TÜRK SORUNU-AHMET KAYA-AĞCA-NAİPAUL VS...

Özgür DENİZ - 27.11.2010

TRT Haber'in Mehmet Ali Ağca'yı konuk etmesi üzerine 'Katil Ağca'ya TRT şefkati' manşeti atan Milliyet, bu suçlamanın daha beterini kendisi yaptı..Milliyet'te bugün PKK propagandasına dönüşen Zübeyir Aydar söyleşisi yer aldı.
 

Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, aylardır peşindeymiş. Kimin mi? Buyrun hep birlikte Aydıntaşbaş'ın dilinden dinleyelim: "Aylardır Zübeyir Aydar'ın peşindeyim. “Neden?” diyeceksiniz. 1994'te DEP davasından sonra yurtdışına gidip 16 yıldır dönemeyen eski Siirt milletvekili, halen PKK'nın Avrupa'daki en üst düzey yöneticilerinden..."

‘’Benim gibi düşünmüyor olabilirsiniz ama düşüncelerinize saygı duyarım. Sizler gibi düşünmeyebilirim ama düşüncelerime saygı umarım. Fikirlerden korkulmamalıdır, fikirlerden korkan gericidir, fikrine güvenen ilericidir. Fikre fikirle cevap vermek izzettir, fikre küfürle ve güçle cevap vermek ya da fikirleri yasaklamak, saklamak, yobazlıktır ve zillettir.’’ Özgür Deniz

 

‘’Herkesin arzusu yönünde konuşup övülmektense, kendi istediğim gibi konuşup oklara hedef olmayı ve yalnızlıkla bedel ödemeyi tercih ederim. Ama mühim olan, ideolojik sebeplerle haklı olan karşısında kompleks yapıp haklı olanı kasti olarak reddetmek değildir, nefsi kırıp haklı olanı desteklemektir.’’ Özgür Deniz

 

Türkiye de, gerçekte, tam manasıyla bir Sünni Türk sonunu vardır. Bakınız lütfen iyi anlayınız sevgili dostlarım: asla mezhepçilik ve ırkçılık yapmıyorum. Sadece bir gerçeği ifşa ediyorum. Ya da benim gözlemlediklerim diyelim. Çünkü Sünni Türkler, iyisiyle-kötüsüyle kadim ve muhteşem mazilerine, törelerine ve kabul etmiş oldukları yüce İslam dinine az-çok bağlıdırlar. Kim ne derse desin gerçek sorun ve sorunun kökeni budur. Hangi kurum Türklerin hâkimiyetindedir? Peki, kurucu unsur kimdir? Sanat dünyasından, iş dünyasına kadar, medyadan eğitime oradan koruyucu unsura kadar hangi alanda bu yurdun öz çocukları hâkimdir? Hangi bir Türk çocuğu kafasına göre eylem yapabilmekte ve ardından korumaya alınmaktadır? Hangi bir Türk çocuğu kamuya yönelik bir isyan girişiminde bulundu da, medya da savunuldu? Kahraman olarak gösterildi? Ama farklı tandanslı olup Türk kimliğiyle tecessüm etmiş olanlar ya da kendi kimliğinden tecerrüt etmiş olanlar her zaman el üstünde tutuldular, mevkiler kırmızı halı gibi ayaklarına serildi, sözleri olmasa da söz sahibiymiş gibi itibar gösterildi. Tutuklandığında el üstünde tutuldu. En ufak bir durumda dahi incinmemesi için elden gelen yapıldı. Her zaman itibar görenler bunlar oldular ve hala da aynı şekilde devam etmektedir bu durum. Siz köklerine sahip çıkan ve en ufak bir sorundan dolayı tutuklanan ve tek gün bile cezaevinde kalmayan ya da kalmayacak bir Sünni Türk gösterebilir misiniz Allah aşkına? Ya da tutuklandığı anda veya başına bir şey geldiği zaman bütün medyanın her türlü imkânıyla seferber olduğunu iddia edebileceğiniz bir Sünni Türk gösterebilir misiniz?

