DERİN DEVLET...

Özgür DENİZ - 28.10.2010

Bana, bir tek kişi evet tek bir kişi, yer üzerinde devletleşmiş bir toplumda derin devlet ya da o devletin idamesini sağlamak adına oluşturulmuş derin bir yapının var olmadığını iddia edip bu iddiasını ispat edebilir mi? El cevap: kesinlikle iddia edemez. İspata lüzum yok, edemez. Çünkü reel-politiğe göre bu olması gereken bir şeydir. Reel politik kuralları acımasızdır, zalimdir bilirsiniz. Reel politik’te vicdan yoktur. Reel politiğin kurallarını da salt akıl, dolayısıyla para, daha ötesinde kapitalizm belirler. Keşke olmasa ama oluyor ve olacaktır. Ta ki yeryüzünde ‘’iyinin-iyiliğin iktidarı’’ egemen olana dek. İyi ve kötü, kadim kavramlardır ve temsilcileri kıyamete dek var olacaktır. O zaman iyilik ve kötülükte var olacaktır. Yeryüzü, iyilikle kötülüğün savaş alanıdır. İyiyi geçelim. Malumdur iyiden zarar gelmez, iyiyi temsil edenden de tehlike sadır olmaz. Gerçi mutlak iyi yoktur kul bazında ama biz ehven-ortalama olanını kastediyoruz. İyi dediğimiz birinde kötü varsaydığımız şeylerden emareler görebiliriz. Mutlak İyi: Allah’tır. Sonra peygamberlerdir, daha sonra da evliyalar, salihlerdir. Mesele; kötüdür. Mutlak kötü de yoktur. Kötü dediklerimizde de iyi varsaydığımız şeylerden emareler görebiliriz. Mutlak kötü: şeytandır. Sonra şeytanın çocuklarıdır, daha sonra şeytanın çocuklarına aldananlardır. Kötü, kötülüğü egemen kılmak için kötülükleri yaymak ister ve her şeyi kötü yapmak ister. Çünkü varlığı kötülüğe bağlıdır ve sürekli kötülükten beslenir. İşte burada kötüye dur demek gerekir. Kötüye dur demeyen zamanla kötülüğün ve kötünün mahkûmu olur. Çıkarları uğruna kötüye yol veren, gün gelir yolsuz kalır. Bu mahkûmiyetten fertte, toplumda, devlette sorumludur. Bu üçlü iyi olursa her şey iyiye, kötü olursa her şey kötüye doğru gider. Zamanla da, ya iyi ya da kötü belirleyici olur. Devletin oluşmasının yegâne sebebi de budur aslında. Dengeyi sağlamak. Kötüyü ve kötülükleri gemlemek. Güvenliği sağlamak. Nesli korumak. Hayatın düzgün akışını temin etmek. Kanunları tanzim etmek vb. İyilik, fert gibi, toplum ve devleti de yüceltir; kötülükte, fert gibi, toplum ve devleti de alçaltır. Fertte, toplumda, devlette iyiliği yaymakla mükelleftir. ’’Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun Kurtuluşa erenler işte bunlardır (3/104) Ama burada en önemli unsur; ferttir. Çünkü her şey fertten başlayarak büyür, ilerler, yükselir. Fert iyi oldu mu ve iyiliği temsil vazifesini tam yaptı mı iyinin iktidarı zor değildir. Toplum fertlerden müteşekkildir ve devleti de o toplumun içinden sıyrılmış fertler idare etmektedir. Varlığı ihata eden Yüce Allah Müdessir Suresi’nin 4. Ayetinde şöyle buyurur: ‘’elbiseni temiz tut.’’ Ben bu ayetten şunu anlıyorum: elbise üzerimizi örten şey olduğuna göre gerçek elbisemizde ruhumuzu örten bedenimiz değil midir? Bedenimizi oluşturan organlarımız değil midir? Zaten insanı da iyi ya da kötü yapan, kirli ya da temiz kılan organları değil midir? Yani kafa, göz, el, dil, ayak gibi. Organlar ya yalan, ya haram, ya zulüm, ya da zina işlerler. İşte biz organlarımıza sahip çıkarsak ve işleyebileceği kötülüklere engel olursak, hem iyi oluruz hem de iyiliğin yayılmasına fırsat veririz. Ama organlarımıza sahip çıkmazsak, hem kötü oluruz hem de kötülüğün yayılmasına fırsat veririz. Dolayısıyla fert olarak elbiselerimizi temiz tutmalıyız ki, daim temiz kalalım ve toplumumuz da temiz olsun, devletimizi de temiz olanlar idare etsinler.

