Sabır acıdır, meyvesi tatlı!.. Mustafa ASLAN, YENİÇAĞ

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 10.06.2011

Mustafa ASLAN, YENİÇAĞ

Yazı ve şiirlerinden bildiğim Hilal Çakır: “Nasıl Dayandınız? Gücünüzden Güç Verin!” diye feryâd ediyor ve “Ben bir ülküdaşımın saçının teline rüzgar değse dayanamazken, sizler o fidan gibi Bozkurtları toprağa verirken, işkencelerdeki haykırışlarını duyarken, namert kurşunlar o yiğitlerin tenine değerken, ülküdaşlarımızın tabutlarını omuzlarınızda taşırken nasıl dayandınız? Siz nasıl bir yüreğe sahiptiniz? Nasıl bir sabırdı o göğsünüzdeki?” diye soruyor; “Dayanamıyorum, son günlerde ülküdaşlarıma yapılan zulme dayanamıyorum!” diye de Bozkurtça nârâ atıyor!
Sevgili Asenam! Sevgili Kandaşım Hilal Çakır;

Haklısın! Dayandık! Baş verdik, baş eğmedik! Öldürüldük çoğaldık, çoğaldık öldürüldük ama asla eğilmedik, teslîm olmadık! Şehîdimize rahmet okuyarak, Allah’tan sabır dileyerek,  “Ve tevekkel a’lallah- Vekil olarak Allah yeter- Ahzâp-3” Âyet-i Celile’sine sığınarak dayandık!

“12 Haziran İstiklâl Seçimi”ne kadar, bu sorgulamayı birkaç gün daha ertelemeliyiz diye düşünüyorum!
Biliyoruz ki 1965’te CKMP’ye giren ve 1969’da partiyi MHP eden Başbuğ Alparslan Türkeş’in yanındakiler, hep toplamaydı! Bir yerlerden Başbuğ tarafından çağrılmışlardı, Allah hepsinden râzı olsun! 1944’ten beri yoldaşları, Başbuğ’a; “Albayım”; davetle gelenler; “Türkeş Bey veya Genel Başkanım”  derlerdi. 27 Mayıs’ın ABD ve NATO’yu da korkutan “Kudretli Albay”ı Türkeş’e, biz  “Başbuğ” dedik. Bizimle berâber Türk dünyası da “Başbuğ” unvanını lâyık gördü, çünkü Atatürk’ten sonra; Sovyetler’e, Çin’e, Farslar’a ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücâdelesi veren kahramanlar haricinde, Türkeş’ten başka hiç kimse Türk Dünyası ve Esir Türklerle ilgilenmemişti!
Başbuğ’un yanında CHP’li de vardı, AP’li de, başka partilerden gelenler de! 1960’lı yılların sonu, 1970’li yılların başında üniversiteli olan bizim kuşak, mektep bitirip daha hayatla yüz yüze gelememişken “12 Eylül Kıyâmeti” koparıldı! Ülkücü Hareketin tekâmülü, büyümesi engellendi! İdam sehpaları, hücreler, firarlar sonrası MHP ve Ülkücü kadrolar, kendini toparlayamadan bir “Kara 4 Nisan”da Başbuğ’a Emr-i Hakk vâki oldu! Bu süreci, bizim kuşak ve siz birlikte yaşadık! Bu sarsıntıyı ve sonrasındaki iç kargaşaları, yine birlikte yaşadık, yaşıyoruz! Şükürler olsun artık tecrübeliyiz! Aldığımız bir yumruğa dayanacak dirençteyiz! Bir zamanlar cezaevi ve mahkemelere peşimizden babalarımızın korkarak geldiği günlerden, Beşiktaş Adliyesi’nde günlerce ve binlerce Ülkücünün nöbet tuttuğu günlere geldik!
Maddî durumu olanların ücretle avukat bulamadığı günlerden, Beşiktaş Adliyesi önünde; görev taksimâtı yapmış, Ülküdaşlarını savunmayı gönüllü üstlenmiş, Ülkücü Avukatlar ordusunun olduğu günlere geldik!
Elbette Ülkücü yaşamak hâlâ zor Hilal Çakır ama çok lezzetli...

Yardımcımız Allah (c.c.)’tır.
“Aşk bir davadır, cefâ da şâhidi; şâhidi olmayan dava düşer.”  (Mevlâna)
Selâm, sevgi, dua...

Yazının tamamı için: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18619

Tarih: 10.06.2011 Okunma: 786

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?