Arslan BULUT, YENİÇAĞ
Amerikan
psikolojik savaş kurumu olan Carnegie Endowment için ortak bir yazı
yayınlayan Henry Barkey ve Morton Abramowitz, Türkiye’nin Tunus, Mısır
ve Libya gibi ülkelerde demokrasi istediğini ancak İran, Sudan ve kendi
Kürtleri için de demokrasi istediğini ispatlaması gerektiğini
belirttiler.
İki yazar, Darfur’daki soykırım için “Müslümanlar
soykırım yapmaz” diyen Tayyip Erdoğan hakkında “Kürtler söz konusu
olduğunda hiçbir şey yapmıyor, Kürtleri dışarıda bırakmak için özel
olarak tasarlanan parlamento seçimlerinde, yüzde 10’luk seçim barajını
düşürmeyi reddediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan’ın
Avrupa’daki Türkler için “asimilasyona hayır” dediğini ama Kürtlerin
asimilasyonunun çok normal kabul edildiğini iddia eden iki yazar
“Cumhuriyetin kurulduğu günden beri sınırlamalar getirilen Kürtler özgür
olabilir. Bunları yapmak, çok milliyetçi bir siyaset takip eden
Türkiye’de kolay değildir. Tayyip Erdoğan’ın zorlukları anlaşılabilir
bir durumdur. Ancak Türkiye’nin Orta Doğu’da demokrasiye liderlik
iddiasında bulunabilmesi için İran’daki rejime de meydan okuması
şarttır. Suriye’deki gibi mafya tarzı otoriter rejimlere karşı da
ayaklanma gerekir” ifadelerini kullandı.
***
Bizi sitedeki bu yazıdan haberdar eden Dicle Eroğul, daha önce de
ABD’de kurulu Atlantik Konseyi adlı kuruluşun David L. Phillips
imzasıyla, 2009 Ağustos ayında yayınladığı “Türkler ve Irak Kürtleri
arasında güven tesisi” başlıklı bir rapora dikkat çekmişti.
Şimdilerde Abdullah Öcalan’ın cezasının ev hapsine dönüştürülmesi gündemde ya, bakın raporda bu konularda neler vardı:
-
Teröre karşı çıkmanın ötesine geçin: PKK sorununun çözümü, güvenlik
önlemlerinin ötesinde adımlar gerektirmektedir. Nihai çözüm Türkiye’nin
sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, aynı zamanda PKK
liderleri ve birlikleri için af organizasyonu yapmakta yatmaktadır.
- Tutukluları serbest bırakın: Demokratikleşmeyi geliştirmek için DTP’li tutukluları serbest bırakın.
- Türkler,
federalizmi bölünmeyle eş anlamlı gördüğünden, daha az göze çarpan
“adem-i merkeziyet” planlarını tasarlayıp devreye sokun.
- Türklük
tanımını değiştirin: “Türklüğü” vatandaşlık olarak tanımlayan
Anayasa’nın 7. Maddesi’ni değiştirin. Terörle Mücadele Yasası’ndaki 215,
216, 217, 220. maddeleri ve Türk Ceza Kanunu’ndaki 301. madde gibi
gerici yasal düzenlemeleri yürürlükten kaldırın.
- Yargıyı ıslah edin: Katı, hesap sorulamaz ve aşırı tutucu olan yargının ıslahı için de önlemler alın.
***
Bülent Arınç’ın Şivan Perver açılımı, Tayyip Erdoğan’ın “Geçmişte
yaşanan baskılar nedeniyle, ifade özgürlüğünde yaşanan sıkıntılar
nedeniyle, Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan, Almanya’da yaşamak zorunda
kalan sanatçılarımızı, yazarlarımızı da bu vesileyle ülkelerine,
Türkiye’ye dönmeye, Türkiye’nin değişimine, Türkiye’ye katkı vermeye
çağırıyorum. Kapının artık onlar için ardına kadar açık olduğunu
hatırlatmak istiyorum” çağrısı, ademi merkeziyetçilik çerçevesinde
istinaf mahkemelerinin kabulü, Yargıtay ve Danıştay’a bir gecede,
çoğunluğu ele geçirecek atamalar yapılması, CHP İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın Abdullah Öcalan için, “Ev hapsi” talebini
değerlendirirken, “Barışı sağlamanın bütün koşulları konuşulmalıdır,
tartışılmalıdır” demesi hep bu maddelerin gereği değil midir?
Bu arada, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan da tek kişilik hücrelere naklediliyor!
Anayasa’daki Türklük tanımını ise bırakın değiştirmeyi, seçimden sonra tamamen kaldırmayı planlıyorlar.
Özetle, önce ABD madde madde tasarlıyor, Türkiye’deki taşeronlar harfiyen uyguluyor. Fotoğraf bu!