VARLIĞIN TEMELLERİ ÜZERİNE TEZLER...3...

Özgür DENİZ - 24.04.2011

Allah dünyayı halk ediyor, dünya normalde iki parça: insan ve doğa, yani özne ve nesne. Ve bu iki öğenin birleşerek bir sonuç meydana getirmeleri asıl hedef. Bilakis ikisinin de anlamı olmuyor. Çünkü ancak ortaklık sonucunda bir yaratım ihdas etmeleri ile ikisinin varlığı anlam kazanıyor ve varoluşları tahakkuk ediyor. Yani şeyler arasında müthiş bir zincir vardır, birbirlerini birbirlerine bağlayan ve muhtaç hale getiren. Şöyle düşünün basitçe: insan beslenmek zorundadır değil mi? Evet. Peki, bunun için neye ihtiyaç duyar? Faraza hayvanlara. Peki, hayvanlar neye ihtiyaç duyarlar? Birbirlerine. Çünkü hayvanlarda beslenmek zorundadırlar, zira besin olamazlar. Sonra da bitkilere ihtiyaç duyarlar hayvanlar. Tıpkı benzerlerine ihtiyaç duydukları gibi. Peki, bitkilerin besine ihtiyacı yok mudur? Olmaz mı hiç. Onlar da toprağa, havaya, suya, elementlere vb. şeylere. Ve bu böylece Allah’a dayanır. Zira bütün şeyler temelde Allah’a ihtiyaç duyarlar, çünkü bütün şeylerin sahibi Allah’tır ve O istemeyince bir şey olmaz, vermeyince ihtiyaçlar giderilemez ama istemeyince de vermez. Zira bütün şeylerin özünde bir isteme gizlidir. Ne garip değil mi? Allah istediği için halk ediyor ama halk ettiğini de istemeye mahkûm ediyor. Hülasa; en temelde, özde, Allah olmadan hiçbir şey olmuyor. Tıpkı Tolstoy’un dediği gibi: ‘’insanlar her şeysiz yaşayabilirler ama Allahsız yaşayamazlar.’’ Burada ki derinliği anlamak için çok derin düşünmek icap eder.

 

Yani, görmesekte, Allah’ın varlığını hissediyoruz. Haddizatında, bana göre, bir olgunun varlığı, onun hissedilmesine bağlıdır. Tabi, var olan olguyu hissedecek birinin de olması mutlak koşuldur. Çünkü bilinen, bir bilene ihtiyaç duyar ve insanı, kendisini bilmesi için halk etmiştir Allah. Zira tek başına olgunun olması bir şey ifade etmez. Zaten bizde, bizi var edeni tanımak ve O’na itaat etmekle görevli kullar değil miyiz? Ve yarattıkları tavassutu ile Yüce Zatını hissetmemiz gerektiği söylenmemiş midir Önderimizce (sav)? Cümleyi, üç öğeyi bir araya getirip, bir yazan olmasa, cümle diye bir şeyin varlığından söz etmek kabil midir? Filhakika, insan denilen canlının da halk edilmesinin gayesi birazda budur. Allah, kendini tanıması, bilmesi ve kendisine itaat etmesi için insanı halk eylemiştir.  İnsanı istemeye mahkûm etmiştir tabir caizse, burada asla olumsuz durum yoktur, bilakis anlam buradadır. İnsan cümleyi niye yazar? Yazar niçin kitap yazar? Kendilerini anlatmak-tanıtmak için değil mi? İnsanlar tarafından okunmak için değil mi?

