ÜLKEM-DEVLETİM-MİLLETİM İÇİN...2...

Özgür DENİZ - 09.12.2010

İSLAMCILAR:

Ey İslamcılar! Sizlere karşıda derin oyunlar oynanıyor. Yukarıdaki süreçlerle bağıntılı olarak. Şimdi, sizi, yeryüzü şeytanı yedeğine alıyor ya ve sizin dünyaya karşı onun yanında olduğunuz gözlere sokulurcasına gösteriliyor ya, bu tehlikeli bir durumdur. Herkese sizin emperyalistlerle işbirliği yaptığınız pompalanıyor ve sizlerde ne yazık ki buna aracılık ediyorsunuz. Aslında o şeytan bundan büyük haz alıyor. Çünkü istediğini bu şekilde gerçekleştirecek. Türk Sorunu’ndan bahsettiğimiz yazımızda (Ahmet Kaya ile ilgili bölümünde) bu ince detaydan bahsetmiştik. Yani birisi seni iyiye yönlendiriyormuş gibi yaparak kötüye yönlendirebilirdi. Çünkü bu ülkede Stalinist bir devrim istiyor şeytan. Ve İslamcılar bir kez daha aynı oyuna düşüyorlar. Yine şeytanın yanında oldukları algısı oluşuyor sair kesimlerde. Ve sizlere karşı bir blok olunmasını sağlıyor derinlerde. Bilmeden oyuna geliyorsunuz. Karmaşık bir oyun. Nasıl izah edeceğimi de kestiremiyorum ya da sözlerimi toparlayamıyorum. Akıllı olunuz, uyanık olunuz! Adaletsizlik yapmayınız. İnsanları gücendirmeyiniz. Kurumlardan yararlanmak isteyen ahlaksızlara yol vermeyiniz. Bahusus TRT üzerinden nemalanmak isteyen ahlaksız, adaletsiz ve hayâsız kişiler olabilir. Bunlara dur deyiniz, yol vermeyiniz. Çünkü adaletsizlik yürekleri dağlar. İnsanları kinlendirir. Toplum sefaletin şarkısını terennüm ederken, seçtiklerinin konforuna tahammül edemez. Ve birileri bunu muhakkak olumsuz şekilde kullanmaya tevessül edecektir. Zaten bu yüzden de Milliyetçi kesimle aranızda muhkem duvarlar örmek istiyorlar ve beceriyorlar da kanımca. Şimdiden bütün kesimleri sizlere karşı kinlendiriyorlar, sizleri ayırıyorlar. İttifakları bozuyorlar. Kardeşlikleri hançerliyorlar. İstedikleri kesimde bir güç birliği yaratmaya çalışırken, istemedikleri kesimlerde ayrılık tohumları ekiyorlar. Maksat kendileri güçlü olsun ve karşıda ki kazanması muhtemel kesim güçsüz olsun ki, egemenlik gerçekleşsin. Ondan sonra da dehşetli bir baskı ortamıyla tam hâkimiyet sağlansın. Uyanık olmak icap ediyor. Bunca diziler, bunca olaylar asla boşuna değil! Ayrıca iktidarınızla dünyaya iyice alışmanız sağlanıyor ki, iktidarınız düşünce sizlerin zamanınızda zengin olanlar başka zamanlarda dik duramasınlar kazandıklarını kaybetmeme adına. Kimliklerinden taviz versinler, düşmanlarına çalışsınlar. Bu çok acı ama gerçek bir durum. Ki Yüce Önder de bu hakikate işaret etmiyor mu? ‘’Her ümmetin bir imtihanı vardır. Benim ümmetimin imtihanı da mal ile olacaktır’’ diye. Ve maalesef imtihan kaybediliyor ve kaybedilmektedir. Benden uyarması!

 

Ayrıca içinizdekilere de dikkat ediniz. BAĞIŞlanmaması gerekenleri affetmeyiniz. Özellikle genç vekillerinize dikkat ediniz. Gençler kolay aldanır ve oyuna gelir. Tecrübesizlik yanıltıcıdır. Atalarının iyiliğine bakarak birinin iyi olduğuna kani olmak ahmaklıktır. Şu an içinizde onca bekleyen hazır kıta tipler vardır, bir emirle hizaya geçecek.

