SAYGIDEĞER ATAM
1938’de dünyadan ayrıldığınızda daha dünyaya gelmemiştim. 50 yıl sonra, Tanrı benim bu ülkede doğmama karar vermiş olmalı ki, güzel ülkemizde doğdum. Bundan son derece mutluyum. Bunun tek sebebi sizsiniz. Tanrının bana verdiği hediyelerin ilkini ve en güzelini almış oldum dolayısıyla. Daha doğmamış olan bana, özgürlüğümü vermiştiniz ve ben doğduğum anda özgürdüm. Fakat şimdilerde özgürlüğü belli kalıplara sığdırmak için çaba sarf ediyorlar. Fikir özgürlüğü yok iken, fiziksel ve maddesel özgürlüğe inandırmaya çalışıyorlar bizleri… Oysa bizler sizin özgürlük anlayışınızı benimsiyoruz.
Her insan hangi ırka ve ulusa bağlı olursa olsun, mutlaka kendi ulusunu ve ırkını değerli kabul eder. Bu çok doğaldır. Ben de kendi ırkımı ve ulusumu, özel ve değerli görüyorum. Bunu hiçbir ırkçı ideoloji içinde olmadan söyleyebiliyorum. Bunu sizin gençliğiniz olarak, sizden öğrendik. Sizi anlamayan kimi büyükler ve gençler ırkçılığı hayat görüşü olarak benimsemiş ve bunu tüm yurda yaymak için gayret etmekteler. Fakat bizler biliyoruz ki; sizin dünya görüşünüzde ırkçılık yoktur. Siz düşmanına bile barış eli uzatabilen tek devlet adamısınız. Bu topraklarda can veren düşman askerlerini bu toprakların evlatları olarak kabul edebilen, bir asker ve merhametli bir insan olarak bizim tek örnek alacağımız kişisiniz.
Hayatınız boyunca barış istediniz. Yurtta Barış, Dünyada Barış diyebilen tek lider ve tek devlet adamı olmanızın gururunu Türk Milleti olarak göğsümüzü gere gere yaşıyoruz. Savaşların sadece vatan savunması için yapılması gerektiği konusunda insanlığı uyaran, aksi takdirde cinayet işlenmiş olacağını söyleyen de sizsiniz. Oysa insanoğlu birbirini boğazlamaya devam ediyor. Üstelik bunu demokrasi söylemleri ile yapıyorlar… Sadece birbirini değil, doğayı katletmekte de sakınca görmüyor. Siz bir ağacın dalının kesilmesine razı olmaz iken, şimdilerde sınır tanımaksınız ormanlar katlediliyor. Üstelik sadece insanoğlu yeni yerler ve biraz daha fazla paralar kazanabilsin diye.
Hızlı tüketim toplumuna geçişin zehirleri bunlar. Bencil insanların dolduğu bir dünyanın, zehirleri etrafa saçılıyor. Yavaş yavaş herkesi etkiliyor. Gelir adaletsizliğinden tutun da, fikir ayrışmaları yüzünden toplumun ikiye bölünmesi gibi sebeplerle insanlar sınıflara ayrılıyorlar. Ülkemizde gördüğümüz bu ayrılıkların en önemli sebebi; emperyalizmin hala amacına ulaşmak istemesidir. Sizin onlara karşı kazandığınız zaferleri hala unutamadılar ve bu topraklardan sizin açtığınız kurtuluş yollarını kapatmaya çalışmaktadırlar. Emperyalizm artık topla tüfekle değil, akıl ve teknolojiyi birleştirerek ülkemizi bölmeye çalışmaktadır. Gelişen dünyada teknoloji mesafeleri kısaltmakta ve kötü amaçlı kişiler sayesinde, öz kültürümüzü yok etmeye çalışmaktadırlar. Emperyalizm adım adım yoluna devam etmekte. Kurduğunuz Cumhuriyetin tüm olanaklarından yararlanmakta olan çocuklarımız ve benim de dâhil olduğum gençliğimiz bu girdabın içine çekilmeye çalışılmaktadır. Okumayan, düşünmeyen, kendini küçük gören bir Türk Gençliği yaratmaya çalışıyorlar. Bu onların işine geliyor. Fakat bizler biliyoruz ki, siz okuyan, düşünen ve bilime önem veren bir Gençlik istiyorsunuz. Sizin Gençliğiniz bunun farkındadır. Emperyalizme geçit vermemeye kararlıdır.