 

Tanrı, yarattığı olguları algılayabilmesi için de, insana, anlama-kavrama yetisini bahşetmiştir. Zaten dünya denilen olgu da, insanın onu algılamasıyla gerçeklik kazanmakta değil midir? Evet, kavrama algıya, algı da olguya ihtiyaç duyar. Olgu olacak ki algı olacak, algı olacak ki kavrama tahakkuk edecek. En azından, Allah’ın varlığına dair his, yokluğuna dair histen sonsuz derecede kuvvetlidir. Yani yaşadığımız devasa evrende, her yanımız yüce sanat harikaları ile dolu iken, hatta bizatihi ‘’şahane varlığımız’’ muazzam bir sanat harikası iken, bu yüce sanatların sahibini hissetmemek mümkün müdür? Ustasız bir sanat eseri gösterebilir misiniz? Ve zaten Önderimiz (sav) de şöyle demiyor mu: ‘’Allah’ın yarattıkları üzerinde tefekkür ediniz fakat zatı hakkında düşünceye dalmayınız, zira güç yetiremezsiniz, bataklığa saplanır kalırsınız, sapıtırsınız.’’ Hayır yani, buyur yüreğin yetiyorsa güç yetir ama asla yetiremeyeceksin, bilakis sapıtacaksın ve safsataların kurbanı olacaksın. Yani bizler İlahımızı ancak yarattıkları aracılığı ile tanıyabiliriz, varlığına şahit olabiliriz, halk ettiği yüce ve en gerçek sanat harikaları tavassutu ile varlığını hissedebiliriz. Yazdığı cümlede ki, muazzam ve muhteşem dengeyi idrak ederek kudretine şahitlik ederiz. Hayır, buyursun inkâr edebilen varsa, şahsen kapım açık, dinlerim, ama dürüstçe, haysiyetlice müzakere edilecek, bir çıkmaza girince hemen kızılıp, küfredilmeyecek, yan çizilmeyecek. Yada bilimsellik kılıfıyla, felsefik boğuntularla, iş belirsizleştirilip kıvırtılmayacak.

 

 

İNGİLİZ OYUNU

 

Yavru itlerin (abd-israil), artık zerre güven vermemesi ve beceriksiz kalması üzerine dünyanın en kahpe milleti olan İngiliz devreye girdi ve ilk domino taşına dokunarak her yeri mahvetti. Zira dünya yeniden şekillenmektedir. Şekillenme ikmal olunduktan sonra, İngiliz hiçbir şey olmamış gibi yine inine çekilecektir. Ve halklar, eskide olduğu gibi, aynı şekilde yavru itlere küfredecektir. Ama domuzlar diktatoryasının başrol oyuncusu yine masum kalacaktır. AVRUPA GERÇEĞİ başlıklı yazımızda, Batı’nın hiçbir parçasıyla ayrı olmadığını, derinlerde müthiş bir birlik içinde olduğunu ifade etmiştik. Batı bütünü ile SALİP’İN mümessilidir. Doğu da bütünü ile HİLAL’İN mümessilidir. Bu böyledir ve asla değişmez. Batı emperyalisttir. Batı hayvandır. Batı şeytandır. Kendi kitabını tahrip ve tahrif eden, kendi peygamberlerini öldüren bir milletten dünya ne umabilir, ne bulabilir? Kandan, kaostan, beladan, zulümden, terörden, katliamlardan, kanlı ihtilallerden, acıdan ve gözyaşından başka ne görmüştür dünya bunlardan? ‘’Bir damla kan, bir damla petrol’’ diyen kahpe İngiliz’in, ÇÖRÇİL denilen kahpe evladı değil miydi? Hakeza, ‘’Türkler Müslüman’dırlar, dolayısıyla hayvandırlar ve atom bombasını bunlara karşı kullanabiliriz’’ diyen, yine aynı kişi değil miydi? ‘’Türkler, barbardırlar, aşağı ırktırlar, elimine (yok) edilmeleri gerekir’’ diyen yine bunların teori babaları Darvin denilen maymunumsu yaratık değil miydi? Yine, faşizmin, komünizmin, anarşizmin, liberalizmin ve benzeri düşüncelerin membaı neresidir ve kimlerdir canım kardeşlerim? Bunlara zerre inanmayınız, güven duymayınız, sempatiyle bakmayınız. Bunların hepsi sizlerin cellâdıdırlar. Vallahi, billahi, tallahi cellâdınızdırlar.