 

Ayşe Böhürler isimli bir bürokratik simanın TRT den, hazırlamış olduğu bir belgeselin yayınlanmasıyla ilgili, bölüm başına 8 bin lira aldığı söylentileri vardır ve gerçek olduğunun da doğrulandığı duyulmaktadır. Bu gibi şeyleri sonlandırınız lütfen. Bunlar asla iyi şeyler değildir. Bazı öküzler soydu soğana çevirdi diyerek, sizlerinde böyle şeyler yapması tasvip edilemez ve düşünülemez. Hem kendinize hem de dine büyük zararlar vermektesiniz. Vicdanlı olmanızı, beyninizi kullanmanızı söylemek zorundayım. Lütfen gereğini yapınız. Adaletsizlik yürekleri dağlar. Yüce Önder hâşâ boşuna söylemedi herhalde ve yabana söylemedi herhalde şu hikmetli ve kutsi sözlerini: ‘’YER VE GÖK ADALET ÜZERİNDE DURUR.’’ Geçelim.

 

UYUŞTURUCU:

Bazı aileler çocuklarının ardından dedektif salıyorlar tehlikelere karşı. Sen çocuğunun doğal dedektifini katledersen, tesirsiz bırakırsan gider dışarıda dedektif ararsın. Ama asıl dedektif maneviyattır. Siz dışına verdiğiniz önemi iç dünyasına vermezseniz, çocuğunuzu belalar sağanağına maruz bırakırsınız. Akıllı olunuz. Ucuz ve kolay yol varken, pahalı ve zor yola başvurmak akıl karı mıdır lütfen?

 

Eğitim benlikleri dönüştüren bir unsurdur. Benlik bir anda değişmez. Kötü zevkler birer zehir mesabesindedirler. Yavaş yavaş bünyeye işler ve kök salınca da yıkar. Artık siz, siz değilsinizdir. Eğitim bir insanın hayatını disiplinize eden en güçlü mekanizmadır. Zevklerini belirlemede, ideallerini tayin etmede, yapacağı seçimlerde, kuracağı dostluklarda, günlük yaşam ilişkilerinde en temel belirleyici bir unsurdur. Benlikler eğitim vasıtasıyla değişir ya da değiştirilir. Tabi burada eğitiminizde araç olan unsurda çok önemlidir. Kitap, din, mektep, televizyon, ideoloji, vs gibi yani. Çocuklarınızın eğitimlerine olabildiğince özen gösteriniz. Şerefsiz dizilerin, soysuz kitapların, aşağılık karakterlerin inisiyatifine bırakmayınız taze çiçeklerinizi. İstikbalinizin baharlarını. Sonra ya dedektif ararsınız ya da mezarlık ziyaretine gidersiniz! Geçelim.

 

MİT-ORDU- EMNİYET-DEVLET:

Bu temel yapıların, varoluşsal yapıların en dibinden en başına kadar yeniden dizayn edilmesi acil bir görevdir. Stratejilerde, taktiklerde yeniden belirlenme yapılmalıdır. Her şey yeniden gözden geçirilmelidir. Eleman durumu gözden geçirilmelidir. Teçhizatların durumu ve yeri gözden geçirilmelidir. Siz, her şeyi bilinen bir devletin, düşmanı karşısında ki durumu nice olur biliyor musunuz? Bu ülkenin de, bu milletin de bekası birazda buna bağlı ey devletliler! Akıllı olunuz! Hızlı olunuz! Sağlam basınız. Yanınızda ki adamlarınızı kontrol ediniz. İçinizi temizlemeden dizayn yapmayınız. Yine yanlış yaparsınız. Bazılarının kamuoyu önünde şirin laflar etmesine kanmayınız. O laflar kendini gizlemek adına olabilir. Kendini sağlama almak, kendine güvendirmek adına olabilir. Birileri adına, yeni dizaynın şifrelerini ele geçirmek için olabilir. Daha yakınlarda yer almak için olabilir. Hatta yeni dizayn bütün kurumların bünyesinde yapılmalıdır. Her şey bilinmektedir, aşikârdır ve bu durum sonsuz tehlikelidir. Bilinmektedir, bilinmeye devam etmektedir. Devletin, vatanın, milletin bekası tehlikededir. Ben senin ruhunu biliyorsam ve sen bundan habersizsen sonunun ne olacağını tahmin edebilir misin behey şaşkın? Düşman içinde! Geçelim.

