BİZ KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ (Ata'ya mekyup) Adile Bulat SUCU

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 10.11.2010

 
   Sevgili Atam,

 

        Mektubuma başlamadan önce, hürmetle ellerinden öper, sevgilerimi sunarım. Sen gittin gideli bir hayli zaman oldu. Arkadaşım, “bir dostuna en son ne zaman mektup yazdın”  diye sordu. Bu bilgisayar çıkalı hele internet yayılalı kitap, gazete okumayı, kâğıdı kalemi kullanmayı unutmuşum.

 

        Her şey o kadar değişti ki şimdi sen bile gelsen düzeltemezsin. Sevgili Atam 10 Kasım sabahı sen gittikten sonra her şey değişmeye başladı.  Tekrar sen gelirsin yapamadıklarımızı, beceremediklerimizi sen düzeltirsin diye 72 yılımızı hep seni beklemekle geçtirdik. Atam senin dev bir büstün de taşların üzerine yapıldı.  İzmir’li olarak bu büstünü hiç beğenmedim lütfen kusura bakma. Senin nereye, kime baktığın, ne mesaj verdiğin, ne ifade ettiğin hiç belli değil. Adeta içinde öfke ve keder hapsetmiş, biraz da kırgın bekliyormuşsun gibi geldi bana. O büstün keşke İzmir Körfezi’nin girişinde bir dağa yapılsaydı. İki şeritli yol arasında senin heybetli büstünün sıkıştırılması, gecekonduların çevresinde yapılması beni çok üzdü doğrusu.

 

      Atam sen gittikten sonra mahallemizin sokak ararlarından geçen, kendini Avrupa’da sanır. Bir ülke istese, bu kadar Avrupai olamaz. Türkçe olarak bir şey göremezsin. Oysaki sen “TÜRK MİLLETİNİN DİLİ TÜRKÇE’DİR. TÜRK DİLİ DÜNYADA EN GÜZEL, EN ZENGİN VE EN KOLAY OLABİLECEK BİR DİLDİR. ONUN İÇİN HER TÜRK, DİLİNİ ÇOK SEVER VE DİLİNİ YÜKSELTMEK İÇİN ÇALIŞIR. TÜRK DİLİ TÜRK MİLLETİ İÇİN KUTSAL BİR HAZİNEDİR,” demiştin. Tüm dükkanlar, mağazalar alış veriş yerlerinin isimleri ve satılan ürünler, markalar yabancı. Hemen hemen gittiğimiz her mağazada Türk Malı, Türkçe kelime bulacak bir ürün yok gibi. Yakında senin isminin önüne de THE ATATURK eklemezlerse iyi. Hele çocuklarımızın cep telefonu ve internetteki yazışmalarını görsen Türkçe’de sesli harflerin kalktığını sanırsın. Özel üniversitelerimize gelince öğretim ana dili Türkçe yerine İngilizce eğitim verilmektedir. Batılılaşmak adına eğitim dili, ana dili olmayan tek ülkeyiz. Okullarımızda eğitim araç ve gereçlerinin yerini bilgisayar ve internet aldığından, özellikle liselerimizde bıçak ve satırlarla eğitim yapılmakta her gün bir lisede olay yaşanmaktadır. Okul eğitiminin görevini dersaneler almış bulunmaktadır. Kısacası eğitim=para+dersane olmuştur. Oysaki  İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilmi ve tekniği versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun.”  demiştin. Atam, o kadar rahata alıştık ki tek düğme ile bütün işleri hallediyoruz. Tüm imkanlar elimizin, ayağımızın altında ama inanç, azim ve hedef yok. Çanakkale’de Seyit Onbaşı 215 Kg topu kaldırırken, bizim yetiştirdiğimiz çocuklarımız bir torbayı kaldırıp taşımaktan aciz. Senin “YENİ NESİL SİZİN ESERİNİZ OLACAKTIR” demekten kastın bu herhalde. Yetiştirdiğimiz çocuklarımız da bizim eserimiz, ama nerede 1915 in gençliği nerede 2010 yıllının gençliği. Atam hep merak ediyorum. Senin zamanında 3G teknolojisi, internet, bilgisayar, cep telefonu radar cihazları yoktu. Buna rağmen Kurtuluş Savaşımızda, Çanakkale’de tarihi destanlar yazdın. Bize TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ armağan ettin. Ne büyük bir başarı, azim ve inanç… Her türlü son model araç gereçlerimiz var ama inancımız ve azmimiz yok. Top tüfekle, şehitlerimizin akan kanları ile kazandığımız topraklarımızı, bir gecede sessiz sedasız satıveriyoruz.

