Agah Oktay GÜNER, YENİÇAĞ
Sayın Başbakan,
“İsraf ekonomisinden kurtulur, verim ekonomisine geçersek kriz bize teğet bile
değmez” diyor.
“İsraf Ekonomisi” ve “Verim Ekonomisi” kitaplarının yazarı olarak, Türkiye’nin o
günkü şartlarında büyük ilgi görmüş ve bu gün bile derde deva olan bu
eserlerin Son Sözümün Sayın Başbakan tarafından hatırlanılması beni mutlu etti.
Mutluluğum, acaba Sayın Başbakan Türkiye’yi tüketen, uyguladığı ekonomik
modelden vaz mı geçiyor noktasındadır? Zira kendilerinin ekonomi modeli,
“İnsansız ve insafsız ekonomi” dir.
...
Sayın Başbakan, “İsraf Ekonomisi” den kurtulmak için önce, israf zihniyetinden
kurtulmak lazım geldiğini herhalde kabul eder. Ne yazık ki Hükümetin asırları
aşan tecrübe birikimine sahip Devlet kurumlarıyla kavgası sürüyor.
Son olarak Genel Kurmay Başkanı ve Jandarma hariç Kuvvet Komutanlarının
istifası kim ne derse desin Orduyu yaralayan, Hükümeti yıpratan bir halkadır.
Çünkü bu Hükümet Üniversite, Yüksek Yargı Organları,muhalefete cesaret eden
basınla kavgalıdır. Akıllı liderler toplumun temel yapısını ve değerlerini
yıpratmaktan kaçınmalıdır. Çünkü bu yoldaki girişimler önce cemiyeti, sonra da
devleti zaafa ve yıkıma götürür. Eskilerin tabiriyle Hikmet-i hükümet
dengedir, adalettir, objektif olmaktır. Hikmet nedir? Yaradılışın sırrına
ermek, kâinattaki yerini idrak ederek hiçliğini kabullenmektir.
Adalet, bir hükümetin dikkatle takip etmesi gereken değerler bütünüdür. Adalet
sapar, saptırılırsa felaket olur. Bugün bu ülkede adalete güven kalmamıştır.
Nasıl kalsın? Bazı vatandaşlarımız ağır ithamlarla tutuklanıyor. Tutukluluk
süresi üç yılı geçiyor. Toplum içinde mevkiî, adresi, yeri belli
insanlarımıza yapılanlar tedbiri aşıyor, amme vicdanını yaralıyor.
Devlet adamı her türlü nefsani hesabı aşıp âleme Hakkın penceresinden bakmak
zorundadır. Gönül medeniyetinin insanları Neron ve Zalim Haccac üslubuyla
hareket edemezler. Onlar hikmet idrakinin içinde olmak zorundadır.
“Bu fena mülkine ibretle nazar kıl ey can
Hani Sultan-ı Süleyman, hani İskender Han
Ne güle bülbüle bâkî a gözüm bağ u cihan
Kime yâr oldu muradınca felek-i devr-i zaman
Sohbet-i arifi billahe eriş dûn olma
Saltanat-ı mesned-i dünya ile mağrur olma
Kamil veliler böyle diyorlar. Bu yüce beyanlar zirveden tabana hepimiz için ne
büyük lütuftur, hem de sorumluluktur.
Kültür hayatımızda korkunç bir israf var. İnsanımız beyin göçüyle uzak
diyarlardadır. Toprağımız akıl almaz bir biçimde yabancıların oluyor.
Yabancılara köylerde mülk sahibi olmayı sağlayan kanun değişikliğinden sonra
MTA’nın yıllar önce maden rezervi ölçtürdüğü yabancı şirketler, o madenin bulunduğu
köyleri satın aldılar. Köylüye tapunuz sizde kalsın, noter senediyle satın
alacağız dediler. Madenlerimizin büyük bir bölümü böylece elden çıktı. Bu yürek
kanatan konuyu ayrıca yazacağım.
Sayın Başbakan “Verim Ekonomisi ”ne geçersek diyor. Doğrudur. Ancak
insanların “İnsan olduklarını hatırlamadan”, idrâk etmeden verimli olmaları
mümkün mü?
Yazının tamamı için: