Bilmiyorum bir söz söyleme durumum var mı, yok mu? Ama bende bu dünyada, bu ülkede, insanlık ailesi içinde, milletinin bağrında yaşayan bir insanım ve vuku bulan olaylardan ister istemez bende etkilenmekteyim hatta kaderim bile etkilenmektedir. Ve bir de bunun üzerine şu sözleri işitince duramıyorum ve durmamı da ihanet gibi telakki ediyorum. Ha kendimi aydın gibi mi görüyorum, öyle demiyorum ama olmaya çalışmam da gerekir diyorum. Dava adamı mıyım? Hayır, öyle bir iddiam da yok ama elbet dava sahibi olmaya ve davamın mücadelesini vermeye çalışıyorum. Şimdi burada bir kitap ismi vermek şart oldu galiba: ‘’Davası Olmayan Adam Değildir-Ahmet Özcan’’ lütfen okumanızı öneririm. Sonsuz haz almazsanız küfredebilirsiniz. Geçelim.
‘’Ülkemizin içinde bulunduğu durumlar karşısında, sızlamayan yürek, çalışmayan beden, düşünmeyen beyin bizden değildir.’’ AYKUT EDİBALİ
‘’Örnek insanın, bir dava adamı olması da şarttır. Dava adamı tabiri ile dışarıdan hiçbir tesir olmadan, kendi kendine, bir milletin kaderi üstüne sorular soran, sorgulayan ve bunların karşılığını arayan insanı kastediyorum.’’ REMZİ OĞUZ ARIK
‘’Aydın insan, peygamberlerin varisidir. Aydın insan, dava ve eylem adamı olmak zorundadır. Aydın insanın, peygamberi bir misyonu vardır. O halkını bilinçlendirmeli, halkına yol göstermelidir, öncü olmalıdır. Halkla iç içe ama halkın bir adım önünde olmalıdır.’’ ALİ ŞERİATİ
‘’Bu ülkenin, kim için ve ne için çalıştığını bilen insanlara ihtiyacı vardır.’’ NURETTİN TOPÇU
‘’Vatan haininden aydın olmaz.’’ CEMİL MERİÇ
Koca koca adamlar, hala soruyorlar, o kadar bu yolda yol aldıkları halde. Kardeşim bir şey sözgelimi ispata ihtiyaç duyar, aslında o ispat isteyen şeye herkes inanıyordur. Ama daha rahat konuşabilmek ve suçlanmaktan imtina ettikleri için olayın resmiyet kazanmasını isterler. Yoksa neyin ne olduğu bellidir. Misal; ABD denilen yeryüzü şeytanı ve onun kolluk kuvveti olan siyonist yahudi devleti İsrail ya da daha doğru ifadeyle büyük şeytanın asıl babası olan ve dünya politikasında itici gücü olan siyonist yahudi; derin müttefiki ki, sadece Türk-İslam dünyasına karşı olan AB denilen domuzlar parlamentosu, PKK yı da, bütün bölücü unsurları da destekler, desteklemektedir ve daima destekleyecektir. Bunların vazgeçilmez parolası şudur: böl ve yönet, olmuyorsa evcilleştir. Yani adamların derdi var, meselesi var, kadim nedametleri var, derin acıları var. Babayı yok eden oğula acır mı? Oğul akılı olsun, geri zekâlı olmasına sebep ne? Okusun, öğrensin, bilsin, anlasın ve uygulasın. Aynı bunun gibi ülke içinde ki bazı şeylerde gerçektir ve gerçekliğine inanılmaktadır ama resmiyet kılıfı istenmektedir. Yani şimdi ben adım gibi suçlu olduğuna inandığım birinin suçlanması için, suçlu olduğuna inanmam için resmi belgemi arayacağım ve kim verecek o resmi belgeyi? Bağımsız ne var ki, bağımsızca versin vereceğini. Her şey istendik yönde olmamakta mıdır? Her şey otokontrol dâhilinde icra edilmemekte midir? Öyleyse biz neyin delilini kimden alacaz? Geçelim bunları çünkü malayani iştigaller bunlar. Bunlar insanları avutmak için toplumun damarlarına enjekte edilen zehirlerdir, kafaları karıştırmak için. Suçluları suçsuz göstermek için. Eğer olguları doğru okursanız, insanı doğru tanırsanız, dünya siyasetine dair az buçuk argüman sahibiyseniz ve bir de tahrif edilmiş olanlarıyla (Zebur-İncil-Tevrat) birlikte yüce kitap Kur’an-ı Kerim’i okumuşsanız neyin nasıl ve niçin olduğunu az çok tahmin edebilirsiniz.