 

 Senin dediğin gibi; “ÇALIŞMADAN, YORULMADAN ÜRETMEDEN RAHAT YAŞAMAK İSTEYEN TOPLUMLAR, ÖNCE HAYSİYETLERİNİ, SONRA HÜRRİYETLERİNİ VE DAHA SONRA DA İSTİKLAL VE İSTİKBALLERİNİ KAYBEDERLER” ne kadar da doğru söylemişsin.

 

   Sen “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” dedin. Köylünün halini görsen ne kadar perişan. Şimdi herkes köyden şehre göç etti. Tarım ve verimli  arazilerimiz yazlık, otel ve çok katlı kule olmak için köylüden alınıyor. Zavallı köylüm de zengin olabilmek için verimli arazilerini yok pahasına satıyor. Kurtuluş Savaşında yendiğimiz düşmalarımıza  her geçen gün Kapitalizm adı altında yenik düşüyoruz. Şimdi tek İLAH PARA oldu Atam. Ülkem KÜRESEL İŞGAL altında. Güzel yurdumda yeşil alan kalmadı sen bir ağacın dalını kestirmemek için köşkünün yerini değiştirmiştin. “VATAN TOPRAĞI KUTSALDIR, KADERİNE TERK EDİLEMEZ” dediğin halde yurdun  her alanı ALTIN MADENİ, NİKEL ÇEVHERİ,  DİĞER MADENLER, NÜKLEER SANTRAL VE HİDROELEKTRİK SANTRALİ   kurulması, maden   çıkarılması için  ülke ekonomisine katkı sağlasın diye birkaç paraya ve günü kurtarmaya heba edilip, güzeller güzeli vatanım çölleşmeye terk edilmektedir.   En doğal olan enerji kaynaklarımız hava, su, güneş, ve deniz rüzgar varken bunları değerlendiremiyor başka kaynaklar arıyoruz. Atam biliyor musun ben kendi ülkemde devletimin ormanını çevreci bir duyarlılıkla gezemiyor ve inceleyemiyorum.

Buna dağlarımı, ovalarımı işgal eden VAHŞİ MADEN ŞİRKETLERİ izin vermiyor. Ne acı değil mi Atam? Atam İzlanda’da bir yanardağ harekete geçti bütün dünya ve ekonomisi etkilendi. Doğa’nın ve çevrenin önemini senin kadar bilemiyoruz. Ama “Son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, paranın yenemeyeceği” ni öğrenemedik. Bizim çok sevdiğimiz bir “TOPRAK ve EROZYON DEDEMİZ”  var.   HAYRETTİN KARACA o da senin gibi azimli dirençli o yaşıyla şehir, şehir köy, köy dolaşıp insanlara “TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN” diye bir şeyler anlatmaya çalıyor. “KAPİTALİZMİN ÖNÜNDE, SİYASİ İDEOLOJİDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR ENGEL VARDIR; DOĞA” diyor ama biz hiç aldırmıyoruz. Sen ülkemizi düşmanlardan kurtardın. O da erozyondan, çöleşmeden kurtarmaya çabalıyor. Ama kimsenin umru değil.. Sen “EĞER VATAN DENEN ŞEY KUPKURU DAĞLARDAN, TAŞLARDAN, EKİLMEMİŞ ALANLARDAN, OVALARDAN, KENTLERDEN VE KÖYLERDEN OLSAYDI, ONUN ZİNDANDAN BİR FARKI OLMAZDI” demiştin. İzmir’imizin hemen yakınında EFEMÇUKURU adında bir köyümüz var. Burası  İzmir Efelerinin Kurtuluş Savaşı’ndaki saklandıkları bölge imiş. Düşmanı şaşırtmak için adını Efemçukuru koymuşlar bu köyün önemi kurtuluş savaşı sırasında çok büyükmüş. Şu anda doğal ve ekolojik zenginliği de çok büyük. Ama bu bölgemiz de VAHŞİ MADENCİLİĞE  teslim edilmiştir. Düşmanlarımıza bırakmadığımız yerler şimdi YÜKSEK KAR VE PARA’ya teslim ediliyor. Atam. İzmir’in Turgutlu’ya bağlı ÇALDAĞI nın  kaderi ve BERGAMA KOZAK YAYLASI  da aynı. Bunlar sadece İzmir yakınlarında olanlar. Türkiye genelini görseniz. Ülkem talan içinde. Derdimi kime anlatayım, kime yanayım… Doğal varlıklarımızın durumu böyle. GDO lu ürünleri anlatıp başını fazla ağrıtmayayım. Yerli malı diye bir şey kalmadı. Genleri bozulmuş yiyecekler yemekten, beynimizin de kimyası bozuldu. Şiddet, kavga, kapkaç öldürmek, parçalamak hayatımızın bir parçası haline geldi.  Televoleler, Yemekteyiz programları, Ayşe manken ne yaptı, Ali bey karısını nasıl yumrukladı. Hasan amca kimle evlendi onları seyretmekten yıllarca uyanamadık. Uyumaya devam ediyoruz.

