Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Bir yerde darbe olmuş, bir kişi veya gurup ülke yönetimini bütünüyle ele geçirmişse orada hak-hukuk arayamazsınız…
Hak aramak, hukuk aramak abes olur.
Orada hak ve hukuk darbecilerin iki dudağı arasındadır.
Yıllardır tartışılan bir “sivil darbe” terimi var.
“Sivil darbe nasıl olur” diye soruyorlar!
İşte böyle olur!
Elle tutulur, somut suçları olmadan insanlar cezaevlerine doldurulur. Yasalarda, hukukta böyle bir şey yok demek boşunadır. Bunların cevabı 50 sene evvel Yassıada’da verilmiştir.
Menderes başta olmak üzere Demokrat Partilileri yargılayan mahkeme heyetine, sanıklar, kendilerine isnat edilen suçlar için itiraz ettiklerinde…
Kanunlarda kendilerini suçlayan bir madde bulunmadığını söylediklerinde…
Salıverilmelerini talep ettiklerinde…
Mahkeme başkanı “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diye cevap vermiştir.
Evet, sizin kanunlarda yazılı bir suçunuz olmayabilir. Ama yine de hapse girebilir, yıllarca içeride “tutulabilirsiniz”… Çünkü “sizi oraya tıkan kuvvet” öyle istiyordur.
x x x
“Sivil darbe nasıl olur?” diye soruyorlar!
Dün gazetelerde iki haber vardı.
Birincisi: “Taksim’de yürüyen tiyatrocu Ü.S.ye polis kimlik sordu. ‘Bir dakika telefondayım’ cevabı polisi çok kızdırdı. ‘Polise nasıl bekle dersin’ diye başlayan tartışma karakola taşındı. Genç kadın karakolda soyularak aşağılandı.” (Taraf, 13 Şubat)
İkincisi: “Erdoğan’ın Adapazarı’na gelişinde polisler kuş uçurtmadı. Şüphelendikleri Sakarya Elektrik Dağıtım Şirketi görevlilerini yere yatırıp sorduladı. 15 dakika kaldırımda yüz üstü yatırlan SEDAŞ görevlileri arandıktan sonra bırakıldı.” (Vatan, Güneş 13 Şubat)
Bu haberi Milliyet, “Erdoğan için OHAL” diye verdi. “Sivil darbe” yaşamakta olduğumuzu bundan daha iyi ne kanıtlayabilir?
Kaygım ne, biliyor musunuz?
Bu iki haber gazetelerin çoğunda yok. Bunun gibi olayların artmasından fakat medyada verilememesinden endişe ediyorum. Baksanıza, bugün bile gayet geniş bir sansür ve “oto sansür” var!
x x x
ILICAK BİLE RAHATSIZ OLDU
Hukuka güvenimizi yitirmeyelim ve diyelim ki “yargı suçluyu suçsuzu ayıracak”…
Fakat askerlikte her faaliyet emir-komuta zinciri içinde değil mi? Bunu bilmeyen bir Allah’ın kulu var mı? Eğer “Balyoz” denilen davada suç varsa bunun sorumlusu emir veren “1 kişi” ve onunla muadil olan, üst rütbedeki en fazla 3-4 “havacı-denizci” general-amiral değil midir?
Hal böyleyken, o dönemdeki binbaşılara, hatta yüzbaşılara kadar suçlamada bulunmak ne derece doğru? Tabii yukarıda “darbe mantığı”nı verdikten sonra bizim bu sorumuz da abes oldu. Fakat biz bunu, iktidarın en sadık yandaşlarından Nazlı Ilıcak’ın bile rahatsız olduğuna dikkat çelmek için yazdık. Ilıcak, Cuma akşamı Habertürk TV’nin konu hakkındaki sorusu üzerine 163 kişilik tutuklama kararına çok şaşırdığını, “suçluların elebaşı konumunda bulunanlar olabileceğine” dikkat çekti.
Bir kadın olduğu, askerlik yapmadığı halde, Ilıcak bile biliyor ki askerde emir komuta zinciri vardır. Ve suçlu aranacaksa zincirin en başındaki halkalarda aranır!
Önceki yazılar