BİR DÖVİZ DOLANDIRICILIĞI HİKÂYESİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 23.12.2010

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Adam 60 yaşına kadar dişinden tırnağından artırdığının üzerine bir de borç-harç ekleyerek 2 mütevazı daire sahibi oluyor.

Daireler altlı üstlü… Birinde kendisi ve ailesi otururken, diğerini de kiraya vermek istiyor. Cama “KİRALIK” ilânını asıyor.

Hemen ertesi gün bir müşteri adamın kapısını çalıyor. Adam iştedir. Kapıyı karısı açıyor. Gelen kişi, kiralık daireyi görmek istediğini, beğenirse tutacağını söylüyor. Beraber daireyi geziyorlar.

Dairenin kira bedeli 500 (yazıyla beş yüz) TL’sıdır. Müşteri evi beğendiğini ve tutmaya karar verdiğini söylüyor. “Hatta hemen bir ‘kaparo’ bırakayım ki evi başka kimseye göstermeyin”, diyor. Bu arada, ihracatçı olduğunu, yanında Türk Lirası bulunmadığını, “kaparo”yu avro olarak bırakabileceğini söyledikten sonra sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Yanımda 1.000 avro var,  başka para yok… Onun için ben size 1.000 avroyu bırakayım siz bana 300 dolar para üstü verin… Evi tuttuktan sonra hesaplaşırız.”

Kadın, daireye bu kadar çabuk müşteri çıktığına ve “bol paralı” olduğuna pek seviniyor. Fakat yine de kocasını haberdar ediyor. Durumu anlatıyor… “müşteri böyle böyle dedi, 1.000 avro bırakıyor, 300 dolar para üstü istiyor” diyor.

Olaya adam da seviniyor ve karısına “Tamam, 1.000 avroyu alıp, 300 dolar verebilirsin” diye cevap veriyor.

Kadın, “1.000 avro”yu alıp, “müstakbel kiracısı”na 300 doları toka ediyor.

“Müşteri” nazik veda cümleleriyle ve ertesi gün görüşmek vaadiyle evden ayrılıyor.

x   x   x

AKŞAM OLUNCA

Adam işten evine keyifli keyifli dönüyor ve hanımına “Hatun, ver bakalım şu ‘1.000 avro’yu, nice bişeymiş, görelim hele!” diyor.

Kadın parayı getiriyor. Adam parayı eline alıyor… Evirip çeviriyor… Allah Allah, ne bi tarafında 1.000 rakamı var, ne de avroya benziyor!

Paranın üzerinde Arapça yazılar ve sakallı dedelerin resimleri var. “Vay canına bu nasıl avro, avro değilse bu ne ola ki?” diye sabaha kadar kafa yoruyorlar.

Sabah, günün ilk ışıklarıyla birlikte, ellerinde “döviz”, soluğu bir döviz bürosunda alıyorlar. Merak ve heyecanla parayı tezgâha uzatıyorlar: “Usta, şu 1.000 avroyu bozdurmak istiyoruz!”

Adam alıyor parayı… Önce, acaba alay mı ediyorlar diye karı-kocanın yüzlerine bakıyor… Görüyor ki, hiç de komik bir halleri yok hatta endişeliler…

Ne 1.000 avrosu yahu, bu İran Riyali” diyor.

“Eeee, yani kaç para eder?”

“3 lira!”

Karı-kocanın başlarına kaynar sular dökülüyor. Dolandırıldıklarını anlıyorlar. Ve kös kös eve dönüyorlar.

x   x   x

NETİCE

Birincisi, dövizleri tanımamız lâzım diyeceğim ama hepsini bilmemize imkân yok. O vakit, her türlü alışverişi Türk parasıyla yapacağız. Döviz teklif edene, “kardeşim, Türk parasına çevir öyle gel!” diyeceğiz.

İkincisi, bu hadise, yüzlerce dolandırıcılık yöntemlerinden sadece bir tanesi… Ev, araba gibi kıymetli malları kiralar-satarken, güvenilir bir emlakçiye vermek en iyisi. O, kefiliyle, sözleşmesiyle malınızı en emniyetli şekilde kiralar veya satar.

Sizin de kafanız rahat olur.

 

Önceki yazılar

Tarih: 23.12.2010 Okunma: 640

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?