 

En basit örnek: bir anayasa başkanı konuşuyor ve karşıdan kendisine yumurta atılıyor ve polis müdahalede bulunuyor ama yerli maskeli medya ne yapıyor? Polislere bir kurşun sıkmadığı kalıyor. Teşkilat mensubunun neredeyse bütün sicilini ekranlardan okuyor. Aslında hedefe koyuyor, gerçek budur. Peki, o kişi farklı kulvarda olsa, aynı şeyi farklı kulvarda ki kişiye yapsa, medya aynı şekilde verir mi? Asla, bu sefer müdahale eden kahraman edilen ise hain damgası yer. Görüyor musunuz canım kardeşlerim alçaklığı? Yani bu nedir Allah aşkına? Burası neresidir ve biz kimiz?

 

Mağdur kılığına girmiş bir yığın hain el üstünde tutulmaktadır ve mağduriyetini kullanarak istediğini elde etmektedir. Ve bizler ev sahibiyiz ya güya bişey almasak ta, bir şey olmasak ta olur. Mühim olan misafiri ağırlamaktır. Nasıl misafirlikse! Ev sahibinden daha ileri. Kafasına göre bozuyor, dağıtıyor, vuruyor, kırıyor.

 

İnsaf yani. Türk Ordusuna bakıyorsun atılanlar genelde malum. Bağımsız Türk Yargısına bakıyorsun satılanlar malum. Medyaya bakıyorsun çatılanlar malum. Ne siyoniste ne de şuna buna çatan var. Ne de Ermeni’ye kafa atan, ne de Yunan’a kafa tutan var. Ama Türk şamar oğlanı. Vatan onunya. O hakkından feragat etmeli. O yolda yaya gitmeli. O elindekini vermeli. O misafirlerin yollarına güller sermeli.

 

Bunu yapmayın beyler. Bunun sonu iyi olmaz. Herkes haddini ve yerini bilmeli. Kıymetinin farkına varmalı. Köpeklik Türk’ün tabiatına yakışmadığı için ve köpeklik için sırada onca bekleyen olduğu için bütün belalar Türk’ü buluyor ne hazin. Gayrısı siyoniste kuyruk sallıyor ve siyonistte bunları yallıyor dünyanın her yerinde. Olan Sünni Türk’e oluyor.

 

Türk suç mu işledi? Koy kodese ver müebbet, sabret buda geçer elbet. Değimli ki medrese-i Yusufiye’dir zindanlar. Türk’ten gayrısı mı alan, satan, tutan, yutan, vuran, kıran koy hastaneye, gönder pastaneye, gelsin pastalar, börekler, çiğ köfteler. Ağırla güzel bir. Yönünü şatolara çevir. Yolda ki engelleri bir bir devir. İnsaf yahu!

 

Bu ülkede kesinlikle Sünni Türklük sorunu vardır. Başkacada sorun yoktur. Bu bilinmelidir. Toplum müthiş bir cenderededir. Zihinler işgal altındadır. Dehşetli bir yönlendirme vardır. Mağdur rolündekiler kesinlikle mağdur değildirler sadece kendilerinden olan ama hakikaten bilinçli olarak mağduriyet yaşayanlar üzerinden rant devşirmektedirler. Alevi kardeşlerimizin içindeki Alisizler, gerçekten bu vatana sadık olan ama bizzat kendilerinden görünenlerce (Alisizlerce) mağdur edilmiş olan Alevi kardeşlerimiz üzerinden rant devşirmekte ve mağdur rolü oynamaktadır. Ve hep el üstünde tutulmaktadır. Siyonistten destek görmektedir velâkin gerçek mağdurlar yine aynı kalmaktadır. Keza Kürt kardeşlerimizin içinde olan ama gerçekte bütün melanetlerin başı olanlar (PKK lılar-KCK lılar) gerçekten mağdur edilmiş Kürt kardeşlerimizin ardına saklanarak rant elde etmekte ve kendilerini mağdur olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Mağdurlar yine aynı kalmaktadır. Ama mağdur edebiyatı yapanlar rant devşirmekte, siyoniste uşaklık yapmaktadırlar. Yani, Alevi ve Kürt kardeşlerimiz kendi içlerinde ki kirli ve karanlık adamlarca çok kötü şekilde kullanılmaktadırlar. Aynı şekilde Ermeni, Rum ve Musevi vatandaşlarımızda kendi içlerinde ki siyonist uşaklarınca kullanılmaktadırlar. Ve olan, hep, gerçekte, Sünni Türklere olmaktadır. Uyanmalıyız ve oyunları görmeliyiz canım kardeşlerim. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmeli, bu mukaddes vatana ve bu aziz millete sahip çıkmalıyız.

 

TAYİP:

Ağzına, yüreğine ve cesaretine sağlık Sayın Başbakanım. Gerçekten Allah razı olsun. Köpeğe köpek, domuza domuz denir. Tıpkı insana insan dendiği gibi. Bir insana domuz demek ne kadar alçakça ise, bir domuza insan demek te o kadar alçakçadır. Ama dikkat ediniz kendinize. Şeytan her zaman takiptedir ve kurbanları çoktur! Sizi bu hareketinizden dolayı gerçekten takdir ettim. Yani fani bir dünya da tek bir nefes, tek bir soluk bırakabilmek herkese nasip olmaz. Bütün insanlık şahit ki: bu yaptığınız asla unutulmayacak bir kahramanlık. Ameller niyetlere göredir. İnşaallah safi bir niyetle ve safi bir kararla ve safi bir güçle yapmışsınızdır. İnşaallah saf bir samimiyet, hassasiyet yüklü bir ciddiyet vardır bu görkemli ve son derece ahlaklı çıkışınızın ardında. Keşke füze kalkanını da reddetseydiniz. Ve keşke ülkemiz içinde de devrim gibi eylemlere imza atsanız. Her ne pahsına olursa olsun dimdik dursanız ve demir yumrukları peş peşe indirseniz. Ne de iyi olur be sayın başbakanım. Keşke. Keşke garibin ve yetimin hakkını asla yedirmeseniz hayâsızlara, hırsızlara, soysuzlara. Siyonistin pis ve mikroplu suratına hakikati haykırmanız çok hoşuma gitti ve gurur duydum sizinle. Ve burada da, sadece, bu hareketinizin değerlendirmesini yaptım.

 

NAİPUL:

Okudum mu? Hani, Müslüman Türk düşmanı bir sefil soruyor ya, bu pespaye şarlatanın buraya gelmesine karşı çıkanlara: okumadığınız adama niye karşı çıkıyorsunuz diye, işte o yüzden böyle yazdım. Geçelim. Hiç gerek yok okumaya. Bazen tek cümle şahsiyeti izhar ediverir. Okuyan kim ve elzem mi, ne kazandıracak? Her şeye merak duymak ahmaklıktır. Ve beyin çöplük değildir. Mide gibi. Peki, çöplük nedir? Her arta kalanı, her pisliği boşalttığınız yer. Koku, mikrop, artık, pislik yuvası. Peki, beyninizi bu duruma getirmek ister misiniz? Nihayet gelmedi, gelemedi. Artık saygı çağı. Reddetmek kararlılığı gösterilebiliniyor her saygısız alçağı. Aynı şekilde lanetlenerek gitmişti Kustirika kaçağı. Güzel bişey. Bu zamana kadar küfrettiniz nizamınızın elverdiğince, yoldaşlarınızın yol verdiğince. Ama artık küfür zamanı bitti. Beyniniz çöplük değilse ve sizi güce başvurmak zorunda bırakmıyorsa haydi meydana çocuğum. Artık kafanıza güvenmelisiniz. Hakaretlerle olmuyor. O dönem kapandı sayılır. Beyninizi ve yüreğinizi ortaya koyma zamanı zaman. Tabi varsa!

