Hayat; ayakta durabilmek ve harçlığını çıkarabilmek adına, fecrin alaca karanlığında, sabahın soğuk tebessümüyle güne uyanıp simit satabilmek uğruna yollara düşen ve ders saatine değin sokakları arşınlayan direngen çocukça adımların, sessizliğe çarpan yankısındadır bebeğim.
Hayat; parlak neon ışıkları altında, yüksek volümlü müzikal eşliğinde, tıksırıncaya aksırıncaya dek zıkkımlanmak ve hayvanlar gibi tepinmekte değildir bebeğim.
Hayat; gece kuşlarını ağırlayan Ay’ın berrak ve dupduru aydınlığında, hayallerin bile ulaşamadığı uzak gece yolculuklarına çıkmak ve fecir sökün edene değin sevgilinle yıldızları izlemek ve tatlı tatlı öpüşmektedir bebeğim.
Hayat; bel bükerek, ter dökerek, göz nuru akıtarak toprakla boğuşan emekçi köylü kadınının nasır tutmuş ellerindedir bebeğim.
Hayat; annesinin şefkatli göğsünde, merhametli kolları arasında emziren biçare yavrunun, gözlerindeki eşsiz nurlu parıltılarda ve meleksi tebessümlerdedir bebeğim.
Hayat; mavi göklerin enginliğinde, kızıl ufukların sonsuzluğunda pervaz eden ve gönüllere bir yudum hüzün bırakan kırlangıcın benzersiz süzülüşündedir bebeğim.
Hayat; bir mahlûkun Halik’ına sessiz ve derinden secde etmesi, eşsiz bir samimiyetle ve pınarlaşan giryanlarıyla niyazda bulunmasındadır bebeğim.
Hayat; okulda arkadaşlarının yanında eziklik duymamak ve mahcubiyet hissetmemek adına, harçlığını çıkarmak için köşe bucak boyacılık yapan, alın teri ve mukaddes emeği gasp edilmiş boyacı çocuğun simsiyah ellerindedir bebeğim.
Hayat; lüks şatolarda, kuş tüyü yataklarda, Afrika odunlarının armonisi eşliğinde, metresinin koynunda süfli arzularını tatmin eden komprador alçakların pahalı yaşantılarında değildir bayım.
Hayat; namuslu kalmak uğruna, her türlü çetin yaşam koşullarına direnerek açlığa ve çaresizliğe meydan okumaktır bayım.
Hayat; gasp edilen emeğin ve çalınan alın teri kazanımların geri alınması adına, vahşi, adi ve ilkel kapitalistlere karşı havaya fırlayan sımsıkı yumrukların ve ileriye atılan uygun adımların muazzam insicamındadır bebeğim.
Hayat; emekçilerin alın teri kazanımlarını çalan, kara-kızıl-yeşil kapitalist namussuzların haysiyetsiz ve yoz veletlerinin, sahillerde şezlonglara uzanıp narin vücutlarını teşhir edercesine Güneş’in sımsıcak tebessümüne bırakmalarında ve dalgalarla boğuşma zevklerini tatmin edercesine safari yapmalarında da değildir bayım.
Hayat; kışın en dondurucu demlerinde, üşüyen hücrelerinde ateşin sıcaklığını duyumsayabilmek uğruna, kocaman kütüklere sallanan nacak sesindedir bayım.
Hayat; son model otomobillerin şeffaf deri koltuklarına sımsıkı yapışıp, emniyet kemerine sarılıp, yan koltukta viskisini yudumlayan gösteriş budalası sevgili bozuntusunun varlığının hissi ve coşkusuyla, hazzın doruklarında devran sürmekte değildir aslanım.
Hayat; yaşam sevincini ruhunun derinliklerinde hissedebilmek için, sessiz adımlarla uzun soluklu ve heyecan verici serüvenlere yelken açmak, muhteşem bir insicam içinde yeryüzüne düşen yağmur altında iliklerine değin ıslanmak, karışmak toza toprağa ve ardı sıra yorulup bir yudum suda nefes alabilmektedir aslanım.
Hayat; Afrikalı çocuğun simsiyah gözlerinde ve tebessümüyle tebeyyün ediveren bembeyaz dişlerinde, Somalili çocuğun açlıktan kanı çekilmiş çırılçıplak teninin tükenmişliğindedir aslanım.
Hayat; batılı ve batı mukallidi bir züppenin ve gösteriş budalası bir kokananın, aşağılık küstahlığında, sahtekâr tebessümünde, çıkarcı ilişkisinde ve hayvani arzularında da değildir aslanım.
Hayat; Filistinli çocuğun sapan taşında, Çeçen mücahidin Yüce Kafkas Dağlarının şahikalarında silahların gölgesinde huşu içinde namaz kılışında, Felluceli pervasız direnişçinin, hayatının baharında, ruhunu eşsiz bir teslimiyet içerisinde toprağın bağrına bırakıp şahadet şerbetini içtiği yaşındadır aslanım.
Hayat; katil şaronun mekanik robotlarında, vahşi buşun kanlı ve kirli botlarında, deni bileyırın sahtekârlık fışkıran abus ve şerefsiz suratında da değildir aslanım.
Hayat; maziden hâle, hâlden istikbale tevarüs eden hoş sadalarda ve ruha ölümsüzlüğü üfleyen bad-ı sabalardadır aslanım.
Hayat; firavunların yalan yüklü hitabetlerinde, hamanların sahte mabetlerinde ve tezvir dolu sohbetlerinde, karunların haram servetlerinde de değildir bebeğim.
Hayat; ‘’komşusu açken tok yatan bizden değildir’’ der Yüce Elçi Hz. Peygamber (as). Ve ‘’tek başına mutlu olmak utanılacak bir şeydir’’ der Albert Camus. Tek başına tokluk ve mutlulukta değildir bebeğim.
Hayat; öğrenmek, bilmek, anlamak, inanmak, yaşamak, savaşmak, sevmek ve paylaşmaktır bebeğim.
Hayat; ayakta kalabilmek ve namerde muhtaç olmamak için inadına direnmektir ve gerekirse ölebilmek ve ölümsüzlüğe dönebilmektir.
Hayat; hakikatin ve anlamın peşinden koşabilmek ve sonunda sonsuz olanın bilincine ulaşabilmektir.
Hayat; insanca bir ömür sürmek için, kara-kızıl-yeşil kapitalist kompradorlara karşı muhkem ve sarsılmaz bir direniş içinde olmaktır.
Hayat; çalışmak, her türlü zorluğa alışmak ve emek için savaşmaktır.
Evet bebeğim, bayım, aslanım; anlayın bunları da, İNSANCA bir HAYAT yaşayın. Ömrünüzün son demlerinde rahat ve huzur içinde SON nefesinizi verebilmek ve gönül hoşluğuyla
HAKK’ın huzuruna varabilmek için.
HEDEF: Tam Bağımsız Türkiye
KİTAP: Ali Şeriati, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Nuri Pakdil, Seyyid Kutup, Galip Erdem, Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti, İsmet Özel, Erol Güngör, Sezai Karakoç, Frantz Fanon okuyabilirsiniz.
SON SÖZ: Kur’an bilgisi + Kur’an ahlakı = sınıfsız, sömürüsüz, huzurlu, adil, özgür, bağımsız birey-toplum-devlet…
‘’bilgiyle dirilenler ölmezler.’’ Hz. Ali (ranh)