 

Derin yapının en güçlü eli istihbarattır. İstihbaratı çöken derin yapının etkinliği de yok olur. İstihbarat devletin beynidir, gözüdür, kulağıdır ve aynı zamanda kalbidir. Çünkü hayat bir istihbaratlar savaşıdır. Bu savaşı kaybeden devlet kendini de kaybeder. Bunu Milli İstihbarat Teşkilatı yazımızda işlemiştik. Geçelim.

 

Eğer ‘’derin devlet yapılanması’’ denilen şey, kötülük temelinde dizayn edilirse, toplumda kötülükler eksik olmaz. Her şeyi kötü belirler, kötülük belirler. Kötüye rağbet artar. İyi diskalifiye edilir. Herkes kötülük yaparak ve kötülüğü överek kendine yer edinme derdine düşer. Toplum kötülüklerin içinde boğulur, kötülerin tutsağı olur. Kaos eksik olmaz. Cinayetler dur durak bilmez. Silah sürekli susturma işlevi görür. Terör daima gündemi belirler. Hukuk daima kaosa çalışır. Soygun bitmez. Sömürü insanları bitkin kılar. Şerefsizler el üstünde tutulur, değer görür. İhanet kol gezer. Büyük beyinler çürütülür ya da sürgün edilir. Kurumlar millet adına hareket ettiğini söyler ama millet aleyhine hareket eder. Zaman içerisinde fertte, toplumda, devlette ifsada uğrar ve yıkılır.

 

Elleri bırakıp kendimize bakalım. Derin devlet ülkemizde her zaman var olmuştur. Devlet siyasetimiz, kurumlarımızın işleyişi her zaman derinlerin tayin ettiği siyaset düzleminde yürümüştür. Ama bu kesinlikle iyilerin etkin olduğu derin yapı olmamıştır. Her zaman kötüler etkin olmuştur bu yapıda. Çünkü evveliyatında ele geçirmekte gecikmemişlerdir. Böylece de kendi güdümlerinde tutmuşlardır daima. Ve ülkemizin geldiği yer malumdur. Milletimizin hali bellidir. Fertlerimizin yaşantısı bilinmez değildir. Bankalar daima soyulmuştur. Terör yaratılmıştır bilerek ve isteyerek. Binlerce can topraktadır. Emekler daima çalınmıştır. Fuhuş adeta yaşam olmuştur. Kumar hayatları mahvetmiştir. İhanet kol gezmiştir. Baskı zirve yapmıştır. Kurumlar resmen tefessüh etmiştir. Kimse bunların aksini söyleyemez. Zira gören göze sahibiz elhamdülillah. Ve hayatın içindeyiz. Hissederek, tadarak yaşıyoruz her şeyi. Pislikler sel gibi akıyor her gün. İhanetler ortaya dökülüyor günden güne. İçimizi dışımızı casuslar muhasara altına almış. İnsanın; ne devletimiz varmış be diyesi geliyor. Bunca kokuşmuşluğa, çürümüşlüğe, ihanete rağmen hala ayakta. Ama hala, devleti bu duruma getirenler egemen yine de.

 

Aslında bir ülkede ki devlet yapısında o ülkenin ‘’kurucu unsurunun’’ hâkim olduğu bir derin yapının olması gerekir. Ve o derin yapıya da ‘’kurucu unsurun’’ kadim kültürünün hâkim olması gerekir. O derin yapının dizayn ettiği istihbarat örgütünün de o kültür temelinde müesses olması icap eder. Ama bizim ülkemizde maalesef öyle değildir. Bizim ülkemizde şeytanın emrinde hareket eden derin yapı etkindir. Şeytanın çocukları her alanda faal ve etkindir, ne kadar da belleri kırılmaya yüz tutsa da. Bu yüzden de ülkemiz daima kaosa mahkûm olmuştur, milletimiz daima acı çekmiştir. Ülkemiz bölünmenin eşiğine bu yüzden gelmiştir. Ülkenin kokuşmasının gerçek sebebi de budur. Hayata mutlak bir kaosun egemen olmasının yegâne müsebbibi de budur. Kötülerin her şeyi tayin etmesi, kötülüğün prim yapması bu yüzdendir. Ama artık buna bir nihayet verilmesi şart olmuştur. Bilakis çok ağır bedelleri vardır. Ve son pişmanlık fayda etmeyecektir. Mevcut derin yapı muhakkak tasfiye edilmelidir. Ve bu milletin kadim gelenekleri, öz kültürü, ulvi değerleri üzerinde yükselen, hareket eden, siyaset belirleyen bir yeni, yepyeni derin yapı ihdas edilmelidir acilen. Kurucu unsuru sarf-ı nazar etmeyen, hatta dominant unsur olmasını sağlayacak bir derin yapı olmalıdır bu. Zaten kurucu unsurun arkada kaldığı bir milletin eceli yakındır demektir. Bir devletin tarumar olması an meselesidir. Her şey dengeli olmalıdır. Denge kaçtı mı hayat sarsılır. Toplum sendeler. Kaosların kaosu sadır olur. Anlaşılmıştır, geçelim. ‘’Türk Kavmi Üzerine Düşünce Egzersizleri’’ başlıklı yazıyı çok iyi tahlil etmenizi istirham ederim canım kardeşlerim.

