Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Siz nasıl Türk’sünüz?
Nasıl soydaşsınız?
Türk dedik, Müslüman dedik bağrımıza bastık… Meğer koynumuzda yıkan beslemişiz!
“Gardaş” dedik, yemedik yedirdik…
Alman Milli takımında Mesut var diye Dünya kupasında Almanya’yı destekledik, Mesut bizi mutlu etsin, dedik… Seninle gurur duyduk…
Lâkin sen ne yaptın, Mesut?
Bize karşı oynadın, rakip olmakla yetinmedin, bir de gol attın…
Bu mudur Türklük, bu mudur Müslümanlık?
Niye yatmadın, niye biraz torpil geçmedin?
İnsan hiç olmazsa biraz topu ıskalar, biraz ayağından kaçırır. Biraz isabetsiz vurur, arada bir yanlış oyuncuya, yani Türk Milli takım oyuncusuna pas verir… Değil mi ama?
Ah Mesut ah, sen mesut oldun ama bizi bedbaht ettin!
Alacağın olsun!
x x x
Ya sana ne demeli gardaş Azerbaycan?
Can Azerbaycan, sana ne demeli?
Biz ki biraz da senin yüzünden Ermenistan’la papaz olmuş bir “büyük” ülkeyiz. Bir “büyük” ağabeyiz!
Bak, Ermenistan kapısını senin menfaatlerin için, Ermenistan işgal ettiği Azerî topraklarından çıksın diye kapalı tutuyoruz.
Sen kıymetimizi bilmedin!
Kalktın, Avrupa Kupası Futbol elemelerinde ağabeyini, yani bizi yendin.
Hâlbuki Türkiye’yle öyle mi oynanır?
Bilmiyorsun, öğretelim sana!
İki kardeş ülke millî maç mı yapıyor? Yatarsın… Kendi ceza sahandan ileriye çıkmazsın…
Geleni içeri alırsın… Sadece yenilgiye yatmakla kalmazsın, çok gol yiyerek bir de ağabey millî takıma “averaj” imkânı sağlarsın…
Sen ne yaptın?
Kendi alanından çıktın… Bize karşı atak yaptın…
Kontra ataklarda bulundun, hücum ettin… Bizim ataklarımıza karşı kaleni ölümüne savundun.
Hadi bunlarla kalsan iyi…
Bir de ne yaptın?
Kalktın bir de bizim kaleye gol attın…
Oldu mu şimdi, oldu mu şimdi!
Yaptığın gardaşlığa sığdı mı, “küçük” gardaşa yakıştı mı? bu yaptığın “ağabey”e müstahak mı?
Küstük gayri sana…
Bize “gardaş” deme daha…
Ermenistan sınır kapımızı açalım, Ermenistan’la yakınlaşalım da gör… Bize gol atmak, bizi yenmek ne demekmiş anla!
x x x
FIS
İyi gazeteciliğin “özgür düşünebilme, araştırıcılık, yansızlık, entelektüel derinlik, adanmışlık, cesaret, adil olmak gibi özellikler” gerektirdiğini söyleyen Milliyet yazarı Metin Münir’in 15.10.2010 tarihli yazı başlığı şöyle: “Gazetecilik gerileyen bir meslektir”
Zarar yok zarar yok…
Basılı gazetecilik geriliyorsa da “fısıltı”, "ihbar" ve "kâr" gazeteciliği hızla ilerliyor…
Hem de özgür mü özgür, derin mi derin!
. Önceki yazılar