Özellikle çok satan
gazetelerin ve çok seyredilen televizyonların kamuoyunu yönlendirdiği,
kandırdığı, avuttuğu çok fazla yazılıp çiziliyor. Peki, bunlar hiç iyi bir şey
yapmıyorlar mı? Veya yaptıkları hiç iyi bir şey yok mu?
Aşağıda, iki büyük gazetenin
iki yazarının, bugün ve iki gön önce yazdıklarından alıntı veriyorum. Beraber okuyalım:
“Sene 2002, Haziran.
Dünya Kupası'ndayız.
Cumhurbaşkanı'nın eşinin başı açıktı... Başbakan'ın eşinin başı açıktı...
Başbakan Yardımcılarının eşlerinin başı açıktı... Dışişleri Bakanı'nın eşinin
başı açıktı... Tüm protokol gibi Futbol Federasyonu Başkanı'nın eşinin de başı
açıktı.
*
Sene 2008, Haziran.
Avrupa Şampiyonası'ndayız.
Cumhurbaşkanı'nın eşi türbanlı... Başbakan'ın eşi türbanlı... Başbakan
Yardımcılarının eşleri türbanlı... Dışişleri Bakanı'nın eşi türbanlı... Futbol
Federasyonu Başkanı'nın eşi türbanlı.
*
Değişmeyen ve anlaşılan o ki,
değişmeyecek tek durum var: 2002 Dünya Kupası'nda Ekonomiden Sorumlu
Bakanımızın eşi Amerikalı'ydı, 2008 Avrupa Şampiyonası'nda Ekonomiden Sorumlu
Bakanımızın eşi Amerikalı...”
Hürriyet, Yılmaz
Özdil, 27 Haziran 2008
***
Diyecek bir şey yok...
Sizler en has ulusalcısınız!
*
Patron, ilan, reklam, kudret, servet, iktidar, güç odakları,
silah yörüngesinde yazıp çizmek, kesip biçmek, atıp tutmak "basın özgürlüğü"
ise...
Diyecek bir şey yok...
Sizler en has gazetecilersiniz!”
Umur Talu, Sabah, 29
Haziran 2008
Bu görüşleri okuyunca, bütün medyanın halka karşı, ülkeye kaştı gösterilmesinin
haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Memleketi yönetenlerin, hattâ
medya patronlarının durum ve karakterleri burada yazılanlardan daha açık nasıl
ortaya konulabilir ki?
Özellikle, ekonomimizin kimlerin elinde olduğuna
dikkatle bakmamız ve gizli bir sömürge olduğumuzu açıkça ifade edebilmemiz
gerekiyor.