 

Bu yazıyla ilgili şu yazıyı okumanızı âcizane öneririm dostlarım. Gerçekten kısa, öz ve harika bir yazı. Olay budur. ‘’Bu adamlar vara yoğa niçin toplanırlar-27/11/2010-Engin Ardıç-Sabah Gazetesi’’

 

AĞCA:

Vatana ihanet mi etti? Eroin, esrar, kokain ticareti mi yaptı? Bu vatanın namuslu kızlarını kodaman itlere mi pazarladı? Tek bir Mehmet’e kurşun mu sıktı? Tek bir teşkilat mensubunun canına mı kıydı? Ne yaptı Allah aşkına? Abdi İpekçi’yi öldürdü öyle mi? Ve bizlerde yedik. Ulan siz bizi geri zekâlı mı sanıyorsunuz bre haysiyet yoksunu sefiller? Evet, kesinlikle inanmıyorum ki kendisi de açıkça söylüyor zaten vurmadığını. Bir Dakka: faraza vurdu diyelim. Peki, yalnız mı vurdu? Silahı nasıl buldu? Planı nasıl yaptı? Abdi İpekçi’yi biliyor muydu? Ki daha üniversiteli bir gençti. Yani siz gerçek katili görmeyeceksiniz ona bu cinayeti işlemesi adına her imkânı sunan alçakları yok sayacak ve bir katili ezmeye çalışacaksınız. Tamam, katile de vurun ama önce bir durup gerçek katili bulun. Peki, bu ne kadar insanidir? Neymiş efendim, işte Papa’yı vurmuşta, ülkenin uluslar arası itibarını mahvetmişte. Ulan hangi itibarı bıraktınız ki kayboldu? Hangi yerimiz vardı ki elimizden alındı? Uzaydaydık ta yere mi çakıldık? Bu kadar aşağılık olmanın lüzumu var mı? Siz şuna bu adam Ülkücü kardeşim ve ezilmeye, yok edilmeye, çiğnenmeye, müebbede mahkûm edilmeye layık desenize. Şimdi bir adi kalkmış güya ona katil diyor bir sözü üzerine. Ulan it sen Ağca’nın ayak tırnağı olamazsın be. Sende şeref var mı? Sende haysiyet var mı? Sende namus var mı? Sen de insanlık var mı? Sen de hiçbir erdem yok yavrum. Sen adam değilsin! Şimdi kalkıp âleme niza vermeye tevessül etmen öküzlük olur. Bugün Apo ya buseler sunanlar Ağca’ya yumruk çakıyorlar. Bunlar mı insan? Yani şimdi ben bir iki tane pespaye şarlatan lanetledi diye lanetlemek zorunda mıyım bir insanı? Ve katil değilim derken sen katilsin demem mi gerekiyor ve kim gerektiriyor bunu? Namuslu olmak zor be dostlar? Adil olmak güç imiş meğer. Ama sürekli adalet der dururuz. Ama durmadan ayağa kalkmaya çalışan adaletin tepesine vururuz.

 

Ve lütfen Hasan Cemal denilen adamın ‘’KİMSE KIZMASIN KENDİMİ YAZDIM’’ isimli kitabını okuyun ve araba arkasına saklanarak Türk Polisine bomba atanları öğrenin ve şimdi nerede olduklarını görün. Ama tabi ya onların kulvarı farklı! Onlar bizden beslenip düşmana sağılanlardır. Onlar beyazdır. Onlar bu toprakların ruhuna muhalif ideolojilerin müntesipleridirler. Sünni Türk sorununda ki izahları düşünmenizi istirham ederim dostlarım. Dürüst olalım beyler dürüst. Kimse cinayeti tasvip edecek kadar şerefsiz değildir. Kimse bir katili savunacak kadar alçak değildir. Kimse bir insanın ölümüne sevinecek kadar adi değildir. Tabi domuzları geçiyorum, onlar hepsine eyvallah çekerler. Çünkü besinleri bu işlerdir. Ama haksızlığa da tahammülümüz yoktur. Kahpeliğe de eyvallah çekecek değiliz. Siz öldüreceksiniz ve katil budur diyeceksiniz, bizde yiyeceğiz öyle mi? Ulan eğer Abdi İpekçi’yi siz öldürmediyseniz ben de dünyanın en aşağılık, en adi, en alçak mahlûkuyum. Ve sebebi de belli!

