Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Kabul etmek lâzım ki, Kılıçdaroğlu gerek milletvekili olarak, gerekse İstanbul Belediye başkan adayı olarak siyasette yeni bir rüzgâr estirmişti. Siyasete ve bilhassa CHP’ye farklı bir soluk getirmişti. Yolsuzluk dosyaları ve kitlelere cazip gelen projelerle gündem yaratmasını bilmişti. Bu çabalarının semeresini de yerel seçimlerde almıştı. Hatırlayalım, 2009 seçimlerinde CHP ülke genelinde %23 oy alırken, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sayesinde İstanbul’da %37’lere çıkmıştı.
Şimdi, o rüzgâr ana muhalefetin başında… Yeni öneriler, halka hoş gelen vaatler ve kanun teklifleriyle gündemi belirliyor.
Tam 9 senedir gündem oluşturma tekelini elinde tutan AKP’nin ezberi ve siyaset etme dengesi bozulmuş gibi… CHP’nin ortaya attığı konulara cevap yetiştirmekle meşguller… Ezberleri ve sinirleri o derece bozulmuş ki, AKP ileri gelenleri tuhaf tuhaf açıklamalar yapıyor.
Bunlardan biri; “delikanlılığını” kanıtlamak için, ölüm kalım mücadelesi veren Tatlıses’in kendisine bir kaç gün önce attığı mesajı kullanma gereği duyuyor. Ardından, zaten uygulanmakta olan “bedelli askerlik” konusunda, sadece kapsamın genişletilmesiyle ilgili olarak “referandum”a gitmekten dem vuruyor.
Bir diğeri; uyutulması mecburi olan, ağır yaralı Tatlıses’i ziyaretten çıkışta “uyuyordu, uyandırılmamasını rica ettim” diye demeç patlatıyor. Sanki yoğun bakımdaki bir ağır yaralıyı değil de, gripten yatan ve şekerleme uykusunda olan bir hastayı ziyaretten çıkmış gibi bir havada!
Pek çoğu ise; Kılıçdaroğlu’nun “Benim adım Kemal” söylemini dillerine dolamış vaziyette. Benim adım Kemal demekle kaynak bulunmazmış, bu şekildeki bir çıkış eski “Bizimkiler” dizisinin “Cemil”ini çağrıştırıyormuş.
İyi ya… Ne kadar güzel! Bugünkü dizilere bakınca “Bizimkiler”in oldukça yüksek nitelikli bir yapım olduğu çok daha iyi anlaşılıyor. O dizi ne kadar ders, ibret ve eğitim verici, aynı zamanda eğlendirici bir diziydi. Üstelik “Cemil” rolü de gayet sevimli, şirin bir karakterdi. Keşke o eski bölümler tekrar yayınlansa!
x x x
Öte yandan, “Benim adım Kemal” vurgusu, büyük bir özgüven göstergesi…
Bu kendine güvenin kitleleri etkiledi düşüncesindeyim. Kalabalıkları etkiliyor ve onlarda CHP liderine karşı bir itimat oluşuyor.
Anlaşılan, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir güven kazanması, kitlelere sevimli gelmesi AKP’nin ezberini ve siyaset dengesini bozdu.
Saldırı onun için…
Eğer CHP’nin vaat ve önerileri halkta bir yankı bulmasaydı, iktidar bunları görmezden gelmeyi tercih eder, gündemden düşürmeye çalışırdı.
Demek ki öyle değil… Demek ki projelere ve vaatlere karşı halkın bir teveccühü, bir iltifatı var. Demek ki halk bir iktidar alternatifi gördü.
İlânihaye iktidarda kalacağını zanneden AKP şaştı bu işe!
12 Haziran’ın pek de çantada keklik olmadığını fark etti.
x x x
ÇARESİZ, SIKINTILI, DERBEDER
Yukarıdaki satırları bitirdikten sonra günlük gazetelerin baş sayfalarını okuyorum. Çok ilginç bir değerlendirme gözüme çarptı. Yukarıdaki gözlemlerimi teyit ettiği için, makalenin, gazete ana sayfasında çıkan bölümünü aynen alıyorum:
“Roller değişirken
İktidara geldiğinden beri AKP’yi hiç bu kadar çaresiz, sıkıntılı,
derbeder görmemiştik. Her zaman değişimin öncülüğünü yapan, projelerle ortaya
çıkan, somut önerileri ortaya koyan AKP’ydi. CHP ise saçma sapan ‘laiklik elden
gidiyor, şeriat geliyor’ laflarıyla bu değişikliklere karşı çıkar, kendi
kemikleşmiş taraftarından başkasını da ikna edemezdi. Şimdi ise derli toplu,
aklı başında önerilerle siyasi bir atak başlatan CHP.”
Ahmet Altan, Taraf, 18 Mart 2011
Önceki yazılar