Arkadaş;
İzmir, İstanbul, Adana veya Ankara’nın külhan mahallelerinden birinde
yetişmiş. Külhanlığın bütün raconlarını gençliğinde, hatta belki de
çocukluğunda öğrenmiş ve uygulamış olmalı. Arkasına basılan sivri
burunlu ayakkabılar, tek omuza atılan ceketler, havaya uçurulan
güvercinler... Arkadaş büyüyünce, arkadaş yükselince bunları unutmuş
besbelli. Fakat külhanlığın bir de davranış kalıpları var. Bir omuzu
yana çarpıtmalar, yaylanarak yürümeler, omuzları hafifçe öne doğru
eğmeler, ufak ufak oluşturulan çetelerdeki yandaşlıklar, rakiplere laf
çakmalar... Bunlar kolay kolay unutulmuyor. Arkadaş da bunları
unutamamış besbelli.
Arkadaş büyümüş ama hâlâ omuzlar hafifçe önde,
yaylanarak yürüyor. Arkadaş büyümüş büyümesine ama hâlâ rakiplere laf
çakıyor. Hem de en yüksek perdeden. Yeni raconlar da edinmiş. Tevazu
perdesi altında böbürlenmek gibi, mağduriyet kisvesi altında efelenmek
gibi. Mahalle çeteleri de genişledikçe genişlemiş arkadaşın. Gençliğinde
üst sokağın başına iki yandaş, alt sokağın başına iki yandaş koyup
yanına da beş altı yandaş aldı mı bütün mahalleye hükmedermiş.
Yandaşların koruması altında bütün rakiplere dümdüz gidermiş. Şimdi
büyümüş de her köşede, her meydanda, her platformda bir yandaşlar
takımı, çevresinde de badigardlar ordusu oluşturmuş. Yandaşlar ve
badigardlar, yanaşana yandım Allah girişiyor. Birileri arkadaşa şöyle
bir başını kaldırıp yan baksa dünya başına yıkılıyor. Arkadaşın yalnız
yandaşları ve badigardları değil, yeni geliştirdiği bütün yöntemleri de
devreye giriyor ve yan bakanlar doğduğuna doğacağına pişman ediliyor.
Arkadaşı
ilk defa görenler doğrusu yiğitliğine şapka çıkarıyor. Bakıyor ki
gerçekten, bu arkadaşın hiç kimseden korkusu yok. Herkese meydan okuyor.
Ellerini böbreklerinin üzerine koyup bir bizz!!! deyişi var ki
alimallah Bolu Beyi yerinden sıçrar. Beylere de, ağalara da, baronlara
da çaktıkça çakıyor. Dağlara hey hey, denizlere vira deyip duruyor.
Doğrusu bu arkadaştan hiç kimse daha yiğit olamaz. Sonra sonra gözleri
açılanlar, kulaklarının pası gidenler neler olduğunu görüyor. Meğer bu
arkadaşın laf çaktığı adamın ümüğü zaten daha önce badigardlar
tarafından sıkılmış. Meğer bu arkadaşın laf çaktığı beyler paşalar daha
önceden kafese konmuş. Meğer bu arkadaşa yan bakacak, baş kaldıracak kim
varsa daha önceden icabına bakılmış. Yani arkadaşın etrafı güllük
gülistanlık. Eh, o laf çakmasın da kim çaksın? O yiğitlik yapmasın da
kim yapsın? Arkadaş ellerini böbreklerine koymaya ve bağırmaya devam
ediyor: Hey heyyy, yine de hey heyyy!..
Bolu Beyi’ne isyan etmek
kolay Köroğlu! Onun zulmünü herkes görüyor, onun zulmünü herkes biliyor.
Ya Bolu Beyi, Köroğlu kılığına, senin kılığına girdiyse!.. Zulme isyan
ediyorum diyerek zalimlik yapıyorsa... Zalime baş kaldırdım diyerek
etrafına bir zalimler ordusu topladıysa... Söyle Köroğlu, bunun bir
çaresi var mı?
Köroğlu, efsanesinden başını kaldırıp yumuşak bir sesle “arkadaştan mı bahsediyorsun? Dinle öyleyse!” diyor ve devam ediyor:
“Yiğidin
sahtesiyle gerçeğini ayırmak kolay. Çevresine ve rakiplerine
bakacaksınız. Çevresi sayısız silahlı adamla dolu ise o gerçek bir yiğit
olamaz. Ciddi rakipler bir şekilde susturulmuş ve etrafta sadece kukla
rakipler kalmışsa onlara laf çakan gerçek bir yiğit olamaz. Yiğit odur
ki rakiplerinin elini kolunu bağlamaya; denk olanla kavgaya tutuşa!”
Köroğlu
bunları dedi ve efsanesinin şerefli sayfalarına döndü. Ben de efsanenin
kıyısından döndüm ve başımı kaldırdım. Baktım ki arkadaş yine
heyheylenmiş: Alçaklar, namussuzlar! Bana baş kaldıranların hâlini
görmüyor musunuz? Bana laf edenlerin nerede olduğunu unuttunuz mu? Bu
kadar yumurta alacak parayı nereden buluyorsunuz? Yumurtacı mısınız
yoksa şerefsiz müfteriler! İftira yumurtayla atılmaz ki, çamurla atılır!
Bunlar o kadar cahil ki iftiranın yumurtayla atılmayacağını bile
bilmiyorlar. Biizzz!..
ARKADAŞ, Ahmet B. ERCİLASUN
GENEL HABERLER Misafir Yazar - 08.12.2010
Ahmet B. ERCİLASUN, Yeniçağ, 08 Aralık 2010
Tarih: 08.12.2010
Okunma: 745
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.