Emperyalizme karşı topyekûn mücadele edilmesi gerektiğini sizden öğrendik. Köylüsüyle, kentlisiyle bir millet olabilmeyi sağladınız yurdumuzda. Tam Bağımsız Türkiye hayallerinize kavuştuğunuzda, yeni bir Cumhuriyet kurulmuş ve biz o Cumhuriyeti’nin evlatları olarak şimdi rahat ve özgür olarak yaşamaktayız. Çocuklarımızdan, yaşlılarımıza kadar tüm Türkiye sizin sayenizde bugün bir bayrak altında, özgür bir şekilde yaşamaktayız.
Bunu başardıktan sonra, başarının “millet” sayesinde kazanıldığını söylemeniz ve size yöneltilen iltifatlara karşı mütevazı tavrınızı koruyabilmeniz de ayrıca size imrenmemizi sağlıyor. Günümüz yöneticilerinin birçoğu, halktan kopuk ve halk için kararlar almayarak, halkı kendi silahıyla vurmaktalar. Bu yöneticiler, seçilene kadar halkın içinde, halkın kahramanı gibi oldular. Seçildikten sonra makamları kutsayarak halka etten duvarların arkasından, kırmızı plakalı araçların içinden baktılar. Bakmaya devam ediyorlar… Demokrasinin halk için olduğunu unutan ve seçildikten sonra ayrıcalıklı olduğunu düşünen kişilerin sizi bir kez daha düşünmeleri ve örnek almaları gerektiğini düşünüyorum.
Ben sizin sesinizi cızırtılı bantlardan dinledim. Siyah beyaz fotoğraflardan gülüşünüzü, ciddiyetinizi, halka karşı olan sevginizi ve saygınızı gördüm. Neredeyse her fotoğrafınız halkın içinde çekilmiş. Halkından korkmayan ve ona saygı duyan bir lideri, dünya hala göremedi sizin zamanınızda(sizden başka) ve sizden sonra. Dünyada kabul görmüş devrimcilerin çoğunun sizi örnek aldığını hatırlayınca sizin ne kadar doğru işler yaptığınızı bir kez daha anlıyorum. Bir Türk Genci, sizi her zaman çağdaşlarınızdan ayrı tutacaktır. Bu küçüklüğümüzden başlayan bir zincir aslında. 23 Nisan’larda tüm dünya çocuklarıyla birlikte sizin çocuklarımıza armağan ettiğiniz bayramı kutluyoruz. Bir Ulusun bağımsızlığını kazanmasını tüm dünya kutluyor. Bu mükemmel ötesi bir duygu. Bitmiyor… 19 Mayıs’ı Gençliğe armağan ederek, ülke bir gün gene aynı zorluklara düşerse, Samsun’a çıkma görevini bizlere verdiniz. 30 Ağustos Zafer Bayramımız, bir millet olarak ordumuzla kutladığımız eşsiz bir bayram. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız hepsini taçlandıran, bizi biz yapan bugünlere getiren muhteşem bir bayram.
Tüm bayramlarımızı coşkuyla kutladıktan sonra, sizin eserlerinize sahip çıkmayacak birinin olacağına bile ihtimal vermek istemiyorum. Sizin kurduğunuz Cumhuriyet sonsuza kadar Türk Gençliğine emanet olarak kalacaktır. Size layık olabilmek için, Türk Gençliği sonsuza kadar mücadele edecektir ve Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar var olacaktır. İyi ki, sizin gençliğiniz içinde yer alıyorum. Ömrümün sonuna kadar bunun gururunu taşıyacağım.
Siz gözlerinizi yumdunuz. Bıraktığınız noktadan, sizin gençliğiniz gözlerini açtı ve açmaya devam edecek. Sizin eserlerinize sahip çıkacağız. Hoşça kalınız.
Arşiv