Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Büyük devleti, büyük devlet yapan istihbarat güç ve yeteneğidir.
Türk devletlerinin tarihteki muhteşem devirlerini inceleyin; söz konusu dönemlerde istihbaratın çok kuvvetli olduğunu göreceksiniz. Bu durum, bilhassa Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş döneminde çok açıktır.
Aradan geçen yüzyıllar istihbaratın önemini azaltmamış, aksine daha da artırmıştır. Hatta ilk 10 yılını devirdiğimiz 21’nci asırda öyle bir önem kazanmıştır ki; “süper güç” denilen ABD’nin, sadece istihbarat yeteneği ile “süper güç” niteliğini koruduğu ve sürdürdüğünü söylemek hiç de abartı sayılmaz.
Binaenaleyh, bu kadar korkunç istihbarat yeteneği olan bir devletin, “İstihbarata Karşı Koyma (İKK) ” konusunda zaafları olacağını düşünmek abestir. Hele böyle bir devletten 250 bin belgenin sızdırıldığına inanmak ahmaklıktır.
Sızdırılmış olabilir… Ama nasıl?
Muhakkak “süper güç”ün göz yummasıyla… Amerikan devletinin örtülü izniyle ve yalnızca sızmasını istediği oran ve özellikte!
x x x
Bahsi geçen belgelerde fevkalade dikkat çekici bir husus var: Bilgilerin hemen tamamı kişilerle ilgili… Hangi kişiler? Ülkelerin yönetiminde etkili olan kişiler!
Neden kişiler hakkında dosyalar tutulmuş?
Çünkü zaafları var…
Çünkü yasak işlere girmişler…
Çünkü kanuna karşı suçlar işlemişler…
Bunların ila nihaye gizli kalacağını sanmışlar…
Peki, bu bilgilerle Amerika ne yapmak istiyor?
Belgelerde adı geçenler, “gizli işleri”ni, ABD’nin bildiğinin zaten farkındaydılar…
ABD, o bilgilerle onları zaten yönlendiriyor, kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyordu.
O vakit, bu “sızdırma”lardan Amerika’nın maksadı ne ola ki?
Her şeyden önce şu tespiti yapalım: Açıklanan bilgiler halen açıklanmayanların binde 1’i kadar!
Bu ne demek?
Belgelerde adı geçenlere şu mesaj veriliyor: İplerin tamamıyla benim elimde… Emir ve buyruklarıma karşı pazarlığa falan kalkışma, “icraatlar” konusunda kaytarmaya teşebbüs etme… Yoksa ipini çekiveririm.
Kısaca, Amerika muhataplarına diyor ki; “kayıtsız-şartsız teslim ol!”
x x x
Bu ketenpereden kurtulmanın çaresi var mı?
Var!
Bir tek yol var!
Bütün gizli işleri, pislikleri itiraf edip, yaptıklarından samimiyetle pişman olduğunu millete açıklamak… Bir daha yapmamaya da tövbe etmek.
Ancak böyle yapılırsa millet affedici ve kucaklayıcı olabilir… Anlayış gösterebilir.
Elbette bundan böyle de halka asla yalan söylememek gerekir.
Sadece ve sadece millete gerçekleri açıklamakla ABD’nin oyuncağı olmaktan kendinizi kurtarabilirsiniz.
Çare bu!
Çare var da, bu çareye başvuracak kimse var mı?
Görünmüyor!
Önceki yazılar