 

Ülkemizde ki derin oyunun dizaynında da İngiliz domuzunun eli vardır. Olaylar çok tertipli olarak yürütülmektedir. Hiçbir şeyin boşuna ve masumca olduğunu sanmayın. Her şey bu ülkenin bir şekilde bölünmeye çalışılması üzerinedir. Ya da bu ülkede kanlı bir ‘’stalinist devrim’’ yapmak üzerinedir. Ve bu devrimle Müslüman-Türk’ün varlığına son vermek üzerinedir. Ne PKK nın varlığı, Kürt kardeşlerimize karşı yapılan bazı yanlışların sonucudur, ne KCK denilen yapılanmanın varlığı siyaset içindir, ne de sokak isyanları sadece masum bir hak arayışı adınadır. Hayır, kesinlikle böyle değildir, vallahi billahi tallahi böyle değildir. Bütünü oluşturacak parçalardır. Kürt kardeşlerimiz, namussuzca aldatılmaktadırlar, İngiliz piyonlarınca. Vallahi aldatılmaktadırlar. Lenin’in ‘’self determinasyon- her ulusun kendi kaderini tayin hakkı’’ gibi bir safsatanın ardına sığınarak Kürt kardeşlerimiz Marksizmin kucağına çekilmektedir. Güya kurtuluşun, Marksizm’de olduğu fısıldanmaktadır kulaklara, derinlerden. Oysa bu toplumları parçalamak oyunudur. Bir ara söylemiştik: faşizm parçalar, sosyalizm ayırır, kapitalizm yer demiştik. Bu tahlillere, derinlemesine, SOL-PKK-MUSTAFA KEMAL, BÜYÜK OYUN, TEHLİKE ÇANLARI, KAHPE DÜZEN vb. yazılarımızda yer vermiştik.

 

Bakınız İNCİL ne diyor: ‘’Bir ülke kendi içinde bölünmüşse o ülke ayakta kalamaz. Bir ev kendi içinde bölünmüşse o ev ayakta kalamaz. Şeytanda kendine karşı gelip kendi içinde bölünmüşse ayakta kalamaz, sonu gelmiş demektir. Hiç kimse güçlü adamın evine girip onun malını çalamaz. Ancak önceden o güçlü adamı bağlarsa onun evini soyabilir.’’ İşte Batı’nın temellerini atan düşüncelerden bir tanesi. Batı’yı, politik olarak, tamamen tahrif ve tahrip ettikleri ve kirli amaçlarına alet edecek hale getirdikleri kitapları (İncil-Tevrat-) yönlendirir. İşte bu yüzden, kendi arasında gizli bir ittifak yaparken, bütün dünya milletlerini, içlerinden bölmeye, parçalamaya ve yutmaya çalışır vampir gibi. Bunu da ürettiği kirli, kanlı ve yalan ideolojiler tavassutu ile becerir. Tabi bizim uyumamız da cabası. Siz şeytanın, elinizi, kolunuzu bağlamadan size hükmedebileceğini düşünebilir misiniz? Bu olmaz dostlarım. Ama napıyor şeytan? Sizin değerlerinizi yozlaştırıyor, sizi milliyetinize ve dininize düşman ediyor, sizi kendi ürettiği karanlık ideolojilerin esirleri kılıyor. Sizi, içinizde barındırdığı, kiralık ve kahpe ajanları ile birbirinize düşman ediyor. Bu topraklarda, ‘’KEMALİZM’’ nasıl hâkim oldu? Kimler gerçekleştirdi bunu, kimler Mustafa Kemal’in ardına sığınarak, bu toplumu dinsizleştirmeye ve milliyetsizleştirmeye çalıştı. Darvinizmi bu toprağın çocuklarının beynine ve ruhuna kim enjekte etmeye cüret edebildi ve sonu gelmez terörlerin patlamasına zemin hazırladı. Kimler PKK terörünü çıkararak, iki kadim kardeşin arasına nifak tohumları ekti? Düşünelim kardeşlerim! Uyanalım kardeşlerim!

 

Bakınız kardeşlerim, aziz ve celil olan Allah’ımız ne buyuruyor: ‘’Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir; onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları, velileri tağuttur ki, kendilerini nurdan-aydınlıktan karanlıklara çıkarır. İşte onlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır.’’ Bakara-257

 

Görüyorsunuz değil mi kardeşlerim? Hakikat budur işte. Ama bizler hakikatten kaçıyoruz sanki. Ve tağutların kucağına sığınıyoruz. Onların ürettikleriyle besleniyoruz. Oysa insan yediğidir. Ve ağzından çıkan yine yediğidir. Bize bu güne kadar zehir içirdiler, zakkum yedirdiler. Ve şimdi zehir kusuyoruz, ateş kusuyoruz, kan kusuyoruz. Yazık değil mi? Tağutların laflarını dinliyoruz, onların sunumlarını koşulsuz kabul ediyoruz, içirdiklerine ve yedirdiklerine sözümüz olmuyor amma Allah’ımızın sözünü yargılamaya yelteniyoruz, önderimizin sözlerini teğet geçiyoruz, kitabımıza burun kıvırıyoruz küstahça, ahmakça, cahilce. Oysa tağutların ve kullarının, bizleri nereye götürdükleri çok açık, Allah’ımızın nereye çağırdığı da çok açık. Ama göz gerek değil mi görmeye? Kulak gerek değil mi duymaya? Vicdan gerek değil mi hissetmeye? El gerek değil mi uzanmaya? Ayak gerek değil mi koşmaya? Beyin gerek değil mi idrak etmeye? Yapmayalım kardeşlerim! Vakit geçmekte, ömür tükenmekte ve bizler sürekli kaybetmekteyiz.

 

Kürt kardeşlerim! Sizlerde inanmayınız, sizden görünenlerin oyunlarına. Vallahi inanmayınız. Özerklik safsatası, federasyon salatası, sahte imam numarası vb. fitnelere aldanmayınız. Bunlar yalan. Bunlar tuzak. Hayır, faraza böyle şeyler oldu, sizler ne kazanacaksınız Allah aşkına? Yani bir iki tane vatan haininin yanlışlarına kızıp, devlete kin gütmek ne kazandıracaktır, kardeşlerine uzak durmak ne kazandıracaktır? Kendi içinde bölünmeye meyletmek ve kirli, karanlık cellâtların urganına yağ sürmek ne kazandıracaktır? Sizlere bişey düşmeyecektir kardeşlerim. Vallahi düşmeyecektir. Her şeyiniz talan edilecektir. Yağmalanacaktır. Namusunuz, değerleriniz, malınız, topraklarınız, kaynaklarınız hep küresel tağutlara peşkeş çekilecektir, sizden görünen zavallı ve sefil piyonlar aracılığı ile. Yarın o alçak İngiliz ve saldır coları, sizden olanlara demeyecek midir? Siz kimsiniz ulan, sizi var eden, besleyen, büyüten benim, her şeyiniz benim, ben olmasam bir hiçsiniz, mevkiiniz, şöhretiniz, lüks yaşamınız benim elimde, ben verdim dese ve benim dediklerimi yapmaya devam edeceksiniz ve benim isteklerimi koşulsuz yerine getireceksiniz dese, söyleyin tek sözleri olabilir mi, küresel tağutlara karşı, bu sizden görünenlerin? Olamaz, vallahi olamaz. Adamı kevgire çevirirler kardeşlerim. Ve bunlar yalan değil kardeşlerim. Allah belamı versin yalan değil. Sizin içinizde yaşayan, sizden görünen ve toplumun arasına fitne, fesat tohumu ekip, olmadık hayaller peşinde koşanlar tamamen küresel tağutların emrine amade olmuş tiplerdir.

 

Bu yüzden Kürt gençleri ilk evvelde Darvinizmle, Marksizmle iyice narkozlanmıştır. Dağlar pratiğin yeriydi. Şimdi ovada hem teorik hem pratik uygulama olacaktır, olmaktadır. Bu millet uyanmalıdır. Oyunları görmelidir. Galiba SAĞ-SOL yazımız da değinmiştik. Yakında Siyonist şeytan, Darvinist ve Marksist ajanlarını (siyasi, fikri, bilimsel ajanlarını) alanlara salar diye. Şimdi görüyoruz ki, her yerde bir Komünizm çığırtkanlığıdır almış başını gidiyor. Özellikle Kürt gençleri kolayca avlanıyorlar. Şimdi bir de din maskesi takmaya başladılar ki, halk şüphelenmesin. Sağolsun bizim İslami Komünistlerimizde tuzu oluyor olayın. Oysa hem Türkiye’ye, hem de Kürt kardeşlerimize çok yazık oluyor ve olacak. Ama dünya bizi aldatıyor. Sanki ölmeyecekmiş gibi her türlü melaneti yapıyoruz. Yazıklar olsun!

 

 

KOMÜNİST KURALLAR:

 

BİR: ülkenizde komünist parti kurunuz, varsa iletişime geçiniz.

İKİ: halkı parçalara ayırınız.

ÜÇ: etnik çatışma çıkarınız.

DÖRT: işçi ve patronu düşman ediniz.

BEŞ: komünist tehlikesi var gibi sözleri bertaraf ediniz.

ALTI: zımni din düşmanlığı yapınız. Tarikat kavgaları çıkarınız.

YEDİ: MİLLİ VARLIĞI yok ediniz.

SEKİZ: her sahada komünistleri söz sahibi kılınız.

DOKUZ: halkın sevdiği tarihi şahsiyetleri sahipleniniz. Düşüncelerinizi, o şahsın düşünceleriyle karıştırınız.

ON: yazın alanında, işçi ve köylümün sefaletini dile getiriniz.

ON BİR: komünistlerin eserlerini dilinize çeviriniz.

ON İKİ: ABD düşmanlığını ve mevcut düzen düşmanlığını yayınız.

ON ÜÇ: kanunsuzluk yapanları destekleyiniz.

ON DÖRT: kargaşalıklar çıkaracak ortamlar yaratınız.

ON BEŞ: Rus filmlerini oynatınız.

ON ALTI: sendikaları, dernekleri, sanat kuruluşlarını ele geçiriniz.

ON YEDİ: toplumla iç içe olan memurlar saflarınıza katınız.

 

Şunu asla unutmayınız ki kardeşlerim; KOMÜNİZM, Batı’nın, toplumların içini oymak için ve toplumları, kendi milli ve manevi değerlerine karşı soğutup, yabancılaştırıp, düşman edip, uzaklaştırdıktan sonra ele geçirmek adına kullandığı paravan bir ideolojidir. Vallahi aslı, esası yoktur.  Ki her şey apaçık, hayatı görüyoruz. Bu söylediklerimi, HAYATA KUSTURUN ve yüzüme tükürün, ses edersem şerefsizim. Ama asla hayata bunları kusturamayacaksınız. Çünkü bunlar hayatın olabildiğince katı gerçekleridir canım kardeşlerim. Yukarıda ki kurallar, güzel ülkemizde, aynıyla icra edilmiştir ve elan edilmektedir. Düşman uyumaz ve durmaz dostlarım! Bizde uyumayacağız, durmayacağız. Namusluca görevimiz yapacağız ve her daim uyanık kalacağız. Her denilene inanmayacağız, her sunulanı yemeyeceğiz. Kartel Medyaya kesinlikle inanmayacağız. Kodamanlar kulübünün, kimler olduğunu ve kimlere hizmet ettiklerini asla unutmayacağız. Dizilerle hayatımızı yönlendirmeyeceğiz. Bugün, kanalizasyonlardan akan pisliklerde, yukarıda ki kuralların icrasından başka bişey değildir. Birbirinizi yemeyeceksiniz, birbirinize kin gütmeyeceksiniz. Düşman ittifak içindeyken, vatanın altı oyulurken, milletin istikbali karatılmaya çalışılırken, devlet yıkılmak istenirken, kardeşlik zehirlenmeye çalışılırken; kendi içinde ihtilafa düşmek katıksız bir mallıktır, geri kafalılıktır, yobazlıktır, özür dilerim ama öküzlüktür.