 

Bu derin yapının en az bin (1000) kişilik bir özel kuvveti olmalıdır. 250 kişilikte çok özel istihbarat örgütü olmalıdır. 50 kişilikte vurucu tim’i olmalıdır. Muazzam bir eğitimden geçmiş, denetimli ve disiplinli bir kuvveti, vurucu kuvveti olmalıdır. Kuvvet çok önemlidir ve caydırıcıdır. Tabi yerinde ve zamanında kullanılması icap eder. Bilakis tehlikelidir ve yıkıcıdır. Ahlaklı ama acımasız olmalıdır. Acımasızlığını acımasızlara karşı kullanmalıdır. Müeyyidesi olmayan yaptırımlar yaptırım değildir. Hangi kurumda olursa olsun vatana ihanet eden domuzları anında kurşunlayacak kadar, toplumu ifsat edip belirsizliğe mahkûm edenleri yok edecek kadar, kurumları zarara uğratan ve kurumların itibarını düşürenleri ezecek kadar, ekonomik türbülanslara yol açanların bütün varlıklarını müsadere edecek kadar, soyguncuları ve vurguncuları lağım çukuruna gömecek kadar, durup dururken teröre yeltenenlerin tepesine demir yumruk gibi inecek kadar, devleti soyanları domuz ölümüne mahkûm edecek kadar, canilerin varlıklarını silecek kadar, toplumu ayakta tutan değerleri çürütmeye yeltenenleri it gibi ezecek kadar, eroini, esrarı, fuhşu, faizi, kumarı yaygınlaştıranları lağım çukuruna gömecek kadar, birliği ve bütünlüğü dinamitleyenleri dinamitleyecek kadar, Türk Ordusunun içine sızıp Türk Ordusunu zayıflatmaya, yıpratmaya, gizli bilgilerini çalıp servis etmeye yeltenen alçakları alçaklığın en ağırına mahkûm edecek kadar, yabancı servislerin elemanı olan ve o elemanlara elemanlık yapan alçakları tespit edip en şiddetli şekilde hadlerini bildirecek kadar, ASELSAN daki ülkemin göz bebeği bilim kurdu, hizmet eri gencecik fidanları şehit eden or..pu çocuklarını mutlaka, ne yapıp edip bulup, lağım çukuruna resmen gömecek kadar acımasız olmalıdır. Ayrıca bütün ülkelere kendini çok iyi derecede gizleyebilecek tabiata sahip olan muazzam eğitimden, denetimden, disiplinden geçmiş, sağlam karakterli elemanlar gönderilmelidir.

 

Son tahlilde; insanımız, toplumumuz, bütün kurumlarıyla devletimiz müthiş bir zafiyet içerisindedir, yıpratılmıştır, zayıflatılmıştır, yok olmanın eşiğine getirilmiştir, bütün kodları deşifre edilmiştir neredeyse. Artık ayağa kalkmanın ve bir hal çaresi bulmanın ve bulunan çareyi acil şekilde ve en sert yöntemlerle uygulamanın zamanıdır. Korkuya mahal yoktur. Korku en büyük esarettir. En ağır ve acı ölümdür. Yara, neşteri en ufak bir acıma hissine ve tereddüde kapılmadan vurmakla iyileşecektir.

