektedir.
Böyle giderse Kızılderilinin kehaneti çok yakın
bir gelecekte gerçekleşecektir: “Beyaz adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu,
son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak.“
Kızılderili Şef Seattle
Sürdürülebilir bir yaşam ve gelecek nesillere
yaşanılası bir dünya bırakmak için insanoğlu geç kalmadan nüfusunu ve
sanayisini dengelemek zorundadır. Ekonomi, Ekolojiyi dinlemek zorundadır. Bilim
insanları, Ekolojistler bu gün bunu söylüyor. Henüz çok geç olmadan dünyayı
kurtarabilmeyi başarmalıyız. Bu da, siyasi erkin, ekolojistlerin yanında
durması, doğayı koruyan yasaları bir an önce çıkartıp, işlerlik kazandırmasıyla
ve toplumu bilinçlendirmesiyle olasıdır.
Arşiv