Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Kitapları bombaya benzetmiş!
Kim?
9 sene önce, “3 Y” ile simgelediği Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasakları kaldıracağını vaat eden AKP’nin genel başkanı… Başbakan Erdoğan!
Demek ki bu mantığa göre; yanımız, yöremiz, her tarafımız bombalarla dolu…
Yok, Sayın Başbakan, sadece Ahmet Şık’ın kitabı “İmamın Ordusu”nu kastettiyse, o vakit, her taraf, en azından bütün bilgisayarlar o “bomba”yla dolu.
Bütün bilgisayarlar demekte hiçbir mahzur yok çünkü AKP’li vekillerin bile internetten bilgisayarlarına indirerek söz konusu kitabı okuduğu ekranlara, gazete manşetlerine yansıdı.
Demek ki iktidar, muhalif herkesin elinde “bomba” var!
Velâkin bunlar asla patlamıyor!
x x x
Çok tuhaf bir ülkede yaşıyoruz.
Patlamayan nesnelere “bomba” diyen bir Başbakan’a sahibiz. Ve Başbakan, öyle dediği için alkışlanıyor, methediliyor.
Kitapların patlamadığı ortada… Hani, milyonlarca kişi okusa belki patlar da, okuyan pek az olduğu için kitaptan korkmak hakikaten “paranoya”!
Fakat ülkemizde her gün biyerler, bişeyler patlıyor…
Daha dün (14 Nisan) Aydın’da bir işyerinde patlama oldu… Güvenlik kamerası olayı kaydetmiş ki hakikaten dehşetli bir görüntü… Tek başına bir “bomba”nın meydana getiremeyeceği kadar büyük bir ateş topu… Adeta bir cephaneliğin havaya uçması gibi… Buradaki patlama hakkında iktidar kanadından “bomba” benzetmesini duymadık. Tıpkı daha önceki tüp patlamalarına, oksijen patlamalarına, havai fişek atölyelerindeki patlamalara da “bomba” benzetmesi yapılmadığı gibi… O patlamalarda yüzlerce insanımız öldüğü, yaralandığı, sakat kaldığı halde onlara ilişkin, Başbakan’ın ağzından “bomba” benzetmesi çıktığını duymadık.
x x x
ADALET DAĞILIRKEN!
O kadar tuhaf bir ülkede yaşıyoruz ki, yurt sathı baştanbaşa sanki bir mizah sahnesi… Kara mizah!
Başbakan, ta Avrupa’larda kitaplar için “bomba” derken, aynı gün, söz konusu kitabın yazarı Ahmet Şık’ın, başka bir “bomba”dan dolayı duruşması vardı. “Bomba”nın adı, “Kırk Katır, Kırk Satır, Ergenekon’u Anlama Kılavuzu”ymuş. İşte bu “bomba” dolayısıyla yargılanan Ahmet Şık, 14 Nisan’daki duruşmasına, tutuklu bulunduğu Silivri cezaevinden getiril(e)miyor.
Sebep?
Cezaevinde yeteri kadar araç ve sürücü yokmuş!
Tabii duruşma erteleniyor.
Güzel ülkemin adaletini görüyor musunuz?
Ne güzel “dağıtılıyor”, değil mi?
x x x
Tuhaf ülkenin aynı günlere denk gelen “adalet dağıtması” Ahmet Şık’la sınırlı değil elbette!
Ahmet Şık hakkında aksayan adalet; daha önce yetkileri alınan savcılar hakkında son derece süratli ve “adil” bir biçimde tecelli ediyor! HSYK, Erzurum’daki “özel” yetkili savcıların ve Şemdinli davası savcısının yetkilerini iade ediyor.
Ahmet Şık’ın duruşmaya getiril(e)memesinden de bir savcı sorumlu mudur, acaba?
HSYK o savcı hakkında da süratli ve “adil” bir işlem yapacak mıdır, dersiniz?
x x x
ÜSTATLARDAN
İktidardan al haberi, kürk ondadır, çul bizdedir.
Koltuk onda, mangır onda, dayanılmaz hâl bizdedir.
*
Sabah akşam çeker nutuk, ah şu koltuk, ah şu koltuk,
Yaptığımız dalkavukluk, harman onda, yel bizdedir.
*
Artık yeter bunca laklak, kafam oldu allak bullak,
Bir gün gelir tepe taklak, oylar veren el bizdedir.
Aziz NESİN
Önceki yazılar