Abbas GÜÇLÜ, Milliyet
Ankara,
tıpkı KPSS’yi
olduğu gibi YGS’yi
de unutturmaya çalışıyor. Ama bu
kez unutturamayacaklar çünkü önümüzde seçim var ve bunun faturası çok ağır
olabilir.
Bu kadar çok hata, ÖSYM ya da YÖK’ün önceki yönetimleri döneminde olsaydı, örneğin
Teziç, Gürüz ya da Yarımağan döneminde gerçekleşseydi, iktidar veryansın
ederdi. Ama nedense şimdi cumhurbaşkanından başbakana, milli eğitim bakanından
YÖK başkanına hemen herkes “tatmin olma“nın ötesinde yeni bir açılım
getirmiyor.
ÖSYM Başkan Demir, adaylara yazdığı mektupta, Başbakan Erdoğan da milletvekili
adaylarını tanıtırken yaptığı konuşmada aba altından sopa gösterdi. Oysa
adaylar, veliler ve kamuoyu, “tehdit“ edilmek değil, moda deyimle “tatmin“
olmak istiyor.
Nasılını bulmak ve hayata geçirmek de iktidara düşüyor!..
YGS sonuçlarının şimdiye kadar çoktan açıklanması gerekiyordu. Demek ki ortada
bir sıkıntı var. Öyle ya da böyle gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılması
gerekiyor. Zaten kafaları iyice karıştıran da bu sessizlik ve biz yaptık oldu
dayatması.
Ankara, bu konuda iktidarıyla, YÖK’üyle, yargısıyla ne yapacaksa, bu hafta
içerisinde artık yapmalıdır...
Memur
alımları neden ertelendi?
ÖSYM ve iktidar, son günlerde sadece üniversite adaylarının canını
sıkmış değil. Atama
bekleyen milyonlarca genç de bu konudan muzdarip. Nisan ayında gerçekleşmesi
beklenen 24 bin memur alımının seçim sonrasına ertelenmesi, büyük
tepkilere neden oldu.
İşte yıllardır atama bekleyen mühendislerden birinin yaşadığı ruh hali:
“2010 KPSS’de 93,371 puan aldım ve alan sıralamasında Türkiye
35’incisi olmuş bir kimya mühendisiyim. Atamalardan bahsedilirken sadece
öğretmenlerin sorunlarından bahsedilmektedir. Ama bu atamalar, asıl mühendisler
için bir kâbusa dönüşmüştür. Öğretmenlik branşında ilk 35’te olup da atanamayan
bir kişi daha duymadım ama bizim durumumuz budur.
Biz, hiçbir şekilde yaptıkları yetmeyen, sürekli olarak sınav üstüne sınavlara
tabi tutulan ve eğitim hayatı boyunca bir kelime İngilizce öğretilmeyen ancak
her alımda önlerine dil sınırlaması getirilen, bu sebeple de KPSS’ye verdikleri
önem ve sıralamaları önem yitiren insanlarız.
Şimdi de umutla beklediğimiz atamalar iptal edildi. Ortak görüş, yapılacak
atamalardaki kadro sayısının seçimi etkilemesinden korkulduğu için seçim
sonrasına bırakılması. Yani biz de umutlarımızı artık hiç gelmeyecek bir bahara
erteledik desek yalan olmaz.
93 puan alıp yine de atanamayacak, atansa da dil yüzünden veya kadro azlığı
yüzünden hak ettiği bir ile atanmayacak bir mühendisim. Emin olun benim gibi o
kadar çok insan var ki, öğretmen değiliz belki ama biz de hayat kurmak
istiyoruz. Lütfen atamaların ertelenmesi hakkında ve öğretmenler dışında kadro
bekleyenler hakkında bizim de sesimiz olun...”
Öğretmenler mutlu mu?
Peki, başta mühendisler olmak üzere diğer meslek gruplarının da gıptayla
baktığı öğretmenler hayatlarından memnun mu?
Evet demek çok zor. 400 bine yakın atama bekleyen öğretmen vardı, sadece 30 bin
kadro verildi. Daha da moral bozucu olan, atamaları seçimden önce yapılacak ama
göreve eylülde başlayacaklar.
Yani memur atamaları seçim sonrasına ertelenirken, ağustosu bekleyen
öğretmenlerin atamalarının öne çekilmesi, sonuçta hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Seçim öncesine kaydırılan 30 binlik kadronun, ağustostaki 55 binlik kadrodan
alınıp alınmadığının hâlâ belli olmaması ve sözleşmelilerden boşalan kadrolara
hemen atama yapılıp yapılmayacağının netlik kazanmaması, gerginlikleri de
beraberinde getirdi.
MEB’in de
tıpkı ÖSYM gibi açıklama yapmaktansa, üç maymunu oynaması, çeşitli senaryoların
konuşulmasına zemin hazırladı. Bunların en başında da ağustos atamasının 10
bine kadar ineceği söylentisi var.
Gerçekler saklandığında, bu boşluğu, doğruluğu, yanlışlığı kestirilemeyen
iddialar dolduruyor ki, bu da kurumların yıpranmasının ötesinde hiçbir işe
yaramıyor.
Seçimi çantada keklik görenler, eğer bu kafada giderlerse, hiç ummadıkları
tablolarla karşılaşabilirler. Bizden hatırlatması!..
Özetin özeti: Milyonlarca eğitimli genç, elde diploma işsizliğin pençesinde
cebelleşirken, bir o kadarı da neye yarayacağı belli olmayan o diplomanın
peşinde. Eğitim penceresinden bakıldığında, işte 2011 Türkiye’si bu!