Burada çok bariz bir örnek vereyim: ülkemizde ki faili meçhulleri (Uğur Mumcu-Abdi İpekçi-Muammer Aksoy- Sivas olayı vs) malum kişilerin yaptığına kim ikna olmamıştı? Herkes ikna olmuştu. Ama illede resmiyet kesbedilsin isteniyordu. Sadece daha rahat konuşulabilmesi adına. Ama bilenler biliyordu ve belgeye lüzum yoktu. Ama bu belgeyi kim verecekti? Araştırmayı kim yapacaktı? Ki daha sonra ne oldu? Malum gerçekler gün yüzüne çıktı. Peki dine küfredenler utandı mı? Yüz varsa…!?
Gelelim şu ‘’vikileks’’ midir ne beladır? Bunlar da absürt ve malayani şeylerdir. Aslında olayın ardında siyonist yahudi vardır. Kesinlikle gerçektir bu. Benden resmi belge istemeyin, veremem. Çünkü malumu resmiyete dökmeye lüzum yoktur. ABD nin kabullenmesi de sonsuz bir bilinç dâhilindedir. Kabullendi ki millet inansın ve özür diledi ki ilişkiler sarsılmasın. Kabullenmese dünyanın da kabullenmeyeceğini düşünecek. Burada çok ince bir oyun vardır. Aslında AB ülkelerinin bile bilgisi olduğuna inanıyorum şahsen. Çünkü burada ki gerçek hedef: CANIM ÜLEKMDİR, TÜKİYEMDİR. Hani bir önce ki yazımda dile getirmiştim: 100 yıllık planın açıktan icrasına başlanmıştır demiştim. İşte olay budur efendim. Olay bu ülkenin kaderini çizmektir. Ve Ortadoğu’ya hâkim olmayı başarmaktır. Olay burada istendik durumu oluşturmaktır. Çünkü Doğu bölgemizle ilgili planların icra zamanı gelmiştir ve bir an önce uygulanmalıdır. Zira ardı sıra gelecek olan 100 yıllık planlar, bir önce ki planın son aşamasının uygulanmasına bağlıdır. Herkes ayrı bir telden çalıyor. Yazmış olmak için yazıyor. Hava atmak bizim aydınımızın karakteristiğidir. Sever hava atmayı. Kendini adamdan saymayı. Oysa boştur. Bir balondur. İğne soksan caslayıverecktir. Ha burada bende ahkâm kesmek istemem ama görünen köyde kılavuza ihtiyaç istemez. Ve bizim aydınımızın ne sefil olduğunu Cemil Meriç üstadı okursanız görürsünüz.
‘’Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor yurdundan. Hayır, kirlettiği bir odadan kaçar gibi. Unutuyor ki vatanı kenefe çeviren kendisi. AYDIN TANZİMAT’TAN BERİ BATI KAPİTALİZMİNİN ŞUURSUZ SİMSARI. Tanzimat bir medeniyetin fethi değil bir ırzın teslimi. Ve aydın harabe haline getirdiği bu memleketin enkazından bir şeyler yüklenip Batı’ya kaçmak istiyor. Ama zavallı dostlarım, dünyanın en güzel ülkesini cehennemleştiren biziz.’’ Cemil Meriç-Jurnal-106
‘’TÜRKİYE’Yİ YAŞANMAZ BULANLAR, TÜRKİYE’Yİ YAŞANMAZLAŞTIRANLARDIR. Yani, aydınlar, karaborsacılar. Bir kelimeyle tesadüfün başlarına bir ikbal tacı veya imtiyaz miğferi oturttuğu ŞUURSUZ VE MESULİYETSİZ HERİFLER. Çağdaşlarına küfredince yükseldiklerini, günahlarından kurtulacaklarını vehmeden bir alay hergele. Bu memlekette yaşanır. Ama bu mülevves, fesatçı güruhunu İsrail’in ‘bouc emmesire’i gibi, çalıp çırptıklarını servetten tecrit edip sınırlar dışına dehlettikten sonra.’’ Cemil Meriç-Jurnal-209
Evet, bu ülkeyi kendini aydın sanan soysuz ve kuduz köpekler bu hale getirdi. Bu ülkeyi mahvettiler. Bir de bazen durup durup ülkeyi terk etmekten dem vuruyorlar. Defolun gidin ulan kanı bozuk pislikler. Hiç olmazsa ülkem bir pislikten arınmış olur. Bir de suçu dine atarlar, bu ülkenin öz be öz evlatlarına atarlar. Aslında bu geçen yazımda da Ahmet Kaya ile ilgili bölümde bahsettiğim zevata kapak olsun ki görsün kimmiş Cemil Meriç. Ve kime sesleniyormuş anlasın, tabi beyni kifayet ederse.