 

Bunlar böyledir dostlar. Yaparlar yaptı derler. Vururlar vurdu derler. Âlem kötü, tek iyi bunlar. TRT çıkarır lanetlenir. Bunlar peşinden koşar, üstelik milyarları sayar el üstünde tutulurlar, yılın olayını gerçekleştirmiş olurlar. Peki, bana bunun insanlık değilde domuzluk olduğunu kim inkâr edebilir? Yani insan az da olsa şerefli olur, dürüst olur. Yoksa söz konusu olan lüzumsuz, haksız ve yersiz bir övgü değil, hakikatin izharıdır.

 

AHMET KAYA:

Bu toprağın oğlu. Türk anne ile Kürt babanın oğlu. Bir çocuğa şeklini vermede en etkili kişi kimdir sizce? Kuşkusuz annedir. Çünkü doğum, besleme, büyüme vb her şey onun işidir. Sesten yana talihli. Kader ona gülmüş. Hoyrat ve isyankâr. Pazarlanmaya açık ama maalesef kompleksliği (yani bir nevi her kulvardan insan dinleyebiliyor onu) pazarlamacıların hevesini kırıyor. Çünkü tek bir hedef kitle yok onu alacak. Bilakis herkes talipli ve dinliyor. Nice Ülkücü dostumun arabasında sakınmadan dinlediğini bizzat biliyorum. Geçen gün Birand denilen zevatın 32. Gün programında Ümit Kıvanç’ın da dediği gibi teşkilatın mensupları bile dinliyor, Ülkücüler bile kasetini alıyor. Şerefsizler şerefsizlikle itham ettiler. Oysa plan onların planıydı. Ahmet Kaya bir kurban. Hem bu tarafta ki hem de o tarafta ki şerefsizlerin kurbanı. Tayip’in bile adından söz ettiği bu insanın ismini hiç Kürt siyasetçilerin telaffuz ettiklerini duydunuz mu? Yanılıyor olabilirim ama ben duymadım. Anamın örtüsüne dokunsunlar erkeklerse demişti ve çok kızdırmıştı birilerini ve aforoz edilmişti. Ahmet Kaya asla Kürtçü olmadı. Asla PKK yı savunmadı. Ahmet Kaya gerçekten bir vatanseverdi. Ama ona Kürtçülük damgası vurmak isteyenler vardı. Çünkü bir şekilde onu pazarlamak ve onun üzerinden bazı hedefleri kotarmak isteyenler vardı. Bu yüzden onu tahrik ettiler ve tefrik ettiler. Tahrik edenlerle tefrik edenler aynıydılar. Yanılmak insan içindir ve bazen insan unutuverir. Bazen birileri size yardım ediyormuş gibi görüntü sergilerler, aslında sizi yok etmek isteyenlerde onlardır. Ama yok edileceğinizi muhakkak bildikleri için yardımlarında gayet ciddidirler. Sizi yönlendirirler ama sizi yönlendirdikleri yer sizin yok edileceğiniz