 

DEVLETİMİ UYARIYORUM:

 

Bakınız deri koltuklar üzerinden yuvarlak laflar üfüren, çıkar manyağı olmuş parlak görüntülü efendiler! AB denilen, yeryüzünün büyük şeytanlarının direktifleriyle hareket stratejilerini ve taktiklerini belirleyen domuzlar diktatoryasının yegâne hedefi: Türkiye ve Müslüman Türk Milleti’dir. Bu milleti ya tarih sahnesinden silmek ya da mutlak manada pasifize etmek istemektedirler. Bu ülkede bu lanetli diktatoryanın yavru itleri vardır. Her alanda vardır. Siyaset, sanat, medya, ekonomi, hukuk ve ülkenin kalbinde ki (silah) şerefsiz ajanlar eliyle bu ülkeyi yıllarca mahvettiler. Bu ülkenin asıl sahiplerini dehşetli bir kıskaca aldılar. Değerlerini acımasızca çiğnediler, kaynaklarını yağmaladılar, güzelliklerini katlettiler, neslini mahvettiler. Yavru itler her yönden bastırdılar, havladılar ve asılları bu domuzlar diktatoryasının kucağına ittiler. O lanetli domuzlar diktatoryası da sürekli oyaladı ve oyalıyor. Bu ülkeyi maddi yönden zayıflatabilmek adına sürekli tazminata mahkûm ediyor. Acze düşürmek adına sürekli terörü besleyip, destekliyor. Yemin ediyorum bu ülkeyi aralarına almazlar, alamazlar. Ki almasınlar da. Ama asıllar bu ülkede ki yerli hainlerin kıskacından kurtulmak adına bu diktatorya ya üye olmayı düşlüyorlar. Onlarda alacakları vadiyle sürekli aldatıyorlar. Aslında içeride ki yerli hainleri el altından destekleyip bu ülkenin asıllarına zulmettiren domuzlar diktatoryasının kendileridir.

 

Bu topraklardan İslam’ı silmek istiyorlar. Türk kimliğini silmek istiyorlar. PKK yı destekliyorlar. İçeride ki yavruları da destekliyor PKK yı. Yemin ediyorum şu lanet olasıca Beyaz Türk denilen bir avuç klikte PKK yı destekliyor. Bu ülkede ki AB denilen domuzlar diktatoryasının güdümünde hareket eden alçaklar bu ülkeyi, İslam dinini, Türk kimliğini asla sevmiyor ve istemiyor. Bu yüzden de ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar. Bu ülkeyi bölmek ve yemek istiyorlar. Bu milleti köleleştirmek istiyorlar. Bu plan görülmelidir, bu lanetli oyun bozulmalıdır. Mustafa Kemal’in ardına saklanan ve zevahirde bağımsızlıkçı görünen ama hakikatte mutlak olarak mandacı ve himayece olan soyu bozuk soysuzlara asla aldanmayınız lütfen. Bu ülkede ki, siyonist uşağı olan medyaya (irilisi-ufaklısı fark etmez) kesinlikle itibar etmeyiniz, bu ülkede siyonistle gizli ilişkiler içinde olan ama görünürde kendini yerli olarak yutturmaya çalışan siyasi yapılanmalara asla güvenmeyiniz, bu ülkede ki siyonist güdümünde olan ve bu halkın alınterini çalan ve malum isim altında gruplanmış olan sermaye sahibi hainlere zerre güven duymayınız, inanmayınız. İslam ve Türk düşmanı olan yapıların tümü kesinlikle ve kesinlikle siyonistle mutabakat içindedir, iş birliği içindedir, değiliz deseler de bu böyledir.

 