 

TÜRK-KÜRT-ALEVİ:

Evet, Türk tarafında ki radikal sol örgütler, Alisiz aleviler, PKK sempatizanları bir araya getirilmeye çalışılmaktadır. Derinlerde bir ittifak çalışması vardır. Stalinist devrim hedefi yolunda. Dikkatli olunmalıdır. Üniversitelerin karıştırılması buna yöneliktir. Liselerdeki derin hareketlenmeler buna yöneliktir. Zaten teorik olarak epey zamandır taraflar hazırlanmaktadır. Muhtelif yollarla. Ayrıca bu yolda bir ideolojik kin hareketi de tetiklenmiştir derinlerde. Toplumun damarlarına bir kin sızıntısı akıtılmaktadır. İdeolojik çatışma zemini hazırlanmaktadır inceden inceye. Daha önce ‘’SON HAMLE’’ yazımızda ideolojik çatışmaların start alacağından söz etmiştik ve o an sürekli küçük çaplı fay kırılmalarıyla tetiklenmektedir. Kitlelerde her şeyden bihaber uyumaktadırlar. Kendilerinin kazanacaklarını sanmaktadırlar. Oysa hangi ihtilal de, hangi devrimde halk kazanmıştır? Gün Zileli’nin yukarı da ki izahatlarını tekrar okuyunuz lütfen.  Tabi gizli mihrakların yönlendirdiği, kıvılcımlandırdığı devrimleri kastediyorum. Halkların kendi iradesiyle kendi değerleri (dinleri-töreleri-tarihleri vs gibi dinamikler) üzerinde yaptıkları ya da yapabilecekleri devrimleri kastetmiyorum. Uyanık olunmalıdır. Su uyur düşman uyumaz! Geçelim.

 

ASELSAN:

Bu kurumda çalışan, ülkemin geleceği adına bilimsel çalışmalar yapan, yarınları düşünen gencecik fidanları, ülkemizin istikbalinde ki baharının garantisi olan yiğitleri, katleden itleri muhakkak ama muhakkak bulunuz. Siyoniste köpeklik yapacağım, üç beş kuruş kazanacağım diyerek bu vatanın sadakatli evlatlarını, üreten evlatlarını, milletin güçlü yarınlarını yok eden aşağılık ve soysuz domuzları muhakkak en ağır şekilde tecziye ediniz. Bu milli bir görevdir. Bu çocuklar kesinlikle şehit edilmişlerdir. Tıpkı siyasi alandaki biricik vatan evladı yiğit adam Muhsin Yazıcıoğlu ağabeyimiz gibi. Ve bir daha da bu tür evlatlarımız çok sıkı şekilde koruyalım, emirlerine her türlü hizmeti müheyya kılalım.

 

ÖYLE BİR AKAR Kİ YALANLAR:

Akılları sıra Ülkücüleri tahkir ve tezyif edecekler. Kaba saba, kafası basmayan, kavgacı tipler olarak gösterecekler. Yetişen neslin değerlerinden uzak kalmasını sağlayacaklar. Sol kesimin tarafına kaymasını sağlayacaklar. Ulan siz bu milletin çocuklarını ahmak mı sanıyorsunuz sefiller. Solcu kardeşlerime sözüm yok ama bu yapılan tam anlamıyla köpekliktir, kahpeliktir. Yapanlarda birileri adına bu işi yapmaktadır. Sizin evveliyatınızı da ahirinizi de bilmiyor değiliz. Yani gözlerimizde kör değil. Madem öyle işte böyle diye gerçek hayatı seriveririz önünüze. Filmlerdeki gençliğin hayatta nasıl olduğunu bilmeyen mi var? Ki durumlar malum. Gençlik belli. Büyükler belli. Gençlik ve büyükler-efendiler filmlerde fiyakalıdır, beyefendidir, Amerikan muhalifidir, naziktir ama gerçek hayatta gençler kurumları kırar, dağıtır, polise molotof atar, masum esnafın dükkânını paramparça eder. Efendilerde mezarları yakar, sapık çıkar, toplumun huzurunu bozar, siyoniste bilgi sızdırır. Peki, siz filmlerde malum şekilde gösterilen Ülkücülerden gerçek hayatta ne gibi bir haysiyetsizlik gördünüz? Ne gibi bir ihanet gördünüz? Hangi huzuru katlettiklerine şahit oldunuz. Bunlar böyledir işte dostlarım. Gerçek maksat tamamen başkadır. Nesillerin değerlerinden uzaklaşmasını, ailesine isyan etmesini, vatanına ihanet etmesini sağlamaktır. Ve böylece kendi saltanatlarını garantiye almaktır. Ve bu bir siyonist oyunudur. Yani şeytanın bir tuzağıdır. Ve şeytanın yavru uşaklarının.

