ÇOK BASİT BİR SORU

İsmail Hakkı CENGİZ - 24.03.2011

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

Komisere o tokadı bir BDP’li değil de bir CHP’li kadın milletvekili atmış olsaydı; komiser kadın madın demeden, kendisine uzanan o eli kırdıktan sonra, Allah yarattı demeyip bir tokatla milletvekilini yere yapıştırır mıydı, yapıştırmaz mıydı?

Hemen, yok canım, kadına da o kadarını yapmaz demeyin!

Biz bu memlekette, katliama uğrayan Çeçenlerin acısına dikkat çekmek için yürüyüş yapan Çeçen kadınlardan birinin, üstelik ihtiyar birinin çenesini dağıtan polis müdürünü gördük.

Daha geçen sene, hak arayan işçilerle birlikte meydanlara çıkan CHP milletvekilinin gözüne biber gazı sıkan polisler gördük. O milletvekilinin yanındaki işçileri, Ankara’nın ayazında buz gibi sulara döken polisleri gördük.

x   x   x

Yine çok basit bir soru daha: O polis araçlarını taşlayanlar, molotof kokteyleriyle araçları yakan, ortalığı savaş alanına çevirenler, bölücü örgüt yandaşı değil de; “parasız eğitim”, “özgür bilim”, “yansız yönetim” talep eden öğrenciler olsaydı; polis yine aynı müsamahayı gösterir miydi? Yoksa coplar üniversite öğrencilerin kafalarına kafalarına iner miydi?

Artık, hakikatleri görme vakti!

Polis aynı…

Kanunlar aynı…

Velâkin bakış açısı, uygulama, tutum ve davranış farklı…

Bölücü örgüt yanlıları ne yaparsa yapsın çiçekle karşılama, hakaretlerini sineye çekme…

Masum işçi ve öğrenci eylemlerine karşı ise, bir şiddet, bir suç unsuru içermemesine rağmen dehşetli bir tahammülsüzlük ve en sert şekilde bastırmaya teşne bir ruh hali…

Artık görelim…

Bu memleketin bir kısım evlatları sahipsiz, güçsüz, kuvvetsiz, arkasız, dayısız, babasız, annesiz… Adeta yetim ve öksüz… Horlanıyor, itilip kakılıyor…

Diğer bir kısım evlatları ise tam bir ayrıcalıkla korunuyor, kollanıyor… Her türü şımarıklıklarına göz yumuluyor… Daha küstah eylemler, kalkışmalar için cüret ve cesaret veriliyor.

Belli ki bu cesaretlendirme bizim iktidarı bile aşan yerlerden… AB’den ABD’den…

x   x   x

ÖĞRETMEN İTHALİ

Bize, “bu iktidarın hiç mi iyi bir tarafı yok?” diyenlere, bilhassa “eğitim” alanında yapılan bazı yenilikleri örnek veriyorduk. Bunlardan en mühimi, “Anadolu Lisesi” statüsünün kaldırılmasıdır. Çünkü hiçbir bağımsız ülkede okullar, ülkenin resmî dili dışında bir dille eğitim yapmaz. Bu iktidar “Anadolu Lisesi” uygulamasını kaldırarak gerçekten “milli” bir eğitime geçişin adımlarını atmıştı. Bu harika bir şey…

Fakat şimdi yapılan ne?

Çocuklara iyi İngilizce öğretmek için 40 bin “yabancı” öğretmen getirtilecekmiş!

Rezalet!

Birçok bakımdan rezalet… Bir kere, eğitim fakültelerinden mezun 10 binlerce yabancı dil öğretmenimiz atanmayı bekliyor. Sen onları işsiz bırak, aynı işi yapacak “yabancı” öğretmenlere dünyanın parasını öde… Bu hangi insafa, imana, izana sığar?

İkincisi, benim “yabancı”lara güvenim giderek azalıyor… Çocuklarımızı, körpe beyinlerimizi emanet edeceğimiz “hoca”ların mutlaka yerli ve milli olmasını isterim.

Bu “proje”nin de “ithal” olduğundan, AB ve ABD’nin dayattığından ciddi şekilde şüpheleniyorum.

Çocuklarımıza yabancı dil öğretmeyelim mi?

Elbette öğretelim… Hem de en iyi şartlarda öğretelim. Fakat bu işi “yabancı”lara bırakmayalım. Meselâ onun yerine, yetişmiş, “millî” eğitim almış yabancı dil öğretmenlerimizi yurt dışında kursa göndererek onların daha başarılı “eğitim” vermesini çocuklarımızı yetiştirmesini sağlayabiliriz. Bu hem daha ekonomik, hem de daha “millî” olur.

 

 Önceki yazılar

Tarih: 24.03.2011 Okunma: 654

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?