yerdir. İşte Ahmet Kaya’nın başına gelende budur eminim. Birileri onu tahrik ettiler: haydi Ahmet dediler, kimlik ifşasında bulun dediler, haydi Ahmet dediler şarkı sözü ver dediler. Çünkü Ahmet Kaya’yı tavsif etmek, yaftalamak istiyorlardı ve onun yok olmasını istiyorlardı. Ve bunu başarırlarsa onu bir taraf ait kılabilecekler ve öylece de tanıtabileceklerdi hatta ait olduğu yer-kesim yüzünden sürgün edildiği, ölüme mahkûm edildiği palavrası pompalanacaktı ve damga vurulacaktı: Ahmet Kaya Kürtçüdür, PKK lıdır denilecekti. Ama yok olurken de istedikleri şekilde yani bir şey için yok edildi demek isteyecekleri şekilde yok edildiğini söylemek için yok edilmesini istiyorlardı. Ben bir ara Doğu’da bulundum. Ama tek bir defacık Ahmet Kaya şarkısı dinlemedim hatta bizzat istediğim halde adamlar cidden karşı çıktılar. Ferhat Tunç dinledim ama Ahmet Kaya dinlemedim. Ahmet Kaya ortak operasyonla diskalifiye edildi kesinlikle. İki taraftaki karanlık yüzlü, kirli işler uzmanı toplum mühendislerince. SANMAYIN Kİ şarkısını dinlemenizi öneririm. Bu şarkıyı dinleyin, üzerinde düşünün ve sonra benim dediklerimi bi daha düşünün lütfen. ‘’DAİLYMOTİON’’ sitesinde dinleyebilirsiniz. Bu şarkıyı muhakkak dinleyin lütfen. Ama çok dikkatli dinleyin ve Ahmet Kaya aslında kimlerin işine gelmez anlayın. Geçen de Soner Yalçın denilen tipte yazmış. Güya onu Sosyalizme yapıştırıvermiş. Aslında bişey yazmamış boş yazmış. Kendisine paye çıkarmış. Aslında bi düşünmek icap ediyor: Ahmet Kaya’yı tasfiye edenlerin içinde kimler var! Ama şerefsizlerin şerefsiz dediklerini bile yazamamış. Korkmuş galiba. Zira beslendiği besin kesiliverir. Yürek gerek yürek. Öyle boş boş yazmakla bişey olmaz. Gerçekleri yazabiliyor musun? İşte o zaman adamsın. Aynı şeyi Cemil Meriç içinde yapmıştı. Ve bizde ’’MESULİYET DAVACISI: NURETTİN TOPÇU’’ başlıklı yazımızın sonunda cevap vermiştik. Toplumu güya yönlendirebilecek kapasitesi varmış gibi. Ama keşke herkes bilse; Cemil Meriç üstadın, kendini bu topluma aydın diye kakalayan şerefsizlerin, ne pislik, ne yobaz, ne kör cahil, ne geri zekâlı olduklarını ifşa ettiği gerçeğini. Yalansam açın okuyun JURNAL’ini ve dahi sair muhteşem eserlerini.

