Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
1. Bedelli askerlik derhal yürürlüğe konmalı.
Neden?
Hiç kimse kendisini de, başka kimseleri de kandırmaya kalkmasın; bir fukara ile bir zengin hiçbir şekilde aynı şartlarda askerlik yapmıyor.
Parası olan, şöhret sahibi, nüfuz sahibi olanlar bir biçimde ya “ayrıcalıklı” askerlik yapıyor veya ne hikmetse “askerliğe elverişsiz” çıkıyor.
Bir sanatçıya, söz gelimi Alişan’a, Serdar Ortaç’a; bir hatırı sayılır zengine, söz gelimi soyadı Acar veya adı Tümer olan birine; nüfuzlu bir ailenin çocuğuna, sözgelimi soyadı Çiller veya Ilıcak olan birine, bu memlekette “hakkıyla” askerlik yaptırabilecek bir babayiğit var mıdır?
Yoktur…
Nitekim kimse de yaptıramamıştır.
Bu vaziyette adaleti sağlamanın tek yolu “bedelli askerlik”tir. Parası olan ona-buna yedireceğine, “paşa paşa” devlete bedelini öder ve kısa dönem askerliğini yapar.
2. Bedelli askerliğin bedeli en az 20 bin TL olmalıdır.
Bedelliden sağlanan gelir bir fonda toplanarak, “mecburî askerlik”e tâbi olanların şartlarını iyileştirmek için kullanılmalıdır.
3. “Mecburî askerlik” yapanlar
a. Sigorta edilmelidirler. Yani SSK’lı statüsünde askerlik yapmalıdırlar.
b. Bedelli askerlikten sağlanan fondan karşılanmak üzere; mecburî askerlik yükümlülerine “asgarî ücret” ödenmelidir.
Bize göre; ancak bu şartlarda yapılan bir askerlik hizmeti “adil bir hizmet” olabilir… Yine bu şartlardaki bir askerlik hizmeti gençlerde “arzu” yaratabilir. Gençler daha bir istekle “asker ocağı”na gelirler. Mağduriyetleri büyük ölçüde önlenmiş olur. Böylece, devlet de “sosyal devlet” olmanın gereğini yerine getirmiş olur.
4. Mecburî askerlik 12ay olmalı, bu süre tamamlandıktan sonra, istekli olanların görev süresi, ihtiyaca binaen ve komutanların onay vermesi şartıyla 12 ay daha uzatılabilmelidir.
Bunun birinci faydası; bu şartlardaki bir askerlik aynı zamanda bir “iş kapısı” gibi görülecektir. İşsizliğin azaltılması bakımından son derece etkili olabilecek bir uygulamadır.
İkincisi ise; askerliğini uzatmak isteyen gençler çok daha “çalışkan” ve “disiplinli” görev yapacaklardır. Bu da daha verimli ve etkili bir askerlik hizmeti sağlanması demektir.
* * *
AVCI TUTUKLU, KİTABI UÇUŞTA
Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayan Simonlar” adlı kitabı, tarihî bir rekor kırarak 350 bin satış rakamına ulaşmış…
Tabii bu rakam tutuklanmadan önceydi… Bildirildiğine göre, tutuklandıktan sonraki 2 günde, 200 binden fazla daha satılmış… Satış 565 bine çıkmış…
Akşama sabaha kitabın yasaklanacağını tahmin ediyoruz.
O vakit ne olur?
Merak o kadar artar ki…
Hayatında eline kitap almayanlarda bile okuma arzusu uyandırır. Sayelerinde en büyük eksiğimiz, kitaba ilgisizlik “bertaraf” edilmiş olur.
Belki de milyonlarca Türk “Okuma alışkanlığı” kazanır…
Ha gayret!
* * *
ALELACELE
Diyorlar ki, Hanefi Avcı başına gelecekleri biliyordu… Sorgulanacak, tutuklanacaktı…
Onun için alelacele bir kitap yazıp kendini korumaya aldı!
Allah Allah!
Demek, 600 sayfalık kitabı “alelacele” yazdı!
Bunu kim söylüyor?
İşi yazmak olan köşe yazarları… Çoğunun da yazmış olduğu kitabı, hatta kitapları var!
Yani işi iyi bilirler!
Demek, kerpiç gibi kitaplar alelacele yazılabiliyor!
Demek, akşam kitapsız yatıyorsun, sabah 600 sayfalık bir kitap yazarı olarak kalkabiliyorsun!
Ne kadar da kolaymış!
Demek sizin kitaplarınız öyle!
Alelacele!
Mademki, bunun böyle olduğunu biliyordunuz, siz neden “alelacele” davranıp da, Avcı kitap yazmadan, basmadan, piyasaya sürmeden; açığa aldırmadınız, sorgulanmasını ve tutuklanmasını sağlamadınız?
* * *
Öte yandan, azıcık yazıyla ve kitap yazmakla uğraşmış birisi olarak gördüğümüz, bildiğimiz; 150 sayfalık bir kitap yayınlamak, piyasaya sürmek için bile, bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra en az 1 yıla ihtiyaç var…
Yukarıdaki iddiayı dillendirenler ya “alelacele” kelimesini, yani Türkçeyi bilmiyorlar veya sayı saymasını…
Yahut da hiç dayak yememişler!
Önceki yazılar