Acil tarafından mutlak surette yapılandırılmasını istediğimiz, ahlaklı, vatansever, bağlantısız olacak olan ‘’Özel Kuvvet’’, ’’İstihbarat’’ ve ‘’Vurucu Tim’’, her nerede (kurum-kuruluş-vakıf-cemiyet-cemaat-siyaset-sanat-ekonomi-medya vs) olursa olsun bu güzel ülkeye ve bu şerefli millete ihanet içinde olan itleri tespit ve teşhis etmelidir ve asla ama asla zerre acı duymadan tam alnından domuz kurşunuyla layık olduğu yere postalamalıdır. Haine asla acınmaz. Ülkeye ihanet eden or..pu çocuğuna asla acınmaz. Milletin birlik ve bütünlüğüne kasteden, huzuru bozan pez….ge, kahpeye asla insaflı olunmaz. Herkes haddini ve hududunu bilmelidir. Eğer saygı duymuyor, sevmiyor, ille ihanet etmeye yelteniyorsa defolup gitsin. Kimseyi zorla tutan yok. Bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi ayakta tutan dinamiklere saygı duymak zorundadır arkadaş. Kimse bu ülkenin ve bu milletin varoluş temellerine ihanet içinde olamaz, buna asla hakkı da yoktur. Siyonistlerin, siyonistlerin esaslı uşağı masonların köpekliğini yaparak bu ülkede efendilik taslayamaz kimse. Bu ülkenin çocuklarına talimat veremez. Onları hizaya sokmaya yeltenemez. Kimsiniz lan siz domuz yavruları? Kaç paralık adamsınız. Nereden geldiniz? Niçin geldiniz? Kastınız ne? Bu ülkeyi yönetmek sizin haddinize mi it yavruları? Bu ülkenin değerlerini çiğneme cesaretini kimden alıyorsunuz? Ah ulan ahmak milletim! Sizinde çok suçunuz var. Sesiniz çıkmıyor. Bin parçasınız. Sizi malla, mülkle avlıyorlar. Nasıl da gerçek olmuş yüce önderimin ifadeleri: ‘’ bir gün gelecek o kadar çok olacaksınız ama çer çöpten farkınız olmayacak.’’ Şimdi aynen öyle değil miyiz? Dünyada ki milyarlarca sayıyla örtüşüyor mu hiç ahvalimiz Allah aşkına? Kendi ülkemizde bile örtüşmüyor be. Yazık vallahi de billahi de yazık, sonsuz yazık.

 

Son tahlilde; artık korku yok. Bu ülkeye ve bu millete açıktan ve gizliden ihanet eden domuz yavrularının, it soylarının karşılarında çelikten bir kale olmak ve demirden bir yumruk olmak var. Haydi, canım ülkemin güzel insanları topyekûn dirilmeye, direnmeye ve silinmek istenen kazınmış mührü korumaya!

 

NE DEMİŞTİK NE OLDU?

 

1: ‘’GERÇEKLER VE UYARILAR’’ başlığı altındaki yazımda yazmıştım bu sözleri ve şimdi Osman Baydemir denilen PKK nın dili olan şahıs aynısını ifade ediyor. Ne demiştik:  

 

‘’Hiç ummadığınız seçim ittifakına hazır olun, ‘’birbirinden farkı yok denilen, dev-cüce olan yapıların’’ önümüzdeki seçimde olmasa da bir daha ki seçimde göreceksiniz bunu. Çünkü iki tarafta aynı temeller üzerinde ve aynı değerlere yaslanarak politika yapmaktadır. Muhtemel bir af, güya ülkeyi kapsayan söylemler ve beklenen derin ittifak. Son tahlilde: bir anlamda PKK nın iktidarı. Olayları ve ideolojileri okuyamayanlar şok olabilirler ama bu uzun süredir planlanan büyük finaldir bence. Fakat tam kıvama ermesi için; toplumun iyice haşlanması gerekiyordu ve ani refleksler veremeyecek hale gelmesi gerekiyordu. Ve bu sonucu hazırladığı iddiasına muhatap olacak birilerinin, muhtemel tepkilere hedef kılınması gerekiyordu. Ki zaten suçta anayasayı değiştirenin üzerinde kalırdı. Yapılacak her türlü tehlikeli işte, buna yol açanın, anayasayı yapan olduğu söylenirdi. Böylece de yapılacak işler kolayca kotarılabilirdi. Çok uyanık olmak gerekiyor çok. Vatan-devlet-millet dehşetli bir sadmeden geçmektedir, olabildiğince dikkat etmek, taşları iyi oynamak gerekmektedir.’’

 

Ve bir ilave yapalım; bu büyük ittifak AB denilen domuzlar diktatoryasının da en büyük arzusudur ve elinden geleni yapacaktır. Gizli ya da açık. Dikkatle izleyin!

 

2: ‘’SAĞ-SOL OYUNU’’ yazımızın sonunda da aşağıda ki sözleri etmişim ve yine isabet olunmuştur, izlemeye devam ediyorsanız düşünce hayatını göreceksiniz. Bu söylediklerimiz aynı zamanda yukarıda ki sözlerimizle de bağlantılıdır bir nevi. Çünkü o ittifak bu şekilde sunulacaktır muhtemelen. Ne demiştik:

 

‘’Şimdi, sizlere, bendenize göre, Siyonist’in tezgâhlamakta olduğu yeni oyunu haber vermek istiyorum. Malum, insanlığın denemediği sistem kalmamıştır ve şu an son sistemi denemeye çalışmaktadır ama sonuç malumdur. İnsanlık komünizmi denemiştir. İnsanlık faşizmi denemiştir. İnsanlık kapitalizmi denmiştir. İnsanlık demokrasi denilen illeti denmiştir. Şimdi de Demokratik liberalizm sularına yelken açmaya çalışmaktadır lakin beyhudedir. İnsanlığın kurtuluş, adalet, hürriyet, saadet ve huzur adası; İslam’dır. İnsan er ya da geç bu gerçeği fark edecektir ve o tarafa doğru yol alacaktır. Ama Siyonist bunu çok iyi bilmektedir. Ve engel olmak için çok büyük bir tezgâh düzenlemektedir. Şöyle ki; insanlık iyice ezilmeye çalışılmaktadır ve buna karşı büyük tepkilerde verdirilmeye gayret edilmektedir. Ve insanlığı ezenlerin İslam tandanslı olanlar olduğu şeklinde yansıtılmaya çalışılmaktadır. Adeta insanların sabır taşları çatlatılmak istenmektedir. İnsanlar iyice ekmeğe bağlı kılınmakta sair bütün değerler görmezden gelinmeye çalışılmaktadır. İnsanlıkta deli gibi ekmek peşine düşmüştür. Ve sürekli de yoksulluk, açlık ve ekmek gündem yapılmaya çalışılmaktadır. (Bu kadim bir sol taktiktir.) Ve işin garibi bunu yapanlar, gerçekte, açlığa, ekmeksizliğe, yoksulluğa yol açanlardır.

 

Oysa insanlar şunu unutmaktadır: ‘’insan sadece ekmekle yaşamaz.’’ Hz. İsa.

 

Siyonist şimdiden büyük saydığı Marksistleri ve Darvinistleri hazırlamaktadır. Ayrıca o gün için köşe kadılarını da hazırlamaktadır ve hazır tutmaktadır. İnsanlığa gerçek kurtuluş olarak, adaleti sağlayacak yegâne sistem olarak; ılımlı komünizmi sunmaya çalışacaktır. Güya dine saygılı komünizmi. Şimdiden bunun yolunu yapmaya çalışmaktadır kanımca. Zira bu yönde işaretler belirmektedir. İnsanlar asla bu oyuna gelmemelidir. Hiç kimsede bu oyunu haklı çıkaracak söylem ya da eylemde bulunmamalıdır. Bu tezgâh tutarsa Siyonizm’in dünya hâkimiyeti yolu açılacaktır. Artık insanlık şeytanın gösterdiği yoldan gitme ahmaklığını bırakmalı ve bir kerede olsa Allah’ın gösterdiği yoldan gitmeyi başarmalıdır. İnsanlar asırlarca demokrasi ile zehirlendi. Ve vücut sakatlandı. Şimdi de vücut tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Eğer aklımız başımıza almazsak bu olacaktır. Anlaşılmıştır geçelim.

 

Müslüman liderler, aydınlar ve âlimler, kitleleri İslam’dan yana hayal kırıklığına uğratmamalıdırlar. Eylemlerine ve söylemlerine azami özen göstermelidirler. Umut verici olmalıdırlar. Aralarında nifak bulundurmamalıdırlar. En güzel örnek olmaya çalışmalıdırlar. İnsanların İslam’dan koşarak kaçmasını değil, İslam’a koşarak gelmesini sağlamaya çalışmalıdırlar. Bilmelidirler ki, makam, şöhret, servet gelip geçici şeylerdir. Ve kesinlikle, mutlak manada, ahlaklıca kullanılmazsa, kaybettiricidirler. Sorumlusunuz ve sorumluluğun bedeli çok ağırdır efendiler. Lütfen haysiyetli ve adaletli olunuz. Yani, insan olunuz.’’

 

                Bir-son söz: ‘’FAŞİZİM ÇATLATIYOR, LİBERALİZM BOZUYOR, KOMÜNİZM AYIRIYOR, KAPİTALİZM YİYOR.’’ İşte şeytan SİYONİST-SİYONİZM denilen lanet insanlığı bu şekilde ağına düşürüyor ey insanlığın şerefli mensupları!

 

                 SON TAHLİLDE; muhakkak surette bilinmelidir ki: Bu ülkenin, bu milletin kendine dönmesi, engereklerden ve çıyanlardan kurtulması, yükselmeye doğru adım atması ve yücelmesi; VATAN-AHLAK-ADALET temelinde yapacağı MİLLİ DEVRİMLE gerçekleşecektir. Bu yurdun öz malı olan MİLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI da ancak o zaman kurulabilecektir.

Tarih: 28.10.2010 Okunma: 621

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?