Rıza Zelyut, Güneş, 20 Ocak 2011
Bir Fenerbahçeli olarak utanç içindeyim.
Kafamdaki soru şu: Fenerbahçe, AKP'nin oyuncağı mı oldu?
Fenerbahçeliler de AKP yandaşı mı?
-Nereden çıkardın bunu, demeyin.
Başbakan'ı seçkin Galatasaraylılar yuhaladılar.
Cevap; sarı-lacivertli renklerle geldi.
Başbakanlık kapısında görev yapan polislerin kıyafetleri anında değiştirildi.
Sarı-lacivert yapıldı.
Bunun anlamı açık:
Sarı-kırmızılılar Başbakan'ı istemezse Fenerbahçeliler ister.
Galatasaray muhalif ise Fenerbahçe yandaş...
Yani Fenerbahçeliler AKP'nin polisi...
-Öyle mi Fenerbahçeliler?
Sizler ki Mustafa Kemal'in yarattığı çağdaş yaşam tarzının en seçkin temsilcilerisiniz.
Peki; şu an Kadıköy'deki hayat tarzınıza karşı savaş vermiyorlar mı?
Şimdi siz bu yasakçı zihniyetin yandaşı konumuna indirildiniz.
Belli ki sizin üstünüzden birileri iktidarla pazarlık yapıyor.
O pazarlıkçı; siz Fenerbahçelileri de istediği gibi güdebileceğini sanıyor.
Ben öyle olmadığınızı biliyorum...
Çünkü ben öyle değilim...
Ama bir de sizden duymak istiyorum; haydi söyleyin:
-Fenerliler AKP polisi değildir...
O BARBAR VE KATİL TÜRK KİM?
Şu bizim yeni dış politikamız var ya:
-Çözümsüzlük çözüm değildir.
(Yani; Türkiye'yi çöz çöz ver; karşındakini razı et; senden sonrası tufan...)
-Kazan kazan!
(Karşıyı razı et, ona kazandır senin de kazancın attığın hava olsun)
Böylece Yunanistan'a yağ çektik. Kıbrıs Rumlarını memnun etmek için Kıbrıs kahramanı Rauf Denktaş'a yapmadığımızı bırakmadık. Ermenilerin gönlünü almak için oraya devletin en tepesini yolladık.
Ve cevabını aldık:
-İkimizi de aynı barbar kesti...
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serkisyan ile Yunan Cumhurbaşkanı Papulyas Atina'dalar. İkisi de Türk düşmanlığını haykırarak ortaklıklarını dile getiriyorlar.
Biz barbarmışız; onları kesmişmişiz...
Şu çok meşhur, kitabı Yunanistanda liste başı olan Dışişleri Bakanımız var ya...
Ürettiği politika işte bu:
Ermeni ve Rum tarafları daha keskin Türk düşmanı oldular.
Onlar;
-Çözümsüzlük çözümdür; diyerek geleneksel politikalarını devam ettiriyorlar.
Biz ise daha akıllıyıyız ya... Onların politikasına uymak için
-Çözümsüzlük çözüm değildir; diyoruz.
Karşı taraf da bize işte böyle en ağır biçimde küfürle cevap veriyor:
-Barbar Türkler bizim katilimizsiniz.
Vallahi, o sözü ben üzerime almıyorum...
Ahmet Davutoğlu ile Başbakanı düşünsün...
TARAF ÇÖPE ATILDI
Başbakan Erdoğan; nihayet iktidarın tetikçiliğini yapan Taraf Gazetesi'ni de kullanılmış mallar sepetine attı.
14 Kasım 2007'de Taraf Gazetesi çıkmadan hemen önce şöyle anlatmışım bu gazeteyi: 'Haydi; yine de size ben söyleyeyim Taraf'ın tarafını: Türbancılık altında tarikatçilik, Kürt şovenciliği, Avrupa Birlikçilik ve gizli Amerikancılık... Ve en açık ordu düşmanlığı; Türk düşmanlığı...'
Altan kardeşlere Fethullahçılar üzerinden sağlanan imkanlar; aslında Türkiye'nin yeniden dizayn edilmesinde bunların kullanılma ihtiyacına dayanıyordu. AKP şimdi gücü eline geçirdi; Ahmet Altan gibi piyonlara ihtiyacı kalmadı; kesti yemini, o tarafın.
Bu kez babalanmaya başladı, efendisine Ahmet Altan.
Ama Türk milletine, bu milletin değerlerine küfreden, ahlaksızlığı öven, en gizli askeri sırlara ulaşabilecek kadar ajanlarla ilişkisi olan bir adama artık ihtiyaç kalmadı. Başbakan Erdoğan sifonu çekti üstüne...
Milletin içine çıkamıyor...
Efendisi de artık yüz vermiyor.
Dönekler ve uşaklara bundan anlamlı ders olabilir mi...
HRANT NOTU: Adamcağızı; sırf milliyetçileri suçlamak uğruna öldürttüler. Hrant'ın dostları gibi gözükenler de sadece askeri suçlu göstererek hükümeti saklamaya çalıştılar. Sanki o zamanki ve şimdiki iktidar AKP değilmiş gibi... Halbuki yeni derin devletin işiydi bu... Ergenekon ve Kürt açılımını başlatmak için kurban seçilmişti Hrant. Bugün bile cinayeti, 'Ermeniydi, ondan!' diye açıklamaya çalışan kıt akıllılar, cinayeti gizleyenlerdir.