 

CAMİ ve DEMOKRASİ:

Demokrasi denilen zillet yüklü illeti savunabilirsiniz. Düşünce olarak benimseyebilirsiniz. Ama asla camiye sokamazsınız. Bu ihanettir. Orası ev sahibine aittir. Ve ancak ev sahibinin kuralları gereğince hareket edilmelidir. Hangi misafir olduğunuz evde kafanıza göre hareket serbestiniz vardır. Yapmayın Allah aşkına. Bunu kulağımla duymasam, üstelik bir Cuma vakti, inanmazdım ama duydum. Ve inanın o imamın ardında namaza durmayacaktım. Kahrolarak durdum. Allah kabul etsin.

 

EV-GÜVENLİK:

Bir Fransız atasözü der ki: ‘’duvarsız bahçe, erkeksiz kadın olmaz.’’ Doğru ya da yanlış veya eksik ya da fazla. Takdir sizin. Ama bence indi düşüncemize göre bazı sebeplerle muhalif olsakta reddetmek biraz zor. Kadın bir yerde acizdir. Bu asla kadını aşağılamak değildir. Dürüst olalım lütfen. Bilakis kadına bakış açım bellidir ve o hayatında, devletinde, toplumunda, medeniyetinde tohumudur, dinamitidir. Bir yerde desteğe muhtaçtır. İkisi bir bütünün yarısıdır. Birleştikleri zaman bütün olurlar. Bazı şeyler bize bağlı değildir. Doğruysa doğrudur. Biz onu yanlışlayamayız. Sadece yanlışlamış olmak adına kabullenmez ve yok sayarız ama o yine de doğruluğundan bişey kaybetmez ve yok olmuş olmaz. İşte bunun gibi duvarsız bahçede olmaz. Evde olmaz. Ve duvar ne kadar sağlam olursa ev o kadar güvelikte demektir. Kadim devirlerde ki surları, kaleleri anımsayınız. Kale kapısı aşıldığında fetih başarılı olmuş sayılırdı. Bu yüzden kale kapısı çok iyi şekilde muhafaza edilirdi. İşte bunun gibi duvarları iyi korumazsanız ve o duvarlarda ki çürük taşları atıp duvarı tahkim etmezseniz ne ev kalır ne güvenlik. Binaenaleyh duvarları iyi koruyunuz, iyi tahkim ediniz. Çürük taşları çıkarıp atınız ve yerlerine sağlam taşları koyunuz. Ve çürük taşları çıkarıp atmakta zerre tereddüt etmeyiniz. Ve çürük taşları atmaya devam ediniz.

 

APO-PKK-BDP-İTTİFAK:

Şu Apo da bir âlem. Kendini tanrı zannediyor zavallı. Önüne gelene fırça atıyor. Sen kimsin diyor. Sen şu konuda nasıl böyle bir karar alabilirsin diyor. Ve daha bilmem neler diyor. Ama kendisinin de birileri tarafından icat edildiğini, kullanılmakta olduğunu, miadı dolunca gereken yere atılacağını unutuyor. Sanki her şey kendisinin elindeymiş gibi atıp tutuyor. Zavallı!

 

Bir öngörü: Apo tasfiye edilmiş gibi bir görüntü oluşturulabilir. Apo konuşur kimse dikkate almaz. Ve Apo artık etkisiz eleman diye sunulabilir. Ve toplum BDP ye ısındırılabilir. Toplum kurbağa gibi haşlanır. Tepkiler pasifize edilir, kırılır. Artık BDP ile ittifak normaldir. Kan zordur. Bu yüzden kansız gidilir bazen hedeflere. Ve ittifak kurulur kimle kurulacaksa. Hedef stalinizmdir. İktidar ele geçirilir. Tedrici şekilde stalinist yöntemlerle bütün toplum kuşatılır. Gün gelir tamamen muktedir olunur. Artık kafa kaldırmaya yürek ister. Nihayet özerk Kürdistan kurulur. Ve Apo hürriyetine kavuşturulur. Hani şu diskalifiye edildiği söylenen Apo. Ve önderlik makamına kurulur. Zira tepki koyabilecek bir halk kalmamıştır. Ve Stalinizm bütün acımasızlığıyla icra edilme safhasına girmiştir. Toplum ölmüştür. Çok uyanık olmak gerekiyor. 100 yıllık planın açıktan icrasına geçilmiştir. Siyonist-AB-ABD- dâhilde ki işbirlikçiler kesintisiz faaliyettedir. Maskelere aldanmayın insan kardeşlerim. Hayatta her işte, her oluşta yapılan ittifak niçin birlikte, beraberlikte yapılmasın! Gizli ittifak açık ittifaka dönüşebilir. Doğaldır bu aslında.