 

Hadi bakalım şöyle bir sol tandanslı aydınlara kimler kimmiş:

 

NURULLAH ATAÇ: her değere düşmandı. Tırnaklarını kemirmekten ve liyakatsiz, yani tehlikesiz oğlanlara dalkavukluk yapmaktan başka marifeti yoktu. Ataç hiçbir şeye inanmazdı. Çünkü inanmak sevmek demekti. Üstat Cemil Meriç’in Jurnal-2 sinin 159-160. Sayfalarına bakınız bakalım daha neler varmış dostlarım. Ve aynı zamanda Türk Dilini katledenlerin de başını çeken adamdır ve bundan da söz etmektedir üstat. Sonra da Ulus’a yazar olmuştur!

 

NADİR NADİ İLE YAŞAR NABİ: bunlar ikiz kardeştirler. Memlekette düşünen insanın türeyememesi bu iki düzenbazın marifetidir. Bu iki düzenbaz belli emellerin temsilcisi, yani fert değil lejyon.  Canım üstadımın, aynı kitabının 200. Sayfasına bakınız bakalım, daha neler var hakikatle örülmüş fikir dükkânında. Ve yazının başlarında iktibas yaptığım malum sözlerini anımsayınız üstadın.

 

Peki, Ülkücü (Ülkücü derken yani illa ülkücü sıfatıyla anılan değil ama vatansever, milli bilinç taşıyan, yüksek ahlakla donanmış, dinine sadakatli olmaya gayret eden) tandanslı aydınlardan bu tür bir tanecik gösterebilir misiniz? Erol Güngör ağabey mi? Nurettin Topçu üstat mı? Abdürrahim Karakoç ağabey mi? Kim hadi gösterin lütfen. Ve ülkemizin bugün kü halinin gerçekte, temelde kimlerin eseri olduğunu görünüz. Ülkemizi alçak, vahşi, soysuz Amerikan ve Batı emperyalizminin güdümüne sokanlar gerçekte kimmiş görünüz lütfen ey vatanımın aziz evlatları! Ve gösterilenlere değil gizlenenlere bakınız.

 

SPOR:

Nedir spor? Genelde bir centilmenlik derler. Kardeşlik köprüsü derler. Peki, gerçekte böyle midir? Asla. Bir dalaveredir. Bir mafyadır. Bir düzenbazlıktır. Toplumları ifsat eden bir senaryodur. Milli bir soygundur. Toplumun parasının yabancılara akıtılmasıdır. Ve bizim sporumuz asla Milli bir spor değildir. Gerçeklere yabancı değiliz. Milyarların vatan evlatlarına mı yoksa güçten düşmüş yabancılara mı verildiği meçhulümüz değildir. Sonsuz yazıklar olsun. Bir ciddi spor akademimiz bile yoktur, milli düzeyde sporcu yetiştirecek. Madem bu işi yapıyorsunuz, alt yapısını da güçlü şekilde kursanız ya kardeşim. Ve sporda ki soygunlara da dur deyiniz. Yani dönen paraların haddi hesabı yok. Alçakça bir sömürü durumu vardır sporda. Ve ajanlarda cirit atmaktadır aynı zamanda.

 

Malum iğrenç ve aşağılık bir durum meydana geldi geçen gün. Bilmem ne sürüleri ortalığı mahvetti. Adeta yıktı. Polisle çatıştı. Kan aktı. Ki görünüşe göre muhteşem bir senaryonun tahakkuku idi bu. Kardeşim, bir kere seyirci dediğin, adam gibi gelir, izler ve çeker gider. Yanında satır vs gibi şeyler getirmez. Getirdiği takdirde de o satırla gereken layıkıyla yapılır! Yazılarımız da bu durumlardan da sıkça söz ettik. Ya böyle bir durumda polise vur emri vereceksin arkadaş. Bir pislik rezalete mi tevessül etti, basacaksın kurşunu ve orada geberecek. Bakınız bakalım bidaha oluyor mu? Bu olaylarında siyasetten bağımsız olduğunu sanmayınız!  Müeyyidesi olmayan kanunlar hiçbir zaman bir işe yaramaz. Ve bizim ülkemizi rezil hale getiren, adeta çöküşe sokan bu durumdur. Bazen şiddet çözümdür biliniz. Ama toplumun geneli bu şiddete ikna olmalıdır ve sizde şiddetinizi ikna edecek şekilde kullanmalısınız. Geçelim.

 

MERİNOS HALI VE NAMAZ:

Merinos halının sahibi olacak zevat, namazın hiçbir şekline izin vermeyeceğini beyan buyurmuşlar. Peki, siz alın terlerinizle bu haddini bilmez zevatı zengin etmeye izin verecek misiniz ey ülkemin Müslüman ruhlu evlatları? Kimlikli demiyorum dikkatinizi çekerim. Ve verdiğiniz takdirde ne kadar iğrençleşeceğinizi ve gerçek birer yobaz olduğunuzun ortaya çıkacağını düşünebiliyor musunuz? İnsana yazıklar olsun demezler mi? Bu bir ihanet olmaz mı? Zaten bu güne kadar böyle haddini aşanlara en gerçek ve etkili mücadele metodu olan boykotla karşılık verseydik neler olmazdı ki? Ama maalesef niyetlerimizde samimi değiliz. Ve samimi olmadığımız içinde başımız beladan kurtulmuyor ve hep izzetsiz yaşamaya mahkûm oluyoruz. Umarım artık akıllanırız, akıllanmışsızdır!

 

CHP:

Demedi demeyin dostlarım, bu Süheyl Batum da CHP yi ele geçirir. Adamlarını hücrelerden meydanlara çıkaran adamın vardır bir bildiği değil mi? Hem de ne adamlar! Üstelik kinleri bileylenmiş, büyük arkalara sahip, meydan tecrübeleri de cabası. Daha ne? Bize de kolay gelsin demek düşer değil mi? Herkesin bir işi vardır!

 

SON TAHLİLDE; en büyük gerçek, Türk Milleti’nin diniyle, tarihiyle, töresiyle, ananesiyle ve her şeyiyle tarihten silinmek istenmesidir, perişan edilmek istenmesidir. Gerisi hikâyedir.

 

“Biri çıkıp bizim düşüncemizin tersini söyledi mi, onun doğru söyleyip söylemediğine değil, doğru-yanlış kendi düşüncemizi savunmaya bakarız. Bizi düzeltmek isteyene kollarımızı açacak yerde, yumruklarımızı sıkıyoruz. Ama ben dostlarımın bana sert davranmasını istiyorum. ‘Sen bir budalasın, saçmalıyorsun’ desinler bana. Ben, dostlar arasında açık, yiğitçe konuşulmasını isterim; dostların düşünceleri neyse sözleri de o olmalı.” (Montaigne; Denemeler).

 

            CEMİL MERİÇTEN HAKİKAT DAMLALARI:

‘’İntelijensiya, efendilerinin fırlattığı kemikleri yalamakla meşgul. Havlamasını bile unutmuş. Dişsiz, kuyruksuz. İnsan inançlarını kaybedince çomarlaşıyor. Dinsizlik irticaların en affedilmezi. En yiğit orduları en miskin sürüye dönüştüren veba.’’

 

‘’Anadolu insanı: dürüst, imanlı, toprak kokan, ağaç kokan bir insan.’’ Yani bazı itlerin dedikleri gibi bir kitle değil.

 

‘’İnanmayan insanın, sevemeyen insanın, acıyamayan, kızamayan insanın köpek leşinden farkı yok.’’ Evet, bu leşlerden mebzul miktarda var topraklarımızda maalesef.

 

‘’Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslamiyet olmuş. Biyolojik değil, moral bir vahdet. Yani vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. Aynı şeylere inanmak, aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için ölmek ve yaşamak. Lazı, Kürdü, Arnavutu düğüne koşar gibi ölüme koşturan bir inanç bu. 600 yıl aynı potada erimek ve kâinata meydan okumak, zaferden zafere koşmak, beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra çözülüş, çürüyüş ve kokuş. Ve bir mezarlık haline gelen memleket. Tarihin dışına çıkan Anadolu. Tarihin ve hayatın. Ve Avrupa kapitalizminin UYUZ KÖPEĞİ intelijansiya.’’ Evet, güzel ülkemizi hep bu uyuz itler çirkinleştirdi ve milletimizi hep bu uyuz itler ısırdı ve uyuzlaştırdı adeta.

 

‘’Yılbaşı gecelerinin çılgın kahkahaları arasında bir hezimeti tes’id etmiş olmuyor muyuz? Batı karşısında Doğu’nun, Salip karşısında Hilal’in hezimetini. Kaldırılan her kadehte aydınla halk arasında ki uçurum bir parça daha derinleşmiş olmuyor mu?’’ Hey gidi Batı bilmem neleri hey. Hey gidi kendi kültürünü alçaltmaya, bozmaya, aşağılamaya çalışan soysuzlar hey.

 

 

Tarih: 09.12.2010 Okunma: 659

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?