Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Cemal 40 yaşlarında… 20 yıllık Nişantaşılı… Bu semtte, bir kıyıda, babası ve kardeşiyle küçük bir lokanta işletiyorlar…
Nişantaşı nere?
Şu “Avrupa Yakası” adlı dizinin geçtiği yer… İstanbul’un en zenginlerinin oturduğu, caddedeki dükkân kiralarının, aylık olarak 8.000 (yazıyla sekiz bin) TL.’sından başladığı yer.
İşte o Nişantaşı’nda Cemal’in tanımadığı yok gibi!
x x x
Cemal’in işleri son zamanlarda iyi gitmiyor. İki sene önce, şöyle böyle para kazandığı günlerde alışveriş yapıp borca girmiş. Borç dediysek milyonlar değil… Bir işyerine 200 (iki yüz), başka bir işyerine 300 (üç yüz) TL.
İşleri iyi gitmediği için o küçücük rakamları ödeyemiyor. Borçlara faiz biniyor… Ağırlaşıyor… Alacaklılar devreye avukatları sokuyor… Borçlar biraz daha şişiyor… 200’lük borç 1.150 Tl.sına; 300’lük borç da 1.500 TL.’sına çıkıyor.
Tabii geliri iyice azalan Cemal için şişen borçları ödemek imkânsız… Yasal süreç işliyor… 2011 Mart ayı başı itibariyle icra işlemi başlatılıyor. Yani geçen hafta… Çarşamba günü, öğleden önce icra memurları, haciz için evin kapısına dayanıyorlar. 1.150 (bin yüz elli) TL.’sının hemen ödenmesi gerektiğini yoksa evde uygun ne varsa haczedeceklerini söylüyorlar.
x x x
İşler kötüleşince, babasının yanından ayrılan Cemal, 1 Mart Salı günü, 700 TL. maaşla yeni bir işe girmiştir. İşe girdiğinden 1 gün sonra eve haciz gelince; yeni işe girdiği dükkân sahibi, eve haciz memurlarını gönderen avukata telefon açıyor. Cemal’in, yanında işe başladığını, ona biraz daha süre vermesi durumunda borcunu ödeyebileceğini, kendisinin Cemal’e kefil olduğunu söylüyor.
Avukat, Perşembe akşamına kadar süre veriyor. Haciz memurları evden ayrılıyor.
Cemal, haczi kurtaracak “para”yı aramaya çıkıyor. Çarşamba günü akşama kadar borç alabileceği kişilerin kapısını aşındırıyor… Tek kuruş bulamıyor…
Perşembe gün tekrar aramaya başlıyor… Akşam oluyor, yine kimseden tek kuruş çıkmıyor.
Evet, ülkenin en zenginlerinin oturduğu, en düşük dükkân kirasının 8.000 TL. olduğu Nişantaşı’ndan, 20 senelik Nişantaşılı Cemal’e, esnaftan tek kuruş “yardım” gelmiyor.
Fakat “sen şimdi parayı bul, ben, senin borcunu 1-2 ay sonra ödeyiveririm” vaatleri cömertçe sunuluyor Cemal’e… Tabii bol bol nasihat da alıyor.
Hal böyle olunca düşünmeden edemiyorsunuz; vay canına… Piyasa bu derece mi kötü? Kimsede beş kuruş “nakit” bulunmuyor mu? Vaziyet bu derece berbatsa o aşırı yüksek dükkân kiraları, mal ve hizmet fiyatları nasıl devam edebiliyor?
Ne diyelim, kime inanalım? Aklımıza gayriihtiyarî şu soru geliyor:
Piyasa mı bozuk yoksa insanlar mı?
x x x
Cemal, Nişantaşı’ndan beş kuruş bulamayınca, Cuma günü akrabalarına başvuruyor… Dayılarına, kuzenlerine…
Büyük dayısı, Pazartesi günü borç harç bin lira kadar toplayabiliriz, belki diyor.
Bakalım, akrabaları Cemal’e yardımcı olabilecekler mi? Neticeyi merakla bekliyoruz.
Ve bir sual daha takılıyor kafamıza:
Acaba ülkede daha kaç yüz bin Cemal var?
Önceki yazılar