Arslan BULUT, YENİÇAĞ
AKP
hükümeti, Tunus ve Mısır’daki olaylarla ilgili tutumunu gecikerek de
olsa açıkladı. Önce hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, “Mısır halkının temel
hak ve özgürlüklerini meşru yollarla kullanmasına, taleplerini
demokratik ve şiddet dışı yöntemlerle ifade etmesine müsaade edilmesi
gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Tayyip Erdoğan da Hüsnü Mübarek’e
seslenerek “Halkın haykırışına, son derece insanî taleplerine kulak
verin. Halktan gelen değişim arzusunu hiç tereddüt etmeden karşılayın.
Mısır’ın huzuru, güvenliği, istikrarı adına önce siz adım atın. Halkı
tatmin edecek adımlar atın. Bugünün dünyasında özgürlükler artık
ertelenemez, göz ardı edilemez. Aylarca süren seçimlerin adı demokrasi
olmaz. 24 saatte biz seçim bitiriyoruz, 24 saat...” diye uluslararası
bir racon kesti!
Ne 24 saati! Seçim sonuçları, bir saat içinde açıklanmadı mı?
***
Erdoğan bu sözleri söylerken Ankara Valiliği, “Torba yasa
tasarısını protesto etmek” amacıyla KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’un, TBMM
çevresinde 3 Şubat’ta düzenlemek istediği eylemin güvenlik güçleri
tarafından mutlaka engelleneceğini ve eylemi organize edenler ile
katılanlar hakkında da gerekli yasal işlemlerin yapılacağını bildirdi.
Valilik,
yasada “Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki
alanlar içerisinde toplantı yapılamaz” hükmünün bulunduğunu hatırlattı.
İyi
de Mısır’daki göstericiler, Meclis’i, bakanlıkları basıyor! Mısır’a
gelince Mübarek adım atsın; Türkiye’de ise halkın eylemi kanunsuz ilân
edilsin! Ne ileri demokrasi değil mi?
Daha önce Tekel işçilerine, öğrencilere reva görülen zulüm de ileri demokrasinin gereği oluyor!
***
Tayyip Erdoğan, Kırgızistan’a hareket etmeden önce de “İdarî
mahkeme, görevden aldığımız Millî Eğitim Müdürü’nü 12 defa göreve iade
ediyor. Bir suçtan yargılanıp tutuklanıyor, kefaletle serbest
bırakılıyor, yine görevine iade ediliyor. Böyle ileri demokrasi olmaz!”
dedi.
İdare mahkemesi, 12 defa göreve iade ediyor da sen 12 defa
görevden niye alıyorsun? Hukuka diş geçiremeyen kadrolarınız, adama
yolsuzluk isnat ediyor, yine de mücadeleyi bırakmıyor, görevine geri
dönüyor...
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bunca uluslararası mesele
arasında Erzurum Millî Eğitim Müdürü ile uğraşıyor! İleri demokrasi
böyle bir şey işte!
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık
sistemi özlemini eleştirirken “Erdoğan, tiranlığa özenmektedir ve gide
gele Orta Doğu sultanlarını kendisine örnek almaya başlamıştır. Ama
arkasına bakmadan ülkesinden kaçanların ve posterleri meydanlarda
yakılanların acı sonlarını da aklından hiç çıkarmaması hayrına
olacaktır” dedi ama ardından “Erdoğan ne kadar haddini aşsa da
kadroları ne kadar yolsuzluğa ve hıyanete bulaşmış olsa da tek çıkar yol
sandıktır ve bunun dışında milletimizi baskıya karşı direnmeye
çağırmanın kabul edilemez olduğu aşikârdır” diye bir ifade kullandı.
***
Erdoğan da “Cumhuriyet mitinglerini yaptınız da ne oldu, yüzde 47 ile
geldik” diyor ama o mitingleri, halk düzenlememişti! Halk sadece, bir
umuttur diye bu mitinglere katılmıştı.
Meydanlardaki büyük protestolar olmasa, tiranlar arkasına bile bakmadan ülkelerinden kaçar mıydı?
Zulme karşı direnmek, iyiliği emretmek, kötülüğü defetmek, Müslüman olmanın da gereği değil midir?
Gücü yeten eliyle düzeltir, yetmeyen diliyle, ona da yetmeyen kalbinden buğzederek zulmü kınar değil mi?
Tamam
seçimlere 4 ay kaldı ama seçim güvenliği yok. Her türlü tedbiri alsanız
bile elektrikleri kesip kazanmış adaya kaybettiriyorlar!
CHP ve MHP’nin buna bir çözümü var mı?