Siyonist ne yapacak, kendine tanrısı tarafından vaat edildiğine inandığı topraklara sahip olacak. Burada asıl beşik neresidir? Ortadoğu. Bu aynı zamanda kendi kaderini de tahkim etme girişimidir. Çünkü yok oluşu burada ki halklar eliyle olacaktır. O zaman bu halkların bağrına bir hançer gibi sokulmalıdır ki varlığını garantiye alabilsin. Aslında kazancı büyük olacaktır, cezasının çok büyük olacağı gibi. Bu bölgenin her yönden zenginliği ve stratejik durumu malumdur.
Türkiye’yi de bölmek isteyecektir, cebren ve hile ile. NATO olayının özü budur. NATO büyük ihtimalle Doğu bölgemize yerleştirilecektir. Ve istendik siyasi ortam yaratılarak, istendik hedefleri gerçekleştirecek iktidar teşekkül ettirilecektir. Büyük olasılıkla bir önce ki yazımızda bahsettiğimiz strateji takip edilecektir. Zaten ‘’vikileks’’ denilen şeyde burada ki siyaseti dizayn etme stratejisidir bir nevi hatta tam da budur. Kafalar bulanacak, şüpheler artacak, insanlar tercih karmaşası yaşayacak. Bir önce ki yazımız da şunu da demiştik: ABD denilen büyük şeytan, büyük hedefini gerçekleştirdi, şimdi yok etme sürecine başlayabilir demiştik. Ve durum malum. Türkiye’nin köklerine inmesini hayal bile edemiyorlar. Kendi ayakları üzerinde durmasını, kardeşlerini yönlendirmesini görünce çıldırıyorlar.
Aslında kendinden emin olan için sorun yoktur. Bu şerefsizlere inanmanın mantığı da yoktur. Yeterki milletine hâkim ol, ülke siyasetini iyi dizayn et, kendi kalelerini sağlam tut. Kendi köklerin üzerinde dur, kayma. Gerisi tamamen hikâyedir. Müslüman-Türk evlatlarının kaleleri evleridir. DEVLET-ORDU-MİT, ülke kalesini sağlam tutsun, gerisini bu vatanın çocukları halleder müsterih olsun. Böyle üfürükten şeylerle Türkiye sallanacaksa, sarsılacaksa o Türkiye hiç olmasın daha iyi. Hamaset yaptığımı sanmayın ki asla işim olmaz. Gerçekte bu değil midir? Sen sağlamsan kim ne yapabilir? Sen zayıfsan kim ne yapamaz? Bu tür aptalca şeylerle ülkenin gündemi meşgul edilmemelidir. Detaylar kaçırılmamalıdır. Dikkat ediniz ağaca bakarken orman yanmaktadır. Bu gürültü de kotarılan bir şeyler muhakkak vardır. Kimler neler için ve nerelerde cirit atmaktadır MİT ilgilenmelidir. Ajanlar şehirlerde bile cirit atmakta dizayn için çalışmaktadır. MİT de boş durmamalıdır. Gürültüden uzak kendi işini yapmalıdır. ABD-AB-SİYONİST YAHUDİ-DÂHİLDE Kİ HAİNLER hiçbirine güvenmemelidir ve teyakkuz halinde olmalıdır. Daha ne söyleyelim a dostlar? Meçhul olan ne var ki?
‘’İYİ NİYET SAHİPLERİNİN, HANGİ SİYASİ TANDANSA SAHİP OLURLARSA OLSUNLAR, BİR CEPHE KURMALARI MİLLİ BİR ZARURETTİR.’’ Cemil Meriç-Jurnal-73
DETAYLAR:
İnsanları yok yere öldüren itleri boğunuz. Domuz kurşunu ile gebertiniz, zerre acı duymadan. Yoksa daha çok canlar heba olur gider.
İnsanların sağlığını ve mutluluğunu yok eden şeylerin icabına bakınız. Bilakis sağlıksız ve mutsuz nesillerden kurtuluş sadır olmaz. Ve ülkemiz, milletimiz asla huzur bulmaz.
PKK nın ‘’Miroğlu’’nu tehdit ettiğine de inanansım gelmiyor. Bu Dalton (Altan) efendinin PKK ya güya kafa tutabildiğini göstermek ve devlete küfrettirmek için tertip edilmiş bir senaryo gibime geliyor. Asla inanmayın dostlarım. Ki nasıl da kin kusuyordu. Topyekûn devleti itham ediyordu. Zaten hazır olunuz yeni senaryoların içinde bunlarda var.
Artık dinine ve töresine bağlı insanlar uyanmalıdır ve büyük bir birlik kurmalıdırlar. Yoksa felaket kapıdadır. TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ önce içte sağlanmalıdır ki sonra dışarıda sağlanabilsin.
Evini koruyan her vatan çocuğu aynı zamanda ülkesini de korumuş olur. Unutmayalım! Kendini korumayan, hiç kimseyi ve hiçbir şeyi koruyamaz. Koruyabileceğini sanması da ahmaklıktır.