 

Bu ülkede Kürtlere yapılan baskıların altında Kürt kodamanlarının da eli vardır. Hatta Ahmet Kaya olayında bile vardır kirli eller. Kürt kardeşlerimiz bunu kesinlikle göz ardı etmemelidirler. Hatta bazı Kürt aydınları ve siyasileri de vardır kirli işlerin için. Zira ortam oluşturmak gerekir ileri hedefler için. Ama bari ellerinizle yaptınız başkalarını itham etmeyiniz. Biraz dürüst olunuz. Bu ülkede öldürülen, Diyarbakır cezaevinde işkenceye tabi tutulan her Kürt gencinin kanında kirli ve karanlık Kürt kodamanlarının da eli vardır. Bu asla unutulmamalıdır. Zira kürtlerin kurulan PKK ya katılması gerekiyordu. Kürtlerin siyonizme hizmet edecek Kürdistan (büyük Ermenistan) için mücadele etmesi gerekiyordu. Türklere düşman olması gerekiyordu. Devlete kafa tutması gerekiyordu. Toplumda huzursuzluk yaratması, asker, polis şehit etmesi gerekiyordu. Ama önce buna zemin hazırlamalıydı. Bu işleri rahatlıkla ve şevkle yapabilecek konuma gelmeliydi. Bu nasıl olacaktı? Tabi ki baskıyla, işkenceyle. İşkenceyi kim yapacaktı? Güya Müslüman Türk kimlikli karanlık ve kirli adamlar. Ve böylece Kürtler PKK nın kucağına itilmiş olacaktı. Güya kendini savunan PKK nın. Güya bağımsız Kürdistan için savaşan PKK nın. Bunlara inanmak için dünyanın en kaşarlı ahmağı olmak gerekiyor. Kürt kardeşlerim asla uyumayın, uyutulmayın. Kendi kafanız var, düşünün ve eğer doğru bulursanız yine bildiğinizi okuyun. Ama yazık ediyorsunuz her şeye!

 

KCK denilen yapılanma beyindir. Buraya çok dikkat edilmelidir. İç aksanları bozma konsunda ciddi eğitim almış tipler vardır burada. Hem istihbarat. Hem profösyönel eylem. Hem teorik manipülasyon her şey bunlardan sorumludur. Bir nevi hazırlayıcı kuvvettir ileri hedeflere yönelik. PKK nın sözde resmi halidir. İçerdeki eli, dili, gözü, kulağıdır. Dikkatli olunmalı ve kesinlikle diskalifiye edilmelidir. Kesinlikle. Liberal geçinen vatan hainlerine asla kulak verilmemelidir. Liberallerden ne insan, ne topluma, ne devlete ne, ne ümmete ne de insanlığa zerre fayda gelmez, gelemez bu mutlak surette bilinmelidir. Liberalizm siyonizme hizmet eden bir düşüncedir.

 

‘’Liberalizm zehrini devlet organizmasına soktuğumuz zaman onun bütün siyasi görünüşü değişikliğe uğradı. Devletler öldürücü bir hastalığa yakalanmışlardır: kan zehirlenmesi. Geri kalan iş onların can çekişmelerinin sonunu beklemektir. Liberalizm anayasal devletleri meydana çıkardı. Bunlar yahudi olmayanların yegâne koruyucusunun yani istibdadın yerini aldılar ve bir anaysa ise, gayet iyi bildiğiniz gibi, bir anlaşmazlık, yanlış anlama, çekişmeler, uyuşmazlıklar, semeresiz parti kışkırtmaları, parti kaprislerinin okulu olmaktan başka bir şey değildir. Kısaca devlet işlerinin şahsiyetini yıkmaya hizmet eden her şeyin okulu. Liberallerin ve ütopik hayalcilerin rolü bizim hükümetimiz tanındığı zamana kadar onlar bize faydalı hizmette bulunmaya devam edeceklerdir.’’ Siyonist Protokolleri- Protokol-10-13)

 

 

‘’İYİ NİYET SAHİPLERİNİN, HANGİ SİYASİ TANDANSA SAHİP OLURLARSA OLSUNLAR, BİR CEPHE KURMALARI MİLLİ BİR ZARURETTİR.’’ Cemil Meriç-Jurnal-73

 

                Bu ülkeye sonsuz sadakatle bağlı olmayan, milletine ölümüne hizmet aşkıyla yanmayan insan nasıl insandır ya da insan mıdır?

Tarih: 27.11.2010 Okunma: 671

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?