Afet ILGAZ, YENİÇAĞ
Ben
Çanakkaleliyim. Üstelik anne tarafımdan dedem Molla Mustafa, hem Çanakkale, hem
Sina gazisiydi. Tam, gündemi elimle aralayıp Çanakkale için bir şey yazmayı
düşünüyordum ki şu Bozkurt atışması zuhur etti. Hadiseyi biliyorsunuz.
Başbakan’ın “İki bin öğrenciye karşılık biz de beş on bin kişi çıkabiliriz”
restine Bahçeli:
“Bin Bozkurt’umla gelir seni Kasımpaşa’ya kadar kovalarım” dedi. Bu sözlerin
tahlilini yapacak değilim yapacağım şey, şu “Bozkurt” nitelemesinden neden
böyle ürküldüğünün anlaşılmasıdır. Bunlar bizim isimlerimiz, niteliklerimiz,
lâkaplarımız, mecazlarımız, övünçlerimizdir. Kral çıplak demekten korkmayanlar
Atatürk’e “son Türk hakanı” da derler, “Bozkurt” da. Şimdi bir profesörün,
Nurullah Çetin Bey’in “İstiklal Marşımızı Anlamak” adlı kitabından faydalanarak
bu tabirlere bir açıklama getirmeye çalışacağım:
“Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım” mısraını tahlil ederken Sayın
Cetin, burada Akif’in Türklerin efsanevi destanı Ergenekon’a dolaylı gönderme
yaptığını söyler.
“Türk boyları arasında, Köktürklerin çok kuvvetli olduğu bir sırada, etraftaki
bütün kavimler birleşip onları ortadan kaldırmayı kurarlar. Köktürkler
yenilirler, kılıçtan geçirilirler. Sadece İl Han’ın oğlu Kıyan ve eşi, kardeşinin
oğlu Nüküz ve eşi kaçabilirler.”
“Bunlar düşmandan saklanmak ve korunmak için sarp dağların arasında sadece bir
atın zor geçebileceği bir yolu olan bir yere sığınırlar. Etrafı yüksek dağlarla
çevrili bu sulak, yeşil yere Ergenekon adını verirler. ’Ergene’ dağın kemeri,
’kon’ keskin sarp demektir. Bu iki aile burada 400 seneden fazla kalıp
çoğalırlar.”
“Bir zaman sonra buraya sığmaz olurlar. Aralarında istişare edip oradan
çıkmayı, atalarının geniş, düz, güzel yurtlarını tekrar ele geçirmeyi kararlaştırırlar.”
“Dağların arasından çıkıp göçelim, dostum diyenle görüşelim, düşmanla güreşelim
derler. Fakat çıkacak yol bulamazlar.”
“Bir demirci, dağın bir yerinde demir madeni olduğunu, onu eritirlerse oradan
çıkış yolu bulabileceklerini söyler. O bölgeye odun ve kömür yığarlar. 70 deri
körük yapıp körüklemeye başlarlar. Böylece demirden dağı eritip çıkış yolu
bulurlar ve özgürlüğe kavuşurlar.
O zaman Köktürklerin hakanı Börte Çene’(Bozkurt)dir. 450 yıl sonra atalarının
öcünü alıp ata yurtlarına otururlar.”
“Mehmet Akif’in elbette bu destandan haberi vardı. Bilerek veya bilmeyerek, bu
destandan bazı motifler İstiklal Marşına yansımıştır.”
“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar mısraı, büyük ölçüde Ergenekon
destanından izler taşıyor. O destanda Oğuz Kaan, Türklerin at sürülerini ve
halkı yiyen, ağır bir eziyetle ezen yaman bir canavara, gergedana karşı savaşır
ve onu öldürerek kahraman olur.”
“Bu destan motifi İstiklal Marşında bu mısrada yeni bir şekilde ele alınıp
işlenir. Oğuz Kaan milletin at sürülerini yani ekonomik kaynaklarını yok eden,
hatta bununla kalmayıp milleti yok eden, yani soykırım uygulamak isteyen
gergedan canavarının emperyalist faaliyetlerine kahramanca göğüs geren bir
figür idi. Milli mücadele sürecimizde de kahraman Oğuz Kaan karşılığı Türk
milleti, Kuva-yı Milliye, Atatürk’tür.”
Yazının tamamı için:
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18029