Özcan YENİÇERİ, Yeniçağ, 13 Ocak 2011
Eline silah
alarak dağa çıkmış bir örgüt var. Kuralsız şiddet uyguluyor. Her türlü
katliam ve cinayeti pervasızca işliyor. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığı
yapıyor. Türkiye’ye diz çöktürmeye ya da Türkiye’yi dize getirmeye
çalışıyor. Bölgede yaşayan Kürt kökenli Türkiye vatandaşlarının
sorunlarıyla ilgisiz bir “Kürt Sorunu”nu dayatıyor. PKK ve
yörüngesindekiler için “Kürt Sorunu” gerçekte “Bağımsız Birleşik
Kürdistan” sorunudur. Bir kısmı inşa, diğer bir kısmı da ithal edilmiş
bu sorunu, başta AKP iktidarı olmak üzere medya ve malum aydın kesimi
PKK’nın sınırlarını çizdiği biçimde tartışmaya açıyor. Bu sorunu (!)
çözmek üzere de AKP iktidarı, Kuzey Irak, ABD ve AB ile koordineli bir
“açılım” projesini devreye sokmuş bulunuyor.
Örgütün ömür boyu hapse
hükümlü lideri İmralı’dan hem terörü, hem de ülkenin gündemini
yönetiyor. Bölgede yaşayan insanlar ise “bir oy bir ölü” baskısı altında
örgütün istediği tarzda davranmaya zorlanıyor. Bu arada İmralı’daki
teröristbaşı “müsait” hale gelmiş malum aydın kesimine yönelik mesajlar
da veriyor.
Mümtaz’er gibilerin rolü!
Öcalan’ın mesaj verdiği
kişilerden birisi de Mümtaz’er Türköne’dir. Onun ilginç düşünsel bir
serüveni vardır. Bu serüvenin son demlerindeki şu ifadeler ilginçtir.
2009 yılında Mümtaz’er Türköne PKK’lı yöneticiler ve peşmergelerle
birlikte Erbil’de yapılan toplantıda şunları söylemiş: “Hepimiz Kürt’üz.
Türkiye’de yaşayan 72 milyon insan gibi ben de biraz Kürt’üm. Bir Kürt
gibi düşünüyor, yaşıyor ve geleceğe bakıyorum. Ortada büyük bir
Kürdistan haritası var. İsteyen rüya görsün, isteyen kâbus. Artık, bu
gerçeklerle yüzleşmemiz lazım.”
PKK’ya yakın internet sitelerinde
yer alan bir habere göre de Öcalan, Türköne’yi, “önemsediğini”
söylemiş. Öcalan’ın, avukatlarıyla yaptığı görüşmede, “Uzlaşmadan
kimsenin korkmasına gerek yok. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Ben
Mümtaz’er Türköne’den boşuna bahsetmedim. Türköne, ‘Türklük,
milliyetçilik zehriyle zehirletiliyor’ diyor. Doğru söylüyor”.
Mümtaz’er’in Erbil’deki sözleri hatırlanınca Öcalan’ın Mümtaz’er’i
boşuna “önemsemediği” anlaşılıyor.
Mümtaz’er başta olmak üzere AKP’ye
ideolojik yakıt ikmali yapan kesimler sürekli olarak
“Kürt-Türk-Çerkez”, “Alevi-Sünni-Roman”, “Laik-antilaik”, “başı
örtülü/başı açık” vb.. vurgusu yaparak toplumu lif lif, damar damar
ayrıştırıyorlar.
Mümtaz’er bozuk bir kimyanın belirtilerini gösteren
zihinsel kurgu ile şunu soruyor: “Türkiye’nin 27 yıldır başını ağrıtan
Kürt başkaldırısı olmasa, bugün bu haliyle MHP diye bir parti olur
muydu? MHP için dün ’Terörün akıttığı kanla beslendi’, bugün ’Kürt
sorununun çözümü için yürütülen tartışmalardan güç alıyor’ demenin
neresi yanlış?”.
Bu soruyu tersine çevirerek “bu zırvaların neresi
doğrudur?”diye sormak da mümkündür. MHP’nin varlığını “Antikomünizm” ya
da “Antikürtçülük”e indirgemek, sosyal bilimlerden nasip almamanın tipik
örneğidir. MHP’yi anti teze indirgemek MHP’yi tanımamak anlamına gelir.
Bu yaklaşım MHP’nin Türk Milletine ve bulunduğu coğrafyaya yönelik
iddialarını, tarihi müktesebatını, Türk/İslam dünyasıyla ilgili
görüşlerini göz ardı etmek anlamına gelir.
Hısımlık ve hasımlık!
Diğer yandan sosyolojik,
kültürel, felsefi, ahlaki esas ve gerçeklere dayalı bir siyasi hareketi
konjonktürle açıklamak en hafif tabiriyle küstahlıktır. Türk siyasi
hayatında MHP, tarihi derinlik bakımından CHP’den sonraki ikinci
partidir. Mümtaz’er öyle görülüyor ki danışmanlığını yaptığı, akıl
hocalığına soyunduğu DYP, ANAP gibi partilerle MHP’yi karıştırıyor.
Konjonktüre göre “kurşun atan” ya da “kurşun yiyen” edebiyatı yapmak
siyasi analizler için çözümleyici olmaya yetmiyor.
MHP’nin
milliyetçiliğini, Mümtaz’er’in yaptığı gibi dar anlamda siyasi bir parti
politikası olarak görmek de şaşı ve yetersiz bir bakışın ürünüdür.
Avrupa’daki Hıristiyan Demokrat ya da Panhelenik türden siyasi parti
isimlerinden yola çıkarak siyasi hareketleri din ya da “Pan”cılıkla
itham etmek gibi bir şeydir. Bu da söz mühendisliği yapmak anlamına
gelir ki ciddiye alınacak bir konu değildir.
Mümtaz’er başta olmak
üzere neoliberal ilkesizler, kendilerine verilmiş olan MHP’yi AKP adına
yıpratmak görevini yerine getiriyorlar. Onlar AKP’ye hısım olmak için
MHP’ye hasım olmayı zorunlu görüyorlar işin gerçeği budur. (Kimse yanlış
anlamasın, bu hısımlık fikri ve zihni hısımlık anlamında
kullanılmıştır).