 

       Atam,  SENİ DENİZLER MÜREKKEP, AĞAÇLAR KALEM OLSA büyüklüğünü, yüceliğini anlatmaya yeterli gelmez. Ama birkaç örnekle senin ilken ve sözlerinle de bunu anlamak yeter sanırım.

 

       “YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ”  sözün dünya barışına ne kadar önem verdiğini,

 

       “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" diyerek vatan ve millet uğruna ölmenin kutsallığını,

 

       “BAYRAK BİR MİLLETİN BAĞIMSIZLIK ALAMETİDİR. DÜŞMANIN DA OLSA SAYGI                 GÖSTERMEK GEREKİR” diyerek ne  büyük bir komutan olduğunu,

 

       “BİZ KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ, YALNIZ İNSANLIĞIN DÜŞMANI OLANLARA DÜŞMANIZ” diyerek sevgi, dost ve barış yanlısı bir insan özelliğini yüreğinde barındırdığını,

 

Tarihin kaderini  değiştirmiş ve  Önder   olma niteliğini kazanmış,   işgal edilen yurdumuzu  kurtarmak için milletin bağrından çıkan ve kendini milletine adayan bir lidersin. Bakışınla, efendiliğinle, hoşgörünle ne kadar da büyük ve yücesin.

 

       Sevgili Atam, sana anlatacak çok şeyim var ama aklıma gelenler şimdilik bunlar. Başkasına anlatınca bana deli misin diyorlar. Ben de hep dağlara çıkmak oralarda yaşamak istiyorum. Çok çaresiz kalıyorum Atam. Ben ülkemde mutlu ve huzurlu değilim. Her gün bir şeyler yitip gidiyor. Dürüstlük, namus, şeref, onur, asalet, cesaret, özveri, güven, sevgi, mutluluk, nezaket, paylaşım her gün bu kavramlardan uzaklaşıyoruz. Hep malın mülkün vahşice tüketimin tuzağına düşüyoruz. Neyi okuyacağımıza, ne seyredeceğimize, ne yiyeceğimize  başkaları karar veriyor biz de bu cazibeye kapılıyoruz.

 

       Atam, satırlarıma burada ara vermek istiyorum. Senin başını şişirdim kusura bakma. Umarım bu sıkıntılarımız bir gün son bulur. Seni aramaktan vazgeçeriz. Oysa ki  sen de bizim gibi etten, kemikten ve sinir sisteminden ibarettin. İnsan olduğumuz mucizenin farkına varamadık. Hepimizin birer Mustafa Kemal, Mevlana, Halide Edip, Mimar Sinan, Piri Reis … olduğumuzu hiç aklımıza getiremedik. Azimle, inançla her şeyin üstesinden gelindiğini düşünemedik. Ülke çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutamadık. Vicdanla, yürekle işlerimizi yamadık Atam. İnşallah öbür mektubumda sana daha güzel şeyler yazarım seni güzel haberlerimle sevindiririm. Geç olmadan elbet gaflet uykusundan uyanacağız. Buna yürekten inanıyorum. Ülkemi hep şikayet ettim. Ben ülkemi çok seviyorum. Sen İzmir’imiz için; “BEN BÜTÜN İZMİR’İ VE BÜTÜN İZMİR’LİLERİ SEVERİM. GÜZEL İZMİR’İN TEMİZ KALPLİ  İNSANLARININ DA, BENİ SEVDİKLERİNDEN EMİNİM” demiştin. BEN VE  GAVUR İZMİRLİLER DE SENİ ÇOK SEVİYORUZ  YÜCE ATAM…   

 

 

ADİLE BULAT SUCU

[email protected]

Tarih: 10.11.2010 Okunma: 800

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?