Oy gizli, haber
kutsal, yorum hürdür.
Olayı duyduysanız sizin de içiniz rahatlamıştır. Duymadıysanız şimdi öğrenince içiniz rahatlayacaktır.
Dünkü
manşetimize çıkan, Vatan Gazetesinin haberine göre hikaye şöyle: “2004 yılında TMSF Kurul Üyeliği yapan
Hasan İncekara, TMSF ile sorunu olan bir büyük holdingin üst yöneticisi ile
rüşvet pazarlığı yaptı ve kuruldaki işlerini halletme vaadi ile Etiler Ulus’ta
lüks daire istedi. Konu TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün kulağına gitti. Ertürk,
söz konusu holding yöneticisini çağırıp ‘Doğru mu?’ diye sordu. Holdingin üst
yöneticisi, daire pazarlığı ile ilgili olarak ‘Maalesef doğru’ dedi.”
Hikayede, en başta içimi rahatlatan husus, TMSF gibi milyar dolarlarla ilgili kararların verildiği kurumun başındaki kişinin küçücük bir rüşvet olayına gösterdiği aşırı hassasiyet!
Olaya, “küçücük” diyorum, çünkü kulağımıza daha az yetkili kurumlar ve belediyelerle ilgili öyle rüşvet iddiaları geliyor ki, onların yanında Etiler’de bile olsa bir ev çok mütevazı kalıyor.
Haber şöyle devam ediyor: “Ertürk, önce bağlı bulunduğu dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e çıkıp ‘İncekara’yı görevden alın’ diyor. Sonuç alamayınca durumu Başbakan’a iletiyor. Başbakan Erdoğan, kulaklarına inanamıyor. Köpürüyor ve gerekenin yapılacağını söyleyerek Ertürk’ü İstanbul’a gönderiyor.”
İçim en çok burada rahatlıyor. Koskocaman kurumu ilgilendiren küçücük bir rüşvet olayında Sayın Başbakanımızın tepkisini bir daha hep birden okuyalım:
Köpürüyor.
Bizim içimiz rahatlamasın da kimin içi rahatlasın. Rüşvet konusunda bu kadar duyarlı bir başbakanımız olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, yeni öğrendim ve çocuklar gibi sevindim. Eğer Başbakanımız rüşvete böyle bakıyor, aşırı tepkiler gösteriyorsa, bu ülkede rüşvetin r’sinden bile bahsedemezsiniz. Rüşvet almaya kalkanı ne yapar Başbakan?
Hemen görevden alır.
Bakın
haberin devamına: “İncekara DPT’de bir
başka göreve kaydırıldı.”
Rüşvet almaya kalkanı işte böyle yaparlar. Görevden alınır, DPT’de bir başka göreve kaydırılır.
İncekara haline şükretsin, ya maazallah bir de rüşveti almış olsaydı, ne yapardı Sayın başbakan onu? Artık Batı başkentlerinden başkent beğen. Batıya sürülür, bir daha Ankara’nın yüzünü bile göremezdi.
Kulağıma gelen, “Rüşvet çok yaygınlaştı, rüşvetsiz iş yapılmıyor” gibi dedikodular yıllardır uykumu kaçırıyordu. Geceleri, bu kadar rüşvet varken ne olacak bu memleketin hali diye kâbuslar görüyor, sıçrayarak uyanıyordum. Artık rahat rahat uyurum. Rüşvet konusunda çok titiz, asla taviz vermeyen bir başbakanımız varmış.
Haberde belirtildiğine göre, hadise 4 sene
evvel yaşanmış. Yeni duyuyoruz. Zamanında, 2004’te söyleseniz de, uykularımız 4
yıldır heba olmasaydı ya!
Üstelik böyle bir
hadise başta benim oyum, daha pek çok oyu “AK Parti”ye taşırdı.
Benim oyuma ihtiyaçları yok tabii… Alçak gönüllü “AK Partili” ler.
Seviyorum sizi! Var olun.
Üstatlardan
Sadrazam
Gürcü Mehmet Paşa’ya
Vay ol devlete kim ola mürebbisi onun
Bir senin gibi, cehl-i mücessem, a köpek…
Ne güne kaldı medet Devlet-i Al-i Osman,
Hey yazık, hey ne musibet, bu ne matem, a köpek…
Paymal eylediniz saltanatın ırzını hep,
Yok yere oldu telef ol kadar adem, a köpek…
Sen kadar düşman-ı devlet mi olur ey hınzır,
Ne durur saltanatın sahibi bilmem, a köpek…
Ehl-i dil düşmanı, din yoksulu bir melunsun,
Öldürürlerse eğer can be-Cehennem, a köpek…
Sende İslâm eseri olsa eğer zerre kadar,
Eylemezdin Alaman-zadeyi hem-dem, a köpek…
Seni hicvetmek ile katle neden istihkak,
Sen nesin bilsem ey a kâfir-i mübhem, a köpek.
Nef’i
Mübhem: Karanlık, belirsiz.
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın