Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Yani, halkın yüzünü güldürmeyi, mutlu etmeyi hiç düşünmüş müdür, acaba, diyorum?
Bu soruyu şunun için soruyorum: Nazarî olarak, bir ülkenin en mutlu insanı cumhurbaşkanıdır.
Çünkü
cumhurbaşkanı olmak, insana herhalde eşsiz bir başarı duygusu tattırıyordur. O makamdaki kişi, mevkisinin yüceliğini
düşündükçe, her imza attığında ömrüne ömür katan üstün başarı duygusunu yeniden
yeniden yaşıyordur.
İşte, diyorum ki, bu coşkulu mutluluğu yaşayan zat, kendisini oraya yükselten halkına bir vefa borcu olarak, onu mutlu etmeyi düşünüyor mudur?
Neden olmasın?
Akşamdan düşünür; sabah, saat tam 09:00’da benim yazımı yayımladığım gibi, o da iki kelime bir şey söyler, vatandaş güne mutlu başlar.
Bu mümkün değilse; Başbakan ve Gn. Kur. Bşk. İle haftalık olağan görüşme yaptığı gibi, her pazartesi sabahı, okulların İstiklal Marşını söylediği saatte iki cümle edip, milletin haftaya mutlu ve umutlu başlamasını sağlayabilir.
Bunlar benim sığ aklıma gelen basit öneriler… Cumhurbaşkanı, ülkenin en zekî kişisi olduğuna göre, bir düşünse, bu konuda aklına kim bilir neler gelir?
* * *
Yahut da şöyle mi düşünmek lâzım?
Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını arzu eden halk, zaten Gül oraya çıktığı için mutlu olmuştur. Çankaya Köşkünde Gül’ün oturduğu her aklına geldikçe yeniden mutlu oluyor. En azından halkın yarısı için durum böyle midir?
Gül’ün cumhurbaşkanlığından mutlu olan bir vatandaş, günlük hayatta sıkıntıya düşüp, bedbaht olduğu zaman, hemen aklına Çankaya ve Gül gelse mutluluğu avdet edip, yüzü güler mi?
Meselâ, adam karısıyla kavga etmiş, hanım somurtuyor, kendisi öfkeli! O anda Gül’ü düşünse öfkesi geçer, “Hatun özür dilerim, neden birbirimizi kırıyoruz? Hiçbir sebep yok. Gel barışalım, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlayıp mutlu olalım” der mi?
Yoksa siz, benim gibi Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı olmasından dolayı mutlu olamayan, halkın yarısından mısınız?
Peki, öyleyse, biz de her mutlu olup
neşelendiğimiz anda Çankaya’yı hatırlayıp keyfimizi mi kaçırmalıyız?
Neden mutsuz olalım ki?
Gül’ün yerinde bir başkası olsa hayatımda
ne değişirdi?
Hiçbir şey!
Şunu
söylemeye çalışıyorum; bizi mutlu veya
bedbaht ettiğini düşündüğümüz, dışımızdaki etkenlerin büyük bir kısmı bizim
takıntılarımız. O takıntılardan kurtulursak geniş mutluluk kapıları bize sonuna
ve sonsuza kadar açılır.
Mutlu Olmak ve İnsanları Mutlu Etmek Parayla Değil
İnsanları mutlu etmek, aslında göründüğünün aksine çok kolay!
Samimî olarak ilgi göstermek!
Çoğu zaman insanları mutlu etmek için bir selâm vermek, hal-hatır sormak, kısaca derdini dinlemek, telefon etmek, e-posta göndermek, postasına cevap vermek yeterli.
Karınıza her gün pahalı hediyeler ve çiçek alamazsınız ama her gün onu sevdiğinizi söyleyebilirsiniz. “Seni seviyorum” demek kolay mı? Doğrudan doğruya söylemek zor geliyorsa, “kahvaltı hazırladığın için seni seviyorum, pantolonumu ütülediğin için seni seviyorum.” diyebilirsiniz.
Siz insanları mutlu etmek için tetiktesiniz, ilgi gösteriyorsunuz, yardıma koşuyorsunuz ama çevrenizdekiler sizin gibi hassas değil, sizi kim mutlu edecek? İnsan hiç ilgi görmezse mutlu olabilir mi?
Olabilir?
Herkese ilgi gösterdiği halde, hiç kimseden
hiçbir şey beklemeyen insan dünyanın en mutlu insanıdır.
* * *
Schopenhauer
BİR YÜREKTE DÖRT
MEVSİM
“Yarın
az bulutlu, öbür gün yağış…”
İklimin
sırrını bu gadir insan,
Bak
nasıl öğrenmiş, bak nasıl açmış…
Yarınki havayı biliriz bugün,
Ey insan,
Bununla demezim övün…
Bin
bir havasını yerin, denizin,
Evvelden
biliriz çok zaman şeksiz.
Ya
neden bilmeziz öz kalbimizin
Bir
andan öteki havasını biz?
Kış,
kış gibi gelir, bahar bahardek.
Bir saat içinde ya neden ancak
Dört mevsim yaşıyor
bazen bir yürek!
Yarınki
havayı biliriz bugün.
Ey
insan,
Bununla
demezim övün…
Şubat 1965 Bahtiyar Vahapzade
Önceki yazılar