Oy gizli, haber
kutsal, yorum hürdür.
Türk
tarihinde nirengi noktası olacak günleri yaşıyoruz. İbretlik sahneler
görüyoruz. İbretlik sahneler o kadar
fazla ki, hepsini kaydedemeyeceğiz diye endişe ediyoruz.
İşin sevindirici tarafı; yazılı ve görsel basın ve yayın araçlarının çokluğu ve çeşitliliği, herkes eteğindeki taşı, bilinçaltını ve üstünü ortaya döküyor.
İşin üzücü tarafı; söylenen, yazılan, gösterilen ve konuşulanların hepsini takip edebilmeniz imkânsız.
Görebildiklerimiz üzerinden konuşuyoruz ve yazıyoruz.
Dün akşam, Kanal7’nin ana haberlerini izliyoruz. Sunucu anlatıyor, Fehmi Koru yorumluyor. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun Sinan Aygün’ün gözaltına alınmasına ve yapılan muameleye sert tepki gösterdiği haberi verildikten sonra, sunucu Koru’ya “Ne diyorsunuz?” şeklindeki sorusunu yöneltiyor.
Fehmi Koru keyifli keyifli cevaplıyor:
-
Eğer meşru
hükümete karşı bir darbe planı varsa…
-
Demokratik
düzeni yıkma tertibi varsa…
-
Devlet içinde
devlet olma yapılanması varsa…
-
Hukuk dışı,
kanun dışı güç kullanma, güç odağı olma çabaları varsa…
-
Halkı hükümete
karşı silahlı mukavemete teşvik etme girişimleri varsa…
Böyle gözaltılar ve böyle muameleler de olacaktır.
Doğru!
Yukarıda sayılanlar varsa, bir an evvel ortaya çıkarılması, önlenmesi ve zanlılarının yakalanıp adalete teslim edilmelerini herkes ister. Tabii ki biz de isteriz.
Görüldüğü gibi “var” değil de “varsa” şeklinde konuşuluyor. Yani, ihtimaller üzerinden işlem ve yorum yapıldığı görülüyor.
“Eğer” diye başlıyor ve ihtimalleri sıralıyorsanız, söylediğiniz ihtimallerin tersinin de mümkün olabileceğini kabul etmeniz gerekmez mi?
Bu saydıklarınız varsa tamam, kimsenin diyecek bir sözü olamaz.
Peki…
Yoksa?
Eee, efendim, bir yanlışlık olmuş, şu yukarıda saydıklarımızı “var” zannetmiştik, meğer “yokmuş” sizi 13-15 ay içeride tuttuk, affedersiniz.
İşte, bu kadar basit…
Yazılarından, Sayın Koru’nun “empati” kavramını sevdiğini anlıyoruz. Empati; yani, kendini diğerinin yerine koyma, karşındakinin duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak…
Acaba, Sayın Koru, kendisini bu davadan 13 aydır tutuklu bulunan bir gazetecinin, bir akademisyenin yerine koydu mu, dersiniz?
İbretlik sahneler yaşıyoruz.
* * *
Kader bu ya, Fehmi Koru’nun yukarıdaki ihtimalleri sıraladığı akşamın, sabahında, kendisiyle aynı gazetede yazan Kürşat Bumin, köşesinde şunları dile getiriyordu:
“Gözaltına alınan Hürşit Tolon, Şener
Eruygur, Sinan Aygün, Mustafa Balbay gibi şahsiyetlerin halen tutuklu bulunanlarla
bir araya gelip bir ‘darbe’ teşebbüsü içinde olabileceklerini düşünmek zaman
kaybından başka bir şey değilmiş gibi geliyor bana. TSK dururken, sabahtan
akşama her fırsatta ve platformda sadece küçük bir grubun kanını kaynatan
sözler eden bu şahsiyetler mi ‘darbe’ teşebbüsünde bulunacak?” Yenişafak,
02 Temmuz 2008.
* * *
Üstatlardan
İnsanlığı cahiliye denizi kuşatsa da yücelik arayanlar
bulunur.
İnancımız sönmeden enerjimiz tükenmez.
Hüseyin Rahmi Gürpınar
* * *
Böyle
geçer Günlerimiz
Evim-barkım, malım mülküm,
Hem Müslüman, hem de Türk’üm,
İşte budur benim ülküm
Diye geçer günlerimiz.
Yapamadım, edemedim,
Falan yere gidemedim…
“dedi” dededin, “dedi” dedim,
Diye geçer günlerimiz…
Alamadım, veremedim,
Postu yere seremedim,
Murâdıma eremedim,
Diye geçer günlerimiz…
Biz geçmeden bu dünyadan,
Bu hayalden, bu rüyadan,
Senden-benden, şundan-bundan
Derken geçer günlerimiz…
Serdengeçti durma söyle,
Biraz da sen gönül eyle,
İşte şöyle, işte böyle,
Geçti gitti günlerimiz.
Osman
Yüksel Serdengeçti
Önceki yazılar