Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Kapitalizm, malûm Hıristiyan dünyasından neşet etmiştir. Uygulamaları hakikaten vahşicedir… Onun felsefesinde parası ve gücü olmayana hayat hakkı yoktur. Altta kalanın canı çıksın temel anlayışlarıdır.
İslamiyet’te ise kardeşlik vardır… “Mümin müminin kardeşidir!”
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düşüncesi vardır…
“Birbirine yardım” gelenektir.
Daha pek çok “sosyal” mesaj, kural ve emir vardır!
Velâkin tatbikatlar nicedir?
Günümüzdeki uygulamalar, “vahşi kapitalizm”de nasıldır; “dayanışma”yı emreden İslâmiyet’te nasıldır?
Önce şu kısa metni birlikte okuyalım:
“12 Kasım Cuma.
Kulağım Kanal 7’de program yapan Doç. Dr. Mustafa Karataş Hocada. Karataş Hoca’ya Almanya’dan bir bayan canlı yayında bağlandı ve bakınız neler dedi: ‘Ben Müslüman, tesettürlü bir bayanım. Dört çocuk annesiyim. Eşimle problemim oldu, ayrıldık. Maddi olarak çok sıkıldım. Dini cemaatler, Müslüman yardım kuruluşları, çalmadık kapı bırakmadım. Çocuklarımla ben açlıkla yüz yüze gelince son çare olarak bir kiliseye başvurdum. Bana küçük bir yardımda bulundular. O gün bugündür vicdanım sızlıyor.’
Hanımefendi bir Müslüman olarak yardım diye Kilisenin kapısını çaldığı için neredeyse kahrolacaktı. Ey Cemaatler... Ey şu görüşün bu görüşün Almanya ayakları… Ey şu ad bu ad altında inanç sömürüsü ile para toplayan yardım dernekleri. Bu Müslüman Türk evladı hepinizin kapısını çalmış ve siz ona sırt çevirmişsiniz. O da soluğu kilisede almak zorunda kalmış. Şimdi bir bakıma siz değil misiniz bu kardeşimize kiliseyi adres gösteren?
Kapınıza yüz süren dört çocuk ve bir annenin suratına o kapıyı çarparak kendinizi nasıl hissettiniz? Ve acıktıkça nasıl yediniz kebapları, tatlıları?” (Hasan Demir, Yeniçağ, 23 Kasım 2010)
x x x
Bazen, sabah çıkıp akşama kadar İstanbul’u geziyorum. Eh, insanlık hali, biyolojik ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Tuvalete gitmeniz gerekiyor.
Neredeyse her köşe başında cami var. Elbette her caminin bir de tuvaleti var. Fakat caminin tuvaletine girebilir misiniz?
Giremezsiniz?
Neden?
Çünkü cami tuvaletleri birer “ticarethane!” Oralarda parayı veren düdüğü çalıyor… Müslüman bir ülkede, müminlerin ortak malı olan camilerdeki tuvaletlerden yararlanmak parayla… Sorarım; %99’u Müslüman olan bir ülkede, vatandaşın tuvalet ihtiyacını cami tuvaletlerinde gidermesinin ücretli olması zulüm değil de nedir?
Öte yandan; ortada gayet komik bir durum var!
Hani şu büyük alışveriş merkezleri var ya… Neredeyse 500 metre arayla şehre serpiştirilmiş olan… Onların tertemiz tuvaletlerine girmek, ihtiyacını gidermek bedava…
Anti parantez hatırlatalım… Şehrin sokaklarına aracınızı 5 dakika ücretsiz park etmenize Büyükşehir belediyesi izin vermezken; bu alışveriş merkezlerinde, en az 30 dakikalık park ücretsizdir!
O vatandaşa bedava hizmet veren alışveriş merkezleri kimin?
Kapitalistlerin!
Şu kadar hizmet vermekle kapitalizmi aklayacak, takdir edecek, övecek değilim. Kapitalizmin “vahşi” olduğunu tekrar vurguluyorum.
Velâkin, vatandaşa onun kadar kolaylık göstermeyen, en temel biyolojik ihtiyaçlarını düşünmeyen bizim “dindar belediye başkanları”na ve camilerden sorumlu makamlara ne ad vereceğiz?
Önceki yazılar