Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Diyarbakır’ı nasıl bilirsiniz?
Herkesin Diyarbakır hakkında muhakkak bir fikri vardır. Fakat bu fikir neye dayanıyor? Genellikle medyanın verdiği haberlere, köşecilerin yorumlarına...
Veya geçmişten gelen önyargılara…
Diyarbakır, o Diyarbakır değil… Muhakkak gitmek, görmek, o iklimi yaşamak lâzım!
Gittiniz, gördünüz… Aradan 10 sene geçmişse şimdi bir kere daha görmeniz lâzım!
Ben, hayatımda ilk defa gördüm bu mübarek şehri…
Ne gördüm! Huzur dolu, herkesin işinde gücünde olduğu bir şehir gördüm. Tabii ki biz 12 saatlik ziyaretimizde bütün şehri tahlil edebilecek kadar şehrin derununa nüfuz edemedik. Şehrin merkezini, ana caddelerini gezdik… buralardaki insanlarla görüştük, konuştuk, yarenlik ettik…
Bununla beraber, o kısa süre içinde çok şey gördüğümüzü, yazacak çok şey olduğunu söyleyebilirim. Şimdilik kısa kısa önemli başlıklar halinde bahsedelim.
Bir kere, şehir “kurak”, “dağlık”, “çorak” zannediliyor… En azından ben öyle zannediyordum… Hiç de öyle değil… Uçaktan şehrin üzerine doğru alçalırken çevresini harikulade bir şekilde görüyorsunuz… Şehrin çevresi geniş göletlerle, su birikintileri, küçük derelerle dolu… Ağaç çok az olmakla birlikte, toprağın hâkim rengi yeşil… Uçsuz bucaksız bir ova halindeki Diyarbakır’ın verimli bir araziye sahip olduğu belli… Diyarbakır cennetten bir köşe…
x x x
Tabii asıl söz edilmesi gereken insanları…
MHP’nin açık hava toplantısı yaptığı, Tarihî 6 Haziran 2011 günü Diyarbakır halkından büyük bir “misafirperverlik”, “hoşgörü” ve “insanlık” gördük. Bizim toplantıya geldiğimiz, yakalarımızdaki rozetlerden MHP’li olduğumuz aşikârdı… Hal böyleyken önyargıların aksine Diyarbakır halkı bize çok sıcak bir ilgi gösterdi. Hiçbir tatsızlık olmadığı gibi, tam tersine çok “tatlı” anlar yaşadık.
12 saatlik kısa süre içinde o kadar çok insanla tanıştık, kaynaştık ki; yazmaya, yazı başlığı olmaya uygun o kadar çok durum var ki, hangisini öne çıkaracağımı şaşırmış vaziyetteyim.
Herhalde en uygunu kısa kısa yazmak ve bol bol resimleri konuşturmak…
İşte, tarihî Diyarbakır buluşmasına en uygun gelecek başlıklardan bir kaçı:
Bursa’dan, Konya’dan, Edirne’den ne farkı var!
İstanbul ve Ankara’dan daha modern bir şehir!
Huzur ve hoşgörü kenti!
Bunları ve koyacağım diğer ara başlıkları siz rahatlıkla ana başlık olarak değerlendirebilirsiniz.
Engelli bir nine MHP mitinginde...
x x x
ÖZ BE ÖZ KÜRT ÜLKÜCÜ
Söylediğim gibi, kısacık süre içinde birçok muhteşem insanla tanıştık. Onlardan biri, hemen sabah saatlerinde MHP il binasında karşılaştığımız Mardin’li Fatma Elmas’tı (resimde sağ başta). 5 yıldır İzmir’de oturan ve miting için İzmir’den Diyarbakır’a gelen Fatma Hanım; MHP il binasında göğsünü gere gere, “ben öz be öz Kürt’üm” dedikten sonra ilave ediyor; “memleketimi, vatanımı sonsuz bir sevdayla seviyorum, birlik ve beraberlik için, ülkem için canını seve seve verecek bir ülkücüyüm. Bu ülkeyi ve insanını tanımıyorlar, milletin birliği, vatanın bütünlüğü için nelere katlanabileceğimizi, ne fedakârlıklar yapabileceğimizi anlamıyorlar. Bu ülkeyi asla böldürmeyiz ve küresel güçlere yedirmeyiz.”
Bu sözlerin üstüne daha ne eklenebilir ki!
Belki sadece şu: Memleketin sahipsiz olmadığını görüyorsunuz…
Ve elbette insan ziyadesiyle duygulanıyor…
x x x
Toplantıya katılmak için gelen Hakkârililer, Çüngüşlüler, Yozgatlı, Konya Ereğlili, Kayserili… Vs. hakkında ve bizzat Diyarbakırlılarla ilgili öyle güzel resim ve anılar var ki seçim gündeminde olağanüstü bir şeyle karşılaşmazsak yarın onlardan bahsederiz.
MHP Diyarbakır il binasında, yerel kıyafetli iki hemşeri...
Önceki yazılar