 

‘’Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir; onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları, velileri tağuttur ki, kendilerini nurdan-aydınlıktan karanlıklara çıkarır. İşte onlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır.’’ Bakara-257

 

DEĞİŞMEZSENİZ, DEĞİŞTİTİLMEZSİNİZ!

 

            ÖNEMLİ SÖZLER:

 

‘’TELEVİZYON KÜLTÜRÜ DİYE MEFHUM TANIMIYORUM. TELEVİZYON; AYLAK, ŞUURU İĞDİŞ EDİLMİŞ, HİÇBİR ZAMAN DÜŞÜNME VE OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANMAMIŞ SOKAKTAKİ ADAM İÇİN İCAT EDİLMİŞ BİR NEVİ AFYONDUR. KÜLTÜRÜN DÜN DE, BUGÜN DE, YARIN DA TAŞIYICISI: KİTAP. HİÇBİR DÜŞÜNCE EMEKSİZ FETHEDİLEMEZ.’’ Cemil Meriç

 

‘’TAARRUZUN HEDEFİ HAÇLI SEFERLERİNDEN BERİ AYNIDIR; KILIÇLA KAZANILAMAYAN ZAFERİ YALANLA KAZANMAK.’’ Cemil Meriç (şimdi, söz bulaşıklarından oluşan paçavralarda yalanlar savurarak bu milleti yok etmeye kurgulanmış haysiyet, ahlak ve söz cellâtları aydınımsıların resmini gözünüzün önüne getiriniz ve tefekkür ediniz bu söz ekseninde lütfen, Allah için. Sözleri olmadığı için ancak yalanla egemen olmaya çalışan bir zihniyeti göreceksiniz. ‘’İktidara giden yolda yalanı kullanınız.’’ Lenin.) KÜÇÜK ŞEHİR-KÜÇÜK ADAM başlıklı yazıyı çok iyi tahlil ederek okumanızı istirham ederim canım kardeşlerim, sadece Allah rızası için.

 

‘’Hayatımız ve necatımız ittihad-ı milletle kaimdir.’’ Said Nursi

            

‘’Türkler bizim aklımız, bizse onların kuvvetiyiz.’’ Said Nursi

 

‘’Kurban veren Anadolu’nun, hür yaşamaya da, çocuklarını hür yaşatmaya da hakkı vardır.’’ Nurettin Topçu

              

‘’Kendi mukadderatını kendi ellerine almayan bir millet kaybolmaya mahkumdur.’’ Nurettin Topçu

‘’Yapılması gereken tek şey, şuurlandırmayı hızlandırmak.’’ Frantz Fanon

             

‘’Yerli insanın öğrendiği ilk şey: Yerinde oturması, haddini aşmamasıdır.’’ Frantz Fanon

         

‘’Sömürgecinin kuyruğuna takılmış aydın, sömürgeci ile sömürgeleştirilen insanın barış içinde bir arada yaşamaları için mücadele eder.’’ Frantz Fanon

              

‘’Zulümle mücadele ederken ideolojik ayrılıklarla uğraşmak, zamanı ve çabayı boşa harcamaktan başka bir anlam taşımaz.’’ Nelson Mandela

 

Her bir sözü, toplumsal boyuta taşıyarak tahlil ve idrak edelim, her şey kendiliğinden ortaya serilecektir ve bütün alçaklar, namussuzlar,düzenbazlar, milli ve manevi öz düşmanları, kanallarından akıttıkları lağımlarla toplumu kirleten ahlak cellatları ve şeytanın köpekleri kendiliğinden açık olacaklardır.

 

Tarih: 24.04.2011 Okunma: 750

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?